BOĞAZLARDA ÖZELLEŞTİRME GİRİŞİMİ * Özelleştirme boğazımıza dayandı * Özelleştirmenin milli güvenliği tehlikeye sokacağını belirten uzmanlar, ‘Kılavuzluk stratejik sektörlerden biridir. Devletin onurudur’ dedi.

Aydınlık / 24.5.2019

Özelleştirme boğazımıza dayandı


Hükümet’in İstanbul ve Çanakkale Boğazlarındaki kılavuzluk ve römorkör hizmetlerinin özelleştirilmesi için çalışma başlattığı iddia edildi. Özelleştirmenin milli güvenliği tehlikeye sokacağını belirten uzmanlar, ‘Kılavuzluk stratejik sektörlerden biridir. Devletin onurudur’ dedi.

Türkiye’de kılavuz kaptanlık ve römorkör hizmetleri 1990’lı yıllara kadar kamu kuruluşlarının elindeydi. Ancak limanların sayısı arttıkça ihtiyacı karşılamak için bazı bölgelerde özel kuruluşlara izin verildi. 31 Aralık 2018’de çıkarılan yönetmeliğe kadar İstanbul ve Çanakkale Boğazları bu izinden ayrı tutuldu.

Yönetmeliğin 6. maddesinde yapılan değişiklik özelleştirmeye kapı araladığı için eleştirilere neden oldu. Yönetmelikten 25 gün sonra 24 Ocak 2019’da Ulaştırma Bakanı imzasıyla bir genelge yayınlandı ve Aralık 2018 tarihli yönetmeliğe, Boğazları özelleştirmenin dışında bırakan bir madde ekledi. O madde şöyle: “Türk Boğazlarını kullanan gemilere Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü tarafından verilen kılavuzluk ve römorkör hizmetleri bu Yönetmelik kapsamı dışındadır.”

‘ÇALIŞMA BAŞLATILDI’ İDDİASI

Bütün bu gelişmelerden dört ay sonra Deniz Haber Ajansı, Boğazlardaki kılavuzluk ve römorkör hizmetlerinin özelleştirilmesi için çalışma başlatıldığı iddiasını ortaya attı. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı kaynaklarına dayandırılan habere göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın talimatıyla hazırlanan ve Bakanlıklardan bilgi istenen “Özelleştirme Yapılması Gereken Hizmetler ve Kuruluşlar” başlıklı gizli ibareli yazı, ilgili Bakanlıklara gönderildi. Bu yazıyla Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü bünyesinde Türk Boğazları’nda faaliyette bulunan Kılavuzluk ve Römorkör Hizmetleri, “Özelleştirme Yapılması Gereken Hizmetler ve Kuruluşlar” listesine eklendi.

‘MEVCUT YÖNETMELİKTE HÂLÂ AÇIK VAR’

Eski Bahçeşehir Üniversitesi Türk Boğazları Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Kaptan Saim Oğuzülgen, iddiayı Aydınlık’a değerlendirdi.

Oğuzülgen “Benim düşüncem Türk Boğazlarıyla alakalı böyle bir özelleştirmenin olmayacağı, olamayacağı yönünde. Türk Boğazlarında yapılacak herhangi bir özelleştirme milli güvenlik ve ulusal menfaatleri tehlikeye sokar” dedi.

Boğazlarda hizmetlerin devlet tarafından verileceği kanısında olduğunu belirten Oğuzülgen, şu ifadeleri kullandı: “31 Aralık 2018 tarihli yönetmelikte yeterli açıklamalar olmadığı için özelleştirme yapılabileceği gibi bir anlayış ortaya çıktı. Devletimizin Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı gereken beyanatı verdi ve bu özelleştirme konusu gündemden çıktı. Ancak mevcut yönetmelikte hâlâ açık var. Denizcilik ile alakalı kanunlarda, kanun hükmünde kararnamelerde iyileştirmeye gidilebilir. Sonuç olarak Türk Boğazlarında verilen kılavuzluk ve römorkör hizmetleri bir devlet görevidir ve özelleştirilemez. Bu hizmet 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesinden itibaren devlet tarafından verildi ve verilmeye devam edeceği kanısındayım.”

‘MEVCUT SİSTEM SORUNSUZ ÇALIŞIYOR’

Oğuzülgen, Boğazlarda özelleştirmeyi kabul edilemez kılan başka nedenler de sıraladı: “Buradan elde edilen gelir doğrudan devlet kasasına gidiyor. 2018 sonunda 500 milyonun üzerinde bir gelir kazanılmıştır. Bu kurumun özelleştirmesi devlete bir kâr sağlamaz. Kurumun hantal olduğu da ileri sürülemez. Boğazlarda verilen hizmet Kıyı Emniyet Genel Müdürlüğü ile Ulaştırma Bakanlığı’nın koordinasyonu altında işliyor. Özelleştirme halinde şirketle bakanlık arasında böyle bir koordinasyon olamaz.”

‘BOĞAZLAR TÜRKİYE’NİN ATARDAMARLARIDIR’

Oğuzülgen, şöyle devam etti: “Türk Boğazları ülkemizin atar damarlarıdır. Limanlardaki kılavuzluk hizmetlerini özelleştirebilirsiniz. Fakat Boğazlardaki hizmetleri özelleştirmek, kalbi tehlikeye atmak demektir. 31 Aralık 2018’de çıkan yönetmeliğin iyi tarafı, limanlarda kılavuzluk ve römorkör hizmetlerinin ayrı ayrı şirketler tarafından verilmeye başlanmasıdır, Avrupa Birliği ülkelerinde de böyledir.”

‘KILAVUZLUK BİR DEVLETİN ONURUDUR’

Emekli Amiral Cem Gürdeniz, kılavuzluk hizmetlerinin hata yapma riskinin en az olması gereken, stratejik sektörlerden biri olduğunu belirtti. Gürdeniz’in değerlendirmeleri şöyle:

“Bırakalım Boğazları, genel olarak Türkiye Cumhuriyeti’nde kılavuzluk hizmetlerinin özelleştirilmesine başından beri karşı çıktım. Zira kılavuzluk bir devletin onurudur. Hata yapma riskinin en az olması gereken, stratejik sektörlerden biridir. Yabancı devlet bayrağı taşıyan savaş gemisinin veya ticaret gemisinin can ve mal emniyeti, dar bir suyolundan geçişte veya limana giriş/çıkışta kılavuza emanet edilmektedir. Bu durum milli bayrağımızı taşıyan gemiler için de geçerlidir. Bir geçici emaneti koruyacak kılavuzun arkasında, devletin ve devlet gücünün somut varlığının, prestijinin bulunması esastır.

“Türkiye’de Römorkör ve Kılavuzluk hizmetlerinin özelleştirilmesi soğuk savaş sonrasında neo-liberalizmin devlete ait her şeyi küçültmeyi ve hatta yok etmeyi hedeflediği bir dönemde deniz ticaret sektörümüzün ve hükümetlerin işbirliğiyle uygulandı. Bu duruma kılavuz kaptanlarımızın önemli bir kısmı da maalesef onay verdi. Direnmediler.”

‘ÖZELLEŞTİRMEYLE NİTELİK BOZULDU’

“Türkiye’de KİT’lerde ve devlete ait hizmetlerde en çok şikayet edilen verimsizlik ve kadroların partizanca doldurulması gibi gerekçelerin kılavuzluk hizmetlerinde geçerli olmayacağını burada belirtmemde fayda var. Zira kılavuz kaptanlık ve hizmetleri liyakat ve ehliyete dayanan hizmet sektörüdür.

“Bu sektör özelleştirilirken devlet olanakları, kayırmalara, özel şirketler arasında ciddi kutuplaşmalara ve çekişmelere neden olacak bir şekilde harcandı ve ortaya sağlıksız ve dengesiz bir durum çıktı. Rekabet ve dolayısıyla nitelik artımı sağlanması beklenirken, özel sektörün kendi içinde tekelleşme yarattığı gözlendi. Kısacası devletin gücünün en yoğun ve en ciddi şekilde yaşatılması gereken bir sektör, özel firmaların kâr maksimizasyonu için bir araç haline dönüştü.”

‘DONANMAYI ÖZELLEŞTİRMEKTEN FARKI YOK’

“Türk Boğazlarında kılavuzluğu özelleştirmenin Türk Donanmasını özelleştirmekten farkı yoktur. Türkiye’nin deniz jeopolitiğinin en önemli ağırlık merkezi olan Türk Boğazlarında kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerinin sağladığı hizmet ve yarattığı sonuç stratejiktir. Parayla ölçülemez. Dünyanın gözünün üzerinde olduğu bir suyolundaki kılavuzluk hizmeti birkaç özel sektör firması daha çok kâr elde etsin diye, devlet kontrolünden ve işletmesinden özel sektöre devredilemez.

“Asli amacı daha çok kazanmak olan özel sektör işletme ekolünde, karar vericilerin çok ciddi sonuçları olacak krizlerde ve beklenmeyen doğal afetlerde nasıl davranacağını; devlet olanaklarının seferber edilmesi gereken olağanüstü şartlarda standart işletme usullerinin nasıl uygulanacağını; bu şirketlerin devlet erki içinde komuta kontrol sorumluluklarında nasıl yer alacağını kağıt üzerinde belirlemek son derece zordur.”

‘DEVLET GÜVENLİĞİ MESELESİDİR’

“Bugün maalesef Türk Boğazlarında bu saydığım işlemleri tam yapacak Türk Boğazları Güvenlik Koordinasyon Merkezi dahi yoktur. Yani devlet bile bugün kendi içinde tam örgütlenmesini henüz tamamlayamamıştır. Bu karmaşık durumda bir de özel firmalar işin içine sokuluyor. Bu durumun devlet güvenliği, deniz güvenliği ve emniyeti ile ülke savunmasına yönelik ciddi endişeler yaratacağı açıktır. Bu şirketlerin bir de yabancı ortakları olabileceğini düşünürsek olayın vahameti daha da artar.

“Diğer yandan Kanal İstanbul’un yani İstanbul’da yeni bir ada yaratarak Trakya’nın savunmasını son derece zora sokacak bir nevi jeopolitik intihar projesi ile bu gelişmeyi ilişkilendirirsek karşımıza özelleştirilmiş bir boğaz geçiş rejimi çıkıyor. Kanal İstanbul idaresi ile özelleştirilmiş kılavuzluk ve romorkör hizmetleri külliyesinin Lozan Boğazlar Sözleşmesindeki ‘Boğazlar Komisyonu’ndan ne farkı olacağını sorgulamamız gerekir.’

“Mustafa Kemal Atatürk’ün, 1923 Lozan Antlaşması’ndan 1936 Montrö Sözleşmesi’ne kadar geçen 13 yıl boyunca en büyük rahatsızlığı, genç Cumhuriyetin Türk Boğazlarına sahip olamamasıydı. Atatürk’ün hayatının en mutlu anlarından biri şüphesiz, Boğazların geri alındığı Montrö sözleşmesinin imzalandığı 20 Temmuz 1936 günüydü.”

‘DERHAL DURDURULMALIDIR’

“Şimdi biz 19 Mayıs 1919’un yani kurtuluşun başlangıcının tam 100. yılında kendi elimizle günde 110 geminin geçtiği, ulusal ve bölgesel güvenliğimizin en önemli kalesi olan Türk Boğazlarındaki en hayati hizmet olan kılavuzluk ve römorkör hizmetlerini özelleştirmeyi gündeme getiriyoruz. Dilerim bu konuyu gündeme getirenler tarih okumuşlardır. Verdikleri veya verecekleri kararın tarih önündeki jeopolitik, stratejik ve hukuki sorumluluklarının bilincindedirler. Son söz: bu konu, Kanal İstanbul kadar çılgın bir projedir. Derhal durdurulması gerekir.”

‘LOZAN’A HATTA SEVR’E DÖNERİZ’

Kaptan Dr. Hasan Terzi de ticari kazanç için hizmetlerin özelleştirilmeye çalışıldığını belirterek tepki gösterdi:

“Yönetmeliğin çıktığı ilk günden bu yana yazılar yazıyorum. Yönetmeliğin iptali için Danıştay’da dava açtım. Hükümet geri adım atarak boğazları özelleştirmeye açacak olan maddeleri iptal etti. Ancak şimdi tekrar gündeme getiriliyor.

“Asıl sorun kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerinin verilmesinin sadece bir başlangıç olması. Gemilere uyguladığımız sağlık kontrollerinde 48 saatlik muafiyet 168 saate çıkarılmıştı. Şimdi kılavuzluk hizmetlerinden sonra sıra fener hizmetlerine gelecek. Bununla alakalı olarak, 1 No.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi 479-l ve 479-k maddeleri tekrar gözden geçirilmelidir. Türk Boğazlarıyla ilgili DİDGM’ye verilen yetkiler iptal edilmeli ya da kısıtlanmalıdır.

“Biz Lozan Barış Anlaşması’ndan sonra Montrö Boğazlar Sözleşmesi’yle birtakım artı kazançlar elde ettik. Bu kazanımlar uzun zamandır bizden alınmaya çalışılıyor. Biz zaten bu kısıtlı kazanımların ikisini verdik. Elimizde kalan son kazanımları da verince Lozan’a hatta Sevr’e döneriz.

‘KAZANILMIŞ HAKKIMIZI KENDİ ELİMİZLE GERİ VERİYORUZ!’

“Kılavuzluk hizmetlerinin bizim tarafımızdan verilmesi için çok büyük mücadeleler verilmiştir. Özellikle İngiltere ‘sağlık kontrolü’ ve ‘kılavuzluk işlemleri’ olmaması için direttiler. Nutuk’ta Atatürk, kılavuzluk ve römorkaj hizmetlerinin öneminden bahseder.

“Montrö’ye göre biz yılda bir kere boğazlardan geçen gemileri anlaşmanın garantör ülkesi olan Fransa’ya bildiriyorduk. Bu bize yüklenen uluslararası bir yüktü. Bugünse geçen gemileri dakikası dakikasına herkese açık olarak yayınlıyoruz. Bu teknik olarak küçük bir şey olarak görülebilir fakat uluslararası bir anlaşmada zorla kazanılmış hakkımızı, kendimiz geri verdik. Hiçbir dış etken olmadan biz veriyoruz! Bunları bize başka bir ülke teklif etse savaş sebebi sayılabilir.

https://www.aydinlik.com.tr/ozellestirme-bogazimiza-dayandi-politika-mayis-2019-2
This entry was posted in DENİZ VE DENİZCİLİK, ÖZELLEŞTİRMELER, YOLSUZLUKLAR. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *