Diktatörler kitaplardan niçin korkar?

STUTTGART
AHMET ARPAD

Diktatörler kitaplardan niçin korkar?

Stuttgart Belediyesi’nin salonundaki toplantı hüzünlendiriciydi. Kentli aydınlar günümüz insanlarına, düşünden korkan Hitler’in bundan tam 80 yıl önce “kitap yakma” girişimi başlattıklarını anımsattılar. Aynı gün büyükkent belediye başkanı Kuhn’un açtığı “Yakılan Kitaplar” adlı serginin konusu insancıl yazarlar Seghers, Brod, Döblin, Mann, Graf, Remarque, Tucholsky, Zweig ve Roth’un yaşam öyküleri. Sergi açılışının ardından ağzına kadar dolu salonda belediye başkanının yanı sıra ünlü televizyoncu ve yazar Lea Rosh, tarihçi Eberhard Jaeckel ve gazeteci Jürgen Serge de konuştu. 30 Ocak 1933’te Alman toplumu Weimar Cumhuriyeti’nden Hitler diktatörlüğüne geçmişti.

10 Mayıs 1933 Alman tarihine geçen karanlık, utandırıcı günlerden biridir. O akşam başlayan “kitap yakma” girişimi tüm ülkeye sıçramış, üç hafta içinde Almanya’nın tam 22 kentinde yüz binlerce kitap yok edilmişti. Heine, Marx, Freud, Seghers, Brecht, Zuckmayer, Zweig, Mann ve Remarque’ın ünlü eserleri alevlerde yok olurken askeri orkestralar marşlar çalıyordu. Naziler, “Alman düşün dünyasının çöpü” dedikleri bu yazarların sadece Berlin’de 20 bin kitabını 10 Mayıs akşamı ateşlere attı. Nazilerin tek amacı iktidarda kalabilmek için ülkede özgür düşüncenin köküne kibrit suyu dökmekti!

Kısa süre önce yayınlandığında şok etkisi yapan “Berlin-Aleksander Alanı” romanı da ateşe atılan Alfred Döblin’in olayların ardından şu söyledikleri çok uyarıcı: “Özgür düşünceye engel olamazsınız, o kuş gibidir, her yere uçar.” Aynı günlerde “Radetzky Marşı” romanının yazarı Joseph Roth da dostu Zweig’a şöyle der: “Çok büyük bir felakete sürüklendiğimizin farkında olduğunuzu sanıyorum. Edebiyat yaşamımız yok olacak.”

Stuttgart’taki toplantının ardından gösterilen filmdeki sahneler de ürpertici. Berlin Opera alanında alevler yükseliyor. Ateşin çevresine toplanmış 70 bin insan çok keyifli… Seyyar satıcılar sosis, bira satıyor. Ellerinde meşaleler üniformalılar dolaşıyor. Kahverengi gömlekli üniversite gençleri binlerce kitabı ateşe fırlatıyor… “İnsanlar budalaca, hayvani bir çılgınlıkla haykırmaya başladı” diye yazar ilerde Arnold Zweig anılarında. “Bugün kitapların yakıldığı yerde, ilerde insanlar da yakılır” diyen Alman şair Heinrich Heine ne yazık ki haklı çıktı.

Hitler’in ilk işlerinden biri özgürlükçü sola ve düşünürlere karşı saldırıya geçmek olmuştu. Kısa sürede yüz binlerce emekçinin yanı sıra düşünürleri, sanatçıları, bilim insanlarını da tutuklatmıştı. Üniversiteler, müzeler, kütüphaneler, tiyatrolara yapılan “temizlik” 7 Nisan 1933’te başlatıldığında Hermann Göring şöyle konuşmuştu:

“Amacım haklıyı aramak değil. Görevim kötüyü ortadan kaldırmak, kökünü kazımak…” Alman aydınlarının bir bölümü olup bitene ağzını açmadı. Hatta basında,“Kentlerimizde göğe yükselen alevler, Almanya’nın yeniden uyanışının bir simgesidir” diye yazanlar oldu. Propaganda bakanı Goebbels’in 10 Mayıs’ta söyledikleri tüyler ürpertici: “Başa geçerken nasyonal-sosyalist hareketin bu kadar kısa sürede başarıya ulaşacağını, Almanya’yı radikal değiştireceğini hiç tahmin etmiyorduk.”

Gerçekten de 850 bin üyeli NSDAP’ye üç ayda bir buçuk milyon yeni üye eklenmişti! Almanya’ya “yeni bir ruh getirmek” için önce aydınlar elemine edilmeliydi. Hitler yönetimi 1935’te hazırladığı bir listeyle 524 yazarın “zararlı” dedikleri toplam 3601 eserinin Almanya’da yayımlanmasını ve okunmasını yasakladı.
Kitap, baskı yönetimlerinin korkulu düşüdür, örümcek kafalılar için karabasanların en korkuncudur.

Çünkü kitap, işkencelerden, zindanlardan, her türlü silahtan daha güçlüdür. İnsanlık tarihinde kitaptan nefret eden, yanlış hırsından kurtulamayan diktatörler hep görülmüştür. Bireye baskı yapan, onu düşüncesinden dolayı zindana atan çıkar çevreleri her zaman ve her ülkede olmuştur. Ne yazık ki olmaya da devam etmektedir! Ancak kitap kalıcılığını ve etkinliğini her zaman korumuş, sağlıklı düşünceyi toplumlara ulaştırmayı, bireylere doğru yolu göstermeyi hep başarmıştır.

Toplantının ardından konuştuğum eski tanış, Stuttgartlı ünlü kabare sanatçısı Peter Grohmann şöyle dedi: “Günümüzde dünyanın birçok ülkesinde aydınlar düşünceleri nedeniyle takip ediliyor. Eleştiri kültürü yok oldu. Bizler sadece sözlerimizle değil, çabalarımızla, girişimlerimizle de mutlaka başarılı olmak zorundayız!”

www.ahmet-arpad.de
Cumhuriyet 26.05.2013

This entry was posted in DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, FAŞİZM, HAYATIN İÇİNDEN. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *