İRTİCA YOBAZLIK CAHİLİYE ŞERİAT – EĞİTİM * HERKES BAKIYORDU KİMSE GÖRMEDİ * Türkiye’de laik cumhuriyet, dinciler tarafından tüm kapıları kırılmış, en ücra köşelerine kadar işgal edilmiş, iş son burcunda göstermelik olarak bırakılan bayrağı indirilmesine kalmış bir kale artık.Cumhurbaşkanlığı da değişince, iş bitecek.

YAZIYAyorum

24 Ocak 2018
Kemal Rastgeldi
krastgeldi@hotmail.com

Ülkemizde her işin yaygın şekilde Allaha havale edilmesi, öyle anlaşılıyor ki, bende allerji derecesinde aşırı bir duyarlılık meydana getirmiş. Öyle ki, “Allaha ısmarladık” yerine İngilizceden bozma “bay bay”ı kullanır hale geldim. Kaderciliği eleştirmek isterken bazen ölçüyü kaçırıp (istemeden) dostlarımın tepkisini çekiyor, incitici olabiliyorum, ki bunu galiba düzeltmem gerekiyor. En büyük tehlike olarak gördüğüm, dinciliğe, irticaya karşı gereken duyarlılığın zayıf olduğunu veya hiç bulunmadığını, mücadelenin çok yetersiz kaldığını düşünüyorum, ki içinde bulunduğumuz durum endişelerimin pek de yersiz olmadığını göstermekte.

Dini siyasete karıştıranlar, halkı Allahla kandıranlar dışında herkese (özellikle değerli sanatçılarımıza) karşı saygıda, sevgide kusur etmemeye çalışırken Atatürk ilkelerinin savunulmasında bazen biraz fazlaca “sertleşebiliyorum”. Ama itiraf edelim ki, en çok kadınlarımızın önemsemesi gereken laikliği gerektiği gibi koruyamadık!.. Buna rağmen tüm riskleri göze alarak örnek bir direniş ve çetin mücadele sergileyen üç yurtseverin ismini şükranla anmak istiyorum.

Bahriye Üçok dinciler tarafından kalleşçe öldürüldü. Üyesi olmaktan gurur duyduğum Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğininin kurucusu Prof. Türkan Saylan Fetöcülerin iftiralarına hastalığında bile saldırılarına uğradı. Onların ne denli tehlikeli olduğunu, devletin kurumlarına nasıl sinsice sızdıklarını belgelerle açıklama cesaretini gösteren ilk kadın kahramanlardandı. Üçüncü örnek, gerçekleri savunmak, irticayla savaşmak yolunda kalemini çekinmeden, yılmadan, ustaca kullanmasını bilen Mine Kırıkkanat’tır, ki alttaki yazısı da sözlerimi doğrulamaktadır. O “Kırık” denilen kanadıyla bile Atatürk’ün (benim gibi) sadık askerlerine örnek ve esin kaynağı olabilmektedir.

23 Ocak 2018
Kemal Rastgeldi

Mine G. Kırıkkanat
kirikkanat@mgkmedya.com
21 Ocak 2018 Pazar

HERKES BAKIYORDU KİMSE GÖRMEDİ

İnanması zor, ama yazının tarihi 27 Nisan 2003.
Başlığı “Laiklik nasıl çöktü”. İçeriği, adeta bir kehanet:

Kızlarını, oğullarını yurtiçinde ya da yurtdışında, evrensel düzeyde eğitim veren okullarda okutup kurtardıklarını sananlara kötü bir haberim var. O çocuklar o okullardan çıkıp hayata atıldıklarında, eğer iş bulabilirlerse, Türkiye’de İslami bir devletin kuralları içinde çalışacaklar. Patron olsalar da uyacaklar, çalışan olsalar da işyerlerinde geçerli “dini zorunluluklara”.

Sanmasınlar ki evrensel düzeyde eğitim aldılar diye, kapağı dışarı atıp kendilerini kurtarabilecek o çocuklar… Büyük bölümü açıkta kalacak, çünkü özgürce yaşanabilen ülkeler zaten kendileri gibi iyi yetişen üçüncü dünya ülkelerinin çocuklarıyla dolu. Rekabet zorlu, çünkü 1.5 milyarlık Hindistan gibi ülkelerden daha iyileri çıkıyor, üstelik Müslüman olmayan üçüncü dünya beyinleri daha revaçta. 8 yıllık eğitimle imam hatip okulları devre dışı bırakıldı diye rahatlayanlar ve üniversitelere türbanlı sokmayarak “laiklik” kurtuldu sananlar, çok yanılıyorlar.

Türkiye’de laik cumhuriyet, dinciler tarafından tüm kapıları kırılmış, en ücra köşelerine kadar işgal edilmiş, iş son burcunda göstermelik olarak bırakılan bayrağı indirilmesine kalmış bir kale artık.Cumhurbaşkanlığı da değişince, iş bitecek. Çok mu karanlık bir tablo çiziyorum? Yanılıyorsunuz. Eğitimi ele geçiren, bir ülkeyi istediği gibi biçimler. Dinciler hem bunu başardı, hem de sekiz yıllık eğitim kalenin fethini hızlandırmaktan başka işe yaramadı. Nasıl mı?

Zorunlu din dersi, laik bir devletin esasına aykırıdır, Türkiye’de tüm ortaöğretimde var. Din dersi, laik bir devletin eğitim sisteminde sınav ve derecelendirme ölçüsü olamaz; Türkiye’de tüm sınavlarda hem de belirleyici olarak var! İmam hatip liseleri devre dışı bırakıldı derken, yerlerine binlerce, Fethullahçı okulların benzeri İslami kolejler açıldı. Her tarikatın bir eğitim “yuvası” var artık.

Türkiye’de bir okula karşılık, bir buçuk cami düşüyor. Çoğu boş duruyor. Ama günün birinde o camilerde yapılacak yeni şeriat devletinin “zoraki” eğitimi; zorla doldurulacaklar nasılsa. İşte tablo bu ve iş bitmiştir. Çöken laik Cumhuriyettir ve hepimiz altında kalacağız.

Yukardaki satırlarım yayımlandığında, 3 Kasım 2002 seçimlerini kazanan AKP iktidarı henüz altı aylıktı! Bugün iktidarın zulmünden pek şikâyetçi ve çok muhalif kesilen kimi liberaller, o günlerde AKP hükümetini demokrasi havarisi olarak göklere çıkarıyor, liderini alkışlamak için avuç patlatıyor ve benim gibi düşünenleri laikçi militarist, Kemalist, hatta faşist yaftasıyla demokrasi düşmanı ilan ediyorlardı.

Zaman, kimlerin gerçekten demokrat ve cesur, kimlerin hakiki korkak ve “kullanışlı aptallar” olduğunu gösterdi. Olanlardan olacakların sonucunu çıkartanların “o kadar da olmaz” rehavetindekileri pek de inandıramadığı öngörüleri bire bir doğrulanmakla kalmadı, katlandı. Laiklik, her şeyden önce özgürlüğün, çünkü insan haklarının, çünkü ancak yasalar önünde kadın-erkek eşitliğiyle sağlanan demokrasinin garantisiydi. Tedavülden kaldırılınca, özgürlük, eşitlik ve insan hakları, yani demokrasi de bitti.

Ancak tüm öngörüleri bir bir doğrulanan bizler bile topluma dayatılan din ve Diyanet İşleri’nin beyinlere zerk ettiği kadın-erkek ayrımcılığının, ahlakı bunca yozlaştırabileceğini hesaplayamadık… Hatta hırsızlığı, yolsuzluğu perdelemeye yararken; vahşeti ve dehşeti böylesine sıradanlaştıracağını düşünemedik… Sözde namusun özde namussuzluğun daniskasına dönüşeceğini bilemedik. Bastırılmış cinselliğin, öpüşmeyi ve el sıkışmayı bile günah sayan zihniyetin güya din ve ahlak öğretilen duvarların ardında savunmasız çocukları hedef alacağını, oğlan – kız demeden ırzına geçeceğini; hele hele muktedirleri tarafından da “Bir kereden bir şey olmaz!” diye korunacağını aklımıza getirmedik.

Çünkü ahlakın aşılmaz sınırları vardır, ahlaksızlığın sınırsızlığını hayal bile edemez…
Kadının görünmez ve sayılmaz kılınması; kadına tacizi, tecavüzü ve şiddeti binlerce kez katladı. Ve eylemi değil söylemi yasaklı ensestin ulaştığı korkunç boyutlar; kaderin cilvesine bakınız ki evlat katili Kanuni Sultan Süleyman’ın adını taşıyan bir hastanede sadece 5 ayda 115 kız çocuğunun doğum yaptığı, vicdanlı bir çalışanın ihbarıyla ortaya çıktı.

Çocukların hemen hepsi, aile içi ensest kurbanı.
Türkiye’yi bu hale düşürenler, bari adını da değiştirsinler.
Barbaristan uygundur!

Mine G. Kırıkkanat

This entry was posted in AKIL FİKİR YAZILARI, İrtica, ŞERİAT - İRTİCA - KARANLIĞIN AYAK SESLERİ, YOBAZLIK - GERİCİLİK, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *