HAYATIN İÇİNDEN * Hâlâ şafakta geliyorlar Angela…

Mine G. Kırıkkanat
kirikkanat@mgkmedya.com
13 Mayıs 2018 Pazar

Hâlâ şafakta geliyorlar Angela…

Dönmek üzerine, dönenler üzerine ne çok yazı yazılmıştır kim bilir. O yazılar içinde belki bir katresi de benim yazdıklarımdır. Memlekete dönmenin ince yollarını içimden geçirerek yazdım hepsini. Kimi zaman dönenlere hasetle bakarak, kimi zaman dönerken, her şeyden dönenlere kızarak yazdım. İşte sonunda hep peşim sıra gelmiş olan şehre dönüyorum. Nereye gitsem peşimden gelmedi mi? Geldi. Öyleyse ben de ona geri dönüyorum. Sanki ona geri dönersem, kendime de geri döneceğim.

İnsan kendine dönmeli. “Ben kimim, neyim, ne yapıyorum; bunca yıldır yaptıklarımla mutlu muyum yoksa derin bir pişmanlık içinde miyim?” diye düşünmeli ve dönmeli. Pişmanlık hanesi çok dolmuşsa, derin bir hüzün, yürek çarpıntısını arttıran bir huzursuzluk duyar insan. Ama belki de kendi geçmişine gururla dönebilir ve “Yeniden yaşasam aynı günleri, aynı işleri yapardım, daha iyi yapardım” diyebilir. O yüzden, kendini sınamak için, insan sık sık kendine dönmeli.

Parıltılar içinde başı dönmüş, postmodern dalaverelere neredeyse tümüyle teslim olmuş insan, belkemiğini bulmak, yitirdiğini yeniden keşfetmek için kendine dönmeli. Değişimi anlamanın, değişime teslim olmak değil, ona hükmetmek olduğunu kavramadan, kendine dönemeyeceğini bilerek dönmeli.

Üretime dönmeli. Sanal dünyalarda üretimin ortadan kalktığı yanılgısından kurtulmak için, dokunduğu her şeyin, ağzına giren her lokmanın, yararlandığı her hizmetin bir emek ürünü olduğunu yeniden hatırlamalı. Yaka renkleriyle teoriler uydurmadan, değişen yaşam koşullarıyla birlikte artan karanlığa teslim olmamak, üretimsiz tüketim olmayacağını yeniden keşfetmek için üretime dönmeli insan.

Bir parçası olduğumuz, hırçın bir kavgaya tutuştuğumuz, çoğunlukla varlığını dikkate bile almadığımız doğaya dönmeli. Çöpümüz, dumanımız, yakıtımız, topumuz, tüfeğimiz, füzelerimiz, uranlı mermilerimizle canına okuduğumuz doğaya; cinayet yerine dönmekten kendini alamayan bir katil gibi de olsa dönmeli insan.

Unuttuğu şiire ve şarkıya dönmeli. Yüreğindeki sıkıntıyı paylaşmanın, sevinci başkalarına aktarmanın başka yolu olmadığı için, süzülmüş düşünceleri ifadenin, insana ait olanı anlamanın yoluna dönmeli. Düşünsel yoksulluğu reddetmenin başka çaresi yoktur çünkü. İnsan kendine dönmeli; paraya borsaya, tahvile değil. Yaşamak için para bulmakta zorlananlar, başka bir yoksulluğun içine düşmemişlerse eğer daha kolay dönebilirler. Besbelli, özünde şiir ve şarkı yoksa bir vakit, kendine dönemez insan.

Kavgaya dönmeli. Haksızlıklarla kavga etmekten vazgeçen kendine dönemez. Ayaklar uyuşmuş, kollarda derman kalmamış, yürekteki ateş küllenmiş bile olsa, harekete geçmek için kül içindeki o kor yeter. Kül içindeki kora dönmeli öyleyse, insan. İyidir dönmek, insan kendine dönüyorsa.

Yine de unutmamalı; parlak giysilerin içinde, yaldızlanmış köhne düşünceleri ceplere tıkıştırarak da dönülebiliyor. Dönülebiliyor ama kendine değil. Oysa insan doğaya, doğanın bir parçası olarak kendine, geçmişteki ve gelecekteki anlamına, kavgaya, boyun eğmemeye, isyana dönmeli, dönebiliyorsa.

Önünde sonunda kendi şehrine dönmeli. Nereye gitse peşi sıra gelen kendi şehrine dönmeli insan. Başka bir yere, başka bir şehre değil!*

GÜRAY ÖZ

*Alıntı: hâlâ şafakta geliyorlar angela/Ayrıntı Yayınları, 2018

***

Cumhuriyet yazarı ve Okur Temsilcisi Güray Öz; Türkiye’nin yetiştirdiği bir avuç gerçek entellektüelden biri, felsefesi sağlam bir hümanist ve çok değer verdiğim, aziz dostumdur. Yukardaki alıntıyı yaptığım denemelerini okurken, onu niçin sevdiğimi bir kez daha anladım.

This entry was posted in EDEBİYAT - ANI - ÖYKÜ - ŞİİR, HAYATIN İÇİNDEN. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *