ATATÜRK * Şimdi daha çok saygı, daha çok minnet… * Şimdi çok daha iyi anlaşılıyor: Bağımsızlık yoksa, din de yok, iman da yok, Türklük de yok… Şeklen varsa da anlamı yok!.. İslâm coğrafyasının büyük çoğunluğunda birbirine silah sıkmak için cephe haline getirilmiş camiler, devletlerin içinde birbirini düşman gören dinî adacıklar, birbirini tekfir eden örgütler ve o örgütlerin diğerlerini yok etmek için yetiştirdiği militanlar var…


Servet AVCI
avciservet@hotmail.com
10 Kasım 2017

Şimdi daha çok saygı, daha çok minnet…

Ortadoğu’ya bakınca çok daha iyi görüyor insan, geçen yüzyılda bu topraklarda başlayan mucizeyi… Metre metre değil, ülke ülke küçülen ve yok olma aşamasına gelen bir devlet… Çöküşü mukadderat olarak kabullenmiş bir yönetici sınıfı… Ve ne olursa olsun ‘hayır’ diyen ve “Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” diye Türklük adına ‘kurucu isyan’ başlatan lider ve kadrosu…

Bugün ‘beka sorunu’ devleti yöneten sorumlularca bile dile getirildiği için, dün akbabaların pençesinden kurtarılanın, o yokluklar içinde bu millete yeniden yurt kılınanın, Türkiye Cumhuriyeti’nin farkı ve önemi çok daha iyi anlaşılıyor…

İmparatorluk bünyesindeki bütün yangınlara koşmuş, Balkanlar’dan Yemen’e, Trablusgarp’tan Kafkaslar’a ne kadar cephe varsa su taşımış, ihanetlere şahit olmuş, çoğu doğdukları toprakların elimizden gidişini görmüş ve son bir gayretle Anadolu’yu kurtararak, Türk milletini yeniden asra tutturmuş olan kurmay aklı ve azmiydi bu…

O büyük mücadele, Osmanlı’yı yıkmadı, yıkılan Osmanlı’nın üzerine devlet-ebet-müddet zincirine yeni bir halka ekledi… Üstelik yaralarını kendisi sararak, kendisine tutunarak, dünyanın egemen küstahlarına karşı kendi gücüne güvenerek, tırnaklarıyla kazıya kazıya… Türkolog Jean Paul Roux’nun ‘Kuzey ormanlarından çıkıp geldiler’ dediği kabına sığmayan ‘cesur ve marifetli’ Türklerin çocukları böylece yeniden doğdular ateşin içinden…

Hatıralarını bıraktıkları kaybedilmiş topraklar yüzünden, Anadolu’ya daha fazla sarıldılar… Vatan kaybetmenin acısıyla çok daha fazla tedbirli oldular… Kavimlerin göç havzası olan bu topraklarda Türk kimliğinin birleştiriciliğinde yeni bir rejim kurdular… En temele ‘vatan’ ve ‘bağımsızlık’ kavramlarını koydular, geri kalanın ayrıştırıcı olarak kullanılmasına müsaade etmemek adına katı kurallar geliştirdiler…

Şimdi çok daha iyi anlaşılıyor: Bağımsızlık yoksa, din de yok, iman da yok, Türklük de yok… Şeklen varsa da anlamı yok!.. İslâm coğrafyasının büyük çoğunluğunda birbirine silah sıkmak için cephe haline getirilmiş camiler, devletlerin içinde birbirini düşman gören dinî adacıklar, birbirini tekfir eden örgütler ve o örgütlerin diğerlerini yok etmek için yetiştirdiği militanlar var… Varlık sebepleri ‘gâvur’la değil, içerideki diğer düşman veya ‘kâfir’le mücadele!..

Bu ateşin hep kıyısında kalan Türkiye’de Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkeye neleri kazandırdığı her geçen çok daha iyi belgeleniyor… Bir milletin enerjisini sürekli iç mücadeleye harcayarak, küresel güçlerin müdahalesine açık hâle getirilmesi bir klasik artık, İslâm coğrafyasında… Türk milleti uzun yıllar bu mekanizmanın dışında kalabildiyse, bu cumhuriyetin başarısı oldu…

Ne hazindir ki, dün “İngilizler kurşun atmadan gitti” diye alaycı alaycı konuşanlar bugün ‘beka sorunu’nu konuşur hâle geldiler… Dün ‘bağımsızlık, vatan, devlet, millet’ gibi kavramları hafife alanlar yüzünden millî birliğimiz ve kardeşliğimiz tartışmalı kimliğe büründü…

Oysa cumhuriyet bunların hepsini aşmış, yeni rejimin eksik ve hatalı ama şartlar içinde değerlendirdiğimizde anlaşılabilir yanlarına rağmen milleti aynı ülküler etrafında birleştirmişti… Ulus devlet artık bir mecburiyetti ve gereği yapıldı… Ekonomik açıdan çelimsiz, savaşlarda erkekleri kırılmış bir yorgun bir milletten, dinç ve kendi mukadderatına sahip çıkan bir yapı çıkarıldı… Osmanlı’yı tarihten silen savaşların verdiği ‘yenik’ kimliği reddedildi ve üzerine “Ne mutlu Türk’üm diyene” gibi kuşatıcı bir kimlik inşa edildi…

Dün bu devleti ve cumhuriyeti cami avlusunda bulmuş veya işgalciler bahşetmiş gibi davranan cahil ve ‘milliyetsiz’ tavırları görüp, etrafımızdaki yangınları şahit oldukça, geçen yüzyılın başında mavnayla silah taşıyan ruha, cephe cephe kardeşliğe, kuvay-ı milliye için destek fetvası veren âlimlere, son damla kana kadar savaşan çetecilere, namusunu çiğnetmemek için kağnılarıyla cephe tahkim edenlere, bu devleti kurarak milletimizin istiklâline bir ömür adayanlara, onları organize eden kurmay zekâya, cesarete ve inanca saygı duymamak insan işi olabilir mi?

Yeniden vatan derdine düştüğümüz bu günlerde, vefatının 79. yıldönümünde Mustafa Kemal Atatürk’e saygı ve minnetle…

http://www.yenicaggazetesi.com.tr/simdi-daha-cok-saygi-daha-cok-minnet-44972yy.htm

This entry was posted in ATATURK, SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *