HAYATIN İÇİNDEN * “Kötüler”in eski bayramı!..

Eski Urfa

Mehmet FARAÇ
farac65@gmail.com
15 Haziran 2018

“Kötüler”in eski bayramı!..

1970’ler… Bugün “mazi” dediğimiz,
o antika zamanlar…

Eski zaman insanlarına benzettiğimiz, kehribar tadında adamlar ve ellerindeki dövmelerde sanki bayramların hüznünü de taşıyan yaşlı kadınlar…

Ve bir omzu hep yıkık, mazlum çocuklar!..

Oradaydı hepsi, Urfa’nın Kötüler Mahallesi’nde…

Arka yakasında Arap, ön cephesinde ise Kürt çocuklarının “Deleme”leri (topaç) hesapsızca ve kardeşçe çevirdiği sokaklar vardı o garip mahallede…

Türkçenin, Kürtçenin ve Arapçanın birbirine karıştığı aksanlı, sevecen ve içten diyaloglar yan yana tutardı yoksul ama yürekli insanları…

Neler yok ki akıllarda o eski zamanların garip ve hüzün dolu görüntülerinden;

Taştan “gülle”lerin (misket), demir paralar “utabilme” uğruna kumarbazca savrulduğu nemli topraklar!..

Dev “leyli”lerin (salıncak) uçuştuğu, gül kokan bayram avluları…

Salıncakların kocaman kasasına tutunmuş yeniyetme kızlar ve onları kalın kendirlerle gökyüzüne savuran güler yüzlü analar!..

Bayram öpücüğü kondururcasına bulutlarla adeta dans eden neşeli, sevecen ve umut dolu salıncak çocukları…

40 yıl öncesini anımsıyorum da, sanki siyah- beyaz bir Yeşilçam filminin soluk kareleri gibi zihinlerimizin beyaz perdesinde durmadan dönüveriyor özlem kokan o eski görüntüler…

İçinde neşe olan, coşku olan ve en çok da “çocukluk” olan eski bayramların özlemini de saçıyor, zihnimizin yorgun duvarlarında dönüp duran o müthiş görüntüler…

Babaların yırtık yakası!..

“Çocuk” demişken, bayramlar da çocukluktan sonra masumiyetini kaybediyor sanki…

Düşünüyor da insan, bayram yalnızca çocukken yüreklerde alkış çalabilen birer coşkulu anıymış meğer…

Hele de o mahallede, babaları “kaçakçı” olduğu için hep korkuyla yaşayan çocukların görüntüleri eski zaman sokaklarında yankılanıyor sanki… Sofrası yoksul, yüreği zengin zamanları anımsatıyordu o görüntüler;

Suriye’den kaçak getirilmiş giysilerden çıkan “gâvur parası”nı mahallenin tek bakkalı “Kör Mengulo”ya beş-on kuruş diye yutturan veletler!..

Çikolatadan bihaber masumların, bir avuç dolusunu 25 kuruşa alabildiği “limonlu şeker”ler…

Küçük ahşap el arabalarında, yakıcı sıcağa direnen rengârenk “eskimo”ları (frigo) edinmek için babalarının yırtık yakasına asılan mazlumlar!..

“Şeker”den “Kurban”a kadar düşleri süsleyen kahverengi bağcıklı, bayramlık kunduralar…

Ve makarnayı keşfedemeden, “ekmek aşı”na mahkûm olan gariban sakinler!..

***

Zalimliğin damgası!..

Yaşamın, kaçakçıların mayın korkusu üzerinde şekillendiği, çevresi antik mağaralarla donatılmış Urfa’daki o garip mahallede geçti çocukluğum…

Gizemli ve sanki eski zamanlara terk edilmiş o mahallede, bayramları işte böylesi bir atmosferde yaşadım ben!.. İşte o mahallede, “Guti” kavimlerinden kaldığı bilinmezdi “soylu” dağlarımızın!..

“Guti”yi bilinçsizce “Kötü”ye çevirenler, acımasızlığın ve zalimliğin damgasını da vurmuşlardı yüzümüze!..

Oysa ürpertici, karanlık sarnıçlarımız, kanalizasyonsuz sokaklarımız ve geri kalmışlığımızın damgası şark çıbanlarımız olsa da, “kocaman yürekli” güzel insanlar vardı o mahallede…

“Kötü” değildik yani hepimiz!.. Anlıyorduk ki, bizi başkasından ve belki de iyilerden ayırt eden tek gerekçe, bir köşeye atılmış yoksulluğumuzdu!..

Aşmak için kendimizi, güç bela okuyabilme yollarında tükenmişti gücümüz!.. Naylon poşetlerde geleceğimizi şekillendirecek yırtık kitaplarımız ve yamalı kara önlüklerimizle direndik yaşama…

Kurşun kalemlerin kör uçlarında yıpransa da talihimiz, pörsümüş silgilerin yok edemediği umutlarımıza inandık!..

Bildiğimiz tek şey vardı… Büyüyecek ve savrulacaktık her birimiz bir viraneye!.. Umut ve ekmek uğruna… Kimileri Urfa varoşlarına, kimileri büyük kentlere…

İşte 40 yıl öncesinden, halen şeker kokusunu hissettiğimiz o bayramlardan eser kalmasa da sormak isterim yeniden; bu dünyada yaşam, “iyi” ve “kötü”nün kavgası değil midir?..

Ve sonunda kazanacak olan iyiler ve doğrular değil midir zaten?..

Mutlu Bayramlar…

Eski bayramlar ve onlarla ilgili yazdığımız yazıları anımsamamızın birçok nedeni var şüphesiz…

Örneğin, dünya hızla kirleniyor ve iyilikler, güzellikler de ne yazık ki giderek azalıyor…

Yani, artık “kötüler”in dünyası oluyor yaşadığımız bu yorgun ve her geçen gün daha da fazla yıpratılan gezegen!..

Ve bizim topraklar, bizim ülkemiz… Bitmeyen terör, pahalılık, işsizlik, geçim sıkıntıları, siyasal kavgalar, sosyal sorunlar, gericilik ve bölücülüğün bitmeyen tehditleri yaşamı kötülere teslim ediyor ne yazık ki…

Unutmayın ki, komşularla düşmanlık siyasetinin de adeta sosyal, siyasal ve ekonomik alanda “kötü”lüğü dayattığı bir ülkede yaşarken, güzele, mutluluğa, sevince ve sevgiye özlemimiz de giderek artıyor…

İşte böylesi bir ortamda ne yazık ki çocuk masumiyetinden izler taşıyan bayramların da tadı kalmıyor…

Evet; eski bayramların anımsatılmasının bir gerekçesi de geçmişe özlem…

Baksanıza, kötülüklere, kirliliklere direnen bir dünyada anılarımızda hale gülücüklerle duran kimi manzaraların yok olup gitmemesi için hep birlikte çırpınıyoruz adeta…

Çünkü mutluluklar, güzellikler ve iyilikler artık hızla geride kalıyor ve yaşanan acılar büyüdükçe, ne vahimdir ki, zihnimizde tutmaya çalıştığımız o tatlı “çocukluk” anılarına yer de kalmıyor!..

Evet… Bize tertemiz bırakılan bir dünyada ve özellikle de yaşadığımız ülkede, kötülüğü ve kötüleri alt edebilmek, aydınlık ve uygar düşünceli insanların dayanışmasıyla mümkün olacak…

Dünya belki o zaman güzellikleri bir nebze de olsa hissedebileceğimiz bir ortama kavuşacak…

O halde kötülerin egemen olduğu şu dünyada; dik duranların, baş eğmeyenlerin ve onurlu yaşayanların Şeker Bayramı kutlu olsun!..

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/kotulerin-eski-bayrami-47810yy.htm

This entry was posted in EDEBİYAT - ANI - ÖYKÜ - ŞİİR, HAYATIN İÇİNDEN. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *