ANMA * Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Rıfat Börekçi

Mehmet Boz
6.03.2019

Mehmet Rıfat Börekçi , Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Diyanet İşleri Başkanı olup ölünceye(5.3.1941) kadar da kadar da bu görevini sürdürmüştür. Cumhuriyeti’nin kurtuluş ve kuruluş sürecinde çok önemli görevler üstlenmiş olan bu kahraman aydın mümin vatan evladının başardıklarının anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.Bu görevimizdir.

Mehmet Rıfat Börekçi’nin Yaşamından Kesitler:

– Sivas Kongresi ile birlikte Anadolu’daki mücadeleye katıldı,

– 29 Ekim 1919 tarihinde, Ankara Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin kurulmasına öncülük yapanlardandı,

– Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’da çalışmalarına başlamasıyla da Cemiyet; Mustafa Kemal ve arkadaşlarına her türlü yardımda bulunmuştur.

– Öyle ki, bizzat Cemiyet Başkanı Müftü M. Rifat Efendi, kendisi ile eşi Samiye Hanım için ayırdığı “cenaze parasını” bir torba içinde Mustafa Kemal Paşa’yı ziyaret ederek ayağının yanına bırakmıştır.

-Yine Mustafa Kemal ve arkadaşlarının Ankara’ya geldiklerinin ilk haftasında Müftü M. Rifat Efendi’nin önderliğinde Ankaralıların aralarında kırkaltıbinbeşyüz(46.500) liralık yardım topladıkları bilinmektedir.

– İstiklâl Savaşı sırasında Mustafa Sabri Efendi’nin yazdığı, Şeyhülislam görevini yapan Dürrizade Abdullah’ın onadığı, Damat Ferit’in imzaladığı ve Osmanlı Padişahı Sultan Vahdettin’in yürürlüğe koyduğu;

“İstanbul Hükümeti’ne ve işgalcilere karşı gelinmemesi, Milli Mücadele’ye katılan Mustafa Kemal ve diğer Kuvayı Milliye’ciler hakkında ölüm emrinin” yer aldığı 1920 yılındaki meşhur Dürrizade fetvasına karşı çıkarak, Dürrizade’nin Kuvay-i Milliyecilerin katline ilişkin fetvasına karşı Anadolu’da başlayan Milli Mücadeleye destek verici karşı bir fetva vermiştir. Böylece Mustafa Sabri’nin ve Dürrizade Abdullah’ın fetvasını geçersiz kılmıştır.

– Anadolu’daki 153 müftünün, müderris ve ulemasına imzalattığı “Anadolu Fetvası” olarak da bilinen Ankara Fetvası`nı kaleme alan kişidir.

Anadolu Fetvası şöyledir;

“-Dünyanın düzeninin sebebi olan Müslümanların Halifesi (Allah onun azametini ve hilafetini kıyamet gününe kadar uzatsın) hazretlerinin hilafet makamı ve saltanat merkezi olan İstanbul, Halife’nin rızası hilafına olarak, müslümanların düşmanları olan devletler tarafından fiilen işgal edilerek İslam askerleri silahlarından soyulup bazıları haksız yere öldürülerek, Hilafet merkezinin korunmasını üstlenen, bütün istihkamlar, kaleler diğer harp vasıtalarını zapt ve resmi muameleleri yürütme ve müslüman askerleri techize memur olan Bab-ı Ali ve Harbiye Nezaretine el konularak, halifeyi, milletin hakiki faydalarını temin edecek tedbirler almasından fiilen yasaklama, sıkı yönetim ilanı, Divan-ı Harpler teşkil ederek İngiliz kanunlarına uygun olarak muhakeme ve cezalandırma suretiyle Halife’nin hükmetme hakkına müdahale ve yine Halife’nin arzusu hilafına olarak Osmanlı memleketinin bir parçası olan İzmir, Adana, Maraş, Antep ve Urfa havalisine düşmanlar tarafından tecavüz edilerek, gayrimüslim vatandaşlar ile işbirliği halinde müslümanları öldürüp, mallarını soygun ve yağma edip  namuslarına tecavüz ederek mukaddesatlarını tahkir ettikleri taktirde yukarıda açıklandığı gibi harekete maruz kalan ve esir olan gayretlerini sarfetmek bütün müslümanlara farz olur mu?

Cevabı budur : Allah en iyisini bilir , OLUR (Düşman saldırdığı zaman onunla savaşmak herkese farzdır.Bu durumda kadının kocasının izniyle , kölenin de efendisinin izniyle savaşması gerekir. “Kenz ve Bezzaziye adlı eserlerde” . Eğer bir müslüman kadın doğuda baskına uğrarsa batıdakilerin onu esaretten kurtarmaları gerekir.”Bahru’r Raik adlı eserde.)

Cevabı budur : Allah en iyisini bilir. OLMAZ. (Zorlama rızayı yok eder! “Velvaliceyh adlı eserde”).

16 Nisan 1336 (1920)
Mehmet Rıfat (BÖREKÇİ)
Ankara Müftüsü”

– Müftü Mehmet Rifat Efendi’nin Milli Mücadele lehindeki çalışmaları özellikle Ankara Fetvası’nı hazırlaması Damat Ferit ve Hükümetini çileden çıkarmıştır. Bu nedenle ilk önce 24 Nisan 1920’de Padişah iradesiyle işten el çektirildiyse de Milli Hükümet tarafından Müftülük görevinde alıkonulmuştur.

This entry was posted in ATATURK, CUMHURİYET - DEMOKRASİ - ÇAĞDAŞLIK, DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER, DİN-İNANÇ, SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *