SİYASİ TARİH * 27 Mayıs Devrimi’nin 58. yıldönümü…

Mehmet Boz
28.05.2018

27 Mayıs Devrimi’nin 58. yıldönümü…

27 Mayıs 20 yıl süreyle “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” olarak kutlandı. 27 Mayıs 1960, 1963’te “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” kabul edildi. 1980 darbesi sonrasında bu kutlama kaldırıldı.

27 Mayıs Devrimini yaratan gençlik eylemleri ve halk direnişi, Türk Ulusunun özgürlük, bağımsızlık ve daha fazla demokrasi özlemleri üzerindeki ABD işbirlikçisi, gerici baskı rejimini yıkan bir devrimdir..

1960’larda “bağımsızlık, demokrasi ve devrim” bayrağını, onun açtığı özgürlük yolundan yürüyerek yükseklere kaldırmış olan gençlik, milletimizin “hürriyete, adalete ve fazilete âşık evlâtları” olarak bu devrime her zaman saygılı ve o devrimin estirdiği özgürlük rüzgarlarından en çok yararlanmış, etkilenmiş kesimini oluşturmaktadır..

27 Mayıs Devriminin Türk halkına en büyük armağanı, Türkiye tarihinin en özgürlükçü Anayasası olan “1961 Anayasası”dır. Bu Anayasanın “Başlangıç” bölümünde 27 Mayıs Devrimi şöyle tanımlanmıştı: “Anayasa ve hukuk dışı tutum ve davranışlarıyla meşruluğunu kaybetmiş bir iktidara karşı Türk milletinin direnme hakkını kullanması eylemi…”

Hukuk tanımayan iktidarlara karşı “direnme hakkı”, 1776 Amerikan “Bağımsızlık Bildirgesi” ve 1789 Fransız “İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi”nden bu yana çağdaş demokratik hukuka girmiş en temel insan haklarındandır. 10 Aralık 1948 tarihinde kabul edilen ve Birleşmiş Milletler’e üye bütün ülkeler için bağlayıcı hukuksal norm “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi” ise, “direnme hakkı”nı bireyler ve milletlerin vazgeçilmez insan hakları arasında saymıştır.

1960’ta zamanın iktidarı devlet gücünü kullanarak basını susturmaya, muhalefet partilerini yasaklamaya ve Tahkikat Komisyonları ile mahkemeleri ve TBMM’ni fiilen devre dışı bırakmaya kalkışmıştı. Bütün bunlar, çok partili siyasi yaşamın ve parlamenter sistemin filen ortadan kaldırması demekti.

27 Mayıs Devrimi,

çok partili parlamenter sistemi,

kuvvetler ayrılığı ilkesini anayasal güvencelere bağlayarak,

yönetimin tüm işlemlerini yargı denetimine alarak,

hukuk dışı özlemleri olan siyasal iktidarlara karşı halkın haklarını koruyan hukuki kalkan oluşturmuştu.

Sonraki iktidarlar darbeler bu kalkanları yok etmeyi birincil iş sayarak sırayla yok ettiler ve demokratik siyasal yaşamın ışığını karartan süreçlerin işlemesin yol açarlar..

1961 Anayasasıyla:

-Yargı bağımsızlığı,

-Basın ve düşünce özgürlüğü,

-Üniversitelerin ve devlet radyo televizyon yayınlarının özerkliği,

-Bütün çalışanlar için grev ve toplu sözleşme hakkı,

-Sağlık ve eğitim sisteminin sosyalleştirilmesi,

-27 Mayıs Devriminin Anayasal düzeyde hukuki güvenceye bağladığı hak ve özgürlükler arasında yer almıştı.

Ya sonra !!!

1946’dan 1960 varan onar yıllık süreçler işler Türkiye yine emperyalizmin sıcak para fakına düşürülür.

Birinci Kemal(Kurdaş) devri:

Kurdaş, Türkiye’nin IMF ile olan ilişkilerini başlatan ve sürdüren, bir dönem Türkiye’den kaçar gibi gidip IMF’de çalışıp ve sonra Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in isteğiyle geri dönüp, Maliye Bakanlığı da yapan bir isim. Kurdaş IMF’nin doğumuna da tanıklık etmiş. Şunları söylüyor kitabında:

“…1948 yılında ABD’nin Massachusetts eyaletinde Bretton Woods diye küçük bir kasabada, az gelişmiş ülkelerin kalkınması, bizim de görevimizdir. Bu nedenle biz onlara kalkınmalarını sağlayacak fonlar temin edeceğiz dendi ve IMF ve Dünya Bankası kuruldu. Uluslararası Para Fonu (IMF) görevi de ortaya çıkacak sıkıntılarda üye ülkelere yardım etmek ve yol göstermekti… Türkiye 1951’de üye oldu.”

Kemal Kurdaş, dil bildiği ve modern iktisat bildiği için IMF ile ilişkilerde uygun kişi seçildiğinden söz ediyor ve “1940’larda biz dış piyasalardan değil, IMF, Dünya Bankası veya devletlerden borç alıyorduk. Eğer piyasalardan alsaydık, Osmanlı’ya dönerdik. Hele hele Menderes varken…” diyor. Daha sonra IMF’de 4.5 yıl çalışan Kemal Kurdaş, tıpkı Kemal Derviş gibi rayından çıkan ekonomiyi rayına sokması için dönemin cumhurbaşkanı tarafından çağrılıyor.

Kemal Kurdaş o günleri de şöyle anlatıyor:

“1961’de Cemal Gürsel, boğuk bir sesle, ‘Kurdaş Bey, bu memleket sizden hizmet bekliyor. Kaçmayın’ dedi. Böylece içimde hiçbir zaman susmayan Şevki Kadri ruhu yine harekete geçti. Memleketim benden hizmet bekliyordu, hizmetten kaçamazdım ve nitekim, ‘kaçmam paşam’ gelirim’ dedim. ‘Siz tayinimi yapın.'” 27 Mayıs ihtilalinden sonra IMF’den ayrılan Kemal Kurdaş, Türkiye’ye Maliye Bakanı olarak dönmüş.(1)

İkinci Kemal(Derviş) devri :

2000’lerin başında Türkiye yine emperyalizmin sıcak para fakına ikinci kez düşürülür.  Kurtarıcı olarak İkinci Kemal(Derviş) gönderilir. Kurtarıcının eylem ve söylemlerini yurttaş olanlar bilir.

Üçüncü ……. devri :

2020’ye giderken Türkiye yine emperyalizmin sıcak para fakına ,üçüncü kez düşürülür.Bu kez Devlet ve vatandaş varlıklarının çoğu ütülmüş olarak .

Kurtarıcı olarak Godo’yu bekler gibi yine bekleyiş başladı…

Hafıza-i beşer nisyan ile malül olsa da meslek örgütleri,sendikalar,muhalefet partileri(!?)nin vatandaşların zayıf yanını onarmak zorunluluğu olmalıdır.Bunu ödev bilmelidir.

Tıpkı Mustafa Kemal Atatürk’ün 10 yıl nutkunda söylediği gibi” mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmeyi millî ülkü” bellemelidir.

Hangi limana gideceğini bilmeyen bir yelkenli gemiye hiçbir rüzgarın yararı olmaz….

This entry was posted in SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *