Bir ülkenin nasıl dönüştürüldüğünü ; Neyi kutlayıp , neyi kutlayamadığından anlarsınız.

Birgün – 31/12/2018
GÜVEN GÜRKAN ÖZTAN

Bir ülkenin nasıl dönüştürüldüğünü ;
Neyi kutlayıp , neyi kutlayamadığından anlarsınız.

Türkiye’de mevcut rejim ulusal kimliğin seküler kaynaklarını kuruttuğu gibi, İslamcılığın saldırılarına karşı kültürel olarak korunan kutlamaları, yapılagelişleri ve sivil ritüelleri de kamusal hayatın dışına itti. Bunu öylesine “ustaca” yaptı ki kaybettiklerimizin ilk ne zaman elimizden uçup gittiğini hatırlamaz olduk.

AKP’lilerin katılmamak için bahaneler ürettiği ulusal bayramlar belki yasaklanmadı fakat dört duvar arasına hapsedildi. Birçok okulda baştan savma törenlere dönüştü. Yandaş idareci baskısı altında öğretmenler geri çekildi, veliler yeni durumu bir süre sonra kanıksadı. Anıtlara çelenk koyma yönetmeliği üst üste değiştirildiğinde herkes bunun ne amaçla yapıldığını biliyordu ama o da bir süre sonra sineye çekiliverdi. Kimileri ulusal bayramlar halka mal oldu devlet sırtını dönse ne olur dedi. Ancak STK’ler, medya, müfredat tüm araçların karşı devrimci bir projeye seferber edildiği bir ülkede o bayramları kamusal alanda yaşatmak kolay değildi. Nitekim kutlamalar cumhuriyetçi kitlenin yoğun bir biçimde oturduğu semtlere sıkıştı kaldı.

İslamcıların uzun yıllardır hedefinde olan yılbaşı kutlamaları da tıpkı ulusal bayramlar gibi kamusal alandan silinip gidiyor. 25 sene evvel Refah Partisi yerel seçimlerde İstanbul’u aldığında Erdoğan hicri yılbaşı kutlamalarında konuşmakla yetiniyordu. Laik kültürün kalbi Beyoğlu’nda da RP kazanmıştı ancak gündelik hayatta büyük bir değişim henüz gerçekleşmemişti. AKM yerli yerindeydi. Konser salonları, sinemalar, kitapevleri dolup taşıyordu. İstiklal caddesi renkten renge bürünürken yeni yıl coşkusu şehrin büyük bir kısmını sarıyordu. Mekân sahipleri RP’nin yerel seçim galibiyeti gençleri etkilemedi diyebiliyordu. Erbakan’ın Çankaya’daki yılbaşı resepsiyonuna katılmaması da kimsenin umurunda değildi.

Kamu kurumlarının birçoğunda yılbaşı kokteylleri veriliyor, çalışanlar birbirlerine iyi seneler diliyordu. Ne de olsa yeni yıl umuttu, güzel yarınlar için sembolik bir başlangıçtı. Kültürel hegemonya kuramadığı için gündeliğin içine geçmiş laik kültüre savaş açan AKP önce kamudaki teamüllere müdahale etti. Çeşitli bahanelerle kamu kurumlarındaki kutlamalar iptal edildi, öğrencilere dahi birbirinize hediye almayın dendi. Ardından sıra kentsel mekânı çölleştirmeye geldi. AKP’li belediyeler caddeleri süsleme “zahmetinden” kurtuldu, şenlikler rafa kaldırıldı. Nasıl ulusal bayramların köküne kibrit suyu döküldüyse yılbaşı kutlamalarına da aynısı yapıldı. Yeni yıl temennileri özel alana, eş-dost buluşmalarına hapsedildi.

Yani mesele her yılbaşı öncesinde tekrarlanan, karikatür olmaktan öteye de gitmeyen yılbaşı protestoları değil. Diyanet’in verdiği fetvalar ya da tarikat liderlerinin “zinhar yılbaşı kutlamayın” mesajları da değil. Sorunumuz kamusal alanda ilerici-demokrat kimliğimizle var olma, laik yaşamı koruma olanağımızın günbegün azalması. Ulusal bayram ya da yılbaşı kutlamanın yurttaş hakkı olmaktan çıkarılarak bedeline mukabil “müşteri ayrıcalığı” haline gelmesi.

Yerel seçimler bu kuşatmaya karşı kamusal olan’ı yeniden kazanma imkanını tartışabildiğimiz, bu imkânı pratik yaşamın içinde örgütleyebildiğimiz kadar önemli. Terk ettiğimiz ortak alanlarımıza dönüp oraları zenginleştirebildiğimiz, özgürleştirebildiğimiz kadar kıymetli. O nedenle şehre “marka değeri katmak”, “küresel iddia”, “innovasyon” gibi piyasa dilinin içi boş kavramlarına değil toplumcu belediyecilik, kent hakkı, kamusalı yeniden kazanmak gibi gerçek hedeflere ihtiyacımız var. Bu hedeflere ulaşmanın yolu da “rozet çıkarmaktan”, Saray’dan randevu almaktan geçmiyor aksine gerici baskıya inat sesini yükselten kadınlarla, direnen işçilerle, okuluna sahip çıkan veli ve öğrencilerle beraber hareket etmekten geçiyor.

https://www.birgun.net/haber-detay/cunku-kutlayamadiklarimizin-toplamiyiz.html

This entry was posted in CUMHURİYET - DEMOKRASİ - ÇAĞDAŞLIK, DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER, FAŞİZM, İrtica, YOBAZLIK - GERİCİLİK, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *