AKIL FİKİR YAZILARI * Paradoks

PARADOKS

Serendip Altındal
02.09.2018

İslam’a giriş düşünü olan Ehli Beyt şayet bilimselleşerek bir Felsefi doktrin haline gelebilseydi; belki de bugün Marksizm yerine Beytizm sosyal yaşam biçimi egemen olurdu dünyada. Ve belki de din ve bilim bütünleşerek ideal bir yaşam formatı oluşturmuş ve tanrı inancı taşıyanların da, dinler karmaşası ve çıkmazından Deizme kaçışı da muhtemelen zorunlu bir ihtiyaç olmaktan çıkmış olurdu.

Eleştiriye açık din inancı olan Batı dünyasının, Reformla başlayan seküler düzene girmesiyle hızla gelişmeye başlayan bilimsel dünyevi başarısı; yüzyıllar içinde dini doğmaların ve tanrıya atfen Kurana yerleştirilen, eleştirilemezlik uyuşmazlığına mahkûm edilen ve bilimsel düşün dünyası iğdiş edilen İslam insanına, büyük ve onarılamaz bir fark attı. İşte bugünkü Hristiyan ve İslam Devletleri arasındaki uygarlık parkındaki büyük uçurum da bu yüzdendir.

Çünkü Kuranda bir surede yüceltilip sınır tanımayan insan aklı, diğer bir surede şaşırtıcı biçimde tanrı güdümüne sokulmuştur. Oysa yüce tanrı en üst akla sahip olacağı için adil de olduğundan, elbette insanoğluna en büyük bağış olarak verdiği aklın eleştirisine de açık olmalıydı. Hristiyanlar tek kitapta ve bir ayetle bu işi hallettikleri için dinleri de eleştiriye açıktı. İşte Batının İslam Dünyasından çok ileride olmasının da ana nedeni buydu esasen. Eleştiriye yani antiteze dolayısıyla da senteze (üst akla) açık olmasıydı.

Ne ki bu büyük hendikapa rağmen bugün Türkiye’mizin Erdoğan liderliğinde ısrarla yeni bir İslam-Osmanlı coğrafyası yaratma gayreti veya bu bağlamda içine düştüğü emperyalist tuzağı, ancak ulusal bir trajediye gebe bırakılmışlık olarak izah edilebilir. Bir de bu paralelde ‘ahlaksız, yalancı, erdem düşkünü olun; ama bize gelin biz size uygun bir iş nasıl olsa buluruz’ idari anlayışının hüküm sürdüğü bir ülkede, her şey mubahtır.

Çünkü bu mecrada, İŞID denen sapkın yapının Türkiye’de kamplaşmakta olduğu gerçeğinin dillerde dolaşıyor olması, 24 Haziran’da Erdoğan’ın elinde İnce’ye karşı bir tehdit oluşturma fırsatı yaratarak ‘sokaklara çıkılacağı, kan döküleceği’ mealinde, çalıntı sonuçların itirazsız kabul edilmesi doğrultusunda bir ültimatom verdiği kuşkusunu da yaratıyor.

Öyle ya kontrol edilemeyen güçlerin sokağa çıkabileceği tehditi herhalde bu güçleri işaret ediyor olmalıdır. Türk’ün Türk’e silah doğrultmayacağını kabul edersek, yoksa dış basında da sıkça yer alan ve umutla beklenen bizdeki iç savaşın bu güçler aracılığı ile mi yürütüleceği hesaplanıyor. Yani birileri İŞID başlasın biz arkasını getiririz mi demek istiyorlar. Aynı habis; ama neticesiz oyunun komşu Ukrayna’da da oynandığını henüz unutmadık. Elbet buna da uygulayacak bir reçetemiz vardır.

İşte Başkan Erdoğan’ın bir zamanlar sonu hüsranla biten Enverist-Panislamist ve modası çoktan geçmiş, yaban otu bile yeşermeyen ölü toprağında, asla yeşermeyecek bir politikayı bugün de birilerinin dürtmesiyle uyguluyor olması, ülkemize hesapsız ve acımasızca yüklenen makûs bir kaderin de habercisi oluyor.

Durum bu olunca da, yerinden oynatılan Cumhuriyet taşlarının yeniden yerlerine, anayasal tedbirlerle bir daha yerlerinden oynatılamayacak şekilde kaynatılması aciliyetinin önemi, tartışılamayacak biçimde idrak ediliyor.

Ve bir yanımızda kemikleri bile kalmamış bir Osmanlı Panislamizm’i, diğer yanımızda ise yapay bir Atatürk milliyetçiliği. Ne kadar enteresan bir kombinasyon teşkil ediyor değil mi? Hadi gel de bunu ciddiye al. Sizce ciddiye alıyor mudur komşu Putin de acep oynanan vodvili. Bu paradoksu yaşamak durumundaysak; öyleyse yeni seçkiye Sultan-Başkan demekte de beis yoktur. Pardon yoksa Başkan-Halife mi deseydik…

‘Bir gün bütün Dünya insanları Deist olacak’ diyen Rahmetli Reşat Nuri Hoca dan ben biraz daha gerçekçi olmak istiyorum. Bana kalırsa bütün Dünya Ulusları, tek tanrıyla da bütünleşen Kemalizm’in feyzine ister istemez varacaklardır. Ve ulusal huzurlarının ancak dünya huzuruyla sağlanabileceğini de anlayacaklardır – yani yurtta sulh, cihanda sulh – böylece de Dünyada ne emperyalist ne de emperyalist mandası bir ulus Devlet kalacaktır.

Yani bütün Devletler milli istihsal, kaynak ve performanslarını diğerleriyle paylaşacak, açı, dertlisi olmayan güllük gülistanlık bir Dünya da yaşayıp gideceklerdir. Tanrı inancı taşıyanlar ise yüzyıllar yumağına boşuna sarılan bütün dinleri unutup, Kemalist bir Deizme Peygambersiz; Ama Atatürk’ü lider alarak tıpkı ön Türklerde olduğu gibi de özünde dinsiz tek tanrı inancına, toplu bir geçiş yapacaklardır…

Özün Kişiliğinin Aynasıdır…

serendipaltindal.blogspot.com
serendipaltindal@gmail.com

This entry was posted in AKIL FİKİR YAZILARI, DİN-İNANÇ, YOBAZLIK - GERİCİLİK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *