SAĞLIK * ÖMRÜN UZAMASI BİLİM SAYESİNDE OLMUŞTUR


Süleyman Çelik
scelik44@gmail.com
24.03.2018

ÖMRÜN UZAMASI BİLİM SAYESİNDE OLMUŞTUR

Bir AKP Milletvekili, “Türkiye’de ortalama insan ömrünün son 15 yılda 3.3 yıl arttığını” bildirerek, ”Bunu AK Parti iktidarı sağladı. Ömrünüzün artmasını istiyorsanız, bir 15 yıl daha iktidarı bize verin” demiş. İnsan ömrü AKP sayesinde değil, AKP’ye rağmen, bilim sayesinde uzamaktadır…

Bilimin bulduğu aşı sayesinde, özellikle çocuk ölümleri çok büyük oranda azaldı…

Eskiden bir kızamık salgını çıktığında kitlesel çocuk ölümleri yaşanırdı. Aynı şekilde difteri (boğmaca), çiçek, çocuk felci gibi diğer salgın hastalıklarda da benzer şeyler görülürdü. Aşılar sayesinde bu hastalıklar unutuldu, bile…

1940’ların ortalarında, önce penisilin ardından da diğer antibiyotiklerin tedaviye girmesiyle, erişkinlerde de kitlesel ölümlere neden olan veba, kolera, verem, tifo, tifüs ve zatürre gibi mikrobik hastalıklardan ölümler sona erdi.

Antibiyotikler dışında da birçok güçlü ve yan tesiri daha az olan yeni ilaçlar bulundu; bu sayede sık ölümlere neden olan kalp hastalıkları, tansiyon, astım, şeker, sara ve benzeri hastalıklar tedavi edilir oldu.

1960’tan sonra diyaliz tedaviye girdi, ardından organ nakli ve koroner bypass ameliyatları ile anjiyoplasti yapılması, stent takılması gibi girişimler geliştirildi ve sonuçta böbrek, karaciğer ve kalp yetmezliğine bağlı ölümlerin önüne geçildi.

Ekokardiyografi, ultrason, tomografi, MR, PET, sintigrafi gibi tanı araçları geliştirildi ve bu sayede daha doğru tanı konularak hastalıkları daha iyi tedavi etme olanakları elde edildi.

Tüm bunlar bilimsel buluşlar sayesinde oldu ve sonuçta insanın “alın yazısı” ya da “kaderi” değişti, ömrü uzadı. Örneğin, o zaman karaciğer nakli yapılabiliyor olsaydı Atamız kurtulur ve devrimlerini yaşama geçirdikten sonra aramızdan ayrılır, bizler de bugünleri yaşamazdık…

Ömrün uzamasında sağlık alanındaki bu gelişmeler başat rol oynamakla birlikte, çevresel koşullar ve yaşam kalitesinin artmasının da elbette rolü var. Fakat bu olanakları da bilimsel gelişmelere borçluyuz. AKP, “yol- köprü vs. yaparak çevresel koşulları iyileştirdiğini” öne sürebilir. Ancak bunları yapabilmek için de bilimsel AR-GE altyapısı geliştirmeyi düşünmedi; Japonya- Kore gibi ülkelerden parayla teknoloji ve hizmet satın aldı…

Cumhuriyet, Osmanlı’dan 600 ton altın karşılığı borcu olan, yokluk, yoksulluk içinde bir ülke aldı. Hayvanlar da insanlar da hastalıktan kırılıyordu. Beş bin köyde sığır vebası vardı. Üç milyon kişi trahom, 6 milyon kişi sıtma, bir milyon kişi frengiliydi; verem, tifüs, tifo salgını vardı. Bebek ölüm oranı binde 480’di, yani her doğan iki bebekten biri ölüyordu. Memlekette sadece 337 doktor, yalnız sekizi Türk olan 60 eczacı vardı. Diş hekimi sıfırdı. Dört hemşire, 136 ebe vardı. Ortalama ömür 35 idi.

Aklı ve bilimi kılavuz edinen Cumhuriyet, tüm yokluklara ve yoksunluklara rağmen, halkın kırımına neden olan bu hastalıkları kısa sürede yok etti. Ki o yıllarda, yukarıda sözünü ettiğim antibiyotik ve diğer ilaçlar ile tanı araçları ve tedavi yöntemleri henüz bilinmiyordu. Bu başarının onuru başta, Dr. Binbaşı olarak Atatürk ile birlikte Samsun’a çıkmış, daha sonra Cumhuriyet’in Sağlık Bakanı olmuş, Refik Saydam olmak üzere, büyük bir özveri ile çalışan bir avuç sağlık çalışanınındır. Bu kapsamda verem savaş dispanserleri açıldı, trahom, sıtma, frengi ve kuduz hastalıklarıyla, köylere kadar gidilerek sürekli mücadele edildi; aşı üretimi ve diğer sağlığı koruyucu önlemler alınması için Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsü kuruldu, sağlık teknisyenleri yetiştirmek üzere Hıfzıssıhha Okulu açıldı vs…

AKP ise akıl ve bilimi değil, dogmatizmi kılavuz edindi. Bilimi kılavuz edinecek “fikri hür, vicdanı hür, aklı hür” kuşaklar yetiştiren Cumhuriyet’in eğitim sistemini değiştirdi. Sorgulamaksızın inanacak ve itaat edecek “dindar ve kindar” kuşaklar yetiştirecek eğitim sistemi uygulamaya başladı.

Üniversite hastaneleri ulusal sağlık sisteminin en üst tedavi kurumlarıdır. Diğer hastanelerde tedavi edilemeyen hastalar son umut olarak üniversite hastanelerine gönderilir. Bu hastaneler ayrıca hekimlik eğitiminin uygulama laboratuvarlarıdır ve eğer yetersiz olurlarsa, gelecekte halk sağlığından birinci derecede sorumlu olacak hekimler iyi yetişemez. AKP hastaları, çoğunun sahibi yandaş olan özel hastanelere ve müteahhitlerine %75 doluluk taahhüdünde bulunduğu, şehir hastanelerine yönlendirmek için üniversite hastanelerini 15 yıldır batırmaya çalışmakta olup çoğu artık iş yapamaz duruma gelmiştir. Bu, bilime ve halk sağlığına yönelik bir cinayettir.

Bilimsel buluşların/ geliştirmelerin sonucu, dünden bugüne alınmaz, uzun erimde görülür. AKP, Cumhuriyet’in diğer kazanımlarını satarak mirasyedi yaşamı sürdüğü gibi, bugüne dek elde edilmiş bilimsel kazanımların da mirasını yedi. Bunlar arasında ortalama ömür artışı da var…

AKP zihniyetinin sağlık alanında akıl ve bilim dışı olduğu her gün görülüyor. Örneğin, aşıya ve organ nakline karşı çıkıyorlar. Bu konularda mollalar televizyonlarda fetvalar verdikleri gibi, camilerde vaazlar da verilmektedir. Bunlara inanan insanlar çocuklarını aşılatmamakta ve organ bağışı yapmamaktadır. Ayrıca hacamat gibi çağ dışı (güya) alternatif tedavi (!) yöntemleri resmi kabul görmekte, hekimlik ya da eczacılıkla hiç ilgisi olmayan şarlatanlar “bitkisel tedavi uzmanı” olarak kabul görmektedirler. Bu zihniyet ileride halk sağlığında büyük sorunların ortaya çıkmasına neden olacak, ömür uzamayacak, tersine azalacaktır. Şeriat ile yönetilmeye başlayan Afganistan ve Pakistan örnekleri ortadadır.

Kaynak: Dr. Hilal Özkaya, Cumhuriyet döneminde bulaşıcı hastalıklarla mücadele, Aile Hekimliği Dergisi, 20: 77-84,

Cumhuriyet döneminde bulaşıcı hastalıklarla mücadele

This entry was posted in Bilim ve Teknoloji, Saglik, SÜLEYMAN ÇELİK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *