AMERİKAN BAŞKANLARININ TRAJİK HİKAYESİ *

Olaylar ve Görüşler
2 Mart 2019 Cumartesi

Amerikan başkanları

28 Şubat’ta ABD Kongresi Reform Komisyonu özel toplantısında konuşan Başkan E. Cummings ile Trump’ın eski danışmanı M. Cohen, Trump’ı çok ağır biçimde suçlayan uzun ve belgelere dayalı konuşmalar yaptılar. Trump’ın saygınlığı sıfırlandı sayılır. Halka yalan söyleyen ve danışmanlarını da yalana teşvik eden Trump için “bundan sonra hiç kimse onu artık savunamayacaktır” dediler.

Trump’ın koltuğuna yakışmadığı sık yineleniyor. Kafasına takıp diline doladıkları “Böyle başkan mı olur?” dedirtiyor. Ancak, yadırgayanlar önceki başkanları biliyorlar mı? Ötekiler ya bir şey yapmadılar, ya da zırvalayıp durdular. 

Sıradan Amerikalı önceki 44 başkandan yalnız kurucu Washington, Jefferson, Lincoln, belki F.D. Roosevelt ve bir önceki Obama’yı bilir. Okuduğum Amerikan üniversitesinde alt sınıftakilere Adams, Jackson, Van Buren, Harrison, Tyler, Polk, Taylor, Fillmore, Pierce, Buchanan, Hayes, Garfield, Arthur, McKinley ve Taft gibi adlar sorulmuştu. Çoğu bu kişilerin geçmişte ABD başkanları olduklarını çıkaramadılar.

İlk başkan Washington 
İlk başkan Washington, İngilizlerin yerlilerle yaptığı kısıtlayıcı antlaşmalarla bağlı kalmayıp yayılabilmek için bağımsızlık savaşını üstlenmişti. İki dönemden sonra çiftliğine çekildi. Adams’ı rakipleri “kralların, para babalarının adamı” diye eleştirdiler. Tutkusu oğlunu da başkan yapmaktı; altıncı başkan da o oldu. Bağımsızlık düşüncelerini John Locke’tan alan Jefferson, yazdıklarının adamı değildi. “Herkes hür doğar” diyenlerin tümü köle sahibiydiler. Madison, başkanlığını Britanya ile yeni savaşa borçludur. Monroe’nun katkısı, adını taşıyan “doktrini”dir. ABD’den başka hiçbir devlet Latin Amerika’ya el atamayacaktı. Oğul Adams’ın iktidarı tam başarısızlıktı. Rakipler birbirini “hileci, kumarbaz” diye kötülemiş, tabancalar çekilmişti. Aday Jackson, rakibini pazarları seçim konuşması yaptığından, Hıristiyan olmamakla suçladı. Jackson yandaşları başkanlıkta yiyip içip eşyaları kırdılar; kadınlar korkup kaçarken, Jackson gizlice sıvışıp kendini bir hana attı. Ancak, rakipleri eşine “fahişe”, ona da “kral oldu” diyorlardı.

Teksas’ı ülkeye kattı 
Harrison başkanlık töreninde zatürree olunca öldü. Sıra yardımcısı Tyler’a geldi. Köleci toplum Teksas’ı ülkeye kattı; kabinesindekiler görevi bıraktılar. Sonraki Polk, İrlanda kökenliydi; binlerce İrlandalı göçmen geldiğinde tümü oy için yurttaş yapıldı. Rakibi Polk’un kölelerinin sırtına kendi adını dağlattığını yaymıştı. General Taylor, Meksika’ya karşı savaşın kahramanı diye seçildi. Rakibi Cass’ın adı İngilizce “eşek” (ass) ve “gaz” sözcükleriyle uyaklı olduğundan, siyaset alay oldu çıktı. Taylor, “Altına Hücum” sırasında öldü, yerine yardımcısı Fillmore geçti. Yaptığı önemli iş Japon limanlarını bombalama tehdidiyle zorla ticarete açtırmasıdır.

Sonraki Başkan Pierce, iki yakınını yitirince eski alışkanlığı alkole döndü. Lincoln, köleci Güney’in başlattığı İç Savaş’ı (1861-65) kazandıran kişidir. Bir Güneyli tarafından öldürülmüştür. Bakanlarına karşı yalnız kendi kararlarını aldırtmasıyla bilinir. Sıra Kuzey’in komutanı Gen. Grant’a geldi. Birlik korundu, ama ırkçılığı önlemek için anayasaya eklenen 15’inci Değiştirge 1965’e değin uygulanamadı. Grant’ın başkanlığı mafya babalarının görünmeden yönetimine dönüştü; gerçek kazanan çürümüşlüktü. Para babalarının adayı Hayes, Lincoln’un demokrasi tanımını şöyle değiştirdi: “Şirketlerin, şirketler tarafından, şirketler için yönetimi.” Seçimi kazanmadan Beyaz Saray’a girdi. Adaylar parayla oy topluyorlardı. Sonraki Garfield, kazanmasına kazandı ama ardından öldürüldü.

Başkan Harrison dönemi 
Yerine dul kadın ayartan Cleveland seçildi. Rakibinin bir sloganı şuydu: “Ana, ana; hani baba? Beyaz Saray’da: Ha, ha, ha!” O günler Carnegie çelik fabrikalarından işçi çıkarıldığı, karşı koyanlara da özel polis Pinkerton’un ateş açtığı dönemdi. Ünlü işçi önderi Debs de yıllarını zindanda geçiriyordu. Oradan aday oldu, bir milyon oy aldı. Başkan Harrison dönemi işverenlere “evet” demekle geçti. Ünlülerden Bn. M.E. Lease’in dediği gibi, “ABD Wall Street’ten yönetiliyordu.” McKinley, 1898 İspanyol savaşından sonra dünyayı ABD sömürüsüne açan başkandı. Yandaşlarına para dağıttı; ardından öldürüldü. Yerine eski polis müdürü Th. Roosevelt seçildi; yazar H. James, onun için “dev bir gürültü” diyor. Afrika’da 8 fil, 9 aslan, 20 zebra avladığının fotoğraflarını bıraktı. Taft, tekelci sermayeye teslimiyeti sürdürdü. Mustafa Kemal’in “zavallı Wilson” dediği yeni başkan, Paris’te 1919’da “dünya barışını kuracak adam” diye karşılandı, birçok yönden başarısızdı, kalp krizinden öldü.

Papa’dan buyruk alır 
Harding, Coolidge ve Hoover yaklaşan 1929 ekonomik bunalımını fark etmediler bile. Harding, poker ve içkiyle yaşadı. Metreslerinden N. Britton’u resmi davette dolaba sokunca orada çiftleştiği anlaşıldı. Aynı şeyi sonra Kennedy de yapmış, davetlilere “oluyormuş!” demişti. Adaylardan biri rakibi Katolik Al Smith, için “Papa’dan buyruk alır; Atlantik’in dibinden Vatikan’ın bodrumuna tüneli var” demiş, inananlar çıkmıştı. Başka bir başkan da kazanamayacağını anlayınca, rakibine “eşcinsel” demiş, ancak ona bu aklı veren yardımcısı o hafta Times Alanı ayakyolunda bir adamla yakalanmıştı.

Musaddık’ı CIA devirdi 
Ekonomik bunalım F.D. Roosevelt’e rastladı. Sol düşüncelerin birkaçını uyguladı. Gerçek kurtarıcı, Japonya’nın (silah fabrikalarını açan) Pearl Harbor baskınıdır. Roosevelt’in Japon saldırısını bildiği, fakat gizlediği yorumu da var. Truman, oy kaygısıyla Siyonist baskı örgütüne uyup İsrail’i on bir dakikada tanıdı. Yurtsever İran Başbakanı Musaddık’ı CIA devirince, Eisenhower, “hiç ilgimiz yok” dediyse de, Tahran’daki CIA şefi, “Musaddık’ı Nasıl Devirdik” diye kitap yazdı. Kennedy, kalabalık Şikago oylarını alabilmek için metresiyle mafya babası Giancana’ya bavul dolusu para yolladı. Saldırı silahlarına yatırımı azaltmak isteyince, gizli devletçe öldürüldü.

Johnson da Vietnam’da savaşı tırmandırıp 55 bin Amerikalının ve 3.5 milyon Vietnamlının ölümüne yol açtı. Başkan Carter, onun için “yalan ve dalaverede eşi yoktur” demişti. Nixon, başkanlıktan atılacağını anlayınca, istifa etti. Reagan, son yılında Alzheimer hastasıydı; basın toplantısında bir filmi başından geçmiş olay gibi anlatmıştı. Baba Bush, eski CIA Başkanıydı. Yardımcısı Dan Quayle’in imla yanlışlarını ilkokul öğrencileri düzeltmişlerdi.

Bill Clinton’un Monica’yla ilişkisi bir yana, görevden ayrılırken eşi Hillary, Beyaz Saray’daki (değerli tablolar dahil) birtakım eşyaları özel evine taşımış, bir bölümünü uzun süren baskılar sonucu geri vermeye yanaşmıştı. Bu konuda seçim danışmanı Dick Morris’in iki kitabına bakılabilir. 2000 seçimini Oğul Bush kazanmamıştı, ama kardeşi Jeb vali olduğu Florida’da rakibinin 60 bin oyunu saydırmayınca, birkaç yüz oy farkla öne çıktı. Herkese yalan söyleyerek Irak’a girdi. Bilgisizliği üstüne çok sayıda kitap basıldı. “İlk siyah başkan” umulanı yapmadı; böyle bir olasılık olsaydı, aday bile yapılmazdı… Trump bir geleneğin halkasıdır. 

28 Şubat’ta ABD Kongresi Reform Komisyonu özel toplantısında konuşan Başkan E. Cummings ile Trump’ın eski danışmanı M. Cohen, Beyaz Saray’ın başındakini çok ağır biçimde suçlayan uzun ve belgelere dayalı konuşmalar yaptılar. Trump’ın saygınlığı sıfırlandı sayılır. Halka yalan söyleyen ve danışmanlarını da yalana teşvik eden Trump için “bundan sonra hiç kimse onu artık savunamayacaktır” dediler. Sözcüsü Cohen halkı aldatmaktan hapis cezası aldı.

Prof. Dr. Türkkaya Ataöv

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1273580/Amerikan_baskanlari.html
This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, GEÇMİŞİN İÇİNDEN. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *