WIKILEAKS BELGELERİNDE TÜRKİYE * ÜRKÜTEN İDDİALAR; Dalkavuk Medya * Petrol işinden pay alıyor * İnatçı ve açgözlü * Trabzonspor’a Milyonlarca Dolar

WIKILEAKS – Julian Assange

ARŞİVDEN; WIKILEAKS – SIZINTILAR


Wikileaks belgelerindeki Komşu Devletler ile olan ilişkilerimizin sorgulanmasında önemli bir konuyu gözden kaçırmadan yaklaşmanın gerek olduğunu düşünüyorum. Sızdırılan belgelerdeki konuların bir süzgeçten geçirilerek komşularımız ile olan ilişkilerimizi bozmaya yönelik bir psikolojik harp oyununa gelmemek gerek.
Örneğin Azerbeycan ile olan ilişkilerimiz AKP ve Cumhurbaşkanı Gül’ün Ermenistan’a tavizler vererek yakınlaşmaları ile bozulmuştur. Açıklanan belgelerde Azerbaycan lideri İlham Aliyev’in Türkiye ve Erdoğan hakkındaki açıklamaları özellikle öne çıkartılmış olabilir. Bu açıklamalar gerçek olsa bile AKP iktidarı ve Cumhurbaşkanının özeleştiri yaparak BİR DEVLET İKİ MİLLET olarak geçmişimiz bulunan Azerbeycan ile ilişkilerimizi gözden geçirerek düzeltmemiz gerekir.
Siyasetçilerimiz hakkındaki suçlayıcı İDDİALAR ise TBMM ve gerçek Cumhuriyet savcıları tarafından sorgulanmalı ve araştırılmalıdır. Konu hukuk ve savcılar olunca bunun için en az Ergenekon ve Balyoz davalarının kötücül  savcı ve yargıçları kadar cesaretli fakat evrensel ve bağımsız hukukun üstünlüğüne inanan Vatansever Cumhuriyet savcılarına ve yargıçlarına görev düşmektedir.
Naci Kaptan – 30 Kasım 2010 – Güncellendi 20 Mart 2022 – Güncellendi 29.06.2023

Türkiye’deki “siyasi güç yapısı” ile ilgili 100 bin belge yayımlayacağını açıklayan Wikileaks, Twitter üzerinden belgelerle ilgili çeşitli açıklamalarda bulundu. Belgelerin “AKP karşıtı ya da yanlısı” olmadığını öne süren Wikileaks, belgelerin yalnızca “doğruyu gösterdiğini” öne sürdü.
Yayımlanacak belge sayısının 100 bin olmadığını da açıklayan Wikileaks, ilk aşamada 300 bin e-posta ve 500 bin belge yayımlanacağını duyurdu. Twitter hesabından yapılan açıklamalarda “AKP destekçileri dikkatini versin” denilerek, belgelerin AKP’ye “hem yardımcı olacağı hem de zarar vereceği” söylendi. Açıklamada “her şeyi öğrenmeye hazır mısınız?” dendi. E-postaların hangi kuruma ait olduğuna dair anket de koyan Wikileaks şıklara, “FETÖ, MİT, NSA” ve “AKP”yi ekledi. (1)

ABD gözünden Türkiye’de AKP iktidarının 6 yılı – 29 Kasım 2010
Wikileaks sitesinin yayınladığı Amerikan yönetimine ait iç yazışmalarda, Türkiye’de hükümet ve bürokratlara çeşitli eleştiri ve iddialar yöneltiliyor. Şimdilik sadece küçük bir bölümü yayınlanan yüzlerce yazışma içinde Ankara’daki büyükelçilikten Dışişleri Bakanlığı’na 2004’ten itibaren geçilen çok sayıda rapor ve bilgi notu var.
Bunlar arasında Başbakan Erdoğan’ın İsviçre’de gizli hesapları bulunduğu, yetkililerin yolsuzluklara karıştığı, Doğan grubunun hedef alındığı gibi unsurlar yer alıyor. Ayrıca yer yer bazı yetkililere yönelik küçük düşürücü ya da aşağılayıcı ifadeler kullanılıyor.
ABD Büyükelçisi’nin Başbakan ve yakın çevresinden ‘vizyonsuz’, Egemen Bağış’tan ‘yetersiz’, Bülent Arınç’tan ‘saldırı köpeği’ diye söz etmesi, Ankara’daki elçilik yetkilileri ile hükümetin arasındaki ilişkilerin bundan böyle nasıl seyredeceği konusunda soru işaretleri yaratıyor.
Başbakan Erdoğan, konuyla ilgili ilk açıklamasında tüm iddiaların ortaya çıkmasını bekleyecekleri sinyali vermişti. Wikileaks’in yayınlayacağını duyurduğu 250 bini aşkın ABD Dışişleri belgesinden ilk 226’sının açıklanması, diplomasi kulislerinde çalkantı yarattı.
ABD’nin diplomatlara casusluk talimatı verdiği ve Suudilerin İran’a saldırıdan yana olduğu haberleri büyük ses getirdi. Guardian, El Pais, Le Monde, Der Spiegel gibi saygın kurumların eş zamanlı yayınladığı belgeler dünya basınında da geniş yankı buldu.
Türkiye ile ilgili belgelerde Başbakan Erdoğan’ın güvenilir olmadığı yolunda ifadeler yer alıyor. Ayrıca ABD’nin İran konusunda Türkiye’den daha sert tutum istediği anlaşılıyor.  ABD yetkililerine atfedilen belgelerde Türkiye ile ilgili açıklama ve iddiaların bazıları şöyle:
Erdoğan’a ‘gizli hesap’ suçlaması
ABD’de dönemin Ankara Büyükelçisi Eric Edelman’ın 30 Aralık 2004 tarihli belgesinde, Başbakan Erdoğan’ın serveti ile ilgili iddialar dikkat çekiyor. AKP iktidarının ilk iki yılını değerlendiren belgenin 21. paragrafında şu ifadeler yer buluyor:
“AKP, yolsuzlukların kökünü kazıyacağını söyleyerek iktidara geldi. AKP’ye yakın olanların anlattığına göre, ilişkilerdeki çatışmalar ya da partinin ulusal, bölgesel ve yöresel ve bakanların yakın aile fertleri arasında ciddi çıkar ilişkisi ve çatışma olduğu söyleniyor. İki ayrı kaynaktan edindiğimiz bilgiye göre, Erdoğan’ın İsviçre bankalarında sekiz ayrı hesabı var. Erdoğan’ın servetinin oğlunun düğününde gelen hediyelerle açıklaması ve dört çocuğunun hepsinin ABD’deki okul masraflarını bir Türk işadamının iyilik yapmak amacıyla ödediğini söylemesi tatmin edici değil.”
Bunun ardından pek çok üst düzey yetkili de yolsuzluğa karışmakla itham ediliyor. “Bize yolsuzluğa önemli düzeyde karıştığı söylenen pek çok isim arasında İçişleri Bakanı Aksu, Dış Ticaret Bakanı Tüzmen, ve AKP İstanbul İl Başkanı Müezzinoğlu var.” deniyor. Yine aynı belgede Erdoğan’ın pragmatizminin etkili olduğu ama vizyonsuzluktan muzdarip olduğu belirtiliyor.
“O ve AKP’deki başlıca danışmanları, Dışişleri Bakanı Gül ve diğer kıdemli AKP yetkilileri de analitik derinlikten yoksun. (Erdoğan) Düşük kaliteli istihbarata ve basındaki dezenformasyon içeren haberlere bel bağlıyor. “
’60-80 milletvekili Gülen hareketinden’
Gülen hareketine atıfta bulunan bir bölümde, tabanın Erdoğan’ın sürekli hareket halinde ve ‘ulaşılamaz’ olmasından rahatsızlık duyduğu kaydediliyor.
“Fethullah Gülen’in etkili İslami hareketinin merkezinde yer alan Abdurrahman Çelik gibi isimlerin bize yaptıkları yorumlardan hareketle, AKP’de bazı (erişim) yolları açmış olmakla birlikte (Adalet Bakanı Çiçek, Kültür ve Turizm Bakanı Mumcu; belki 368 milletvekilinin 60-80 kadarı, bazı bürokratik atamalar) hareket, Erdoğan ve AKP karşısındaki ikircikli tutumuna geri döndü.
Bu ve diğer belgelerde o dönemde Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül ile Erdoğan arasında görüş ayrılıkları olduğu tekrar tekrar gündeme geliyor.
Yine aynı belgede Gül’ün siyasi İslam oyununu oynamaya istekli olduğu belirtiliyor; “Türkiye İslam’daki insani unsurun hakim olmasını sağlayana dek, Türkiye’de İslam sorunlu, savunmacı bir güç olacak, aşırı düzeyde ikiyüzlü ve açık bir toplumun ihtiyaçlarına uyum sağlamaya isteksiz kalacak.” deniyor.
Parti içi görüş ayrılıklarına örnek olarak, ABD’nin ‘AKP’deki tüm kaynaklarının’, ‘yetersiz, olup bitenle bağlantısı kopuk, ve yolsuzluklara karışmış’ oldukları gerekçesiyle Erdoğan’ın danışmanları olarak sıralanan Cüneyd Zapsu, Egemen Bağış, Ömer Çelik, Mücahit Arslan ve Hikmet Bulduk’a olumsuz baktıkları ifade ediliyor.
Erdoğan üzerindeki İslami etkiler açısındansa Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün, Ahmet Davutoğlu’nu “olağanüstü tehlikeli” bulduğu sözleri aktarılıyor.
Davutoğlu ‘tehlikeli’
Türkiye geçmişiyle barışıp AB ile uzlaşmayı ve ABD’nin çıkarlarına da uyan siyasetler geliştirmeyi nasıl başaracak sorusuna Edelman’ın yanıtı ise; “Bu, Aşık Veysel’in dediği gibi uzun ince bir yol.”
“(Bu yol), eğitimin muazzam bir ölçüde elden geçirilmesini, hukukun üstünlüğünün devreye girip kabul görmesini, devlet ve birey arasındaki ilişkilerin köklü şekilde yeniden tanımlanmasını gerektiriyor.”
Yine Edelman’ın 20 Ocak 2004 tarihli bir raporunda, yolsuzluklardan söz edilirken, Hikmet Bulduk, Mücahit Arslan, ve Cüneyd Zapsu gibi isimlerin nüfuzlarını çıkar için kullandığı iddia ediliyor.
Bir bölümü gizli tutulan ve kime atıfta bulunduğu anlaşılamayan bir cümlede ise “… Erdoğan ve onun (?) Tüpraş özelleştirmesinin Rus bir ortağı olan bir konsorsiyuma verilmesinden “doğrudan” çıkar sağladığı” ifadesi yer buluyor.
Bu belgede çeşitli eleştiriler sıralansa da “şu aşamada Erdoğan, ABD’nin AB’ye entegre olmuş, başarılı ve demokratik bir Türkiye vizyonuna doğru ilerleme sağlayabilmeye muktedir yegane ortak” deniyor.
Kabine değişikliği ve örtülü ödenek iddiaları
05 Haziran 2005 tarihli, 05ANKARA3199 referanslı belgede, hükümet değişikliği değerlendiriliyor. Bu değişiklik yönetimdeki farklı kesimlerin güç mücadelesi olarak yorumlanıyor, “Enerji Bakanı Hilmi Güler yakın bir kaynağımıza 6 Haziran’ın Erdoğan’ın Gül ve çevresinin siyasetlerine ne derece zarar verdiğinin farkına varmasının sonucu olduğunu söyledi.”
Özak, Örtülü Ödenek ve Trabzonspor
Bu belgede yeni atamalar tanıtılırken Faruk Nafiz Özak’ın atanmasında Erdoğan’ın sporu tabandan siyasi destek almak için kullanma stratejisinin yattığı yorumu yapılıyor.
2004’te Trabzon belediye başkanlığı seçimindeki yenigiden sonra Erdoğan’ın İstanbul’daki tabanı diye nitelenen İstanbul-Karadeniz ekseninin, Özak’ı Trabzonspor başkanlığına getirdiği öne sürülüyor ve şöyle devam ediliyor:
“Aynı dönemde Erdoğan’ın Başbakanlık örtülü ödeneğinden milyonlarca dolar aktarmayı kabul ederek, Özak yönetimindeki Trabzonspor’un daha iyi oyuncular almasını sağladığı bildiriliyor. Kaynaklarımız Özak’ın (pek yüksek bir ölçüt olmamakla birlikte) Ergezen’den daha dürüst olmasını bekliyor.
Doğan grubu
15 Eylül 2008 tarihli 08ANKARA1643 referanslı yazışma Doğan medya grubuyla kopan kavga üzerine  odaklanıyor. Belgeye göre gerginlik Almanya merkezli Deniz Feneri derneğine yönelik iddiaların yayınlanmasıyla başladı. Hükümetin ise Doğan grubunun bu yayınları, grubun televizyon kanallarında payının tekelleşmeye yol açacak şekilde artmasına izin verilmemesine tepki olarak yaptığı savunması yer buluyor.
Belgede şu ifadeler var:
“Başbakan aslında takdire şayan bir soğukkanlılık göstermiş olsa da Doğan aleyhinde kasıtlı bir siyasi eyleme girişildiğine işaret eden unsurlar var. “
“Haftalar önce, Ticaret Bakanı (sic) (Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet) Şimşek, Londra’da bir grup yatırımcıya Doğan hisselerini satmalarını çünkü “faaliyetlerinin daha çok uzun süre devam etmeyeceğini” söyledi. Belgede kısa süre sonra grubun hisselerinin %8 değer kaybettiğine dikkat çekiliyor.
Wikileaks’in yayınladığı ve 2004 -2010 yılları arasında hazırlanmış 27 belge, asker sivil çekişmesi ve darbe iddialarının da yakından izlendiğini gösteriyor.
Ordu-sivil ilişkileri
10 Ocak 2010 tarihli 10ANKARA150 referanslı belgede çeşitli soruşturmalar açıklandıktan sonra “tüm bu iddiaların net sonucu, halkın orduya güveninin yavaş yavaş aşınması oldu” deniyor.
10 Şubat 2010’da 47 emekli ve muvazzaf subayın gözaltına alınması değerlendirilirken, bu kapsamlı operasyon ışığında soruşturmalar etraflıca yorumlanıyor.
“Son olayda ise Genelkurmay’dan resmi açıklama yapılmadı, Başbakan Erdoğan polisin sadece yargının emrini yerine getirdiğini söyleyip geri planda kaldı.”
Büyükelçi James F. Jeffrey’ye atfedilen belgede, buna karşılık Bülent Arınç’ın tepkisinin daha polemiğe yatkın olduğu belirtiliyor ve Arınç’tan “Erdoğan’ın saldırı köpeği” olarak söz ediliyor.
“Burada her gün yeni bir şeyler oluyor. Kimse tüm bu kareografinin nerede dağılacağını kesin olarak bilmiyor. O zaman, dikkatli olun.”
Dış politikada niyetler Rolls Royce, kaynaklar Rover
“Ankara’nın yeni dış politikasının arkasında ne yatıyor?” başlıklı 20 Ocak 2010 tarihli ve 10ANKARA87 referanslı belgede de Türkiye’nin dış politika rotası tartışılıyor.
“… Tüm bunlar ülkenin İslam dünyasına ve dış politikada Müslüman gelenepe daha fazla odaklandığı anlamına mı geliyor? Kesinlikle. Peki bu geleneksel Batı yönelimini ve bizimle işbirliği istekliliğini terkediyor olduğu ya da terketmek istediği anlamına mı geliyor? Kesinlikle hayır….. Son tahlilde gördüğümüz şeylerin büyük bölümü halkının sevketmesi ile gelişen bir Türkiye ile yaşamak durumunda olacağız. Bu meseleleri tek tek ele alma yönünde bir yaklaşım benimsenmesini ve Türkiye’nin çoğu zaman kendi yoluna gideceğini kabul etmemizi gerektiriyor.”
Bölgesel güçlerin yükleri omuzlayıp bizi rahatlatması ABD siyasetinin uzun zamandır arzuladığı bir hedef, ama bir noktada denetimin kaybını da beraberinde getiriyor. Ancak bu iki sorun yaratıyor.
En azından Türkler gözünde medya çıkar grupları ya da Kongre’de ne yaparsa yapsın ‘Türkiye’yi suçlama’ eğilimine yönelinmesi. İkincisi Türkiye bu açılımları nihayete ulaştırmakta tekrar tekrar zorluklarla karşılaştı. Ermeni protokolleri bunun en iyi örneği, Yunan adaları üzerinden uçuşlar ve Kürt açılımına iç kamuoyundan muhalefet de kayda değer.
“Rolls Royce (niteliğinde) hedefler ve Rover (niteliğinde) kaynaklarla, olup bitenlerde rol alabilmek için Türkler bir mazlum bulma (ki bu Erdoğan’ın dünya görüşüne de uygun) “hilesine” başvuruyor (ve) Türklerin davalarının savunuculuğuna soyunmasından memnun olacak bir Silayciç, Meşal veya Ahmedinejad buluyor.”
Belgede Türkiye’nin bazı girişimlerine de destek veriliyor. “Eğer Türkler Suriye’yi İran’dan uzaklaştırma isteğinde samimiyseler ve telefon rehberi gibi sorgulanmaya açık protokolleri yerine hakiki başarılar elde edebilirlerse, bu hepimizin yararına olur.” (2)

https://wikileaks.org/akp-emails/
Wikileaks, AKP ile ilgili 294 bin 548 e-mail ve yazışmalarının ilk bölümünü yayımladı. Wikileaks yapıtğı açıklamada, sızıntının darbe girişimi ya da herhangi bir siyasi partiyle bağlantılı olmadığını aktardı.
“akpart.org.tr” uzantılı 2010 ve 6 temmuz 2016 tarihleri arasında geçen maillerdeki yazışmalar arasında hem kurum içi, hem de iç ve dış politikaya ilişkin on binlerce bilgi / içerik bulunuyor. Yayımlanan yazışmalar içerisinde “Erdoğan” adı geçen 46 binden fazla içerik görünüyor. Çok fazla içerik olmasının yanı sıra yazışmaların büyük bir çoğunluğunun da haber içeriği olmayan unsurlar içerdiği anlaşılıyor. Wikileaks yazışmaların darbe girişiminden bir hafta önce elde edildiğini açıkladı.
Wikileaks sızıntıyla ilgili açıklamada şu ifadeleri paylaştı: “Dökümanlar darbe girişiminden bir hafta önce elde edilmiştir. Buna rağmen, Wikileaks devletin darbe sonrası temizlik operasyonuna cevap olarak yayın planlamasını ileri almıştır. Materyal ve kaynağın kalkışılan darbe girişimiyle, bu girişimin hiçbir elementiyle veya rakip politik parti veya ülkeyle herhangi bir şekilde ilişkili olmadığı tarafımızca doğrulanmıştır.” (3)

Wikileaks’in yeni yayınladığı Türkiye belgelerinden çarpıcı bilgiler ortaya çıktı.
Yayınladığı belgeler dünya gündemine bomba gibi düşen Wikileaks, Suudi Arabistan’la ilgili yeni yayınladığı 70 bin diplomatik belgede Türkiye’ye ilişkin de çarpıcı bilgiler ortaya çıktı.
“İvedi” notuyla ortaya çıkan 2 Ocak 2013 tarihli Türk Dışişleri Bakanlığı’nın Suudi Arabistan Ankara Büyükelçiliği’ne gönderdiği belgede, Suudi Arabistan’a Suriyeliler için yapılan 50 milyon dolar için teşekkür ediliyor. Odatv’nin ulaştığı Türk Dışişleri Bakanlığı imzalı begelde “Suudi Arabistan Krallığı’nın, geçici koruma altında tutulan Suriye vatandaşlarına yönelik olarak Türkiye’ye yapacağı elli milyon (50.000.000) ABD Doları tutarındaki nakdi yardımın şükranla karşılandığını bildirmekten şeref duyar.” ifadeleri dikkat çekti. (4)

TÜRKİYE İLE İLGİLİ SATIRBAŞLARI
**Erdoğan inatçı ve açgözlü .
**Bülent Arınç Erdoğan’ın “buldogu”
**Jeffrey, Başbakan Erdoğan’ın ordu kartına oynayarak seçim kazanabileceğini anladığını ve bu nedenle Balyoz Davası’nın politik bir hamle olarak ortaya çıktığını söylüyor.
**Türkiye, ABD’ye kendi pozisyonunu kullanarak İran’ı yalnızlaştırma konusunda taahhütlerde bulunuyor.
**Edelmann ;İki ayrı kaynaktan edindiğimiz bilgiye göre, Erdoğan’ın İsviçre bankalarında sekiz ayrı hesabı var.
**Erdoğan, Tanrı’nın (Allah’ın) Türkiye’yi yönetmesi için kendisini seçtiğine inanıyor ve kendisini Anadolu’nun “Volkstribun”u  (Almanlar’ın Roma İmparatoru Sezar’ı tanımlamak için kullandıkları tabir) olarak görüyor.
**Erdoğan petrol işlerini özelleştirirken kendine de pay ayırıyor“
**Bakan Nimet Çubukçu Emine Hanım’ın yakını olduğu için bu görevde .
** Eric Edelmann 2004’te, hükümette gerçek bilgi sahibi olan çok az kişi olduğunu, bazı AKP’lilerin göreviyle büyüyüp geliştiklerini, diğerlerinin ise beceriksiz ve kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiklerini veya bağlı oldukları cemaatlerin amaçlarına hizmet ettiklerini tutanaklara geçirdi.
**Erdoğan’ın çevresinde yağcı, dalkavuk bir danışman grubu var. Bu danışmanları Erdoğan’ı Anadolu’nun lideri tarif ediyor.’

MEDYA MEDYA OLALI BÖYLE DALKAVUKLUK GÖRMEDİ – 29.11.2010
Wikileaks’ın hikayesini artık herkes biliyor. Site aylardır ABD’nin sırlarını ifşa ediyor.
Dünya ABD’nin savaş suçlarını uzun süredir bu siteden öğreniyor. Peki belgeler doğru mu?
ABD bugüne kadar hiçbir belgeyi yalanlamadı. Aksine doğru olduğu pek çok açıklamasıyla anlaşıldı. Kısacası Julian Assange, Mehmet Baransu değil. Dünyada aylardır konuşulan bu site Türkiye ile ilgili belgeleri yayınlıyor. Bunun haber değeri yok mudur?
Medyanın bu belgeleri delik deşik etmesi gerekmez mi?
Peki, Türkiye medyası buna karşın ne yaptı?
Belgelerde hükümet adına sorunlu ne varsa üzerinden atladı. Uzun saatler boyunca merkez medyanın tamamında belgeler ile ilgili verilen tek haber şöyleydi: “ABD’li diplomatlara göre Erdoğan; Atatürk ile aynı idealleri paylaşan bir harekete liderlik ediyor. O işkolik, inatçı, mükemmeliyetçi biri fakat despotik değil.”
Bakınız şimdi sizi bu ifadelerin geçtiği belgeye götürelim. Belge 26 Temmuz 2007 tarihinde ABD’nin Türkiye Büyükelçilinden ABD’ye gönderilmiş. Belgenin konusu şu: “Başbakan Erdoğan’a içeriden bir bakış”
Başbakan Erdoğan’a çok yakın bir isim Başbakan Erdoğan hakkındaki düşüncelerini Büyükelçi Ross Wilson’a anlatıyor. Wilson bu görüşmeyi kaleme alarak, Erdoğan’a yakın ismin görüşlerini ABD’ye iletiyor. Kısacası yukarıdaki görüşler, ABD’nin veya büyükelçinin değil Erdoğan’a yakın bir ismin Erdoğan hakkındaki görüşleri. Ancak merkez medyanın bu kadar belge arasından görebildiği yalnızca bu oldu. Bütün gece boyunca belgelerde yalnızca bu ifadeleri görebildiler. O da sözlerin kaynağını bile görmediler. İşte buna “dalkavukluk” diyoruz.
Türk medyası, bütün gece boyunca yayınlanan belgelerde iktidara ilişkin rahatsız edici ifadeleri nasıl devreden çıkarırız diye çalıştı. Sonunda da komik duruma düştü. Örneğine yalnızca totaliter rejimlerde yaşanabilecek haliyle gerçekleri bırakıp masallar anlattı. Sonunda Wikileaks’ı da “yandaş” yaptı. Bir kez daha güvenilir olmadığını, iktidarın övülmesi dışında gazetecilik yapamadığını gösterdi. Nihayetinde saçlar jöleyle dik durdu, ancak haberler dik durmadı…
Sızan belgelerde Davutoğlu ve Arınç’ı çok kızdıracak cümleler
Wikileaks sitesi, dünyanın beklediği belgeleri açıkladı. Diplomasinin 11 Eylül’ü olarak tanımlanan belgelerdeki Türkiye bölümü dikkat çekerken, Türk siyasetinin aktörlerine bakış açısı da muhataplarını oldukça sinirlendirecek cinsten…İşte iki önemli isimle ilgili bölümler…
Davutoğlu çok tehlikeli
Amerikalıların, Davutoğlu’nun neo-Osmanlıcı görüşleri yüzünden kaygılı olduğu da anlaşılıyor. Bir hükümet danışmanının, Davutoğlu’nun Erdoğan üzerinde İslamcı etkisini kullandığını söylediği ve Dışişleri Bakanı’nı “son derece tehlikeli” olarak tanımladığı belirtiliyor. Amerikalı diplomatlar ayrıca Ahmet Davutoğlu’nun kendine fazla güvendiğini belirterek, “Türkiye bir Rolls Royce’ın hırsına ama bir Rover’ın imkanlarına sahip” diye yazmış. Bir belgede de AK Parti’li bir danışmanın ironik bir şekilde “Türkiye’nin Endülüs’ü geri almayı ve Viyana yenilgisinin intikamını almayı istediğini” söylediği yer alıyor. Amerikalı diplomatlar, Ak Parti’nin önde gelen figürlerinin birçoğunun bir cemaate üye olduğunu ve Erdoğan’ın İslami bankacıları etkili pozisyonlara getirdiğini yazmış. Erdoğan’ın, neredeyse sadece İslamcılarla bağlantılı gazetelerden bilgi aldığı da belirtiliyor. Erdoğan’ın etrafını “şakşakçı, kibirli danışmanlarla çevirdiği” ve kendisini “Anadolu halkının koruyucusu” olarak sunduğu vurgulanıyor.
Erdoğan inatçı ve açgözlü
Belgelerde “inatçı, mükemmeliyetçi ve hiperaktif” olarak tanımlanan Erdoğan’ın “aşırı bir gurura” ve “dizginlenemez bir açgözlülüğe” sahip olduğu yorumu yapılıyor. Erdoğan ile Abdullah Gül arasında da AK Parti’nin kontrolü için bir çekişme yaşandığı belirtiliyor. ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, Bülent Arınç’ı Erdoğan’ın “buldogu” olarak tanımlıyor.
Aliyev’den Türkiye hakkında şok sözler
WikiLeaks adlı internet sitesi, Obama yönetiminin uyarılarına rağmen binlerce gizli belgeyi yayımladı. Aliyev Türkiye’den hoşlanmıyor25 Şubat 2010 tarihli belgeye göre Azerbaycan lideri İlham Aliyev, Türkiye’nin bir enerji merkezi olamayacağını söylüyor. Ayrıca Aliyev, Türkiye’deki Erdoğan hükümetinden hoşlanmadığını açıklıyor, dış politikada “saf” olduklarının ve girişimlerindeki başarısızlıklarının, Türkiye’nin geleneksel uluslararası arkadaşlarının desteğini Ankara’nın İsrail’e husumeti nedeniyle kaybettiğinin altını çiziyor. Ayrıca, “ılımlı İslam” mefhumunun gerçeklik payı olmadığını ve Erdoğan’ın Hamas ve Gazze’ye destekte diretmesinin Türkiye’ye bir kazanç sağlamadığını söylüyor.(29- Kasım 2010- HaberAlpaslan Düven- LONDRA –DHA )
Aliyev sırtımızdan hançerliyor – 25 Şubat 2010 tarihli belgede, Azerbaycan Devlet Başkan İlham Aliyev’in ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Burns ile görüşmesinin detayları mevcut:
– Aliyev, Türkiye’nin enerji merkezi olmaması için Rusya ile gaz anlaşması yaptıklarını söylüyor.
– Aliyev, anlaşmanın ‘Türk dostlarımıza’ doğalgaz dağıtım merkezi yaratmasına izin verilmeyeceğini göstermek için yaptık diyor. Aliyev, Erdoğan hükümetinden ‘haz etmediğini’ söylüyor.
– Aliyev Türkiye’nin ‘yapıcı bir tutum’ sergilemesi durumunda gaz geçiş anlaşmasının yapılabileceğini belirtiyor. Bu anlaşma haziran ayında imzalandı.
– ‘Aliyev, Enerji Bakanı Yıldız’ın Azerbaycan devlet petrol şirketinin başkanına ‘Neden Rusya ile ilişkilerinizi bozuyorsunuz ki? Nabucco’ya gerçekten ihtiyacınız var mı?’ dediğini söylüyor.
– ‘Aliyev, Burns’e 24 Nisan’ın Dağlık Karabağ sürecinin yanı sıra Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecinin üzerinde ‘Demokles’in Kılıcı’ gibi sallandığını söyledi’ denildi.
Wikileaks’in yayınladığı 25 Şubat 2010 tarihli Azerbaycan ile ilgili bir başka belgede, yine Türkiye’den söz ediliyor. Belgede, Azerbaycan Devlet Başkan İlham Aliyev’in ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Bill Burns ile yaptığı görüşmenin detayları bulunuyor. Başkan Aliyev’in Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev ile Başbakan Vladimir Putin arasındaki ilişkiyi tanımlarken “kaba bir sokak ağzı” kullandığı belirtilen belgede, Aliyev’in Türkiye ile Ermenistan arasındaki yakınlaşma süreci ve Dağlık Karabağ sorunuyla ilgili görüşlerini dile getirirken de aynı üsluba başvurduğu belirtiliyor. (5)

ERMENİSTAN ÜZERİNDE BASKININ ARTTIRILMASINI İSTEDİ
Söz konusu belgede, “Aliyev, Burns’e 24 Nisan’ın Dağlık Karabağ sürecinin yanı sıra Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecinin üzerinde ‘Demokles’in Kılıcı’ gibi sallandığını söyledi. Aliyev’in ayrıca Türk-Ermeni normalleşme sürecinin Dağlık Karabağ konusunda ilerleme kaydedilmesi için Nisan ayından sonra ele alınması önerisi yaptığı. Ayrıca Karabağ konusunda daha da esneklik göstereceklerini söyledi ancak ABD’den Ermenistan üzerindeki baskıyı artırmasını istedi” ifadelerine yer verildi.
TÜRKİYE’NİN TUTUMU ÖNEMLİ
Toplantıda enerji konusunun da ele alındı belirtilen belgede, “Aliyev Türkiye’nin “yapıcı bir tutum” sergilemesi durumunda gaz geçiş anlaşmasının yapılabileceğini de ifade etti. Aliyev’in bahsettiği anlaşma Haziran ayında imzalandı.Türkiye Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın kısa bir süre önce Azerbaycan devlet petrol şirketinin (SOCAR) başkanına ‘Neden Rusya ile ilişkilerinizi bozuyorsunuz ki? Nabucco’ya gerçekten ihtiyacınız var mı?’ dediğini de söyledi” denildi.
İTALYAN BAKAN, TÜRKİYE’Yİ İKİ YÜZLÜ OYNAMAKLA SUÇLADI
Başka bir belgede ise İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini’nin, Roma’da ABD Savunma Bakanı Robert Gates’le yaptığı görüşmenin detayları yerlıyor. Görüşmede, İtalyan bakanın ‘Türkiye’nin hem Avrupa, hem de İran’a açılımlar yapmasını ‘ikili oynamak’ şeklinde nitelendirdiği ve ‘bu durumun kendisinde hayal kırıklığı yarattığını’ söylediği vurgulanıyor. ABD’nin Roma Büyükelçiliği tarafından 8 Şubat 2010’da Washington’a gönderilen ‘gizli’ damgalı telgrafta, ‘Frattini, Türkiye tarafından hem Avrupa’ya, hem de İran’a doğru açılımlar yapma suretiyle ikili oynanmasının özellikle hayal kırıklığına neden olduğunu ifade etmiştir’ ibaresine yer verildiğini belirtti. Telgraftaki değerlendirmeye göre Frattini, nükleer meselesinde İran’la yapılan görüşmelere, ‘Suudi Arabistan, Türkiye, Brezilya, Venezüela ve Mısır’ın da dahil edilmesini önermesinin yanı sıra, ‘Ortadoğu ülkeleri arasında İran konusunda gayri resmi bir toplantı düzenlenmesi’ teklifinde de bulundu. *6*

WIKILEAKS BELGELERİNDE TÜRKİYE NASIL ANLATILIYOR
Günlerdir merakla beklenen Wikileaks belgeleri ortaya çıkmaya başladı. Wikileaks sitesi çökertilirken Le Monde, New York Times ve Guardian belgeleri yayınlamaya başladı. Yayınlanan belgelerde Türkiye ile ilgili özellikle Sinirlioğlu ve Davutoğlu bölümleri tartışma yaratacak. Wikileaks, Ankara’dan Washington’a gönderilen 7 bin 918 belgeyi ele geçirdiği verilen bilgiler arasında. Belgeler incelendiğinde Türkiye’nin ABD ile İran konusunda işbirliği yaptığı dikkat çekiyor.
Türkiye, ABD’ye kendi pozisyonunu kullanarak İran’ı yalnızlaştırma konusunda taahhütlerde bulunuyor. Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye’nin politikalarını bölgede İran ve Suudi Arabistan’ı dengelemek olarak tarif ediyor. Bu durum, Türkiye’nin ikili bir strateji izlediği şüphelerini doğruluyor.
ORDU NE KADAR SESSİZ KALACAK
Azerbaycan’ın da Türkiye’nin Ermenistan açılımından duyulan rahatsızlığın yer aldığı belgelerde Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in de Türkiye’nin bir enerji merkezi olmaması için Rusya ile gaz anlaşması yaptıklarını söylediği de belirtiliyor. Aliyev, Erdoğan hükümetinden “haz etmediği” de belgelerde yer alıyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu’nun ABD’li yetkililerle yaptığı görüşmelerin tutanakları da bulunuyor. Belgelere göre MOSSAD Başkanı Dagan, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Burns’e Türkiye’ye baktığı zaman ülkedeki İslamcıların giderek ivme kazandıklarını gördüğünü söyledi. Belgede TSK’ya ilişkin MOSSAD şefinin şu sözleri yer alıyor: “Dagan burada sorulması gereken esas sorunun kendisini Türkiye’nin laik kimliğinin savunucusu olan ordunun bu duruma daha ne kadar sessiz kalacağı olduğunu ifade etti”.
DAVUTOĞLU: İRAN’I DENGELİYORUZ
17 Kasım 2009 tarihli belgede Ankara’da yapılan ve dönemin ABD Büyükelçisi James Jeffrey tarafından gizli belge statüsünde gönderilen tutanakta, Philip Gordon ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu arasında yapılan ve İran’ın nükleer programını konu edinen bir görüşmenin detayları yer alıyor. Belgede Gordon, Davutoğlu’nu Ankara’nın arabuluculuk çabalarının faydalı ya da mantıklı olmadığına ve İranlılara ciddi müzakerelere başlamadan zamanla oynama şansı verdiğine ikna etmeye çalıştı. Davutoğlu ise belgelerde İran’ın nükleer silah sahibi olması durumunda yaşanabilecek riskin farkında olduğunu, tam da bu sebepten İranlılarla bu kadar yakından çalıştıklarını söyledi.
Gordon, Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarının İran meselesiyle ilgili soru işaretleri yarattığını söyleyince Davutoğlu, bunun farkında olduğunu ancak Guardian’ın son röportajında Erdoğan’ın söylediklerini tamamen aktarmadığını söylüyor. Davutoğlu, “Sadece Türkiye İran’la açık ve eleştirel bir dille konuşabilir, çünkü Ankara kamuoyu önünde dostluk mesajları vermektedir” diyerek ABD’yi İran konusunda ikna etmeye çalışıyor. Davutoğlu Gordon’a Türkiye’nin bölgede İran’a ve Suudilere bir alternatif olduğunu ve “bölgede İran etkisini sınırlandırdığını” söylüyor.
SİNİRLİOĞLU’NDAN İLGİNÇ SÖZLER
Belgeler arasında dikkat çeken bir diğer nokta ise Feridun Sinirlioğlu ile William Burns arasında yaşanan görüşme. Görüşmelerde Sinirlioğlu, ABD’nin İran’a askeri müdahalesinin İran muhalefetine zarar vereceğini söylerken, bölge ülkelerinin çoğunluğunun İran’dan rahatsızlığı dile getiriliyor.
Sinirlioğlu, Irak Başbakanı Maliki’den memnuniyetsizliğini dile getirerek, “kontrolden çıkmaya eğilimli olduğu korkusunu ifade etti. İran’ın bölgede yayılma stratejisini eleştiren Sinirlioğlu, Suudi Arabistan’ın da bölgedeki partilere para verdiğini söylüyor.
Sinirlioğlu, Türkiye’nin Suriye politikasını ise Suriye’yi İran’ın yörüngesinden çıkarma stratejisine dayandığını anlatıyor. Sinirlioğlu bu durumda İran’ın bölgede yalnızlaşacağını söylüyor. Sinirlioğlu’nun Burns’e başta tepki duyulan Rasmussen’in, NATO Genel Sekreterliği görevi için desteklenmesiyle ilgili şu sözleri dikkat çekiyor: “Size güvendik de Rasmussen’in seçilmesine izin verdik”. Sinirlioğlu Burns’e Erdoğan’ın dile getirdiği İran tehdidinin öne çıkarılmaması talebini yineliyor. *7* Odatv.com

O BELGELERDE BALYOZ DAVASI NASIL GEÇİYOR –  29.11.2010
Wikileaks’te yayınlanan Türkiye belgeleri tartışılmaya devam ediyor.
23 Şubat 2010 tarihli belgede Balyoz Davası değerlendiriliyor. ABD Büyükelçisi James Jeffrey ABD’ye Balyoz Davası ile ilgili bir yorum geçiyor. Jeffrey, Başbakan Erdoğan’ın ordu kartına oynayarak seçim kazanabileceğini anladığını ve bu nedenle Balyoz Davası’nın politik bir hamle olarak ortaya çıktığını söylüyor. Jeffrey’in ABD’ye notu şöyle:
“AB’nin desteğini arkasına alan Erdoğan, hükümetinin devam etmesini istiyor. Geçmiş deneyimlerinden anladı ki ordu kartına oynama ona seçim galibiyeti getiriyor. (%47 in 2007, %38 in 2009). Bu büyük ölçüde politik bir hamle, ama “bel altı” olduğunu da söylemek gerek. Polisin gözaltı sürecindeki tavrı eşkıya’ca (thuggish). Otomatik silahlarla generallerin evi basılıyor, ki bu bizde olmaz… Bu koreografinin nasıl sonlanacağını kimse bilmiyor. Burada her gün yeni bir gün.” – Odatv.com *8*

BAŞBAKANIN İSVİÇRE’DE HESABI MI VAR – 29.11.2010
Wikileaks belgelerinde Türkiye ile ilgili bölümler tartışılmaya devam ediyor.
ABD eski Büyükelçisi Edelman’ın ABD’ye geçtiği bir notta Başbakan Erdoğan’ın serveti ile ilgili iddialar dikkat çekiyor.30 Aralık 2004 tarihli belgenin 21. Maddesinde Erdoğan’ın İsviçre Bankası’nda hesabı olduğu iddiası Edelman tarafından ABD’ye bildiriliyor. Edelman notunda şunları söylüyor:
“AKP, yolsuzlukların kökünü kazıyacağını söyleyerekten iktidara geldi. AKP’ye yakın olanların anlattığına göre, ilişkilerdeki çatışmalar ya da partinin ulusal, bölgesel ve yöresel, ve bakanların yakın aile fertleri arasında ciddi çıkar ilişkisi ve çatışma olduğu söyleniyor. İki ayrı kaynaktan edindiğimiz bilgiye göre, Erdoğan’ın İsviçre bankalarında sekiz ayrı hesabı var. Oysa Erdoğan bunları oğlunun düğününde gelen hediyeler ve dört çocuğunun okul masraflarını ödeyen Türk işadamından kaynaklandığını söylüyor. Bu ise çok yüzeysel bir açıklamadır..” Odatv.com *9*

ERDOĞAN HAKKINDA İNANILMAZ İDDİALAR – 29.11.2010
Der Spiegel Türkiye belgelerini nasıl verdi
Wikileaks belgelerini en önce ele geçiren Der Spiegel, şok Türkiye raporlarını birer birer açıklıyor. Ayrıntılarıyla sunuyoruz… WİKİLEAKS’ın sızdırdığı ve dün akşamdan itibaren basında parça parça yer alan belgeler, Türkiye’de AKP hükümetini hayli zora sokacağa benziyor. Belgeler, şimdiye kadar bir çok kişi tarafından dile getirilen iddiaların yazılı şekli olsa da, hiç bilinmeyen bir çok skandalın ABD’li diplomatlarca nasıl izlendiğini ve aslında bilindiğini de gösteriyor. Dünyanın başka bir yerinde olsa, bu iddialar karşısında bir hükümet iki dakika yerinde kalmaz ama bizde kalacaktır. Bundan eminiz. Çünkü, iktidardaki zihniyet ABD’lilerin tarif ettiği şekliyle şudur: “Yolsuzluk yapan bir hükümet ve ona göz yuman bir islamist…“
8 BİN BELGEYİ İNCELEDİLER
Wikileaks belgeleri, dün bir kaç basın organına önceden ulaştı. Bunlardan biri de Alman Der Spiegel Dergisi oldu. Der Spiegel’in, Türk basınından önce Türkiye ile ilgili yaklaşık 8 bin ABD belgesini inceleme olanağı bulduğu kesin.Bugün piyasaya çıkan Der Spiegel, Maximillian Popp imzası ile Türkiye hakkındaki belgelerle ilgili iki sayfalık bir haber yaptı. Bu haberden aktarmak istiyoruz.
Der Spiegel’in haberinin spotu, “NATO partneri olan Türkiye, ABD için özellikle korkutucu. Bir Büyükelçilik Sözcüsü Erdoğan’ı, rüşvetçi hükümete göz yuman islamist olarak tanımlıyor“ şeklinde… İşte bundan sonraki bir kısım iddialar ise Türk basını tarafından hiç dikkate alınmadı.
İSLAMCI BASINDAN BİLGİ ALIYOR
Der Spiegel’in yer verdiği ABD belgelerinden devam edelim;
– Amerika, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a güvenmiyor. Muhalefet ise tam bir komedi..
– Erdoğan’ın dünyaya bakış açısı, hiç bir zaman gerçekçi olmamıştır. (Mayis 2005)
– Erdoğan, Tanrı’nın (Allah’ın) Türkiye’yi yönetmesi için kendisini seçtiğine inanıyor ve kendisini Anadolu’nun “Volkstribun”u  (Almanlar’ın Roma İmparatoru Sezar’ı tanımlamak için kullandıkları tabir) olarak görüyor.
– NATO’daki en büyük ikinci askeri güç olan Türkiye’nin başbakanı Erdoğan, çeşitli bilgileri genel olarak islamcı gazetelerden alıyor ve ve kendi bakanlıklarının yaptığı araştırmalara bile gereken ilgiyi göstermiyor.
– Bu nedenlerden dolayı, istihbarat ve ordu artık bazı bilgileri kendisine iletmekten vazgeçmiş durumda.
– Kimseye pek güveni olmayan biri ve etrafında sözünden çıkmayan dar çemberden oluşmuş bir danışman grubu bulunduruyor
– Her ne kadar atıp tutuyor ve gürlüyorsa da gücünü kaybetmekten korkuyor
– Erdoğan’ı iyi tanıyan biri Amerikalılar’a onu şöyle özetliyor: “Tayyip Allah’a inaniyor, ama Allah’a güvenmiyor…“
PETROL İŞİNDEN PAY ALIYOR…
– 2004’ten beri yapılan çeşitli açıklamalar göre, ülkede her alanda yolsuzluklar var ve hatta Erdoğan’ın ailesi içinde bile. Söylentiler arasında, hükümetin önemli danışmanlarından birinin bir gazeteciye aktardığı, „Erdoğan petrol işlerini özelleştirirken kendine de pay ayırıyor“ sözleri de var. ABD belgeleri arasında, Enerji Bakanlığı içinden sızdığı belirtilen belgelere göre, Erdoğan’ın İran’a baskı yaparak doğalgaz boru hattı projesine okul arkadaşının bir şirketini de ortak ettirdiği yönünde. Bu şirketin liman inşaatları yaptığı, enerji dalında bir tecrübesi olmadığı biliniyor. Der Spiegel’in bazı belgelerle ilgili açıklamaları Türk basınında da yer aldı. Erdoğan’ın İsviçre’de 8 ayrı özel hesabının bulunması, çocuklarının eğitiminin bir işadamı tarafından üstlenilmesi ve servetini düğün takıları ile açıklamaya çalışması gibi…
TRABZONSPOR’A MİLYONLARCA DOLAR
Biz, görülmek istenmeyenlerle devam edelim. Yine Der Spiegel’den gidiyoruz:
– Erdoğan’ın tabana mesaj vermede hareket etmeyi çok iyi bildiği belirtiliyor. Bir büyükelçilik görevlisi, buna örnek olarak Bakan Faruk Nafiz Özak ile ilgili bir olayı anlatıyor. Bu belgeye göre Başbakan Erdoğan, 2004 yılı belediye seçimlerinde Trabzon Belediyesi’ni kaptırınca, Özak’ı hemen Trabzonspor’un başına getirdi. Erdoğan daha sonra “gizli devlet kasasın“dan bir kaç milyon doları, yeni oyuncu alımı için Özak’a aktardı. Bu yolda elde edilen başarıyla Özak, belediye seçimleri için avantaj sağlamaya çalıştı.
– Bir ABD belgesi, “Erdoğan, AKP’yi ‚Erdoğan-Partisi’ne’ çevirdi“ yorumunu getiriyor. Dönemin ABD Büyükelçisi Eric Edelmann 2004’te, hükümette gerçek bilgi sahibi olan çok az kişi olduğunu, bazı AKP’lilerin göreviyle büyüyüp geliştiklerini, diğerlerinin ise beceriksiz ve kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiklerini veya bağlı oldukları cemaatlerin amaçlarına hizmet ettiklerini tutanaklara geçirdi.
ÇUBUKÇU, NEDEN EŞİNDEN SÖZ ETMEZ
Der Spiegel’in haberinde, Erdoğan’ın seçtiği çalışanların kalitesizliği vurgulanırken, Bakan Nimet Çubukçu’nun Emine Hanım’ın yakını olduğu için bu görevde olduğu ve her ne hikmetse hep oğlundan bahsedip eşinden hiç bahsetmediği vurgulanıyor. Bir bakanın, uyuşturucu işine bulaştığı iddiaları ve küçük kızlara düşkünlüğü vurgulanırken, Erdoğan’ın hükümet olmadan önceki, “Demokrasi, bizi ulaşmak istediğimiz noktaya götürecek bir trendir“ sözünün ABD belgelerine girdiği belirtiliyor. Haberde, ABD belgelerinde yer alan Gül- Erdoğan çekişmesine vurgu yapıldıktan sonra, Gül için şu tanımlamanın bir belgede yer aldığı bildiriliyor: “Erdoğan’ın aksine Gül, İngilizce biliyor ve daha demokrat görünüyor. Ancak bu yanıltıcıdır. Gül, Erdoğan’dan daha ideolog biri ve daha batı karşıtıdır.“
ABD belgelerine göre Erdoğan, Gül’ün Çankaya’ya çıkmasını engellemek için uğraşmış ancak bunda başarılı olamamış. Haber, Türk medyasında yer alan Davutoğlu ile ilgili, “Ankara dışı siyasetle ilgili bilgisi çok az. Bu uyumsuzluk yaratıyor. İslami düşünceleri özellikle tehlikeli“ yorumlarıyla devam ediyor.
NEFRETİ (Hass) DİNSEL NEDENLERDEN
İsrail’in Ankara Büyükelçisi Gabby Levy’nin, Ekim 2009’da söylediği belirtilen “Başbakan Erdoğan bir fundamentalist. Dinsel nedenlerden dolayı bizden nefret ediyor“ sözlerinin yer aldığı belgenin de ABD yazışmalarında yer aldığı belirtiliyor. Amerikalılar, Erdoğan’ın Türkiye’yi her geçen gün batıdan uzaklaştırdığını gözlemlerken, Erdoğan’ın kurduğu sistemin bir NATO ülkesi olan Türkiye’yi gerçekten stabil bir şekilde tutup tutamayacağının bilinmediği vurgulanıyor. Haber, Ankara Büyekelçisi James Jeffrey’in, bu yılın şubat ayında yazdığı bir raporla bitiriliyor:
“Burada her gün her şey değişiyor. Kimse, bütün bir coğrafyada dengenin ne yanda olacağını tahmin edemiyor. Dikkatinize sunarım…”
Dergi, tüm bu iddiaların Türk hükümetine sorulduğunu ve bir cevap alınamadığını da özellikle vurguluyor. Biz de, tümünü Türk halkının bilgisine sunuyoruz. *10* Ali Gülen Odatv.com

Erdoğan hakkında şok iddialar!..
WikiLeaks sitesi yayınladığı belgelerde Başbakan Erdoğan’ın ‘gizli bir İslamcı ajandası’ olduğu iddialarına yer verildi. Erdoğan’ın kökten dinci olmasından dolayı İsrail’den nefret ettiği iddia edildi. Belgelerde ayrıca Türkiye’nin iç ve dış politikalarına ilişkin geniş detaylar göze çarptı. (Cumhuriyet Haber Portalı /AA)
İstanbul- Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Neo Osmanlıcılığına dikkat çekilen belgelerde, Erdoğan’ın bir danışmanı Davutoğlu için ‘çok tehlikeli’ diyor. New York Times, El Pais ve Alman Der Spiegel dergisi, dünyada büyük merakla beklenen internet sitesi WikiLeaks’in sızdırdığı belgeleri yayınladı. Washington’un korkulu rüyası WikiLeaks, Amerikan Dışişleri’nden sızdırdığı belgelerin 11 bini gizli ibaresi taşırken, 9 bini yabancılar tarafından görülemez ibaresi taşıyor.
En çok telgraf gönderen büyükleçiliklerin başında Ankara, Bağdat, Amman, Kuveyt ve Tokyo büyükelçilikleri geliyor. Gizli islami ajanda Belgelerde Türkiye’nin gelecekte İslam devleti olma yolunda ilerlediği ve Avrupa Birliği’ne üye olamayacağı belirtiliyor Açıklanan belgelerde, Amerika’nın Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘gizli bir İslamcı ajandası’ olduğundan şüphe ettiğine ilişkin bilgiler yer alıyor. ABD’nin Ankara elçiliğinden gönderilen mesajlarda Türk hükümetinin İslami eğilimlerine dikkat çekilerek, Amerikalı diplomatların Türkiye hakkında ciddi şüpheleri olduğu belirtiliyor.
Davutoğlu Neo Osmanlı
Başbakan Erdoğan’ın danışmanları ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Ankara’nın ötesini gören bir perspektifleri olmadığı belirtilen belgelerde, Davutoğlu’nun Neo Osmanlı vizyonundan Amerika’nın kaygı duyduğu ifade ediliyor.
“Davutoğlu tehlikeli”
El Pais’in yayınladığı haberde ise Amerika’nın Erdoğan’ın İslamcı ajandasını yakından izlediği belirtildi. Belgelerde ‘Üst düzey bir hükümet (AKP) danışmanı Amerikalılara, Davutoğlu’nun Erdoğan üzerinde ciddi bir İslami etkisi var. Bu etkisini kullanıyor. Danışmana göre Davutoğlu olağanüstü tehlikeli olarak tanımlıyor’ ifadeleri dikkat çekti. Belgelere göre Amerikalı diplomatlar, AKP’nin birçok üyesini İslamcı bir kimliğe sahip olduğuna inanıyor.
“Erdoğan’ın danışmanları dalkavuk”
Yayınlanan belgelerde en dikkat çekici bölüm ise Erdoğan’ın danışmalarıyla ilgili. Belgelere göre ‘Erdoğan’ın çevresinde yağcı, dalkavuk bir danışman grubu var. Bu danışmanları Erdoğan’ı Anadolu’nun lideri tarif ediyor.’ Sızan belgelerde Amerikalı diplomatların Başbakan Erdoğan’ın ailesinin yolsuzluk ilişkilerini de izlediği görülüyor.
“Erdoğan dini nedenlerden dolayı İsrail’den nefret ediyor”
ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey, 27 Ekim 2009 tarihli bir belgede, İsrail’in Ankara Büyükelçisi Gaby Levy ile bir görüşmesine değinerek, Türkiye-İsrail ilişkileri hakkında yorumlarda bulunuyor. Büyükelçi Levy’nin ülkesinin Türkiye ile ikili ilişkilerindeki kötüleşmeyi Başbakan Erdoğan’a bağladığını belirten Jeffrey, Levy’nin ayrıca “Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ise kendisine ilişkilerin daha iyi olacağı mesajı ilettiğini” kaydettiğini belirtiyor.
Söz konusu belgede, Başbakan Erdoğan’ın Gazze’deki insanlık durumuna ait öfkeli sözlerinin “iç politik tüketime” yönelik olduğu yönündeki yorumlar da bulunuyor. İsrail Büyükelçisi Levy, Erdoğan’ın İsrail’e yönelik sözleri ve tutumunu “köktenci olmasına ve dini açıdan İsrail’den nefret etmesine” bağlayarak, Türk dış politikasında İsrail karşıtı bir yönelim olduğuna dikkat çekiyor. ABD Büyükelçisi Jeffrey, Türk hükümetinin içindeki ve dışındaki kaynaklarıyla görüşmelerinden elde ettiği sonuçların İsrail büyükelçisinin “Erdoğan’ın İsrail’den nefret ettiği” teorisini doğrular yönde olduğunu da belirtiyor.
“Görüşmeler gergin geçti”
İngiliz yayın kurumu BBC de, Wikileaks belgelerini de açıklayan The Guardian gazetesindeki bilgilere dayanarak, üst düzey Amerikalı yetkililerin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile yaptıkları bazı görüşmelere ilişkin ayrıntılı bilgilerin verildiğine dikkat çekti. BBC, Philip Gordon ile Ahmet Davutoğlu arasındaki görüşmenin gergin geçtiğini belirtti.
BBC, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı William Burns ile Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu arasında görüşme ile ilgili ise, “Guardian, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı William Burns’ün Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile yaptığı görüşmede, argümanlarını dramatik bir dille aktarmak ve Türkleri tedirgin etmek için İsrail’in İran’a olası saldırısından bahsettiğini belirtiyor” değerlendirmesi de yapıldı.
Ekonomi gazetesi Financial Times de sızdırılan diplomatik kriptolardan en merakı uyandıran birinin, Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’un gönderdiği, BM Güvenlik Konseyi üyesi ülkelerin diplomatlarına ilişkin kişisel bilgilerin de toplanması istenen yazı olduğuna dikkat çekerken belgede Washington’un, Türkiye dahil BMGK üye ülkelerinin İran politikası konusundaki ilgisine vurgu yaptığını kaydetti. İngiltere’nin diğer büyük bir gazetesi The Daily Telegraph da, “İngiliz yetkilileri, gizli kriptoların İran’ın Körfez ve Türkiye üzerinden nükleer materyal kaçakçılığını engellemeye yönelik gizli bir operasyonun ayrıntılarını ortaya koymasından korkuyor” diye yazdı.
Erdoğan’ın güvenilirliği sorgulanıyor
İsrail Jerusalem Post gazetesi ise, “ABD: ‘Türk liderliği bölünmüş, güvenilmez'” başlıklı haberinde ABD diplomatlarının, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “ortak olarak güvenilirliği konusunda kuşku yarattığını belirterek, “ABD Dışişleri Bakanlığı belgeleri, Erdoğan’ın ‘Ankara’nın ötesindeki siyasetten pek anlamadığını’ söylüyorlar” diye yazdı.
“Reformlar yapılmıyor”
İngiliz Guardian gazetesi Wikileaks’in yayınladığı belgelerden birinde, “Türkiye’nin AB üyeliği konusunda gerekli reformları yapmadığının” belirtildiğini bildirdi. Gazete internet sitesinde, Fransa Cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy’nin diplomasi danışmanı Jean David Levitte ile ABD Dışişleri Bakanlığının Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Bakan Yardımcısı Philip Gordon’ın, Türkiye’nin AB ile yürüttüğü müzakere sürecine ilişkin görüşmesinin detaylarıyla ilgili Wikileaks’in yayınladığı belgeye yer verdi.
Levitte’in 2009 yılında yapılan bu görüşmede, Fransa’nın Türkiye’nin AB’ye “imtiyazlı ortaklığı” konusundaki pozisyonunda bir değişiklik olmadığını belirterek, ülkesinin Türkiye’nin üyelik müzakerelerini engellemediğini bildirdi. Belgede, “Ankara na yazık ki gerekli reformları tamamlamıyor ve ilerleme durdu” denildi ve ABD’li yetkili Philip Gordon’ın “gerekli reformların tamamlanmadığını çünkü Türklerin AB’ye adaylığın ilerleme getireceğine inanmadığını” söylediği kaydedildi.
Levitte ise, ülkesinin Türkiye’nin Avrupa’da olmak yerine, Avrupa ile Asya arasında bir köprü olarak görev almasının daha iyi olduğunu anlamasını umduğunu söyledi. Levitte ayrıca, en kötü senaryonun, Türkiye’nin müzakere sürecini tamamlaması ve Fransa’da Türkiye’nin üyeliğiyle ilgili halk oylamasının yapılması ve bunun olumsuz çıkması olduğunu kaydetti. Belgede, Levitte’in tüm problemlere karşın Sarkozy’nin Türkiye’nin dostu olduğunu ve bu ülkeyi en az 10 kez ziyaret ettiğini söylediği belirtildi.
“Eksen kayması”
Wikileaks’in yayımladığı, 20 Ocak 2010 tarihli “hizmete özel” belgeye göre James Jeffrey, Türkiye’nin dış politikasında o dönemde basında yer alan “eksen kayması” iddialarına ve haberlerine değinerek, Türk dış politikası hakkında şu yorumda bulundu: “Bütün bunlar, ülkenin İslami dünyaya ve Müslüman geleneklerine daha fazla odaklandığı anlamına mı geliyor? Kesinlikle evet. Peki bu, ülkenin geleneksel Batı’ya yönelimini ve bizimle işbirliği yapma isteğini engelliyor mu? Kesinlikle hayır.”
AKP’nin dış politikasının, “daha bağımsız ve aktif olma isteği ve İslami yönelimle” yönlendirildiği belirtilen belgede, “akılcı ülke çıkarları, ticaret imkanları ve istikrar arayışının da” Türkiye’nin yeni eğilimini yönlendirdiği belirtildi. Belgede, ABD ile Türkiye arasında, “gelecek aylarda önem kazanacak ana sorunların, Türkiye-İsrail ilişkileri, Ermenistan’la imzalanan protokoller ve Türkiye’nin İran ile yan yana duruşu” olacağı kaydedildi. Belgede şu cümleler yer alıyor:
“Netice olarak, halkı tarafından bu hale getirilen bir Türkiye’yle birlikte yaşamak zorunda kalacağız. Bu, belli konular üzerinde adım adım ilerlemeyi ve Türkiye’nin sıklıkla kendi yoluna gittiğini kabul etmeyi gerektiriyor. Er ya da geç, bu siyasi liderlerden oluşan oyuncu kadrosuyla ve onların yıkıcı dram ve retoriğe duydukları büyük arzuyla uğraşmak zorunda olmayacağımız günler de gelecek. Ancak bölgede daha iyi kimseyi görmüyoruz ve Türkiye, dünya standartlarında “Batılı” kurumları, yetkinliği, uyumu ve Ortadoğu kültürü ve diniyle çetrefilli bir karışım olarak var olmaya devam edecek.”
İranlı kaçak
Wikileaks internet sitesinde yayımlanan sızdırılmış ABD’nin Ankara Büyükelçiliği belgelerinde, 2009 yılında İran’dan Türkiye’ye kaçarak ABD Büyükelçiliğine sığınan İran asıllı bir Amerikan vatandaşının İran’a iadesinin, ABD Büyükelçilğinin girişimiyle engellendiği öne sürüldü. ”Hizmete özel” koduyla sınıflandırılan 11 Şubat 2009 tarihli belgede, Türkiye’nin, 9 Ocakta ABD Büyükelçiliğine sığınan Hüseyin Ghanbarzadeh Vahedi adlı 75 yaşındaki ABD vatandaşının Türkiye’ye yasadışı giriş yaptığı gerekçesiyle sınırdışı etmek istediği, ancak ABD Büyükelçiliğinin girişimiyle buna engel olunduğu savunuluyor. Vahedi’nin İran’a akrabalarını ziyaret etmek üzere gittiği ve isteği dışında 7 ay bu ülkede tutulduğu belirtilen belgede, Vahedi’nin 3 gün süren çok zorlu şartlar altında İran’dan kaçarak Türkiye’ye geldiğine işaret edildi.
Belgede, Vahedi’nin İran’dan kaçışının Amerikalı yetkililerce bilindiği gerekçesiyle İran’a iade edilmek istendiğinin ABD’li yetkililere iletildiği belirtiliyor.ABD Büyükelçiliğinin temasa geçtiği Türk Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin İçişleri Bakanlığına yaptığı “baskı sonucu” Vahedi’nin ABD’ye gönderilmesinin sağlandığı öne sürülen belgede, Türkiye’den ABD’ye iadesiyle ilgili hukuki işlemler, ülkeden çıkış hazırlıkları ve havaalanına götürülüşü sırasında Vahedi’nin güvenliğinin konsolosluk yetkililerince sağlandığı kaydediliyor.
Belgenin yorum kısmında Türk yetkililerin, “özellikle İran veya Irak’tan kaçak yollarla Türkiye’ye giren kişilerin, İran veya Irak pasaportunun yanı sıra ABD pasaportuna sahip olsalar bile geldikleri ülkeye iade ettikleri” belirtiliyor. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) raporlarına göre Türk yetkililerin, Türkiye’ye kaçan kişileri son derece acımasız şartlarda geldikleri ülkelere iade ettikleri iddialarına yer verilen belgede, “kaçak giriş yapanların gece yarısı otobüsle Türkiye’nin güney sınırına getirildikleri ve sonra da bu kişilere yeterli su ve yiyecek verilmeden havaya ateş açılmak suretiyle İran veya Irak sınırını geçmeye zorlandıkları” öne sürülüyor.  *11*

KAYNAKÇALAR :
*1* 18.07.2016 – https://haber.sol.org.tr/toplum/wikileaksten-yayimlanacak-turkiye-belgeleriyle-ilgili-aciklama-162540
*2* https://www.bbc.com/turkce/haberler/2010/11/101129_wikileaks_bulletpoints
*3* 19 Temmuz 2016 – http://www.ayorum.com/haber_oku.asp?haber=4468
*4* http://www.odatv.com/n.php?n=medya-medya-olali-boyle-dalkavukluk-gormedi-2911101200
*5* Milliyet 29 Kasım 2010, Pazartesi
*6* http://www.odatv.com/n.php?n=wikileaks-belgelerinde-turkiye-nasil-anlatiliyor-2811101200
*7* http://www.odatv.com/n.php?n=o-belgelerde-balyoz-davasi-nasil-geciyor-2911101200
*8* http://www.odatv.com/n.php?n=basbakanin-isvicrede-hesabi-mi-var-2911101200
*9* http://www.odatv.com/n.php?n=erdogan-hakkinda-inanilmaz-iddialar-2911101200
*10* http://www.gazeteler.tv/cumhuriyet_gazetesi_oku.html
*11* 20 Haziran Cumartesi 2015 – https://odatv4.com/guncel/wikileaksten-sizan-yeni-turkiye-belgesi-2006151200-77524
Naci Kaptan
This entry was posted in Arastirma, İSTİHBARAT KURUMLARI, KÜRESEL POLİTİKALAR, MEDYA, Politika ve Gundem, SİYASİ TARİH, YOLSUZLUKLAR, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK and tagged . Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *