DİN İNANÇ VE İNANÇSIZLIK * Mahalleyi deizmle birleştirmek

Cumhuriyet
Süreyya Su
09 Nisan 2018

Mahalleyi deizmle birleştirmek

Son günlerde muhafazakâr toplumda, dindar ailelerde yetişmiş bazı gençlerin deist ve ateist olduklarına dair bir tartışma var. Genelde “Gençlik elden gidiyor” fikirli bir tartışma ve yine “Ay ben şok!” tepkisiyle karşılanıyor. Aslında sosyolojik olarak gayet anlaşılır ve modernleşme süreçlerine göre doğal akışında bir momente karşılık gelen olgular hep böyle “Vah vah, tüh tüh” nakaratlarıyla “mahalle”liyi telaşa getirerek, politik olarak konsolide etmek için tehlike olarak sunuluyor. Boşanmalardaki artış da, kadınların kamusal alanda dindar olsun olmasın daha kadınsı/feminen var olma tarzları da hep böyle sunuldu.

Şimdi de yine modernliğin sonuçlarından birini, Zygmunt Bauman’a özgü bir sosyolojik bakışla anlamaya çalışmak yerine, iktidarın gözüyle sorunlaştırmaya çalışıyorlar; “sorunsallaştırma”ya değil… Bunun nedeni öncelikle tartışmanın etik bir zemine dayanmıyor oluşu. Yani sosyolojik bir olguyu ahlaki olarak sorunlaştırmaya kalkışanlar, aslında toplumsal mühendislik projelerinin tutmamasından dolayı, dindar nesil projesinin gerçekleşmeyecek olmasından dolayı dertleniyorlar. Oysa, aynı zamanda toplumda Selefilik de gençler arasında yayılırken benzer bir kaygı yaşanmıyor. Nitekim, tartışmalarda verilen örnekler başka olsaydı, sözgelimi, tesettürlü kızların artık çarşafa gireceğini, peçe takacağını söyleselerdi ya da imam hatipte okuyan çocukları okulu bırakıp evlenmek istediklerini veya “medreseye gidip hafız olacaklarını” söyleselerdi, hatta “Ben cihada gidiyorum” deselerdi asla gündeme bir sorun olarak gelmez, tartışılmaz, üstelik memnuniyetle ve “Gençlerin daha dindar olmaktan yana tercihlerini anlamak gerekir” şeklinde bir tavırla karşılanırdı.

[Haber görseli]

Bu yargıya şuradan varıyorum: Yine son zamanlarda gündeme gelen Nurettin Yıldız’ın kadınlarla ilgili açıklamaları var, biliyorsunuz. Hemen onun açıklamalarının sosyal medyada sunulmasıyla ilgili bir komplo teorisi üretildi. “28 Şubat benzeri sürece götürecek bir ortamın hazırlanması için algı yaratmaya çalışıyorlar” gibisinden… Ama ben deist gençler konusu ile ilgili olarak imam hatipte öğretmenlik yapan bazı arkadaşlarımla konuştuğumda öğrendim ki Nurettin Yıldız’ın kitaplarını imam hatiplerde İHH dağıtmış ve bu kitapları okuyan çocukların fıkhi olarak kafalarının karıştığını gözlemlemişler!.. O zaman bir komplo varsa eğer ortada, bunun Tayfun Atay’ın deyişiyle bir “dinbaz” komplosu olduğunu söylemek gerekir. Ama dinbaz akıl her zaman yaptığı gibi bir yandan sorun olarak gördüğü olguları gerçekten anlamaya çalışmak yerine kendi politik gündemini üretmek için bir operasyon aracı haline getiriyor. Diğer yandan da suç ortaklıklarını örtmek için senaryo üretip konuyu saptırıyor. Deist gençler ile ilgili olarak konuştuğum öğretmen arkadaşların ifadelerinden anladım ki konu gerçekten telaşla ve kafa karışıklığı ile değerlendiriliyor. Bir tarafta, gerçekten deist ve ateist olduğunu beyan eden gençler var. Ama öte tarafta, “Sorduğumuzda ‘Elhamdülillah Müslümanım’ diyor olsalar da ibadetlerin hiçbirini yerine getirmeyen, dinin kurallarına kayıtsız bir gençlik var, bunlar da aslında deist” denerek yaftalanan gençler var. Yani sorun yine iktidarın “göz”ünde: Disleksi hastalığında görüntülerin birbirine karışması ve tepetaklak olması gibi kavramlar karışıyor ve bu yüzden kültürel, toplumsal olgu ve olaylar okunamıyor.

Dolayısıyla bir sorun varsa o da muhafazakâr hegemonyanın din ve dindarlıkla ilgili tanımlarında. Ortaçağ Müslümanlığıyla bile bağdaşmayacak bir dindarlık tanımı dayatılmaya çalışılıyor. Anadolu Selçuklu ve klasik Osmanlı dönemlerindeki dini çokluk ve dindarlık çeşitlerini bugün kendini dindar olarak adlandıranların havsalalarının alması mümkün değil. Böyle olunca idealize edilen dindarlığın genç kuşakların çoğu tarafından kabul görmesi de mümkün değil.

Ayrıca artık tamamen çelişkili hal almış bir dini söylem ve dindarlık biçiminin toplumda yeniden üretilmesini bekleyemezsiniz. Selefiliğin resmi ideoloji olduğu Suudi Arabistan’daki dönüşüm çabaları bunu gösteriyor. Bir yandan gençlere hâlâ sanatla ilgilenmeyi haram sayıp, diğer yandan ekolojik sistemi bozacak şekilde doğaya müdahale etmenin helalini haramını tartışmazsanız; “Biz yaratılanı severiz, yaratandan ötürü” deyip yaratılana karşı sorumluluk etiğiyle davranmayıp, gayet kapitalist bir bilinçle doğal varlıkları sömürüp tüketirseniz din adına her şeyin meşruluğunu tartışmalı hale getirirsiniz. Bu da bazı inançlı gençlerin dini söylemi sorgulayıp vicdan olarak Tanrı’ya tutunma güdüsü ve hayata daha az müdahale eden bir yaratıcı arayışıyla “deizm”e meylini beraberinde getirir.

http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/955716/Mahalleyi_deizmle_birlestirmek.html

This entry was posted in DİN-İNANÇ. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *