FAŞİZM – TARİH – POLİTİKA GÜNDEM * HEDEFLER * Gaziliğin, koruma ordusunun arasında ekrandan savaşı izleyenlerin değil, bizatihi kendi adına harbe katılan ve kendi kanını dökenlerin elde edebileceği bir şeref olduğunu bilmem söylemeye de gerek var mı?

Serendip Altındal
serendipaltindal@gmail.com
25 Ocak 2018 Perşembe

HEDEFLER

05.01.2018

Gelen de giden de Mehmetçiğe dayadı sırtını bu ülkede hep. Demek ki Mehmetçik olmasa var olmamız da mümkün olmayacak. Geriye doğru bakıldığında, son tiran ve egosundan başka bir fazlalığı olmayan Abdülhamit gibi 33 yıllık kayıp bir tarihin müsebbibi, egoist bir Padişahın tahtında mesela bir Fatih Mehmet, Yavuz Selim, Kanuni vs. oturmuş olsaydı, belki de Osmanlı toprak kaybına bile uğramadan muhtemelen bugün de yaşıyor olurdu. Çünkü bilhassa da Fatih Mehmet tarafından bilimsel ve çağdaş uygarlığın bütün şartları da yerine getirilmiş olurdu şüphesiz.

Yani doğru liderlik, bir Ulusun bekası için olmazsa olmaz bir esastır. İşte Atatürk en iyi zamanlamayla ortaya çıkmış ve bir yanlış liderin ülkesini düşürdüğü makûs talihi tersine çevirerek, ulusun yok olmakta olan milli bekasını yeniden dimdik ayakları üstüne dikmiş, müstesna bir liderdir. Darısı yenisinin başına ki ona çok ihtiyacımız var.

Yoksa gidişat çok vahimdir. Afrin vs. kimseyi aldatmasın. Eğer başından itibaren BOP eş başkanı yerine Atatürk hamurundan gerçek bir lidere sahip olabilseydik bugünkü hal ve şerait asla yaşanmıyor olacaktı aslında. Ayrıca başımıza Abdülhamitçi kesilen AKP’nin neden bu görüşü savunduğu ise liderlerinin devrik ve sabık Padişahla müthiş bir mental benzerliği taşıdığı gerçeğinde aranmalıdır.

Hele bunun üstüne bir de Atatürk Gaziliğini atfetmek mi; Gaziliğin, koruma ordusunun arasında ekrandan savaşı izleyenlerin değil, bizatihi kendi adına harbe katılan ve kendi kanını dökenlerin elde edebileceği bir şeref olduğunu bilmem söylemeye de gerek var mı? Kime Gazi demiştiniz. Hadi canım geçiniz.

Şimdi yaşadığımız günlerin hesabını, Atatürk bizi yetim bıraktıktan sonra evire çevire iyice yapmış olan emperyalist, başımıza misyonerlerini boşuna oturtmadı ve vesayeti altında bugünlere boşuna getirilmedik. Aynı bağlamda her zaman ve defalarca saydığımız nedenleri sayılmış diyerek, şimdi ne söyleyebiliriz ona odaklanmak zorundayız bundan sonra.

Zira birilerinin suç işleme özgürlüğü varsa, mazlum vatandaşların da suçtan arınma ve korunma özgürlükleri vardır. Ve yeni Abdülhamit’lerin varlığı; işte bu evrensel özgürlüğe karşı en büyük engeldir…

2019 genel seçimleri, daha doğrusu da Cumhuriyetin bütün kazanımlarını yerle bir edecek Başkanlık seçimi olmalıdır o halde ilk milli hedef. Ne var ki mevcut kafayla bu yolda gidişat hiç ışık vermiyor doğrusu. Milli muhalefetin acilen ve özellikle de CHP kanadında, zorunlu bir revizyon şart olmuştur artık. Yoksa sonuç yine hüsran olacaktır. Ki bu defa devrimsiz bir geriye dönüş de mümkün olmayacak demektir artık.

O halde bugünden itibaren başıbozuk gidişe dur diyecek ve aslan yatağı Türkiye’mizi bir eyaletler sömürgesine dönüştürecek her türlü müstevli eylem ve icraatın önüne geçebilecek bir aydın muhalif önderlik anlayışına ihtiyaç vardır.

Bu anlayışın olmazsa olmazı ise vatansever ile bölücüyü birbirinden ayırmayan kurusıkı bir Demokrasi kavramının arkasına sığınmak, asla olmamalıdır. Ve aynı filmi daha önce de gördüğümüz için aksine, Kemalist bir milli irade ve ulusal bütünlükçü milli müktesebat özeğinin, liderden beklediğimiz ve ihtiyacımız olan anlayışın içinde yerleşik olmasıdır.

Dolayısıyla da Kocasakal gibi adayların birden fazla olması ve ancak böyle aday veya adayların CHP revizyonunun önünü açacağı görüşü hâkimdir bugün artık. Bu gerçeği görüp engel olunmamalı ve sadece CHP menfaatlerinin değil; ama milli menfaatin de önüne geçilmemelidir. Ve hiç unutulmamalıdır ki yeni yapılanma için fazla da vakit kalmamıştır.

Afrin Harekâtı gerçi bugün milli bir mecburiyetimiz olmuştur; ama aldanılmamalı ve sahte meltemine de fazla kapılın mamalıdır. Çünkü hava her an azgın bir Lodos’a dönüşebilir. Yapılması gereken en akılcı iş, Suriye bütünlüğünü daha fazla tehlikeye atmayacak şekilde eylemi lüzumsuz uzatıp, askerimizi de daha fazla riske sokmadan kısa kesmektir. PKK, IŞİD, PYD, ÖSO ve İslam yaftalı tüm diğerleri hepsi aynı kumaşın kırpıntılarıdır. Mehmetçiğimiz ise asla bu paçavralarla aynı çöplükte tutulamaz.

Ve artık bize ait olmayan o toprakları işgal etmeden, gerçek anlamda koruyamayacağımızı da göz ardı etmemeliyiz. İşgal etmek ise BM’yi de karşılamak demektir. Aynı bağlamda ortak varlıklarımızın bağımsızlığı bileşkesinde bütün komşularımızla meşru ve iradi bir bağlantı içinde olmak zorunluluğumuzu da kesinlikle yadsımamalıyız. Çünkü bunun aksi, bizi sadece emperyalist kuklası yapar.

Amaç yapay İsrail Kürdistanının küllen kökünü kazımaksa ki öyle de olmalıdır. Irak, Suriye, İran ve Rusya ile birlikte daha kapsamlı bir tam ittifaka ihtiyaç vardır o zaman. Yoksa tek başına bir Türkiye bu bağlamda hüsrandan başka bir şey yaşayamaz ve aslan Mehmetlerimiz boşu boşuna helak olurlar. Allah korusun.

Dolayısıyla da Güney, hudutlarımıza, tampon bölgeyi de içine alan Ortadoğu boyunca tıpkı eski demir perde gibi, her türlü emperyalist terörüne karşı, içeriye ne canlı insan ne de hayvan girişine izin vermeyen bir koruma kalkanı yerleştirmek, bundan sonraki ilk hedefimiz olmalıdır.

Ayrıca ABD şerefsizine de sormak gerekir; Afrin Harekâtı üstüne, Dünya kamuoyuna kendinin bile inanmadığın ‘siviller öldürülmesin’ başlıklı çakma hümanizmini satarken, diğer yanda eşkıyana verdiğin roketlerin, Kilis ve yakın yerleşim bölgelerinde masum sivillerin başına fırlatıldığına, birçok cana mal olduğuna dair de bir mesajın var mı acaba? Yoksa onları da Türkler mi vurdu diyeceksin el âleme.

Ve hiç unutulmamalıdır ki jeopolitik olarak da Türkiye’miz, hazarda ve seferde kendisini bağımsız koruyabilirken, Ortadoğu’da asayişi de sağlayabilecek tek ülkedir. O halde yamuk yumuk, ikircikli oynamayıp, adımıza ve konumumuza yakışanı da yaparak, saygınlığımızı da sonuna kadar korumalıyız. Ki dinleyenimiz ve dinlenecek sözümüz olsun…

Serendip Altındal

Özün Kişiliğinin Aynasıdır…

serendipaltindal.blogspot.com

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, AKIL FİKİR YAZILARI, Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *