DEVLETİMİZİN MEMURLARI

10 Mart 2018
Rifat Serdaroğlu

DEVLETİMİZİN MEMURLARI

“Devlet Memuru” olarak Kamu Kurum ve Kuruluşlarında 3 Milyon 200 bin vatandaşımız çalışıyor. Bu 3,2 milyon kişinin maaşı, 80 milyon Türk Vatandaşından alınan vergilerden oluşan ve TBMM tarafından onaylanan “Milli Bütçe” kanalıyla ödeniyor.

Yani devlet memurlarımızın maaşını bizler ödüyoruz! Ne karşılığında?
Türk Milletine hizmet etmeleri koşuluyla! Etnik köken, inanç, mezhep, dil ayrımını yapmadan herkese eşit olarak…

Devlet hizmetine yeni başlayan ve henüz asaleti onanmayan memur adayından, memuriyetin en üst basamağında yer alan “Başbakanlık Müsteşarına” kadar tüm memurlar, Türk Milletine neye göre hizmet edecekler?

Anayasa- Yasalar- Çalıştığı Bakanlığın kuruluş yasaları- Kararnameler- Yönetmelikler- Tüzükler- Genelgelerin emrettiği şekilde hizmet edeceklerdir.Tüm bunları Türk Milleti adına TBMM hazırlar ve yürürlüğe koyar.Anayasa temel yasadır, Türk Milleti tarafından kabul edilip yürürlüğe girdikten sonra sadece memurları değil, bu ülkede yaşayan herkesi bağlar. Dağdaki çobandan taa Cumhurbaşkanına kadar hepimizi bağlar.

Türk Milletinin kabul ettiği Anayasa, artık “TÜRK MİLLETİNİN EMRİDİR…”
Bu emre amasız, fakatsız olarak tüm Türk Milleti uymak zorundadır.

Uymayan olursa?
Türk Milleti adına seçimle göreve gelmiş Siyasi iktidar, gerekli denetimi yapar veya Cumhuriyet Savcıları harekete geçer ve konu yargıya intikal ettirilir. Demokratik ülkelerde sistem böyle işler. Hukuk Devleti işte budur. Yasalarda ve uygulamada eksiklik veya yanlışlık varsa, yine hukuk yolu kullanılarak düzeltilir…

Peki, Siyasi iktidarın göz yumması ve teşvikiyle, bir devlet memuru olan Genelkurmay Başkanı, Anayasal ve Yasal sorumluluklarını yerine getirmezse, yargı da iktidardan korktuğundan soruşturma açamıyorsa ne yapacağız? İşte burası Hukuk Devletinin bittiği yani tuzun koktuğu yerdir…

Seçimle gelip, Anayasaya ve yasalara uymayı reddeden siyasi iktidar, kanunsuz emirlere uyan devlet memurları, baskı altına girmeyi kabullenmiş vicdanı mühürlenmiş yargı erki ve susmayı sinmeyi tercih etmiş sözümona aydınlarımız olduğunda ne yapacağız? Cumhuriyetimizin çöküşünü seyrederek ölümü mü bekleyeceğiz?

Kim ne yapar ben bilemem! Ben şu an elimden geleni yaparak her türlü hukuksuzluk ve ihanetle mücadele ediyorum. Çok sayıdaki mahkemenin haksız kararlarıyla “hapis tehdidi” altında boğuşarak, her gün yazarak yapıyorum bu kutsal mücadeleyi!

Size bir örnek vereyim;
15 Temmuz 2017 tarihli “15 Temmuz’u bir de Sizden Dinlesek” başlıklı yazımda, Hulusi Akar isimli devlet memuruna sorular sorup yanıtlarını istemiştim.

Bildiğiniz gibi 15 Temmuz 2016 darbe girişimine kalkışan TSK mensupları ve silahlarının yasadışı bir eylemde kullanılmasının tek sorumlusu Genelkurmay Başkanıdır. Hulusi Paşa ne TBMM komisyonuna ne de velinimeti olan Türk Milletine 250 vatandaşımızın öldürüldüğü bu kalkışma için bir açıklama yapmadı!

Yapmamakla kalmadı! Türk Milletinin kutsallarına da hakaret etti, anayasayı çiğnedi!

Meşhur Yenikapı Mitinginde resmi üniformasıyla, Cübbeli Hoca denen Atatürk ve Cumhuriyet düşmanı ile el sıkışıp, görüştü. Bu da yetmedi, Atatürk’e “Firavun” diyen, “Cumhuriyet okullarının yetiştirdiklerinin çoğu hain ve din düşmanıdır” diyen Nuri Pakdil’i Hakan Fidan ile birlikte evine giderek ziyaret etti.

Ben de yazılarımda, Paşa’ya “Bunu yapamazsınız. Türk Milleti evlatlarını sana teslim ediyor. Evlatlarımızı teslim aldığınız gibi evlerine göndermek zorundasınız. Darbe girişimine niçin engel olmadınız? Tanklar nasıl oluyor da sizden habersiz kışladan çıkıp, boğaz köprüsüne kadar gidebildi?

Orada insanlar nasıl ve hangi silahlarla öldürüldü! Askerin silahından çıkmayan o mermilerin balistik sonuçları nerede? Kafası kesilerek öldürülen Mehmetçiklerin katilleri kimlerdi? Üzerinizdeki üniforma, Ankara Belediye Zabıtası üniforması değildir. O Üniforma Büyük Atatürk’ün giydiği üniformadır. Anayasamızın 174. Maddesindeki “Devrim Yasaları” yerinde dururken siz TSK Komutanı olarak, Atatürk’e küfreden hainler ile tokalaşamazsınız, evlerine gidemezsiniz” diye yazmıştım… Paşa, Türk Milletine açıklama yapacağına, bu haklı sorulara yanıt vereceğine beni mahkemeye vermeyi tercih etti!

29 Mart 2018 saat 09.35 te Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesinde duruşmamız var. Bu mahkemede düşüncelerimizi, gerçekleri zapta geçirtip, Türk Yargısının hafızasına emanet edeceğiz.

Değerli Okurlar;
Ben sorumlu ve bilinçli bir birey olarak, Türk Milletinin emrini yerine getirmeye çalışıyorum. İnanın bu mücadeleden bir an dahi geri durmayacağım.Çünkü bizler doğruyu, hakkı ve Türk Milletini savunuyoruz.

Sizlerden istirhamım, özellikle hukukçu okurlarımızın bana bu konuda bilgi-belge-mahkeme kararlarını göndermeleri ve destek olmalarıdır.

Not;
mail adresim; rifatserdaroglu

Sağlık ve başarı dileklerimle

10 Mart 2018
Rifat Serdaroğlu

This entry was posted in Rifat SERDAROĞLU yazıları. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *