TÜRKİYE EGE DENİZİNDE HAK KAYBINA UĞRUYOR * Yunanistan’dan 12 mil kışkırtması

Soner Polat
Aydınlık Gazetesi, 17.10.2018

Doğu Akdeniz’de MEB!

Yenişafak’ın 10 Ekim 2018 günkü haberi Türkiye için kalk borusu niteliğindeydi. Yunan Savunma Bakanı Panos Kammenos şunları söylüyordu: “Önümüzdeki aylarda Doğu Akdeniz’de doğalgaz çalışmaları başlayacak. Bu da, ‘Münhasır Ekonomik Bölgenin (MEB)’ bir an önce ilan edilmesi” demektir. Doğu Akdeniz’de MEB ilan etme aşamasındayız. Silahlı Kuvvetlerimiz sorumlu olduğu güneye doğru genişleyecektir.”

TÜRKİYE’YE KARŞI ŞER İTTİFAKI

Yunan Bakan, tek başına Türkiye’nin karşısında duramayacağını bildiği için Doğu Akdeniz’e doğrudan ya da dolaylı olarak başka güçleri davet etmeyi ihmal etmedi. İlk çağrı NATO, AB ve belki de ABD ve Fransa içindi: “Süveyş, Kıbrıs, Girit ve Malta arasında silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yapılıyor!” Yunan Bakan’ın diğer sözleri de düşündürücüydü: “Mısır, İsrail, Lübnan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), GKRY ile birlikte Doğu Akdeniz ve Balkanlarda istikrar ekseni oluşturuyoruz.” Türkiye’ye olan düşmanlığını, ülkemize karşı geniş bir uluslararası ittifak yaratma hedefini “istikrar” sözcüğü ile gizliyordu.

YILSONUNA KADAR MISIR İLE ANLAŞMA OLUR MU?

Türkiye’ye karşı üç ülke öne çıkıyor. İsrail ve BAE, zaten ABD’nin koltuğu altında Türkiye’nin kuyusunu kazmak için uzun yıllardır çaba sarf ediyor. Burada bir sürpriz yok! Ancak Arap dünyasının lider ülkesi olarak kabul edilen Mısır ve Devlet Başkanı Sisi’nin Siyonist-Haçlı ortaklığının ayak işlerini yapması anlaşılır gibi değil! 10 Ekim 2018 günü Sisi, Girit’te, Çipras ve Anastasiadis (GKRY) ile buluştu.

Çipras, “Teknik zorlukları aşarak en kısa zamanda MEB sınırlarının belirlenmesi için Sisi ile anlaştığını” vurguladı. Hâlbuki Sisi’nin, “Türkiye ve KKTC’nin dâhil olmadığı hiçbir antlaşmanın uluslararası bir geçerliliği olmayacağını” bilmesi gerekirdi! Kaldı ki Yunanistan, ana kıtası yerine adaları esas alarak Mısır’ı da istismar ediyor!

TÜRKİYE’NİN 90 BİN Kilometre KARELİK KAYBI!

Tek taraflı olarak MEB ilan eden GKRY, 2003 yılında Mısır, 2007 yılında Lübnan, 2010 yılında İsrail ile MEB sınırlandırma antlaşmaları yaptı. Yetki alanının azalması ve Türkiye’nin girişimi ile Lübnan antlaşmayı parlamentosundan geçirmedi. Yunanistan, Libya’yı Girit’i referans alarak MEB sınırlamasına zorluyor. Kabul ettiği takdirde Libya MEB’inin önemli bir bölümünü kaybedecektir. Zaten Yunan adalarını esas alan Mısır önemli bir deniz alanını kaybetmiştir. Yunanistan’dan sızan bütün harita ve bilgilerde bu ülkenin GKRY ile birlikte Türkiye’nin 90 bin km. karelik deniz alanına göz diktiği görülmektedir.

Sadece 7 kilometre karelik Meis adası büyük kayıplara neden olmaktadır. AB ise gemi azıya almıştır. Bu topluluğa göre Türkiye’nin sahilleri vardır ama denizi yoktur! Avrupa Deniz Güvenlik Ajansı’nın geçerli kabul ettiği haritalar Yunanistan’ı bile mumla aratmaktadır. Ana karanın ağırlığı göz ardı edilmeden, hakkaniyetle yapılan ölçümlerde Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki MEB’i 157 bin km. kare kadardır. Yunanistan, GKRY ve AB’nin dayatmaları kabul edilirse, Türk MEB’i 64 bin km. kareye inecek, 59 bin km. kare Yunanistan’a, 34 bin km. kare GKRY’ye gidecektir.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Akdeniz’de en uzun sınırı olan Türkiye’nin ana kara devleti olarak en geniş MEB alanına sahip olması en doğal hakkıdır. Bunda utanılacak, çekinilecek hiçbir şey yoktur. Türkiye, MEB’i düzenleyen 1982 tarihli BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne taraf değildir. Ama bu konu MEB ilanı için engel olamaz. Zaten Karadeniz’de MEB ilan ettik. Türkiye alanı boş bıraktığı için Mısır, İsrail, GKRY Akdeniz’de fiili durumlar yarattı. Şimdi arka planda GKRY’yi ileri süren Yunanistan’ın kendisi de sahaya çıkıyor. Soru şudur: “Doğu Akdeniz’de uluslararası hukuka aykırı girişimlerde bulunan ülkelere hangi uluslararası kurumlar ya da hangi ülkeler karşı çıktı?”

Hukukun tekmelendiği, keyfiliğin ve zorbalığın ön plana çıktığı, jeopolitiğin geri döndüğü bir dünyadayız. Türkiye hukuken haklıdır. Bu nedenle 2004 ve 2010’da MEB için önemli kaynak olan Akdeniz’deki kıta sahanlığının dış sınırlarını bir nota ile BM’ye bildirmiştir. Doğu Akdeniz’deki MEB sınırlandırma antlaşmalarına itiraz ederek BM’ye başvurmuştur. Ama değişen hiçbir şey olmamıştır. Kuralları çiğneyen ülkeler daha büyük bir iştahla, fütursuzca Türkiye hilafına ilave adımlar atıyor. Bazı ülkeler Türkiye’ye silahla karşı konulmasını teklif ediyor. Burada bir eksiklik olduğunu kabul etmeliyiz. Türkiye hukuken haklı ise MEB ilan ederek, bu hakkını savunabileceği bir çerçeve ortaya koymalıdır. Bu ilan tek başına sorunu çözmez ama gerçek bir mücadele için atılacak ilk adım olur. Bunu yapmadığı ya da yapamadığı takdirde Türkiye zemin kaybetmeye devam edecektir. (1)

Soner Polat
Aydınlık Gazetesi, 22.10.2018

Barbaros denizde, Türkiye arkasında!

Barbaros Hayrettin Paşa sismik araştırma gemimiz 16 Ekim 2018 gecesi yayımlanan bir duyuru ile (NAVTEX) denize açıldı. Bildiride geminin Kıbrıs’ın batı ve güneybatısında Türkiye’nin iki kez ilan ettiği (2 Mart 2004 ve 12 Mart 2013) ve BM’ye bildirdiği kıta sahanlığı içinde araştırma faaliyetlerinde bulunacağı ilan edildi. 44 bin kilometrekareyi kapsayacak araştırma faaliyeti 1 Şubat 2019’a kadar devam edecek. Üç boyutlu sismik araştırma yapabilen modern gemi 2011’de inşa edildi. Personelini yüzde yüz milli bir seviyeye çıkarmak için bir planlama yapıldı.

HAKLARIMIZA DOĞRUDAN TECAVÜZ

Bilindiği gibi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) 2003 yılında tek taraflı olarak Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan etmiş ve 13 parsel belirleyerek hidrokarbon araştırması için uluslararası ihale açmıştı. KKTC’nin hak ve çıkarlarını yok sayan bu ilandaki 4-5-6-7 numaralı parseller Türkiye’nin kıta sahanlığına da tecavüz ediyordu. Daha önce Exxon Mobil-Katar Gaz ortaklığı, çakışan parsellere mücavir 10 numaralı parselde (2 bin 569 kilometrekare) imtiyaz haklarını almıştı.

7 NOLU PARSEL CİDDİ KRİZ YARATIR

Ama şimdi 7 numaralı parsel (4 bin 559 kilometrekare) gündemde! Exxon’un bu parselde Kasım 2018’de sismik çalışmalar başlatma söylemleri ciddi bir krizin habercisidir. Çünkü bu girişim Türkiye’nin deniz alaka ve menfaatlerine doğrudan tehdit anlamındadır. ABD ve AB’nin geleneksel tavrı çok açık ve nettir: “Söz konusu AB-D çıkarları olduğunda uluslararası hukukun hiçbir anlam ve önemi yoktur.” Çünkü Kıbrıs’ın kuruluş antlaşmasına göre, Kıbrıs Cumhuriyeti yaptığı tüm uluslararası antlaşmalarda, Kıbrıslı Türklerin de onayını almak zorundaydı. AB-D’ye göre Türkiye’nin denizi olmayan sahilleri vardır!

BARBAROS’A YUNAN TACİZİ!

MSB Hulusi Akar’ın demecine göre Lübnan’a yönelik ambargoyu denetlemekle görevli BM Deniz Gücü’nde (UNIFIL) görevli Yunan firkateyni Nikiforos Fokas bölgeye yakın bir yerde seyrediyordu. Aldığı talimatla Barbaros Hayrettin Paşa’yı engellemek üzere harekete geçti; “Yunan hükümran deniz alanlarını terk etmesini” talep etti. Barbaros gemimiz, “Türk deniz yetki alanında olduğunu” bildirdi. Araştırmayı başlattığı takdirde geminin 500 metre ilerisi ile 9 kilometre gerisine girmek yedeklenen cihazlara zarar verebilirdi. Nikiforos Fokas taciz manevraları yaptı. Bunun üzerine bölgede bulunan Giresun firkateyni olaya müdahale etti. Barbaros Hayrettin Paşa emniyete alındı. “Kriz bölgesinin Gaziantep firkateyni ile takviye edildiği” ifade ediliyor. Ayrıca Yunan basınında yer alan haberlere göre bir ABD ve bir Alman savaş gemisi de bölgeye orta mesafede bir deniz sahasında bulunuyor. Bir Yunan internet sitesi (militaire org), “Türkiye’ye Ege’de Muavenet gemimizin vurulmasını” hatırlatıyor. Genelkurmay’da angajman kurallarının (Hangi durumda gemiler ne şekilde karşılık verecek) belirlenmesi için çalışma yapılıyor.

TARAFLARIN OYUN PLANI

Yunanistan kendi gücü ile Türkiye ile baş edemeyeceğini biliyor. Bu nedenle GKRY üzerinden ABD ve AB’ye fırsatlar sunarak onları öne sürüyor. Parsel ihaleleri bir siyaset gereği Batı’nın dev şirketlerine verildi. AB-D ise GKRY’yi kullanarak kendi ekonomik ve siyasi çıkarlarını ilerletmek istiyor. AB enerji sorununa bir çözüm arıyor. ABD ise AB’ye alternatif enerji kaynakları yaratarak, Rus gaz tekelini kırmak istiyor. Ayrıca Doğu Akdeniz’deki stratejik etkisini artırmayı hedefliyor. Peki, bu hedeflere Türkiye’nin hakları da göz ardı edilmeden ulaşılamaz mıydı? İşte meselenin bam teli buradadır. AB-D hem Türkiye’nin Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’deki etkisini, deniz yetki alanlarını sınırlamak istiyor hem hidrokarbon kaynaklarına erişmesini engelliyor hem de hiçbir şey vermeden, ülkemizde kurduğu mekanizmalarla Batı dünyası içinde tutmak istiyor. Baskı, şantaj ve sanal havuç politikaları ile Türkiye’yi oyalıyor.

NİÇİN BURAYA KADAR GELDİ?

Soru şudur: “Niçin bu kadar mevzi kaybettik ve rakiplerimizin hukuk dışı eylemlerini seyrettik?” Çünkü Balyoz ve Ergenekon süreçlerine koşut olarak Yunanistan, GKRY, İsrail, AB-D, Doğu Akdeniz’de Türkiye hilafına girişimlere hız verdi. Hukuk dışı oldubittiler yarattı! Birikimli kadrolar sahte belgelerle içeri atıldı. Sorumlu iktidar o dönemdeki politikaları nedeniyle AB-D’ye karşı çıkamadı. Gelişen olayları sadece cılız demeçlerle seyretti. Zamanında küçük hamlelerle önlenebilecek sorunlar şimdi devasa bir krize dönüştü.

Barbaros gemimizin uzak ve yakın desteğinin sağlanması şu andan itibaren Türkiye için en önemli ve en öncelikli konular arasındadır. Donanma özel bir rotasyon planlaması yaparak caydırıcılık sağlayacak yeterli sayıda birlikte Barbaros’u emniyete almalıdır. Buradaki en küçük tereddüt Türkiye’nin yetki alanlarından vazgeçtiği şeklinde yorumlanır… (2)

Aydınlık HABER/TEVFİK KADAN
19.2.2018

Doğu Akdeniz’de sular ısınıyor

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Doğu Akdeniz’de tek taraflı ilan ettiği münhasır ekonomik bölgedeki kışkırtmaları sürüyor. ABD’li ExxonMobil de sürece dahil oldu.

Amerikalı enerji devi ExxonMobil, Doğu Akdeniz’de doğalgaz araştırması yapmak üzere denizaltı robotu taşıyan iki gemisini bu ay sonunda Kıbrıs açıklarına göndereceğini duyurdu. Türk Deniz Kuvvetleri ise Doğu Akdeniz’deki haklarımızın gaspedilmemesi için alarma geçti. Geçen ay İtalyan ENI şirketine ait bir geminin 3. parsele girmesine müsaade etmeyen Türk Donanması, ExxonMobil’e ait gemilerin olası bir hak ihlaline yönelik, bölgeye yeni savaş gemileri göndererek önlemlerini artırdı.

ABD Dışişleri Bakanı olmadan önce Rex Tillerson’un CEO’luğunu yaptığı ExxonMobil şirketi ve Katar’a bağlı Qatar Petroleum ortaklığı, Rumların tek taraflı ilan ettiği münhasır ekonomik bölgedeki (MEB) 10’uncu parselde doğalgaz aramak için kolları sıvadı. Daha önce 2018 yılı içinde iki sondaj çalışması yapacağını duyuran ExxonMobil yetkilileri, yaz sonunda başlatmayı planladıkları çalışmalar için iki araştırma gemisini ay sonunda bölgeye göndereceğini açıkladı. Bölgeye gelecek gemilerde, sondaj yapılacak noktaların kesinleştirilmesi için denizaltı araştırmaları yapacak robotların bulunacağı öğrenildi. Uzaktan kumandalı denizaltı robotlarının deniz dibi yüzeyini tarayarak sondaj için alternatif noktalar belirleyeceği, bu çalışmalar çerçevesinde alınacak çoğu verinin de, sondaj izni için şart olan olası batıklar, eski eserler, hassas çevresel veya diğer şartlarla ilgili olacağı belirtildi. Yaz sonu itibarıyla 10’uncu parselde çalışmaya başlayacak iki geminin, bugünlerde Hayfa Limanı bölgesinde benzer çalışmalar yürütmekte olan “Med Surveyor” ve uzaktan kumandalı sualtı robotu operasyonlarının gerçekleştirileceği “Ocean Investigator” isimli offshore gemisi olduğunu iddia edildi. Exxon Mobil’in bu aşamada 10’uncu parselde bulunan “Anthias”, “Delfinos” ve “Glafkos” olarak isimlendirilen üç hedef üzerinde odaklandığı öğrenildi.

AKDENİZ KALKANI

Türkiye ise Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)’nin tek taraflı ilan ederek ABD, Katar, İtalya, Güney Kore, Fransa gibi ülkelerin enerji devlerine sözde ruhsat verdiği parsellerde araştırma yapılmasına karşı çıkıyor. Türk Donanması, Doğu Akdeniz’deki hak ihlallerine karşı Akdeniz Kalkanı Harekatı kapsamında bölgede iki fırkateyn, bir korvet, bir akaryakıt gemisi ve iki hücumbot ile deniz eğitimleri icra ediyor. Bir karakol gemisi ise sürekli karakol faaliyeti yürütüyor. Kardak’ta tansiyonun düşmesinin ardından bazı savaş gemilerinin de Kıbrıs’a sevkedildiği belirtiliyor. Türkiye’nin sismik araştırma gemisi Barbaros Hayrettin Paşa da Deniz Kuvvetlerimizin mihmandarlığında bölgedeki çalışmalarını sürdürüyor.

SINIRI AŞTILAR

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, geçen kasım ayında da Fransız Total ve İtalyan ENI enerji şirketleriyle vardığı mutabakat sonucu ada açıklarında bir blokta ortaklaşa doğalgaz aramaya başlayacaklarını duyurmuştu. Şirketler de daha önce çalışma yaptıkları 11 numaralı bloktan iyi sonuçlar alamamış olmamasına rağmen, 6 numaralı blokta çalışmaya devam edeceklerini doğrulamıştı. ENI, 2016’nın aralık ayında 6 numaralı bloğun işletme hakkını, Total ile yüzde 50 ortaklık koşuluyla aldı.

28 Aralık 2017 tarihinde, Rum Yönetimi’nin ENI’den kiraladığı ‘Saipem 12000’ adlı doğalgaz arama gemisi ada açıklarına geldi. Rum yönetimiyle yaptığı anlaşma uyarınca 6 numaralı blokta bir süre faaliyet yürüten ‘Saipem 12000’ adlı geminin, sondaj çalışmalarının ardından geçen hafta 3 numaralı bloğa yönelmesi, krizin fitilini ateşledi.

3 NUMARALI BLOK

Rum yönetiminin 2011’deki MEB hamlesinin ardından KKTC de, Ankara ile anlaşarak Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO)’na ada açıklarında petrol ve doğalgaz arama yetkisi vermişti. TPAO’ya yetki verilen bölgelerden bazıları, Rum yönetiminin arama yaptırdığı bloklarla çakışıyor. Bunlardan biri de ‘Saipem 12000’ adlı geminin yöneldiği 3 numaralı blok.

Rum Yönetimi’nin 2011 yılında belirlediği münhasır ekonomik bölgede yer alan 1, 2, 3, 8, 9, 12 ve 13 numaralı bloklar; KKTC’nin TPAO’ya petrol ve doğalgaz arama ruhsatı verdiği E, F ve G bölgeleriyle kesişiyor.

TÜRK SAVAŞ GEMİSİ DURDURDU

‘Saipem 12000’ adlı doğalgaz arama gemisi, 6 numaralı bloktan 3 numaralı blokta bulunan Supia bölgesine yönelince Türk savaş gemileri devreye girdi. Bölgede askeri faaliyet gösteren ve gerekli uyarıları yapan Türk Donanması’na rağmen şirket tarafından Supia’ya gitmesi zorlanan Saipem 12000, fırkateynlerimiz tarafından engellendi. Bölgeye girişine müsaade edilmeyen İtalyan gemisi, 15 deniz mili uzaklıktaki Greko Burnu’na çekilerek beklemeye başladı.

NOTAM VERİLDİ

Saipem 12000’in bölgeye girebilmesi için bekleyişi hala sürüyor. Türk savaş gemileri ise Rumların haklarımızı ihlal edebileceği bölgeleri notamlayarak, Navtex ve radyo kanalı aracılığıyla yabancı gemilerin bu alana girmemesi çağrısında bulunuyor. Navtex aracılığıyla yapılan bir duyuruda 09-22 Şubat tarihleri arasında bölgede atış eğitimleri yapılacağı, 10-22 Şubat tarihlerinde de sualtı cihazı yedekleme faaliyeti yürütüleceği ilan edildi. Böylece Saipem 12000’in bölgeye girişi de engellenmeye devam ediyor.

ERDOĞAN AÇIKLAMIŞTI

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Kıbrıs açıklarında ve Ege’deki fırsatçı yaklaşımlar gözümüzden kaçmıyor; Kıbrıs ve Ege’de bu yaklaşımda olanlar haddini aşmamalı” uyarısında bulunmuştu. Rum basını, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kısa zaman önce Roma’ya yaptığı ziyarette duyduklarından memnun kalmadığını, ENI şirketinin Kıbrıs açıklarında yaptığı araştırmalara yönelik itirazlarına istediği yanıtları alamadığını yazdı. Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker da “Türkiye’nin davranışına kesinlikle karşı olduğunu” söylemişti.

TÜRKİYE MEB’İNİ İLAN ETMELİ

Enerji Uzmanı Necdet Pamir, Doğu Akdeniz’deki gerginliği Aydınlık’a değerlendirdi. Türkiye’nin münhasır ekonomik bölge (MEB) kabul ettiği alanlarla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC)’nin ada üzerindeki eşit haklarına yönelik ihlaller olması durumunda müdahale edilmesi gerektiğini belirten Pamir, Türkiye’nin bir an önce münhasır ekonomik bölgesini kurumlar nezdinde ilan etmesi gerektiğini vurguladı. Pamir şunları söyledi:

“İşin iki boyutu var. Birincisi, en büyük hatamız, Türkiye’nin MEB kabul ettiği alanı hala ilan etmemiş olması. Bir ihlal olduğu zaman itiraz etmek, fiili durum yaratmak vs. için bunun kurumlar nezdinde ilan edilmesi gerekiyor. Türkiye’nin kabul ettiği bir münhasır ekonomik bölge var. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKYR)’nin tek taraflı tasarruflarıyla bunun içine giren ister ENI olsun, ister ExxonMobil, ister Total, yada sismik yapmak için herhangi bir Norveç bandıralı gemi olsun… Doğrudan bir müdahalemiz söz konusu olur.

İkincisi, bizim MEB’imize girsin yada girmesin, KKTC’nin de adanın üzerinde Rum yönetimiyle eşit hakları var. GKRY’nin tek taraflı tasarruflarına karşı da yine girişimlerimiz oluyor. Mesela onların 3. blok diye açıkladıkları blokta, KKTC de TPAO’ya arama ruhsatı verdi. Biz de ona F ruhsat alanı diyoruz. Yani onların 1-2-3-8-9-13 numaralı bloklarıyla, KKTC’nin TPAO’ya verdiği ruhsatlar çakışma gösteriyor.

BU NE PERHİZ BU NE LAHANA TURŞUSU

10. bloğa baktığınızda da, bizim MEB’in dışında kalıyor ama KKTC’nin burada eşit hakları var. GKRY’nin tek taraflı tasarrufları uluslararası hukuka aykırı. Bu noktada itirazlarımız devam eder ama iktidarın nasıl bir tasarrufu olacak onu bilemem. Burada Katar’a dikkati çekmeye çalışıyorum. “Katıksız dostumuz”, “can dostumuz” Katar’ın burada ne işi var? Türkiye’nin Katar’ın da bir kulağını bükmesi gerekmez mi? Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Katar bütün itirzlarımıza rağmen, hala 10 blokta ExxonMobil’le birlikte hareket ediyor. Mevcut ikttidar işine geldiğinde milliyetçi ama kayalıklar teslim edildiğinde sessiz. Niye 6. blokta sessiz kaldılar da 3. blokta Navtex çektiler? Katarla ilişkilerde de tutarsızlık var.

EXXON ABD DEMEK

ExxonMobIl, diğer tüm tröstler gibi ABD Hükümeti ile son derece içli dışlı. Exxon’un bugünkü özgünlüğü, eski CEO’sunu Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturtmuş olmasında. ABD’nin çıkarları nerede nasıl davranmayı icap ettirirse Exxon onu yapar! Bu durum, Irak’ın kuzeyini Bağdat’tan koparma faaliyetinde de, petrol ve doğalgaz zengini Orta Asya Cumhuriyetlerini ABD yörüngesine yerleştirme faaliyetinde de açıkça görüldü.

ExxonMobil, 2011 yılı sonunda Irak’ın kuzeyinde petrol aramak için Bağdat’ın bilgisi ve onayı olmadan Barzani yönetimiyle anlaşma imzalamıştı. ‘Barzanistan’ın merkezi yönetimden kopması, bağımsızlığı doğrultusunda adım atabilmesi için tayin edici adım, Bağdat’ın onayı olmadan petrol çıkarmak ve satmaktı. Exxon bu konuda devreye girerek, “ABD, Irak’ın kuzeyindeki bağımsızlık girişiminin arkasındadır” mesajı vermiş oldu.

ABD, ExxonMobil’in ticari faaliyetini kullanarak, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin Rusya ve Çin ile işbirliğini baltalamak için yoğun faaliyet yürüttü. (3)

(1)  https://www.aydinlik.com.tr/dogu-akdeniz-de-meb-soner-polat-kose-yazilari-ekim-2018
(2) https://www.aydinlik.com.tr/barbaros-denizde-turkiye-arkasinda-soner-polat-kose-yazilari-ekim-2018
(3) https://www.aydinlik.com.tr/dogu-akdeniz-de-sular-isiniyor-dunya-subat-2018-1
This entry was posted in DENİZ VE DENİZCİLİK, DIŞ POLİTİKA, Ekonomi, ENERJİ, İHANET VE YABANCI YANDAŞLAR, KIBRIS. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *