EĞİTİM VE AYDINLANMA * KÖY ENSTİTÜLERİ’NE YOLU DÜŞENLER

KÖY ENSTİTÜLERİ’NE YOLU DÜŞENLER

Sercan ÜNSAL / Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı Üyesi


Cumhuriyetimizin en önemli eğitim, aydınlanma ve kırsal kalkınma projesi olan Köy Enstitüleri’nin kuruluşunun üzerinden 79, fiili kapatılışının üzerinden ise 65 yıl geçmesine rağmen aydınlanma karşıtı güçlerin insafsız karalamaları günümüzde de devam etmektedir.

2018 yılı başında Beşikdüzü Köy Enstitüsü’nün ayakta kalan binaları ve enstitü parkı ‘ahırları yıktık’ tanımlamasıyla belediye tarafından yıkılmış (1), bilahare İvriz Köy Enstitüsü binalarında faaliyet gösteren İvriz Sosyal Bilimler Lisesi’nin Ereğli Milli Eğitim Müdürlüğü’nce kapatılması da gündeme gelmiştir.(2) Pulur Köy Enstitüsü yerleşkesi ve arazilerinin Danişment Vakfı’na devri ve iptali süreci (3), Akçadağ Köy Enstitüsü arazisinde çıkan kuşkulu yangın (2016/8.ay) ile Hasan Ali Yücel isminin Trabzon’daki ilkokuldan kaldırılma girişimi (2016/9.ay) hafızalarda taze iken, Köy Enstitüleri’nin binalarına ve kurucularının ismine dahi tahammül edemeyen zihniyet bu yaklaşımını Milli Eğitim Bakanlığı ders kitaplarında da yansıtmaya devam etmiştir. Geçen yıl yayınlanan 8.sınıf Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ders kitabında, enstitülerle ilgili tarih ve açılış amacı yanlışlıkları bir yana, ‘…bu okulların giderlerinin köylüden karşılanmak istenmesi…’ enstitülerin kapatılma (veya yapılandırılma) nedeni olarak açıklanmıştır. (4) Yokluk yıllarında sınırlı bütçelerle, öğrencilerin inşa ettiği enstitü binaları ve uygulamalı eğitim ile kısmi ihtiyaçların karşılandığı bilinen bir gerçek iken, süreç çarpıtılarak genç kuşaklara maalesef yanlış bilgiler aktarılmaya devam edilmiştir.

Birkaç yıl önce Köy Enstitüleri’ne köylülerin neden sahip çıkmadığı tartışmalarında; ‘köylüyü bir araya getiren değerlerin cami, cenaze ve düğün olduğu savunularak, ‘… öğretmen köylünün dini ile barışık olmalı, dalga(!) geçmemeli’ karalamasını yazan kalemlere, (5) çok zaman geçmeden akademik düzeyde değinilen ders kitabı yazarları da eklenmiştir. Az gelişmiş ülkelere eğitim ve kırsal kalkınma modeli olarak önerilen, son yıllarda eğitimde ciddi atılımlar yapan ülkelerin eğitim yöntemlerinde izleri bulunan enstitüleri, ‘Köy Enstitüleri ve İslam’a Karşı Projeler’ (6), ‘Bir Şeflik Projesi Olarak Köy Enstitüleri’ (7) başlıkları ile yargılayanların ardıllarının olması elbette mümkündür. Ancak, bu ve benzeri yanlış bilgilerin ders kitaplarında sistemli olarak yeni kuşaklara aktarılmasının sıradanlaşması, eğitimdeki özensizliği ve etik değerlerdeki kırılmayı gösterdiği de bilinmelidir.

Cumhuriyetimizin aydınlama felsefesini benimsemeyen kurumların ve yazarların benzer saldırıları sürerken; öğrencilik yıllarında köy enstitülerine yolu düşen değerli aydınlarımız, Sn. Ziya Müezzinoğlu ve Sn. Murtaza Çelikel’in anılarındaki gözlemlerini paylaşmanın hepimizin yüreğini ısıtacağı düşüncesindeyiz.

Sn. Ziya Müezzinoğlu Siyasal Bilimler Fakültesi’nde (SBF) öğrenci iken, 1940 yılı sömestir dönem ödevi için Pazarören Köy Enstitüsü’nü arkadaşlarıyla ziyaret ederler. ‘Köy Enstitüleri’nin eğitim ve kalkınma modelinin incelenmesi, etki ve değerlendirmesi’ konulu dönem ödevi için arkadaşlarıyla iki hafta kaldıkları enstitüdeki gözlemlerini anılarında (8) detaylı olarak yazar. Gözlemlerini;  ‘…ayakları çizmeli, başları kasketli kimi öğretmen, kimi öğrenci, kimi yardıma gelmiş köylüler, hayret edilecek bir dinamizm içinde taş, tuğla, çimento taşıyorlar, harç karıyorlar, özenle duvar örüyorlardı… inanılmaz bir gayret, inanılmaz bir heyecan vardı…’ ifadesiyle belirtir. Grup olarak ‘müthiş’ etkilendiklerini özellikle vurgularlar. Böyle bir ortamda incelemelerine heyecanla başlayan grup, köylülerle öğretmenlerin ve öğrencilerin temasını, ilişkilerini gözlemlemiş, yaptıklarına bakarak, neler yapabileceklerini kestirmiş ve bunları düşündükçe ülke adına heyecan duyduklarını belirtmişlerdir. 1938 yılında SBF’ye başlayan genç üniversiteli Müezzinoğlu ve sınıf arkadaşlarına, her yıl ödev hazırlatan fakülte/üniversite kalitesinden; 2019 yılında Yüksek Öğrenim Kurumu sisteminde dünya üniversiteleri ile rekabet edemeyen üniversite gerçeğine ulaşmak eğitimde geldiğimiz vahim durumu bir kez daha gösterdiği düşüncesindeyiz.

Sn. Murtaza Çelikel ise, Konya Lisesi’nde yatılı öğrenci iken yaz tatillerini memleketi Ereğli’de geçirir. Konya ve Ereğli’deki, Halkevi ve kütüphanede geniş bir çevre edinmiştir. 1946 tatil döneminde bir öğretmeninin önerisiyle İvriz Köy Enstitüsü’nün kütüphanesinin düzenlenmesini üstlenir. (9) Çelikel, anılarında ‘… kütüphanede bir iki rafta kitaplar diziliydi, diğerleri yerdeydi. İki ay çalıştım, kitapları bir düzene soktum… veda ederken müdür elime bir sarı zarf tutuşturdu, almak istemedim, bu senin hakkın diye ısrar etti. Hayatımda kazandığım bu ilk parayı…’ diyerek ilk kazancı olan parayı aldığını belirtir. Konya, Ereğli ve İvriz’deki, idareci-öğretmen-öğrenci ve çevre ilişkilerine de değinen Çelikel, ‘…enstitüde geçirdiğim iki ayda tanık olduklarım oldukça etkileyici ve ülkemizin geleceği için umut vericiydi. Öğrencilerine ve okullara atılan iftiralara öfkelendim…iftiraları yapanların yüzüne tükürür gibi tartıştım…’ satırlarını yazarak, aydın sorumluluğunun vicdanını yansıtmaktan da geri durmamıştır.  

Cumhuriyetimizin önemli değerlerinden olan Sn. Müezzinoğlu ve Sn. Çelikel’e; ayakta kalan ak saçlı köy enstitülü öğretmenlerimize sağlıklar dilerken, farklı dönemlerde farklı enstitülerde olmalarına rağmen, enstitülerden benzer-aynı duygularla, ‘heyecanlanarak, etkilenerek ve ülke için umut duyarak’ anlatmaları ve tarihe not düşmeleri ibretlik değil midir? Yokluk yıllarında öğretmen ve öğrencilere yardıma gelen köylülerin imecesini, dergi-kitaba verilen değeri, emeğin karşılığını verme duyarlılığını gösteren müdürün yaklaşımını anılarda görebilmek, umarız okurun yüreğini ısıtmıştır. ‘Kitabın ekmekten önce geldiği'(10) enstitülerdeki ortama tanıklık eden bu gençlerin anıları, yıllardır usanmadan saldırılarına devam eden karanlık güçlere karşı anlamlı bir yanıt olduğu düşüncesindeyiz.

Ülke eğitiminin ulusal ve uluslararası tüm değerlendirmelerde son derece yetersiz olduğunun açıklandığı   günümüzde, doğru çözüm yollarını aramak yerine Köy Enstitüleri’ni karalamayı görev sayan kalemleri tarihin vicdanına havale ederek, yazımızda değinilen saldırı ve girişimlere suskun kalan, enstitüler ile eğitim bileşenlerini   temsil etme iddiasında olan, STK’ların vebalini hatırlatmak da kalemimizin görevi olmuştur.

79 yıl önce ‘Cumhuriyetimizin köydeki soluğu olmayı’ amaçlayan Köy Enstitülerinin öncüsü YÜCEL-TONGUÇ-BAYIR’ların var ettiği aydınlığa her zamankinden daha fazla ihtiyacımız olduğu düşüncesindeyiz.

Bu yazı 2019-Nisan tarihli Varlık Dergisinde yayımlanmıştır.

Kaynak:

1-Hürriyet/13.01.2018
2-Sözcü/Saygı Öztürk/21.08.2018
3-www.erzurumajans.com/Fevzi Budak/10.02.2015
4-Birgün/Mustafa Kömüş/20.09.2018
5-Hürriyet/Orhan Miyase/18.04.2015
6-www.risalehaber.com./27.04.2016
7-Yenisöz/Hüseyin Yağmur/30.04.2017
8-İki Türkiye anıları/Ziya Müezzinoğlu
9-Murtaza Çelikel Kitabı/Berat Günçıkan
10-Göğüne Sığmayan Bulut/Emin Özdemir Kitabı
This entry was posted in CUMHURİYET - DEMOKRASİ - ÇAĞDAŞLIK, EĞİTİM, KÖY ENSTİTÜLERİ, KÜLTÜR - EĞİTİM - ÇAĞDAŞLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *