HAYATIN İÇİNDEN * Yaşam trajik öykülerle örülmüştür * Bir Ebabil* hikâyesi ve kırmızı bisiklet

Işıl Özgentürk
isilozgenturk@gmail.com
3 Şubat 2019 Pazar

Bir Ebabil* hikâyesi

Türbanın tarihsel macerası hakkında bir yazı yazıyorum, anında yandaş medyanın kışkırtmasıyla acımasızca ve en bayağı biçimde linç ediliyorum, hemen hakkımda soruşturma başlıyor. Yılmaz Özdil’in kitabının kapağında “Gazi” sözcüğünü atmasını ve Fazıl Say’ın konser sonrası kendi naif hatalarıyla Erdoğan’ın naif olmayan hatalarını karşılaştıran açıklaması hakkında yazı yazıyorum, gene linç ediliyorum. Nedir bu linç etme kültürü! Ben de bugün en iyi bildiğim işi, hikâye anlatmayı seçiyorum: 

Nereden duymuşsa duymuş adını Ebabil koymuştu, Ebabilin bir kuş olduğunu o amca söylemişti, onu evine alan, yıkayan, koklayan amca. O küçücük bir çocuktu, eve gelen adamların hangisinin babası olduğunu hiç bilmedi, merak da etmedi, ağabeyler, amcalar eve geldiğinde sevinirdi, çünkü o zaman annesi ona gofret alması için para verip önce bakkala yollar, ardından da eline bir paket ıslak mendil verip kapının önünde oturmasını sımsıkı tembihlerdi. Ağabeyler, amcalar da bonkördü, evden çıkarken, kapının önünde oturan Ebabil’e onlara ıslak mendil uzattığı için beş lira verirlerdi, Ebabil bu beş liraları annesine hiç söylemezdi, biriktirirdi, çünkü en çok bir bisiklet almak isterdi. 

Ebabil dokuz yaşına geldiğinde, annesi ona “artık kendi paranı kendin kazanmalısın,  sana bu evde yemek yok” demiş, onu sokaklara salmıştı. Ebabil ilk gece ölesiye korkmuştu. Nerede ne yapacağını bilememişti, neyse ki o sokakta başka Ebabiller de vardı. Ona ilk gün olduğu için arka çıktılar, onu çökmek üzere olan bir eve götürdüler. Ev Ebabil’e benzeyen oğlanlarla doluydu, kimse ona hoş geldin demedi, ama biraz peynir ekmek verdiler ve en köşedeki yeri gösterip, “burada uyursun” dediler.

Böylece Ebabil, yeni hayatına başladı. Ebabillerden biri bir gün “yürü benimle geliyorsun” dedi, Ebabil yürüdü, uzun bir yol gidip, ara sokaklardaki bir sinemanın kapısından içeri girdiler, ortalık karanlıktı. İki Ebabil karanlıkta yan yana iki koltuğa oturdular, deneyimli olanı “bunu hemen yut, yoksa çekilmez” diyerek ona pembe renkli bir hap uzattı. Ebabil aceleyle hapı yuttu. Hap hemen etkisini gösterdi, Ebabil oturduğu yerde uyuklamaya başladı, perdede oynayan filmi tam göremiyordu, bir süre sonra diğer Ebabil kalktı onun yerine kocaman bir adam oturdu. Ebabil öyle gevşemişti ki, sadece adamın eline on lira sıkıştırdığını anımsadı. Sonra başka bir adam daha geldi. Bir on lirası daha oldu Ebabil’in ve o bu işi sevdi. 

Sonra Ebabil büyüdü, büyürken aldığı para da arttı. Ama hâlâ bir bisikleti olmamıştı.
Bir gün Ebabil’in yanına oturan elli yaşlarında bir adam ona sordu:

“Hayatta en çok neyi istersin?” “Bisiklet” dedi, adam memnun başını salladı, benimle evime gelirsen sana bisiklet alırım. Ebabil dellendi, “hemen gelirim” dedi. O gün elli yaşındaki adamla Ebabil sinemadan birlikte çıktılar. 

Adam onu bir arabaya bindirdi, kentin ışıklı sokaklarında yol aldılar. Adam bir mağazanın önünde durdu, Ebabil mağazaya baktı, resmen uçtu. Mağaza her çeşit bisikletle doluydu. Adamla birlikte arabadan inip mağazaya girdiler, adam “en beğendiğini seç” dedi, Ebabil bunun bir rüya olmasından korktu, kendini çimdikledi ve bisikletlere bakmaya başladı. Adam gülerek onu izliyordu. Ebabil sonunda iki tekerlekli kırmızı bir bisiklette karar kıldı. Adam satıcıya parayı uzattı ve Ebabil’e bisikleti arabaya yüklemesini söyledi, Ebabil bisikleti arabanın bagajına güzelce yerleştirdi. Araba yeniden ışıklı yollardan geçmeye başladı. 

Bir süre sonra bir evin önünde durdular, Ebabil eve bakınca gözleri kamaştı, bu iki katlı, kapısı kocaman, camları üzüm salkımı biçiminde kabartmalarla süslü bir evdi. Adam kapıyı açtı, Ebabil’e bisikleti almasını söyledi, Ebabil bagajdan bisikleti aldı, eve girdiler. Salona girdiklerinde Ebabil şaşırdı, hiç böyle bir şey görmemişti. Her taraf kitaplıktı, kitapların arasında çıplak heykeller vardı. Ebabil elinde bisiklet öylece durdu, adam “bisikleti buraya bırak” dedi, Ebabil bıraktı… 

Adam Ebabil’i süzmeye başlayınca Ebabil utandı, başını önüne eğdi, adam ona yaklaştı, saçlarını karıştırıp, “şimdi banyo zamanı” dedi. “Gel benimle.” Adam önde Ebabil arkada banyoya doğru gittiler. Bu arada Ebabil eski pantolonun cebinden hapını çıkarıp kaşla göz arasında yuttu ve hapın da etkisiyle olanları daha sonra hayal meyal anımsadı. Ebabil böylece yeni hayatına başladı. Ebabil artık aranan bir erkek seks işçisi olmuştu. 

Peki ne yapsaydı Ebabil?
Sokak böyle bir şeydir.
Sokak acımazsızdır…
Sokakta herkesin bir işi vardır.
Sokakta kimse kimseyi ayıplamaz.
Ama sokakta ölünür.
Ölmeyeceksin, Ebabil’e kimse bunu öğretmedi.
Bir gün Ebabil’in önünde bir Mercedes durdu. Arabadan inen üç adam, “ibnelere ölüm” diyerek Ebabil’i ölesiye dövdü.
Öldüğünde 21 yaşındaydı. 

TEK EŞYASI KIRMIZI BİR BİSİKLETTİ.

* Ebabil Kuran’da adı geçen bir kuş türüdür. Ebabil kuşları Kâbe’yi yıkmak için gelen; dönemin en acımasız ve İslam düşmanlığı yapan Ebrehe ve kalabalık fil ordusunun gagalarıyla taşıdıkları taşları atarak yenilmelerine neden olmuşlardır. Bu kuşlarla ilgili bilgi Kuran’ın Fil suresindedir.

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/1228842/Bir_Ebabil__hik_yesi.html
This entry was posted in EDEBİYAT - ANI - ÖYKÜ - ŞİİR, HAYATIN İÇİNDEN. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *