Genç bir müşahidin gözlemleri Hukuk öğrencisi genç bir müşahitin seçim günü yaşadıkları, gözlemleri ve çıkarımları..

Genç bir müşahidin gözlemleri

Hukuk öğrencisi genç bir müşahitin seçim günü
yaşadıkları, gözlemleri ve çıkarımları..

Okursunuz veya Okumazsınız çok uzun yazdım ama…
Dün Yeni Çamlıca İmam Hatip Ortaokulunda müşahitlik yaptım. Seçimde yaşadığımız hüsrandan sonra size çıkardığım sonucu, deneyimimi anlatmak istiyorum:

Sabah erken saatlerden itibaren, sandık kurulu genelgeye aykırı işler yapmaya başladı. Örneğin zarfların mühürlenme süreci devam ederken, oylama işlemine başlandı. Ben kibarca – çünkü ben gibi yetişmiş çocuklara genelde derdini lütfen, af edersiniz vs gibi alt tondan anlatmayı medeni olmayı öğretirler- itiraz ettim. Sandık başkanı beni dinlemeden yerine geç otur dedi. Ben tutanak yazmak zorunda kalacağımı söylediğimde, AKP kurul üyesi olan kadının bin bir türlü hakaretine maruz kaldım.

Bana “Terbiyesiz biz kaç seçimdir buradayız, senin yaşın kadar kurul üyeliği yaptık sus otur müşahidin görevi susup gözlemlemektedir konuşup seçmenin kafasını karıştırma” diye avazı çıktığı kadar bağırırken, ben ona “Bakın X Hanım, eminim işinizi çok iyi yapıyorsunuz ancak benim görevim de başkanı uyarmaktır genelgeye göre….” diye saygılı cevap vermeye çalışıyordum. SESİM KAYBOLUYORDU. Ben doğruları, genelgenin yazdığı kuralları hatırlatıyordum, işimi yapıyordum ancak bana sanki ben kanunsuz iş yapıyormuşum muamelesi yapılıyordu.

Ben kibarlığıma, eğitimime uygun davranmaya “Hepimiz kardeşiz” felsefesine uygun davranmaya çalışırken, bir zarfın yakılacağı mı ,yırtılacağı mı tartışıldı ve ben genelge uyarınca yapılması gereken işlevi başkana anlattığım sırada, AKP bina sorumlusu üzerime yürüyerek “Müşahitsen müşahitliğini bil otur şuraya sus ” diyerek bana hakaretler yağdırmaya ve bağırmaya başladı.

Göz pınarlarımda yaşların dolmaya başladığını hissettim. Çünkü hayatım boyunca annem , babam, yakınlarım bana hak ettiğimi sandığım saygıyla yaklaşmışlardı. Çocuk yaştan itibaren bir sesim , bir fikrim vardı ve yanlış olsa bile benden daha büyük ve yetkili annem ve babam beni susturup üzerime yürümek yerine benimle fikir bazında tartışıp , konuşmuştu. Ben dün bu saygı ve uzlaşma ortamını bekledim. Yanılmışım. Ben cam fanuslarda büyütülmüş, saygı görmüş, imkanlara sahip olmuş , mutlu ancak ZAYIF ve Türkiye’nin gerçek demografisine uzak bir çocuğum, gencim.

Neyse, gözyaşlarımı hissettim ve herkes bana bakarken tam herkes bana bakarken aglayacağımı düşündüğümde içimi bir coşku seli kapladı. Ben hatalı değildim ki, hatalı olan onlardı, genelge siyah ve beyaz doğruları yazıyordu. Neden Hukuk okuduğumu, Neden müşahit olduğumu hatırlayıp kendimi toplayip koridora çıkıp olabildiğince sesle derdimi anlatmaya başladım. Kendime geldiğimde etrafımda milletvekilleri, avukatlar, seçmenler, polisler vardı. MHP’li kurul üyesi videomu çekmeye çalışıyordu, AKP’li kurul üyesi başkandan “bunun fotoğrafını çeksem suç mudur ?” diyordu. Ifadem alındı, polisler olaya müdahle etti. Kurul başkanına işimi yapmam için araya girildi , hatta ilçe seçim kurulu başkana telefon açtı. Bana sus otur diyen başkan, şimdi yanlış anladım ben kızımızı haklıymış hatalıymışız olabilir yanlış bilebiliriz diyordu. Sonuç olarak :

SESiMi YÜKSELTTiĞiMDE YALNIZ DEĞiLDiM.
Bana sahip çıkan güzel insanlar arasında çiçekli başörtülü ve şalvarlı bir teyze vardı. Benim sesimin titrediğini gördüğüne, bana yaklaşıp sakın ağlama güzel kızım biz seni ezdirmeyiz dedi. Teyzeye sarıldım. El , ele görevli olduğum sınıfa girdik. O da müşahitmiş. CHP de kadın kollarınaymış teyzem. Bana ne dedi biliyor musunuz? CHP’de bana tepeden bakan, cahil diyen çok fazla kadın var ama ben umursamıyorum. Şimdi torunumla beraber okuyoruz. Haftaya sınavım var dedi. Karşımda bana bağıran,içimden cahil, zavallı dediğim başörtülü AKP’li kadın kurul üyesi, yanımda Başörtülü bana sahip çıkan, bir usulsuzluk oluğunda hemen sesini yükselten teyzem vardı. Ona da birileri cahil, diyordu tepeden bakıyordu.

Demem odur ki, dün bir ömür yetecek kadar gözlem yaptım. Çok farklı insanlarla tanıştım, saadet partili bir abi bana ıslak sonuç tutanağı verilmediğinde hak geçmesin diye bir tutanak daha kendine alıyor gibi bana tutanak doldurdu. Ama şunu gördüm, AKP’li saygısız , usule aykırı iş yapan kurul üyesi, mahallesinde oy vermeye gelen herkesi tanıyor, adıyla sesleniyor, çocuklarına bisküvi veriyor hafta içi çaya davet ediyordu. Yani, biz her ne kadar doğruluğun, aydınlığın, modernliğin, insan haklarının yolunu savunsak da, o insanlar kendilerini bize uzak, X hanım’a yakın hissediyordu.

Seçimleri kaybettik, Oy çalındı, Çalınmadı, İnce tehdit edildi ya da edilmedi. Gerçekleri sarsılıp görme vaktimiz tam da şu an.

Sevgili arkadaşlarım, biz güzel bir baloncuğun içinde yaşıyoruz. Bu baloncuğun içinde özel üniversitelerimiz, arabalarımız, kafelerimiz partilerimiz, bize gözleri gibi bakan ailelerimiz var. Ancak Türkiye bu baloncuktan ibaret değil . Ve biz bu baloncuğu patlatıp, dışarıya çıkıp, o “cahil, zavallı” dediğimiz insanlara uzanmak için aktif eylem almadığımız sürece de, evimizden story koyup tweet atarak çok da fazla şey değiştiremeyeceğiz. AKTİF olmamız gerekiyor.

Kendi adıma ben bir hukuk öğrencisiyim, diplomamı aldığım an itibariyle kadın sığınma evlerinde, derneklerinde gönüllü çalışacağıma söz veriyorum. Sizler canım arkadaşlarım, sizler sanatçısınız, sizler mühendissiniz,sizler mimarsınız sizler doktor olacaksınız. Aktif olabileceğiniz milyon tane yol var. Sanatınız hor görülüyor, günah deniyor, alın fırçalarınızı (?) malzemelerinizi bir mahalle aşağınıza gidin küçük çocuklara ne yaptığınızı gösterin. Tıp okuyan doktor olacak arkadaşlarım, o mahallelere gidin; kadınları kadın sağlığı hakkında bilgilendirin. Bizim mücadelemiz ASIL ŞiMDİ BAŞLIYOR.”

This entry was posted in SEÇİM - SEÇSİS, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *