Yaşanan Karabasanlar Bitip Tükenmiyor‏

Cumhuriyet 01.03.2012
 

Yaşanan Karabasanlar Bitip Tükenmiyor

PERİHAN ERGUN

Yaşamımda en büyük önemde yer tutan ve övüncüm olan öğretmenliğim nedeniyle Milli Eğitim’de (ME) sonuncu olmasını dilediğim 4+4+4 karabasanıyla sarsıldım.

AKP yönetimi KHK’lerle delik deşik ettiği yürürlükteki ME’yi şimdi de tümüyle altüst etti. Daha önce birçok dokunmalarla karartılmak istenen eğitimin yönetmeliğindeki en önemli madde olan Atatürk Cumhuriyetinin ve devrimlerinin öğretilmesi kuralını suikasta girişircesine yürürlükten kaldırdı. Okullarda 100 bini aşkın öğretmen gereksinimi olduğu halde yıllardır sabırla kadro bekleyen 30 binin üstünde öğretmen kökenliye Bakan Ö. Dinçer, “Sizlere kadro veremiyoruz, gidin kendinize başka işler bulun” diyebildi ve meslek dışı kişilere ücretli geçici öğretmenlik vererek, açığı kapatma yolunu seçti. Ekranlardan ümidi kırılan yıllardır atama bekleyen öğretmenlerin o iç yakan sızlanmalarını izlerken onlardan çok çocuklarımızın eğitimden yoksun kalacaklarını görerek toplumda cehaletin getirdiği kara tablonun daha da mayalanacağını düşünerek yurdumun geri kalmışlığından faydalanmak isteyenleri kınadım.

Uygulanmak istenen 4+4+4 sisteminde; önceden 5+3=8 yıl olan zorunlu eğitim -4 yıla indirilip diğer +4’ü açık öğretim olacak. Bu sürede 8-9 yaşında olan çocukların, gelecekleri hakkında değerlendirme yapabilmelerinin olanaksızlığından kızlarımız ev kızı olacaklarından doğalında evlendirilerek cahil kadın, erkek çocuklarımız da yasadışı çıraklar veya internet kafelerinin müşterileri olacaklar. Oysa pedagoji açısından bir çocuğun yetenek eğilimi ancak 13-14 yaşlarında belirginleşebilir. Bu nedenle 8 yıllık zorunlu eğitim önkoşul olmalıdır. Bu konuda Sayın Başbakan, geçen salı günü partisinin grup toplantısında yeni uygulalamayı şu nedenlerle savundu. “Çocukların 4 yıllık zorunlu eğitimden sonra üretime yarayacak mesleklerini aynı Batı ülkelerinde olduğu gibi fayda sağlayıcı biçimde seçmelerine olanak sağlanmalıdır. Oysa bizde 28 Şubat’ın getirdiği bu Fransız tipi uygulama serbest meslek seçimine zarar vermektedir. Buna karşın Batı’da çocuklukta meslek seçimiyle verim, yüzde 80’ken bizde mevcut sistemle engellendiğinden yüzde 30’dur. Bu yeni uygulama yurda ve kişilere yarar getirecektir” diyerek yeni uygulamayı kesinleştirdi. Bir de sanatı göz ardı etti, zenaatı yeğledi. Bu meslek seçme kurgusu ister istemez akla imam hatiplere yönlendirmeyi akla getiriyor. Hemen eklemeliyim ki M. K. Atatürk’ün imam hatip okullarını açarken tanımladığı eğitimli din adamı fikrini uygun buluyor ve onlara da gereksinim vardır diyorum. Öte yandan ilim, fen, çağdaş toplum kuralları ki onlar olmazsa olmazlardandır. Bu uygulamada onlarla ilgili çocuklarımızı özendirecek, eğitim göz ardı edilmiş gibi!.. Bunun sağlanabilmesi, ancak ve ancak nitelikli öğretmenlerle oluşabilir. Yeni sistemde bu konu da yok…

Niteliksiz bir öğretmen örneğini Sevgili Işıl Özgentürk geçen pazar günü köşesinde örneklemiş. Dumlupınar İlköğretim Okulu Müdürü Mustafa Aydın bir toplantıdaki sözleriyle bunu kanıtlamış. “Emniyet’te suçluların kanını alıp gen haritası çıkarılsın. Onların çocukları doğduktan sonra analizi yapılsın. Vatana, millete, bu ülkeye zararlıysalar yürümeden yok edilsinler”demiş. Bu denli cani yürekli bir kişi öğretmen değil, ancak insan kasabı olabilir. Öğretmenin görevi sadece öğretmek olmayıp özellikle eğitmektir. Öğrencilerine örnek insan olma eğitimini vermektir. İyi ahlakı, bilgi eşliğinde öğreterek aydınlığın ışığıyla beslenen kişileri yetiştirip ülkeyi çağdaşlaştırmaktır.

***

CHP’nin 16. Olağanüstü Kurultayı’nı izlerken Sayın Genel Başkan K. Kılıçdaroğlu partiye getirilecek olan yenilikleri muştularken ‘Kadın Kotası’nın yüzde 33’e çıkarılacağını, sanki kota yeni bir uygulamaymış gibi bir izlenimle verdi. Bu nedenle şahsımın ve o günkü SHP yöneticilerinin (12 Eylül’de CHP kapatılmıştı, Sayın Gürkan’la Erdal İnönü’nün çabalarıyla izne tabi olunduğundan ad değişikliğiyle SHP, kurulmuştu) çabalarını anımsadım. Partinin İstanbul il örgütünün başkanı Ercan Karakaş, kadın komisyonunun başkanı da bendim. Çalışmalarımızda daha verimli olabilmek için Batı’daki kadın çalışmalarını öğrenmek gereğiyle araştırma yaparken o günlerin Danimarka Başbakanı’nın kadın kotasından gelen bir kadın olduğunu öğrendim. Bu konuda bir dosya hazırlayarak. Genel Başkanımız Erdal İnönü’ye bizde de yararlı olabileceğine inandığıma değinerek verdim. Önce “Bu kota kutayı da nereden çıkarıyorsun” dediyse de kısa süre sonra bunu tüzüğe sokmak için kurultayı toplayıp onaylattı. Böylece; yönetim kurullarında söz sahibi olunması için yüzde 25 kadın kotasına yer verildi. Sonunda ilk kez 1990 yılında 44 kişilik parti meclisinde benim de içlerinde bulunduğum 11 kadınımız yer aldı. Hemen belirtmeliyim ki Ankara ve İzmir kadın komisyonlarının da bu işlemde büyük katkıları olmuştu.

This entry was posted in Haber and tagged . Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *