Hayatın İçinden öyküler * Graham Bell’den ALO’ya

“ALO !..”

Elimize telefonu aldığımızda ağzımızdan çıkan ilk ve tek sözcük ‘Alo’ olur, malum. Bu sözcük ise telefonla konuşmanın bir şifresi değildir. Bir sevgili ile yapılan ilk telefon konuşmasının simgesidir.

İskoçya asıllı bir A.B.D. vatandaşı olan Alexsander Graham Bell, 1847 yılında Edinburg’ta doğmuştur. Öğretimi takiben araştırmacı kimliği ile tanınmış ve hepimizin elinde ve evinde olan telefonu keşfetmiş bir bilim insanıdır.

Bilim insanı olarak tanıyacağımız ünlü mucit Alexander Graham Bell, 1868 yılında Londra’ya gelerek babasının yanında çalışmaya başlamıştır. Babası ise işitme özürlülere ses eğitimi vererek konuşma öğreten bir öğretmendir.

Graham Bell, 1872 yılında A.B.D. ne gelerek Boston da bir okul açar. Bu okulu, işitme özürlüsü olanlara öğretmenlik yapacak kişileri eğitmek için kurmuştur.

Okuldaki çalışmaları yanında kendi özel araştırmalarına devam eden Bell, araştırma konusunu şöyle özetlemiştir; “insanların ağızlarından çıkan sesleri ve yakındaki hava titreşimlerini ses titreşimleri olarak elektrik teli boyunca ileterek telegrafik bir keşifte bulunmak”.

Bu çalışmalar semeresi verir ve insan sesi bir uçtan diğer uça, bağlı olduğu elektrik teli aracılığı ile iletilebilmiştir. Bu fikrini araştırmaları ile gerçekleştirerek 1876 yılında başarı ile sonlandırır. Adına ‘telefon’ denen cihaz ortaya çıkmıştır artık.

Telefon adı verilen bu cihazlar ise henüz iki tanedir. Bir tane Bell’in atölyesine ve diğeri ise sevgilisinin evine kurulmuştur. İkisi sadece kendi aralarında konuşabildiklerinden, Bell’in telefonu çaldığında arayan kişi sevgilisi Alessandra Lolita Oswaldo’dan başkası olmamaktadır.

Bu telefon sohbetleri devam ederken, kendisini sevgilisinin aradığını bilen Graham Bell, sevgilisinin uzunca olan adını kısaltarak sadece “Ale Lolos” demeye başlamıştır.

Bir süre sonra bu kısaltmayı da iyicene kısaltarak sadece “Alo” demeye başlar.

Alessandra Lolita Oswaldo, tüm zamanını telefonu yaygınlaştırmak amacı ile yoğun ilgisini sadece bu alana yönelttiğinden, Bell den sıkılır, uzaklaşır ve terk eder.

Bu gelişmeler sırasında da Bell icadının patentini almış ve 1877 yılında da Bell Telefon Şirketi kurulmuştur.

Yaşlanan Bell, telefonu tüm kente yaymıştır ama bir gün kendisini terk eden sevgilisinin kendisini yeniden arayacağını umut etmekte ve telefonu her çaldığında ağzından çıkan tek ve ilk sözcük sadece “Alo” olmaktadır.

O günlerin yeni cihazı olan telefonu kullanan kişiler de, bu aygıtın kullanılması yönteminin ve hatta açılım şifresinin “Alo” kelimesi olduğuna inandıklarından, bu sözcük bir kullanım modeli olarak yerleşmiştir. Ki, konuyu öğrenenler bile Graham Bell’e saygılarından gene “Alo” demek alışkanlıklarını terk etmezler.

Artık hepimizin bir alışkanlık haline getirerek kullandığımız “Alo” sözcüğü (ki, bazılarımız kendilerince bu kelimeyi kibarlaştırdıklarına inanarak “Hello” demektedirler!), Bell’in sevgilisinin kısaltılmış adıdır; “A-lessandra L-olita O-swaldo.”

Araştırmacı kimliği nedeni ile başka çalışmalara da imzasını atmıştır. Anımsanan ikinci bir buluşu ise aşırı büyüklükte üçgen yapılı bir uçurtmaya bağladığı kutularla insanları taşımak becerisidir. Ki, bu araçla kendi çalışma atölyesinin yanındaki derenin üzerinden uçarak geçmeğe başlamıştır.

Alexander Graham Bell 1922 yılında öldüğünde de, telefonun mucidi olan bu bilim insanına saygıdan ötürü, telefon hatları iki dakika süre ile kesilmiştir.

***
AK-ŞAKA olarak, ünlü bilim insanının iki kişiye özel ve saygı duyduğu aşkı adına kendisini terk eden ama bir gün kendisini mutlaka arayacağına inandığı sevgilisine bağlılığından dolayı, bizde değerli ozanımız Sayın Ataol Behramoğlu’nun bir şiiri ile kendisini rahmetle analım diyorum. Toprağı bol olsun.

“Yitik bir ezgisin sadece
Tüketilmiş ve düşmüş gözden.
Düşlerinde bir çocuk hıçkırır,
Gece camlara sürünürken
Çünkü hiçbir kelebek tek
Başına yaşamaz sevdasını,
Severken hiçbir böcek,
Hiçbir kuş yalnız değildir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk, iki kişiliktir!”

***
Not: Bölük pörçük ve kısmen bildiğim bu “Alo” bilgisini, bana gönderdiği ileti ile doğrusunu anlatarak beni aydınlatan sevgili dostum Prof. Dr. Okan Töre’ye teşekkürlerimle bitirmek istiyorum, yazımı. Ben de ilgi duyabilecek siz okurlarımla paylaşmaktan mutluyum. (E.A.).

Erdal Akalın (30.10.2017)

This entry was posted in EDEBİYAT - ANI - ÖYKÜ - ŞİİR, HAYATIN İÇİNDEN. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *