Bernard Lewis ’Ortadoğu uzmanı’ değil ‘Neo-con’ların akıl hocası * Bernard Lewis’in* etnisite ve mezhep ayrılıklarını esas alan İslam Dünyasını bölme projesi

Aydınlık / Haluk Hepkon
23.5.2018 06:00

’Ortadoğu uzmanı’ değil ‘Neo-con’ların akıl hocası

Lewis’e göre gerilikle Ortadoğu, Araplarla şiddet, bir ve aynıdır. Bütün hayatı boyunca Ortadoğu’nun ezilen halklarına düşmanlık yaptı, bu rezilliğin eli bayraklısı oldu

Kör öldüğünde ardından ‘badem gözlü’ demek feodal bir gelenektir. Kör sonuçta kördür ve ölünün ardından ettiğimiz laflar sadece bizim cehaletimizi ya da saflığımızı gösterir.

Bernard Lewis ölmüştür. Ölüm onun ideolojik tercihlerini aklamaz. Edward Said, Bernard Lewis için ‘Son Oryantalist’ tanımlamasını kullanır. Said’e göre Lewis, çoğu, araştırmacılık rezaleti sayılması gereken çalışmalarında, saldırganlığa varan bir ideoloji sergiler. Bütün yazılarında Ortadoğu’yu ve Arapları küçültmeye, itibarsızlaştırmaya çalışan Lewis gerçekten de oryantalizm ile emperyalizm arasındaki ilişkinin ete kemiğe bürünmüş hâli gibidir.

İSRAİL SAVUNUCUSU

Lewis, mesleğine ilk olarak İngiliz İstihbaratı için çalışarak başlamıştı. Çok sevmiş olmalı; ömrü boyunca gizli servislerle içli dışlı olmayı sürdürdü. Uzunca zaman yalnızca ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarlarını ve politikalarını savunmak için yazı yazdı. ‘Medeniyetler Çatışması’ tezinin asıl mucidi ve Büyük Ortadoğu Projesi’nin mimarlarındandı. İsrail’in bu yılmaz savunucusunun tekrar rağbet görmesi 11 Eylül sonrasına rastlar. Lewis, CIA’nın Ortadoğu Masası Şefi Graham Fuller için bile aşırılığı temsil etmekteydi.

Bernard Lewis’e göre tarihi, Batı ve diğer uygarlıkların savaşıyla açıklamak mümkündü. Batı dışındaki dünya geriydi. Ortadoğu daha da geriydi. İslam’ın hâkim olduğu bu coğrafya Batı karşısında yaklaşık üç yüz yıl önce gerilemeye başlamıştı. Bu gerileme ‘Müslüman öfkesi’nin nedeniydi.

Lewis’e göre gerilikle Ortadoğu, Araplarla şiddet, bir ve aynıdır. Terörün muhtaç olduğu kudret Doğu’nun damarlarında zaten mevcuttur. Bütün hayatı boyunca Ortadoğu’nun ezilen halklarına düşmanlık yaptı, bu rezilliğin eli bayraklısı oldu.

‘ŞU NANKÖR DOĞU!’

Lewis’in işi emperyalizmin çaldığı minarelere kılıf uydurmaktı. Örneğin emperyalizm, ırkçılık, kölelik gibi bir sürü melanetin neden Doğu’da değil de Batı’da ortaya çıktığı sorusuna Batı’nın, cahil Doğu’dan farklı olarak, bu kötülükleri teşhis ve mahkûm edecek birikime sahip olduğu yanıtını verecek kadar gözü dönmüştü. Lewis bir ‘Ortadoğu uzmanı’nın nasıl olduğunu göstermek istercesine bu durumdan bile Batı adına övünülecek bir şeyler çıkarırdı. ABD’de Ortadoğu hakkındaki akademik çalışmaların devlet tekeline alınmasını savunan ‘Campuswatch’ türü organizasyonları destekleyen Lewis, Doğulu toplumları yeterince özgür ve demokratik bulmazdı. Ona göre Doğu, özgürlük ve demokrasi gibi kavramları tercüme yoluyla tanımıştı. Batılıların Doğu’da giriştikleri işgaller aslında buralarda özgürlüğün ve ilerlemenin önünü açmıştı. Nankör Doğulular ise kendi geri kalmışlıklarına bahane olarak ‘Batı emperyalizmi’ diye bir günah keçisi yaratmışlardı.

Lewis’e göre Doğu için tren uzunca bir müddet önce kaçmıştı. Bir tek İsrail farklıydı. Kadı kızında da bulunabilecek türden kusurlarıyla İsrail, Ortadoğu’da bir demokrasi ve özgürlük vahasıydı. Öte yandan İsrail, Doğuluların antisemitizmi yüzünden mağdur durumdaydı. Batı’nın belki de tek hatası Araplarla İsrailliler arasındaki çelişmede çifte standartlı davranmasıydı. Ama Lewis, yaygın kanının aksine, bu işten zararlı çıkanın İsrail olduğunu ileri sürüyordu. Ona göre Araplar, tıpkı bir dönemler Sovyetler Birliği ve diğer İsrail düşmanları gibi, Nazizmden etkilenmişlerdi. Lewis, Siyonizme karşı olduğunu söyleyen herkesin aslında gizli birer Yahudi düşmanı olduğuna emindi. Lewis’in Ermeni soykırımı ile ilgili iddiaları da, bizde genelde zannedildiğinin aksine, son derece ideolojikti. Onun tek derdi İsrail’in vahşetini meşrulaştırmak için kullanılan soykırım kartının başkalarının (Ermenilerin) eline geçmesine engel olmaktı. İsrail ve neoconlar, Ermeni soykırımı tezinin Ortadoğu politikaları için gerekli olduğuna karar verselerdi, Lewis bütün gücüyle bu teze kanıt bulmak için uğraşırdı. Araştırmacı ahlakı bu kadardı.

DOĞU’NUN TERÖRİST KÖKENİ

Bernard Lewis’in Ortadoğulu halklar hakkında ne düşündüğünü anlamak için Alamut İsmailiyesi’ni incelediği Haşişiler isimli çalışmasına bir göz atmakta fayda var. Bu çalışma daha önce de dilimize çevrilmişti. İlk çevirinin alt başlığı ‘Ortaçağ İslam Dünyasında Terörizm ve Siyaset’ idi. Kitap ikinci kez yayımlanırken seçilen alt başlık ise ‘İslam’da Radikal Bir Tarikat’. Aslında söz konusu farklılık değişik çevirilerde de mevcut. Fransızca çeviride alt başlık ‘Ortaçağ İslam Dünyasında Terörizm ve Siyaset’, İtalyanca’da ‘Tarihin İlk Teröristleri’, Almanca’da ise ‘Radikal İslam’da Dini Katl Geleneği Üzerine’dir. Verilmek istenen mesaj son derece açıktır. Terör ve cinayet Doğuluların kültüründe vardır. Bunlarla baş etmek için bölgeye gelerek işi zor yöntemiyle çözecek yeni ‘Moğol orduları’na ihtiyaç vardır.

Lewis 2001 yılında kitabına yazdığı önsözde terörden politik bir silah olarak yararlandıklarını ileri sürdüğü Haşişilere ‘ilk teröristler’ denebileceğini ileri sürüyordu. Lewis’e göre Haşişilerle günümüzün intihar bombacıları arasında Suriye-İran bağlantısı, terörün planlı bir şekilde kullanımı, davasının hizmetinde ve öbür dünyada mekânının cennet olacağına inanan suikastçı ajanın kendini kurban etmeye varan adanmışlığı gibi birçok benzerlik vardır. Lewis mesihî umut ve devrimci şiddet cereyanının Haşişilerden sonra da alttan alta başka mecralarda aktığını ve bu akımın günümüzdeki temsilcilerinin kendilerine yeni hedefler ve yeni zafer hayalleri bulduklarını söylüyordu.

Haşişiler, tıpkı Lewis’in diğer çalışmaları gibi ideolojik kaygılarla kaleme alınmıştı. Felluce katliamı öncesi parayla topladığı askerlerini heavy metal müzik ve daha kim bilir nelerle saldırganlaştıran bir ordunun stratejik danışmanlığını yapan Lewis’in Doğu’nun tarihinde uyuşturucuyla cinayet işleyen katillerin peşine düşmesi ironikti. İslam dünyası içerisinde son derece ufak bir kesim olan İsmailiye mezhebinden yola çıkarak bir takım hükümlere varmak çok ucuz bir yöntemdi. Kaldı ki Abdelwahab Meddeb’in de belirttiği gibi İsmailiye hakkındaki efsanenin kaynağı esas olarak Batılı tarihçilerdir. Meddeb’e göre İsmailiye hakkındaki bu hükmün modern çağlardaki ilk kullanımını da Joseph von Hammer yapmıştır. ABD’nin ve İsrail’in bölgede yaptıklarından sonra Arapların ve diğer Ortadoğuluların kendilerini savunmaları değil savunmamaları incelenmesi gereken sıra dışı bir şey olurdu.

Bernard Lewis’in Princeton Üniversitesi Yakın Doğu Araştırmaları Bölümü profesörlüğü bir etiketten ibaretti. Lewis için basında sıkça kullanılan ‘Ortadoğu uzmanı’ ibaresini bir kısaltma olarak algılamak gerekir. Gizli servislerin Ortadoğu danışmanı ve stratejisti demek uzun ve zahmetli olduğu için kısaltmaya başvuruluyor olmalı. Yoksa uzman olduğu tek konu Richard Perle, Dick Cheney, Paul Wolfowitz gibi Neo-con’lara akıl hocalığı yapmaktan ibaretti. (1)

Bernard Lewis’in* etnisite ve mezhep ayrılıklarını esas alan İslam Dünyasını bölme projesini Dr. Muhammed Umara “Arapların ve Müslümanların Parçalanmasına Dair Siyonist Proje” başlığı altında Mısır’da yayınlan Eş-Şa’ab gazetesinde yayınladı.**

Muhammed Umara,“Executive Intelligence Research Project” başlığı altında Pentagon’un yayınladığı dergideki bilgilere dayanmaktadır. Bernard Lewis’in sunduğu proje kısaca şöyledir:

1. Pakistan’daki Belucistan bölgesini İran’ın komşu Belucistan bölgelerine katmak suretiyle “Belucistan” devletinin kurulması

2. Pakistan’ın kuzeybatısındaki bölgenin Afganistan’daki Peştun bölgesine eklenerek “Peştunistan” devletinin kurulması

3. İran, Irak ve Türkiye’deki Kürt bölgelerinin birbirine katılmasıyla “Kürdistan” devletinin kurulması

4. İran’dan Kürt ve Beluci bölgelerin koparılması suretiyle aşağıdaki etnisitenin ışığında İran’ın iç taksimatı gerçekleştirilecektir. Böylelikle aşağıdaki devletçiklerin kurulması sağlanacaktır:
a. İranistan
b. Azerbaycan
c. Türkmenistan
d. Arabistan
Bu dört devletçik İran’ın içindeki devletçikler olarak ortaya çıkacaktır.

5. Irak’ta 3 devlet kurmak
a. Kuzeyde Sünni Kürt Devleti
b. Ortada Sünni Arap Devleti
c. Güneyde Şii Arap Devleti

6. Suriye’de 3 ya da 4 devletin kurulmasını sağlamak
a. Dürzi Devleti
b. Alevi-Nusayri Devleti
c. Sünni Devleti
d. (Kürd devleti)

7. Ürdün’ü 2 yapı halinde ayırmak
a. Bedeviler
b. Filistinliler
(Burada İsrail’in kendisine katacağı Batı Şeria yakasına işaret edilmemektedir.)

8. Suudi Arabistan, krallığın 1933 yılındaki kuruluşundan önceki haline, kabile mozağine, dönüştürülecektir. Böylelikle bu devletlerin Kuveyt ve Bahreyn, Katar ve diğer emirliklerden fazla ağırlığının olmaması sağlanacaktır.

9. Lübnan’ın siyasi coğrafyasının aşağıdaki temeller ışığında yeniden gözden geçirilmesi
a. Hıristiyan bir devletçik
b. Şii bir devletçik
c. Sünni bir devletçik
d. Dürzi bir devletçik
e. Alevi bir devletçik

10. Mısır’ın en az 2 devlete bölünmesi
a. Müslüman Arap devlet
b. Kıpti devlet

11. Sudan’ın güneyinin kuzeyinden ayrılmasını sağlamak suretiyle
a. Güneyde bağımsız siyahi bir devlet
b. Kuzeyde bir Arap devleti kurulacaktır

12. Batı Arap siyasi coğrafyasının yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Böylelikle Berberilere ait dağılım ve kabilelerine bağlılık esasına göre birden çok devletin kurulması sağlanacaktır.

13. Aynı şekilde Araplar, Zenciler ve Araplar ve Zencilerden melezler arasındaki kavgadan hareketle Moritanya’nın yeniden yapılandırılması

Bu proje sayesinde 1916 tarihli Sykes-Picot tekrar gözden geçirilerek din, ırk ve mezhep esaslarına dayalı 30 küsur devlet daha ortaya çıkartılmış olacaktır.
Buna gerekçe olarak Bernard Lewis şunu gösteriyor: Bölgenin hali hazırdaki coğrafi şekli gerçek kavgayı dışa yansıtmamaktadır. Yüzeyde görünen ise derinlikte bulunanlarla çatışma halindedir. Çünkü gerçekte bağımsız olması gereken devletlerin siyasal bir yapı çatışması vardır. Diğer taraftan derinlerde ayrıca kendilerini bu devletler içerisinde temsil edilmediğini gören azınlıklar da bulunmaktadır. Hatta bu devletlerin, kendilerinin ümitlerini asgari düzeyde dahi ifade ettiklerinden şüphe etmektedirler.

İsraillilerin bu şekildeki parçalanma ile ilgili değerlendirmeleri de şu şeklidedir: “Böyle bir yapılanma neticesinde hiçbir zaman bu ülkeler bir daha bir araya gelemeyecektir. Aksine bunlar arasında sınır çatışmaları, yol çatışmaları, su ve petrol ile ilgili anlaşmazlıklar, birleşmeler, yönetim mirasçılığı vb. hususlarla ilgili ardı arkası kesilmeyecek mücadeleler baş gösterecektir. Böyle bir yapı neticesinde bunların hepsi İsrail’den daha güçsüz devletler olarak ortaya çıkacağı için İsrail en az yarım asırlık bir süre kendi güvenliğini teminat altına almış olacaktır.”

Çeviren: M. Beşir Eryarsoy

* Bernard Lewis (d. 31 Mayıs 1916, Londra, İngiltere), İngiliz asıllı ABD’li tarihçidir. Princeton Üniversitesi’nde profesördür. İslam tarihi ve İslam-Batı ilişkisi hakkında uzmanlaşmıştır. Ortadoğu hakkında uzmanlaşmış batılı uzmanlar arasında en çok okunan yazarlardandır. Yahudi kökenlidir ve George W. Bush’un danışmanlığını yapmıştır. (2)

** Eş-Şa’ab gazetesi 1176 sayı sahife 4 ( Temmuz 1997 tarihli sayı)

(1) https://www.aydinlik.com.tr/ortadogu-uzmani-degil-neo-con-larin-akil-hocasi-ozgurluk-meydani-mayis-2018
(2) http://www.medeniyetvakfi.org/vakif/ana-sayfa/guencel-haberler/bernard-lewis-in-ortadogu-plani
This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, ORTADOĞU ÜLKELERİ. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *