DENİZLER * ANTİEMPERYALİZM, BAĞIMSIZLIK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KATLİNİN 51. YILI * YAŞASIN BAĞIMSIZLIK * BİZ ORTADOĞU’da ÜÇ KELİME ÖĞRENDİK ; Go Home Yankee!* Deniz’i, Mahir’i, İbrahim’i sevgiyle saygıyla selamlayarak * Ölümsüzler Galerisinden: Denizler…

Ölümsüzler Galerisinden: Denizler

Deniz Gezmiş ve devrimci öğrenci arkadaşları İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi işgalini başlattıkları zaman, daha sonra efsaneleşecek olan bir kuşağın temellerini attıklarını bilemezlerdi.


Neredeyse gün doğacaktı
Herkes gibi kalkacaktınız
Belki daha uykunuz da vardı
Geceniz geliyor aklıma
Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm
Kahramanlıklar okudum tarihte
Çağımıza yakışan vakur, sade
Davranışınız geliyor aklıma*
—– Melih Cevdet Anday


Deniz Gezmiş ve devrimci öğrenci arkadaşları İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi işgalini başlattıkları zaman, daha sonra efsaneleşecek olan bir kuşağın temellerini attıklarını bilemezlerdi.
Demografik bir terim olan “kuşak”, bu işgal hareketiyle sosyolojik bir terime dönüştü. 1968 yılında 18’li-20’li yıllarını yaşayan özgün gençlik katmanları, kendi akranlarından koparak devrimci eyleme yöneldiler. Demografik bir anlamı olmayan, ama çok derin sosyolojik ve tarihsel bir anlama sahip olan “68 kuşağı”nı oluşturdular.
“68 kuşağı”nı bilmeyenimiz yoktur.
68 kuşağının önde gelen bütün isimleri hâlâ genç insanları esinlendiriyor. Her yılın birçok günü, ’71 hareketinden toprağa düşenleri anma günleri olarak akıllara geliyor. Denizler’in, Mahir’lerin, İbrahim’lerin anıldığı kimi zaman görkemli, kimi zaman mütevazı toplantılarda bütün devrimci kuşakların yaşayan temsilcileri yan yana geliyor.
Onlar hakkında sayısız kitap, makale, araştırma yayımlandı. Biyografiler, anılar kitap vitrinlerini bugün de süslüyor. Son 30-40 yılın moda akımları ne olursa olsun, “devrim” sözcüğü ne denli gözden düşürülürse düşürülsün, sanki çok eski bir anıymış gibi kimi zaman alaylı, kimi zaman “nostaljik” edalarla sosyalizmden ne kadar söz edilirse edilsin; kitapçı raflarının önünde duran genç kız ve erkekler, sağ elleri best seller bir kitaba gitse bile, sol elleriyle Deniz’leri, Mahir’leri, İbrahim’leri anlatan kitaplara uzanıyorlar.
Egemen oligarşi ve egemen ideoloji ve kültür aygıtları için “Ölü bir devrimci, yaşayan bir devrimciden her zaman daha iyidir.” Böyle olduğu için, 68 Kuşağı yalnız içtenlikli, dürüst gençliğin ilgi alanına girmekle kalmıyor. Artık tekelleşen medyanın magazin sayfaları, büyük holdinglerin eline geçmiş olan TV’lerin ekranları da 68 kuşağının “menkıbelerine” açılıyor. Yeni egemen sağ bile “dindar nesil” inşasında onların parıltılı etkisiyle yüksek meblağlarla “öykünmeci istismar” dizileri yaptırıyor.

“Ölenler güneşe gömüldüler?”
Bu kadar mı?
Onların bıraktığı miras, halk için devrimcilikti,
gençliğin devrimcileşmesi, devrimcilerin gençleşmesiydi.
Emperyalizme, oligarşiye ve faşizme karşı başkaldırı ruhuydu!
Halkların kardeşlik ve eşitlik mücadelesiydi!
Devrimci saflık, romantizm ve “en güzel dünya mümkün” bilinciydi!

Son nefeslerinde haykırdıkları, “Tam Bağımsız Türkiye” ve “Kürt ve Türk halklarının kardeşliği” üzerinden ortak yaşam ideali idi. Egemen oligarşinin yöntemleri bu nedenle son derece kıyıcı oldu.Dünyanın hiçbir ülkesinin egemen sınıfı, gençliğine karşı bu denli düşmanlık gütmedi. Ülkeye ve halka bağlı, en yetenekli ve cesur devrimciler katledildi. Onların katli, toplumun ve halkın mahşeri vicdanında hâlâ kapanmayan derin yaralar açtı.
40 yıldır içtenlikli, dürüst gençliğin esin kaynağı olmalarının nedeni de bu. Tekelleşen medyanın magazin sayfaları, büyük holdinglerin elindeki TV’lerin ekranları, onların içlerini boşaltmaya, zararsız azizler ya da “kanlı teröristler” olarak topluma ve halka sunsalar bile, o kadar saflar ki, o ilk hallerini hep koruyorlar.
Resmi olmayan tarihte, 78’liler’de ve ardılı genç kuşakların marşlarında, şarkılarında, şiirlerinde, öykülerinde yaşıyorlar!

12 Mart Muhtırası olduktan üç gün sonra yani 15 Mart 1971’de bir motosiklette Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan, diğer motosiklette ise Sinan Cemgil yola çıktılar. Sinan Cemgil daha sonra yol ayrımından Nurhak’a doğru yol aldı. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ile birlikte Malatya’ya gitmek amacıyla yolda ilerlerken, Sivas girişinde çevirme olduğunu haber almaları üzerine yönlerini Şarkışla’ya çevirdiler.
Şarkışla’ya yaklaşık 20 km kala bozulan motosikleti iterek ilçeye götürdüler. Şarkışla’da motosikleti kiraladıkları bir jipe yükledikten kısa bir süre sonra bekçinin aldığı bir ihbar sonucu askerlerin gelmesi üzerine çıkan çatışmada Aslan yaralanarak yere düşünce Deniz Gezmiş tek başına kaçmaya devam etti.
Gezmiş, 16 Mart 1971 Salı günü Sivas’ın Gemerek ilçesinde etrafı sarılarak yakalandı ve Kayseri’ye getirildi ve Kayseri Valisi Abdullah Asım İğneciler’in karşısına çıkarıldı. Buradan Ankara’ya, dönemin İçişleri Bakanı Haldun Menteşeoğlu’nun makamına götürüldü.
Mahkemesi, 16 Temmuz 1971 günü Altındağ Veteriner Okulu binasında Tuğgeneral Ali Elverdi başkanlığında, Baki Tuğ savcılığında Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 No.’lu Mahkemesinde başlayıp 9 Ekim 1971 günü bitti. Deniz Gezmiş ve arkadaşları, 16 Temmuz 1971’de başlayan “THKO-1 Davası”nda TCK’nin 146. maddesini ihlal ettikleri gerekçesiyle 9 Ekim 1971’de 146/1 maddesi uyarınca idam cezasına çarptırıldı. Mahkeme kararı:

“ Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan,
Mahkememiz, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın tamamını/bir kısmını tağyir, tebdil veya ilgaya cebren teşebbüs suçunu işlediğinizi sabit gördü. Türk Ceza Kanunu’nun 146/1 maddesi uyarınca ölüm cezası ile tecziyenize karar verdi. Hüküm bir hafta içinde kabil-i temyizdir, tutukluluğunuz devam edecektir.”

Verilen karar daha sonra Türkiye Büyük Millet Meclisine getirildi. 24 Nisan 1972 Pazartesi günü yapılan Meclis oturumunda CHP lideri İsmet İnönü, “27 Mayıs’tan sonra idama mahkûm edilenlerin idam edilmemeleri için parti olarak var güçleriyle çalıştıklarını, siyasi suçlardan dolayı idam olmamasını, yeni bir kanun çıkarılmasını” önerdi ve şöyle devam etti:

“Suçluların cezaları müebbet hapse çevrilmelidir. Nihayet bunlar genç, tecrübesiz, taşkın insanlardır. Taşkınlıklarının hiçbir netice veremeyeceği kendilerine ve emsallerine öğretilmiştir.”

Konuşmalardan sonra yapılan oylamada Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam kararı, 48 “ret” oyuna karşılık 273 “kabul” oyu ile Meclis tarafından onaylandı. İsmet İnönü ve Bülent Ecevit “ret” verdiler.
Süleyman Demirel ve Alparslan Türkeş ise “kabul” oyu kullandılar. Necmettin Erbakan ise oylamaya katılmadı. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay da idamları onayladı. İsmet İnönü, CHP adına Anayasa Mahkemesi’ne itiraz etti. Muhalefet şerhleriyle birlikte karar usul yönünden iptal edildi. İptal kararı üzerine yeniden toplanan meclis oy çokluğuyla idam kararlarını yeniden onayladı.
Mahkûmların özür dilemesi istendi. Hiçbiri yaptıklarından dolayı özür dilemedi. Alman Der Spiegel dergisinde konuyla ilgili çıkan yazıda, Deniz Gezmiş’in idam edilmeden önce şunları söylediği yazmaktadır:

“ Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm-Leninizm! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Yaşasın işçiler, köylüler! Kahrolsun emperyalizm! „

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *