ATATÜRK ve EĞİTİM

T.C. BURHAN SAVAŞ
burhan@superonline.com
10 Eylül 2017

Atatürk , 1933’de İstanbul Darülfünunu’nu Devrim sayılan bir yasayla İstanbul Üniversitesi yaptı.Tüm Öğretim üyeleri , müfredat , kelimenin tam deyimiyle ” ayıklandı”. Bugün Yobazlar halâ o 1933 öncesi safsatacı müfredata geçme özlemindedirler.
.
Devrimler yüzlerce yılda anlaşılır , oturur.Gelgitler yaşanmasını isteyen , buna çalışan kafalar çıkar.Çağdaş ve modern ” sadece ” Bilim yapılan , üretilen , öğretilen , Doğma hiç bir konu olmayan Dünya Üniversite Örneği , Türk Tarihi’nde ilk kez 1933’te Atatürk tarafından ” defakto” gerçekleştirildi.
.
Fen dalında Fizik diye öğretilen Erzurumlu İbrahim Hakkı safsataları , üniversiteleştikten sonra Gericilik Tarihi’ne gömüldü. Artık hiç bir Üniversite Fizik öğrencisi , Uzay’a nasıl çıkılır sorusunun , İbrahim Hakkı kitabında ” şimâl’e , cenub’a, garb’a, şark’a doğru yeteri kadar yürünürse göğün 7.nci katına ulaşılır ” safsatasını ezberleyip ” zır cahil yüksek tahsil mezunu olmayacaktı.
.
Atatürk Üniversite için Yalova Kaplıcası’ndaki mekânını Karargâh yaptı.Artık herkes biliyordu ki Atatürk nezaman Yalova’da , oraya ertesi gün İstanbul Üniversitesi Rektörü şıp diye damlayacaktı.
.
Maalesef Atatürk’ü çok aldattılar.Atatürk’ün ufuk çizgisine kimse yetişemiyor.Örneğin ; Atatürk’ün Rektör’e ve zamanın Milli Eğitim Bakanı’na kesin emri olan ” 50 bin Türk gencinin derhal Avrupa’ya Teknik Eğitim’e gönderilmesi emrini” bir türlü yerine getirmiyor , organizasyonu gerçekleştiremiyorlardı.
.
Atatürk’ün hastalığında bunun gibi çok istediği şeyleri yapamama durumları çok etkilidir.Zaten hastalığı uzadıkça ve ağırlaştılarsa Atatürk’e bir sürü yalan da söyleyip oyaladılar. 50 bin mühendis olayı gerçekleşmedi , Atatürk gözleri açık öldü.Nüfusa oranlarsanız , bugün bu sayı 250 bin’dir.

Lütfen Atatürk Dehâsı ile kıtıpiyoz insanları , hele makamı ne olursa olsun son Osmanlı kişilerini ve çapsızlıklarını , adam sendeci idare-İ maslâhatçılarını , rezilliklerini karşılaştırmayın.Atatürk’e çook ayıp olur. Çok.
.
Her yazımız mutlaka bilimsel ve kanıtlı , şahitli olmalı , çoklu kaynaktan doğrulanmalıdır. İnternet tam bir bataklık , mayınlı bilgi alanı oldu.Lütfen , özellikle hamâsetçi yobaz , din istismarcısı mürid herzelerinin ” güzelim kişiliklerinizi” etkilemesine izin vermeyin.
.
Bu konuda Bertrand Russel’ı öneririm ;
” Saygı göstermeden , sizi etkilemesine izin vermeden her türden yalanı , dolanı , mantıksızlığı ” çok yakınından ” inceleyin. “der. Yani , mantıksız , yalan şeyleri bile bilimsel kafa korkmadan inceler.Bazı yanılgılarımızı harika bir düzeltme yöntemidir , bu. Russell’in kendisi de pek çok yanılgısını nasıl yakaladığını , düzelttiğini anlatır,bazı kitaplarında.
.
Sadi Irmak İstanbul Üniversitesi’nde Tıp Tarihi Kürsüsü kurarak bir ilk örnek oldu.Çünkü , her Disiplin , her Bilim dalı ,mutlaka , Tarihi ile öğretilmelidir, bilinmelidir.

ARZU TÜRK
arzucikmazi@gmail.com
10 Eyl 2017

İstanbul Üniversitesi’nde öğrenci olduğum sıralar, okul duvarında bir ilan gördüm: “Avrupa’ya talebe yollanacaktır.” Allah Allah, dedim. Ülke yıkık dökük, her yer virane, Lozan yeni imzalanmış, bu durumda Avrupa’ya talebe… Lüks gibi gelen bir şey. Ama bir şansımı denemek istedim. 150 kişi içinden 11 kişi seçilmişiz. Benim ismimin yanına Atatürk, “Berlin Üniversitesi’ne gitsin.” diye yazmış.

Vakit geldi, Sirkeci Garı’ndayım; ama kafam çok karışık.Gitsem mi, kalsam mı? Beni orada unuturlar mı? Para yollarlar mı? Tam gitmemeye karar verdiğim, geri döndüğüm sırada bir posta müvezzi ismimi çağırdı.

“Mahmut Sadi! Mahmut Sadi! Bir telgrafın var.”

“Benim” dedim.Telgrafı açtım, aynen şunlar yazıyordu:

Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz.”

İmza
Mustafa Kemal

Okuyunca düşündüklerimden olağanüstü utandım. “Şimdi gel de gitme, git de çalışma, dön de bu ülke için canını verme.” dedim.Düşünün, 1923’te o kadar işinin arasında 11 öğrencinin nerde, ne zaman, ne hissettiğini sezebilen, ona göre telgraf çeken bir liderin önderliğinde bu ülke için can verilmez mi?

Çok başarılı oldum. Ülkeme alev olarak döndüm. Önce İstanbul Üniversitesi Genel ve Beşeri Fizyoloji Enstitüsü’nü kurdum. Kürsü başkanı oldum. Daha sonra ülkemin başbakanlığını yaptım.

Ben kim miyim?

Ben sadece iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamıyım…

This entry was posted in ATATURK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *