ORTADOĞU – SAVAŞLAR * Arap İsrail savaşı * “TEL AVİV’DE BULUŞALIM”: KUDÜS VE ARAPLAR

Süleyman Çelik
scelik44@gmail.com
31.12.2017

“TEL AVİV’DE BULUŞALIM”: KUDÜS VE ARAPLAR

1967’den önce Kudüs’ün batısı İsrail, doğusu ise Batı Şeria ile birlikte Ürdün’e bağlı Filistin toprağı idi.

1967’deki Arap- İsrail Savaşı’nda İsrail, beş günde Gazze Şeridi’ni ve Sina yarımadasını Mısır’dan, Golan Tepeler’ini Suriye’den ve Batı Şeria ile Doğu Kudüs’ü de Ürdün’den almış, 6. gün ateşkes ilan edilmişti. Bu nedenle 6 Gün Savaşı adı verildi. Araplar bir tekini bile kaldırma fırsatı bulamadan tüm savaş uçaklarını kaybettiler. Dünya savaş tarihinin bu en kısa savaşı sonucunda, İsrail topraklarını 4 katına çıkardı.

Olağanüstü olarak toplanan Birleşmiş Milletler (BM), “İsrail’i kınayan ve işgal ettiği topraklardan çekilmesini isteyen” karar aldı. Fakat İsrail kararı tanımadığı gibi Kudüs’ü başkent ilan etti; Meclis, cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve bakanlıklar gibi resmi kurumlarını Kudüs’e taşıdı, işgal ettiği topraklarda yeni Yahudi yerleşim yerleri kurdu.

Aslında, başta ABD olmak üzere Batılı emperyalistler İsrail’in kazanımlarından mutluydular. Bununla birlikte Arap ülkelerindeki çıkarlarını korumak için birçok (sözde) barış konferansı toplayarak İsrail ile Araplar arasında antlaşma yapılmasına, çalışıyor gibi göründüler. Ancak İsrail ödün vermeye kesinlikle yanaşmadı ve hiçbirinden sonuç alınamadı. Araplar her seferinde BM başvurdular. BM her seferinde, aynı yönde birçok karar aldı. İsrail bu kararların gene hiçbirini tanımadığı gibi, bildiğini okumaya devam etti.

“Yenilen pehlivan güreşe doymaz” derler. 6 Gün Savaşı’nın ağır yenilgisi altında ezilen Araplar, diplomatik girişimlerle bir sonuç alamayınca hem kaybettikleri topraklarını hem de onurlarını kurtarmak için savaş hazırlığına başladılar. Petrol zengini Araplardan finansal destek sağlayan Mısır ve Suriye, başta Sovyetler Birliği olmak üzere bulabildiği her yerden, uçaktan tanka kadar her türlü silahı alarak ordusunu donattı. Ayrıca 9 Arap ülkesi (Irak, Cezayir, Ürdün, Kuveyt, Libya, Fas, Suudi Arabistan, Sudan, Tunus) toplam 50 bin muharip askeri Mısır ve Suriye’nin emrine verdi.

Hazırlıklarını tamamladıklarını düşünen Araplar 6 Ekim 1973’de, “Tel Aviv’de buluşalım” parolasıyla Mısır ve Suriye’den hücuma geçtiler. Başlangıçta Mısır Sina Yarımadası’nda, Suriye Golan Tepeleri’nde bazı yerel başarılar kazandı. Ancak kendisini toparlayan İsrail karşı hücuma geçti ve kısa zamanda Arapları püskürttüğü gibi Mısır ordusunu çembere aldı ve Süveyş’e doğru ilerlemeye başladı.

Bu aşamada Araplar ilk kez akıllı bir karar verdiler ve en güçlü silahlarını, petrollerini devreye soktular; İsrail’i destekleyen ülkelere “petrol ambargosu” ilan ettiler. Etekleri tutuşan ABD, hemen devreye girdi ve Güvenlik Konseyi’ni toplayarak aynı gün ateşkes kararı çıkarttı. Bu karar ABD’nin veto etmediği, İsrail aleyhine alınan tek Güvenlik Konseyi kararıdır. Veto ettiği karar sayısı ise 72’dir.

Bununla birlikte İsrail ateşkes kararına uymadı ve 2 gün daha savaşı sürdürerek stratejik yerleri ele geçirdikten sonra “kabul” dedi. Bu kez 20 gün süren ve Ramazan ayında olduğu için Müslümanların Ramazan Yahudilerin ise Yom Kipur adını verdikleri savaş bittiğinde İsrail birlikleri Şam’a 40, Kahire’ye ise 100 km uzaklıktaydı! Araplar 12 bin 500’den fazla ölü, 24 bin civarında yaralı; İsrail ise 2552 ölü, 6207 yaralı verdi.

* * *

1973’den bu yana BM, “İsrail’i kınayan, Kudüs’ün İsrail’in başkenti olamayacağını ve işgal altındaki yerlerde kurulan Yahudi Yerleşim Bölgelerinin hukuka aykırı olduğunu” bildiren, belki 100’e yakın karar aldı. Hatta geçmişte, son karardan çok daha ezici çoğunlukla kararlar alındığı oldu. Yani son alınan BM Kararı, yeni bir karar olmadığı gibi eskilerinden çok daha büyük çoğunlukla alınmış bir karar da değil. Hem bu karar Türkiye’nin çabasıyla alınmış da değil. Türkiye’den Papa, Putin, Bayan May vd. telefon edildiği için Vatikan, Rusya, İngiltere vd. İsrail aleyhine oy vermedi. Herkes ülkesinin çıkarına göre oyunu kullandı. Ayrıca diğerleri gibi bu kararın da hiçbir yaptırım gücü, Arapça deyimle “kıymet-i harbiyesi” yok. Bu bakımdan büyük bir zafer kazanılmış gibi dünyayı ayağa kaldırmak, iç politikaya yönelik bir gösteriden başka bir şey değil…

1974’den beri BM’de Kıbrıs konusunda, Türkiye aleyhine de buna benzer birçok karar alındı. İsrail gibi biz de bu kararların hiçbirini tanımadık. Bu arada Arap ülkelerinin tümü Türkiye aleyhine oy kullandı. Eğer Türkiye BM’den istediği yönde bir karar çıkartabiliyorsa Kıbrıs’ta Türkiye lehine bir karar çıkartsın; ya da İslam ülkelerinde itibarı arttı ise bu ülkelerin KKTC’yi tanımalarını sağlasın da görelim…

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, ORTADOĞU ÜLKELERİ, SÜLEYMAN ÇELİK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *