PERDE ARKASI * DEVLET BAHÇELİ’NİN, MHP’Yİ DÖNÜŞTÜRME OPERASYONU Bölüm I – II – III

Değerli araştırmacı yazar Veysel BOĞATEPE’nin Devlet Bahçeli hakkında yazmış olduğu, Bahçeli’nin akıl almaz şekilde 180 derece dönen politik tutum ve söylemlerinin perde arkasına ışık tutan ve günümüzün siyasi tarihine , not düşen yazısını ,sayın Veysel Boğatepe’ye teşekkür ederek paylaşıyorum.

Naci Kaptan / 28.04.2019


Araştırmacı yazar Veysel Boğatepe
veyselbogatepe@gmail.com

DEVLET BAHÇELİ’NİN,MHP’Yİ
DÖNÜŞTÜRME OPERASYONU

Bölüm IV – V – VI  https://nacikaptan.com/?p=68650


BÖLÜM I

Yerel seçimlerin tartışıldığı şu günlerde AKP ile birlikte hareket eden Devlet Bahçeli, AKP’ye muhalefet edenlere çirkin söylemlerle saldırarak ateşli bir şekilde savunmaya devam ediyor. Oysa tüm kurum ve kuruluşları denetimi altında tutan AKP’nin, seçim sonuçlarına itiraz etmesini doğru okumak gerekiyor. Birincisi;

YSK başkanına bu yolla mesajlar vererek seçim sonuçlarına müdahale etmesini sağlamak, İkincisi ve en önemlisi de; dosya ve evrakları imha etmek için zaman kazanmaktır. Fakat AKP’nin bununla yetinmeyeceğini, CHP belediye başkanlarının çalışmalarını engellemek için kara propagandaya başvuracağı, haklarında fezleke hazırlayacağı ve hatta kayyum atamayı dahi deneyeceği yüksek ihtimaller arasındadır.

Hatırlanacağı üzere AKP’yi ağır üsluplarla eleştiren ve hatta meydan kürsülerinden ip atarak idamı geri çağıran Bahçeli’nin, ani bir dönüşle AKP ile ittifak yapmasını herkes şaşkınlıkla izlemişti. Sahneye konulan oyun bu şekildeydi fakat gerçekte Bahçeli, başından beridir AKP’nin gizli destekçisiydi.

Biri 2013, diğeri ise 2016 yılında yayınlanan iki kitabımda da Bahçeli’nin görevlerine ayrıntılı bir şekilde yer vermiş ve tamamladıktan sonra da AKP’nin yanında yer alacağının altını çizmiştim. Artık gizleme gereği duymadan AKP’yi alenen savunmasını görevlerini ya da parti içindeki operasyonlarını tamamladığı şeklinde özetleyebiliriz. Devlet Bahçeli’nin başlıca görevi şunlardı:

1- Ülkücüleri sokaklardan çekmek ve Ülkü Ocaklarını kapatmak,
2-MHP’yi ABD’nin öngördüğü doğrultuda ılımlı çizgiye getirmek

Şimdi Devlet Bahçeli’nin, parti içindeki operasyonel faaliyetlerini yürütürken kendi seçmenini ve ülkücü tabanı nasıl manipüle ettiğine, ABD ile aralarında kimlerin elçilik yaptığına, perde gerisinde kimlerle, nelerin konuşulduğuna, gerçekler ile yalanların nasıl tersyüz edildiğine dair o önemli ayrıntıları okuyalım.

Bahçeli muhalifleri kimlerle, neyi görüştü?
AKP’yi tek başına iktidara taşıyan 2002 seçimleri öncesinde MHP ile Ankara Büyükelçiliği aracılığıyla ilişkiler kuran ABD, barajı aşamayacağını varsaydığı MHP’nin 13. 1 oy ile 53 milletvekili çıkartması, Ankara Büyükelçisi Eric Edelman’ı dahi şaşırtıyor. MHP’nin seçim başarısı, Büyükelçiliği harekete geçiriyor ve aralarında Mehmet Telek, seçim işlerinden sorumlu genel başkan yardımcısı Faruk Bal, Siyasi akademi başkanı Murat Şevkatli, Kutludüğün Belediye başkanı Abdullah Helvacı’nın yanı sıra bazı AKP’lilerle de görüşerek bilgi alışverişinde bulunuyorlar.

MHP’nin Kutludüğün Belediye Başkanı Abdullah Helvacı ile ABD’nin Ankara Büyükelçiliğinde ismi açıklanmayan bir görevli arasında yapılan görüşmede Helvacı, MHP’nin 03 Kasım 2002 seçimlerinde hem ulusal hem de yerel düzeyde aldıkları zayıf sonuçtan ötürü parti içinde ki tartışmaların Bahçeli’ye odaklandığına dair bilgiler aktarıyor. Edelman tarafından 17 Ocak’ta Washington’a gönderilen kriptoda bu ayrıntı şu şekilde yer buluyor:

“(…) Bahçeli’nin, MHP’nin gündemini savunmak için gerekli cesarete ve güçlü kişiliğe sahip olmadığını söyledi. Helvacı, klasik kaba MHP jargonunu kullanarak Bahçeli’nin eline bir şans geçtiğini ve hükümetteyken bu şansı heba ettiğini söyledi.”

Abdullah Helvacı’nın sözünü ettiği hükümet, DSP, MHP ve ANAP koalisyonu ile kurulan, kısaca ANASOL-D olarak adlandırılan hükümetidir. Ayrıca Helvacı’nın bu söylemi aynı zamanda Bahçeli’ye muhalif olduğunu da gösteriyor. Seçimden yaklaşık bir ay sonra 28 Ocak 2003’te ve yine ABD’nin Ankara Büyükelçiliğinden Eric Edelman imzasıyla Washington’a gönderilen raporda, seçimle ilgili gelişmelere yer veriliyor. AKP’li ve AKP’ye yakın bazı isimlerin gizli tutulduğu, MHP’li isimlerin ise alenen not edildiği kriptoda MHP’ye “Bozkurt Sürüsü” , Devlet Bahçeli’ye ise “Yalnız kurt lider” yakıştırması yapılarak eleştirel bir üslup kullanılıyor.

MHP’nin “Türkî Cumhuriyetler ve Topluluklar Derneği” genel başkanı Rıza Müftüoğlu ise 14 Ocak’ta ABD’nin, Ankara Büyükelçiliğini bizzat ziyaret ediyor ve Bahçeli’nin göreve dönüş yapmayı planladığını hatırlatarak uyarıda bulunuyor. Bahçeli’nin tekrar başa dönmesi durumunda ise partinin liderlik grubuyla, tabanı arasındaki mevcut gerilimleri şiddetlendireceğini hatırlatıyor.

Seçimlerden bu yana partiye yeni üyelik başvurularının dramatik ölçüde azaldığına da değinen Müftüoğlu, Bahçeli’nin yerinde kalması durumunda partinin üst seviyelerini “evet, efendimcilerden” arındırarak parti tabanını yatıştırmaktan başka çaresinin olmayacağına dair parti içinde kalması gereken sır gibi bilgileri de paylaşıyor.

MHP’nin Keçiören Belediye başkanı Turgut Altınok’un verdiği bilgi ise tek satırla özetleniyor. ABD’li diplomata, Bahçeli’nin görevi bırakmayacağı konusunda garanti veren Altınok’un, hangi somut bilgi ve gerekçelere dayanarak böylesine kesin ve emin konuştuğuna dair herhangi bir detaya yer verilmiyor. Fakat MHP Kurultayının yaklaştığı bu tarihlerde Bahçeli’nin, görevi bırakıp bırakmayacağı tartışılırken 12 Ekim 2003’teki genel kurulda Bahçeli yeniden genel başkan seçildiğini hatırlatalım. Bahçeli’nin yeniden başka seçilmesi aynı zamanda Altınok’un, bu konuda verdiği garantiyi de doğruluyor. Yukarıda isimlerini sıraladığımız MHP’lilerin, ABD’li diplomatlara verdiği bilgilerden yola çıkarak bütünsel bir değerlendirme yaptığımızda, Bahçeli’yi göndermek için kulis yaptıkları net bir şekilde anlaşılıyor.

Bahçeli’yi istemeyen ve dolayısıyla da gitmesini bir ihtimal olarak değerlendiren ABD ise Bahçeli’nin yeniden genel başkan koltuğa oturmasına çok sinirlenmiş olmalı ki, seçilmesinden hemen sonra Washington’a gönderilen kriptolarda ki üslubu, hakarete varacak derecede sertleşiyor.

Dönemin Ankara Büyükelçiliği siyasi müsteşar vekili Charle O. Blaha’nın kaleme aldığı, 17 Ekim 2003 ve “KİŞİYE ÖZEL” ibareli telgrafa yine “bozkurt sürüleri” başlığı atılıyor. MHP Kurultayını bizzat izlemeye giden Blaha, Bahçeli’nin yeniden seçilmesini ise ağır ve düzeysiz bir eleştiri üslubu kullanarak şu şekilde değerlendiriyor:

“(…) Ultra-Milliyetçi MHP delegeleri, 12 Ekim’de Devlet Bahçeli’yi yeniden parti genel başkanı olarak seçtiler. Partide irtibatta olduğumuz kişiler, ne parti yönetiminde ne de çizgisinde -AB ve ABD’ye yönelik derin şüphecilik ve Türkiye ile Irak’taki Kürtlerle ilgili paranoya- fazla değişiklik olacağını söylüyorlar. Parti dışından irtibatta olduğumuz kişiler ise en azından parti hiyerarşisinde anlamlı değişiklikler sağlanmadıkça MHP’nin, 1999 genel seçimlerde oyların yüzde 19’unu topladığı zamanki formuna yeniden ulaşamayacağını anlatıyorlar.”

Bu ifadeden de anlaşılacağı gibi ABD, MHP’nin meclise yeniden girmesinden bir hayli rahatsız olmuştur. Bu rahatsızlığın başlıca nedeni ise MHP’yi, 2007’de uygulamaya koyacakları “Kürt Açılımı” ve buna paralel olarak “Ergenekon Kumpası”na tehdit ve engel olarak görmeleridir. Oysa MHP’nin, sanıldığı gibi ABD’ye karşı tehdit oluşturmadığını, ilerleyen tarihlerde ise AKP’ye destek olacağını hem kendi tabanı hem de Türk halkı şaşkınlıkla izleyecektir.


BÖLÜM II

Bahçeli’nin parti içindeki operasyonel faaliyetleri

Şimdi tekrar MHP’nin Kurultay öncesine dönelim ve Bahçeli’ye muhalefet eden, önünü kesmek için de ABD’lilere bilgi aktaranların dışında Bahçeli ile ABD arasında arabuluculuk ettiği anlaşılan önemli bir isim üzerinde duralım. Bu kişinin aktardığı bilgiler, AKP’ye sert muhalefet eden Bahçeli’nin, ani bir dönüş yaparak ittifak yapmasındaki sır perdesini kaldırması bakımından önemlidir.

Sözünü ettiğimiz bu kişi, MHP Genel sekreteri Mehmet Telek’tir. ABD’li diplomatın “irtibatta olduğumuz” dediği kişilerden Mehmet Telek, 24 Eylül’de ABD’nin Ankara Büyükelçiliğini ziyaret ediyor. ABD’nin Siyasi müsteşarı Blaha ile gerçekleştirdiği görüşmede Bahçeli’nin yeniden aday olmaya karar vermesinin nedenini, 1997’de ilk kez genel başkan seçilmesinden bu yana bağlarını koparmaya çalıştığı MHP’nin idealistlerini (Ülkücüler-Bozkurtlar) yeniden keşfetmek olduğuna bağlıyor.

Bahçeli’nin, başlangıçta partiyi ülkücülerin şiddet eğilimi konusundaki hak edilmiş ününden uzak tutmak istediğini ve bunu yapabilmek içinde ülkücü örgütleri kapatmaya, partinin yönetim kademelerini karanlık unsurlardan temizlemeye başladığını da sözlerine ekliyor.

Evet, Telek’in verdiği bu bilgilerin doğruluğu ve geçerliliği birkaç yıl sonra ortaya çıkmaya başlıyor. AKP’nin hukuk dışı uygulamalarına halk isyan edip sokaklara dökülürken Bahçeli, ülkücüleri sokaktan toplamakla ve tehditler savurmakla meşguldü. Kurultaydan sonra da MHP içinde operasyona başlayan Bahçeli, bir yandan ülkücüleri sindirirken diğer yandan Telek’in de dediği gibi ülkü ocaklarını kapatmaya başladı. Bahçeli’nin parti içindeki bu operasyonu sonucunda ülkücülerin mesajı aldıklarını ve daha ılımlı olduklarını veya davranacaklarını da sözlerine ekleyen Telek aslında yıllar öncesinden MHP’nin, bugün AKP’nin yanında nasıl ve neden yer aldığı sorusunun da yanıtını vermiş oluyordu.

Bahçeli’nin parti içinde yaptığı operasyonların genel sekreter Telek tarafından ABD’ye ulaştırılmasının tesadüf olmadığı, Bahçeli ve yandaşlarının bu görüşmeden haberdar olduğu veya en azından Bahçeli’nin bilgisi dâhilinde olduğu net bir şekilde anlaşılıyor. Dolayısıyla Bahçeli’nin, Telek aracılığıyla ABD’ye“bizi tehdit olarak görmeyin, ılımlı projenizi benimsiyoruz” şeklinde mesaj verdiğini söylemek hiçte yanlış bir saptama olmayacaktır. Çünkü MHP, tam da ABD’nin istediği gibi şekillendiriliyordu.

ABD’nin Ankara Konsolosluğunun bilgisine başvurduğu, MHP’nin seçim işlerinden sorumlu genel başkan yardımcısı Faruk Bal ise 09 Nisan 2004’te, siyasi müsteşar John Kunstadter ile bir görüşme yapıyor. Bu görüşmenin ayrıntılarını içeren 21 Nisan 2004 tarihli telgrafa “Türkiye’nin Postu, Kırlaşan Kurtları: Sağcı, Milliyetçi MHP” başlığını atan John Kunstadter, “KİŞİYE ÖZEL” ibaresini de ekleyerek Washington’a gönderiyor. MHP’nin, seçim sonuçlarını zafer gibi göstermeye çalıştıklarına değinen Kunstadter, Faruk Bal’ın kendisine aktardığı bilgileri ise şu şekilde not ediyor:

“(…) MHP’nin seçim işlerinden sorumlu genel başkan yardımcısı Faruk Bal, 9 Nisan da bize 28 Mart’ın bir başarı olduğunu ve parti tabanının Kasım 2002’deki yenilgisinin kısmen üstesinden gelindiğini bildirdi. Bal, MHP’nin yerel seçimler öncesinde medyada müspet haberlerle hemen hiç yer almamasına rağmen başarı kazandığını vurguladı.”

Burada, Faruk Bal’ın, seçim sonuçlarını neden ABD’li diplomatlara aktarma gereği duymuş olabileceği sorusu akla gelebilir ancak cevaplanması zor bir soru değil. Faruk Bal, diğer partilere nazaran MHP’nin, medya desteğinin az olmasına rağmen seçimi kazanmış olmalarına işaret ederek MHP’nin gücünü, ABD’li diplomata kanıtlamaya çalışıyor olabilir. Bal’ın bu tavrı, işbirliği olarak da okunabilir.


BÖLÜM III

Kıbrıs yürüyüşünün ardındaki gerçekler

ABD’nin, Ankara’daki Büyükelçiliğinin kapısını çalanlar arasında yer alan MHP’nin siyasi akademi başkanı Murat Şevkatli ise Faruk Bal’dan tam altı gün sonra yani 15 Nisan’da, ABD Büyükelçiliğini ziyaret ediyor. ABD’li diplomata, Devlet Bahçeli’nin MHP’yi “ana akıma” doğru çekmeye kararlı olduğunu söylerken diğer yandan medyanın kendileriyle yeterince ilgilenmemiş olmalarını da milli dava sayılan ve geçmişte her meşrepten MHP’lileri harekete geçiren Kıbrıs konusuna odaklanmış olmasına bağlıyor.

Ancak buna rağmen MHP liderinin yani Bahçeli’nin, 28 Mart’ta daha da iyi bir sonuç almayı umduğunu da sözlerine eklemeyi ihmal etmiyor. Üsluba dikkat edilirse Murat Şevkatli, Bahçeli’nin kuryesi ya da onu temsilen bir üslup kullanıyor. Satır aralarında dikkat çeken bu ayrıntı, yukarıda da değindiğimiz üzere bu görüşmelerden Bahçeli’nin haberinin olduğuna veya bizzat Bahçeli tarafından gönderildiğine işaret ediyor.

MHP içinde tartışmalara neden olan seçim ise 28 Mart 2004’te yapılan mahalli idareler genel seçimleridir. MHP, çok az bir farkla aldığı yüzde 10. 1 ile seçim baraj puanı olan % 10’u zorlukla geçebilmişti. Gerek Faruk Bal ve gerek de Murat Şevkatli, Türkiye’nin en önemli kazanımı olan Kıbrıs konusunda adeta “bu konuda sorun çıkartmayız” garantisi vererek MHP’nin alacağı tavrı ortaya koymakla kalmıyorlar, ABD’nin bu konudaki stratejisine de katkı da sunuyorlar.

Türkiye’yi işgalci gösteren “Annan Planı”na karşı MHP’de kuvvetli muhalefetin olduğu bilgisini aktaran Bal ve Şevkatli, Bahçeli’nin 23 Nisan’da Kıbrıs’ta, çözüm karşıtı bir konuşma yapacağını hatırlatıyor ve bu konuşmanın aslında ne anlama geldiğini de itiraf ediyor. Bahçeli’nin parti tabanını, kendisine oy verenleri nasıl kandırdığının itirafı diyebileceğimiz o ayrıntı, kriptodaki yerini şu şekilde alıyor:

“(…) MHP liderliğindeki “Kıbrıs’a Yürüyüş” eyleminin sadece parti tabanını sağlamlaştırma amacını taşıdığını söylüyorlar. Her ikisi de (Faruk Bal ile Murat Şevkatli’yi kastediyor.) Annan Planı’nın, parlamentoya gelmesi halinde iktidardaki AKP’nin, MHP geçmişine sahip milletvekillerinden anlamlı sayıda bir grubun parti çizgisinden ayrılarak planın aleyhine oy kullanmayacaklarını tahmin ettiklerini de söylüyor.”

Bahçeli’nin Kıbrıs’ta bir yürüyüş düzenlemesindeki amacı, Kıbrıs konusunda hassas olan ülkücüleri, parti tabanını ve MHP’ye inanmış seçmeni kandırmak, aldatmak ve parti çizgisi içinde tutmaktır. Bu bakımdan Bahçeli’nin Kıbrıs yürüyüşü gerçekte “Annan planına evet” anlamına geliyor ama parti tabanının yumuşak karnı olan “Annan Planı”na karşıymış gibi bir tiyatro oyununu sahneleyerek ABD çıkarlarına hizmet ettiğini ört bas etme gayretine giriyor.

Her ikisiyle yapılan ayrı ayrı görüşmede Kürtlerin, Ortadoğu’daki müttefikleri olduğunu söyleyen ABD’li diplomata, Kürtlerin yüzyıllardır müttefiklerini sırtından bıçakladığını hatırlatan Faruk Bal, “aman ha bunlara güvenmeyin, sizi de sırtınızdan bıçaklarlar” şeklinde bir uyarı mesajı verirken Murat Şevkatli ise ABD’nin Irak politikasının“De-Facto” bir Kürt yarattığını ve bunun da Türkiye Kürtlerinin milli heveslerini körüklediğini söyleyerek adeta sitem ediyor.

Bahçeli’nin plan ve programına yönelik aktarılan bu bilgiler, kuşkusuz ABD’nin hangi durumlarda ne yapması gerektiğine dair çok önemli uyarı niteliği de taşımaktadır. Kriptoya yansıyan bu ayrıntıların bizim için önemi ise AKP’ye ağır bir üslupla eleştiriler yönelten Bahçeli’nin ani dönüşüne ilişkin sorduğumuz sorunun yanıtını almış olmamızdır.

Bahçeli’nin MHP’yi, ABD’nin istediği yönde şekillendirme çabalarına ilişkin aktardığımız bu gerçekler aynı zamanda “MHP’nin içine yerleştirilen casus, ajan” şeklinde Bahçeli’ye yöneltilen casusluk suçlamasının da içi boş bir itham olmadığını göstermektedir.

ABD Elçiliğinin “MHP’nin entelektüeli” olarak nitelendirdiği, öteden beridir de irtibatta olduklarını söylediği Rıza Müftüoğlu ise ABD’nin Ankara Büyükelçiliğini 20 Nisan’da ikinci defa ziyaret ederek bir görüşme daha gerçekleştiriyor. MHP içinden kritik bilgileri ABD Büyükelçiliğine taşıyan Rıza Müftüoğlu’nun, bu defa parti performansı hakkında daha hakkaniyetli analizler yaptığına değinen siyasi müsteşar John Kunstadter, Müftüoğlu’nun kendisine aktardığı bilgileri telgrafa şu şekilde kaydediyor:

“(…) Müftüoğlu, MHP liderinin il genel meclis seçimlerinden üçüncü çıktığını ve bunun partinin istikametine verilmiş zımni bir destek olduğunu kaydederek sonucu -zafer- gibi göstermeye çalışabileceklerini açıkladı. Öte yandan 28 Mart’ta oy kullanmayan yüzde 30 oranındaki Türk de hesaba katıldığında Müftüoğlu, MHP’nin aldığı sonucun çok daha az etkileyici olduğunu söyledi. Eğer bu genel seçim olsaydı biz yine parlamentoya giremeyecektik dedi.”

Dikkat edilirse Müftüoğlu’nun yukarıdaki ifadesinden, ABD ile gizli saklı görüştüğünden ve kritik bilgileri aktardığından MHP’nin haberinin olmadığı anlaşılıyor. Ayrıca “Devlet Bahçeli yönetimindeki MHP’den hiçbir şey olmaz.” şeklinde bir ifade kullanmış olması da Bahçeli’ye tavır aldığının açık delili olarak telgrafa yansıyor.

İsimlerini verdiğimiz bu kişilerin, ABD istihbaratına bilgi taşımaları aslında MHP içinde ki iktidar mücadelesinin yanı sıra ABD’ye yaranma çabası içine girdiklerini de gösteriyor. Ayrıca Eric Edelman, telgrafın yorum bölümünde kendilerine bilgi taşıyan bu kişileri kastederek“Bahçeli’yi başlarından atmak istiyorlar.”şeklinde önemli bir not düşerek MHP içindeki iktidar mücadelesini doğruluyor.

Devam edecek

This entry was posted in SİYASİ PARTİLER, SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *