UNUTMA EY HALKIM * 13 Kasım 1918′ İSTANBUL İngiliz,Fransız ve İtalyanlar tarafından İŞGAL edildi ve 5 sene sonra ATATÜRK sözünde durdu ve Dünya’nın en güçlü Devletlerini 6 Ekim 1923 tarihinde GELDİKLERİ GİBİ GÖNDERDİ

İstiklal Caddesinde İngiliz askerleri gösteri yürüyüşünde

Posted on April 15, 2013 by Nacikaptan
Güncellendi ; 06 Ekim 2017

UNUTMA EY HALKIM

13 Kasım 1918′ İSTANBUL İngiliz,Fransız ve
İtalyanlar tarafından İŞGAL edildi

1 Kasım’da İttihat ve Terakki kendini lağvetti. 2 Kasım’da Enver, Talat, Cemal paşalar yurt dışına kaçtı. 6 Kasım’da Boğazlar silahsızlandırıldı. 7 Kasım’da işgal güçleri Çanakkale Boğazı’ndan geçti ve İstanbul’a ulaştı. 13 Kasım 1918’de Müttefikler’in 55 parçalık gemilerinden İstanbul’a 3500 asker çıkarıldı. İngiliz Albayı Muerpi İstanbul’a geldi. İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, bu güçleri takip etti. 465 yıllık başkente ilk kez yabancılar askeriyle giriyor, millet esaretle tanışıyordu.

23 Kasım 1918’de Ahmet İzzet Paşa yeni hükümeti kurdu.

9 Şubat’ta Hadisat gazetesinde Süleyman Nazif Kara Gün başlıklı bir yazı yazdı. Türk milletinin böyle bir işgali yaşamadığını ve bunu kaldıramayacağını söyledi. İtilaf Devletleri Türk halkının tepkisini çekmemek ve işgalin haklılığını kanıtlamak için aşağıdaki bildiriyi yayınladılar:

* İşgal geçicidir.
* Padişahlığı ve halifeliği korumak ve güçlendirmek için işgaller gerçekleştirilmiştir.
* Azınlıklara yönelik bir katliam başlarsa İstanbul Türklerden alınacaktır.
* Herkes padişahlık makamının İstanbul’dan vereceği kararlara uyacaktır.

Fransız işgal ordusunun tankları gemilerden Sirkeci’ye çıkartılıyor

İtilaf Devletlerinin İstanbul’u ablukaya alması

15 Mart’ta gelişmelerin istedikleri gibi gitmediği üzerine Yüksek komiserler ve işgal polisi şehri ablukaya aldı. İtilaf devletleri İstanbul’u işgal edince bütün devlet binalarını ve karakolları denetim altına aldılar. Meclisi basarak milletvekillerinin bir kısmını tutuklayıp, bir kısmını sürgüne gönderdiler. Bir kısmı da kaçarak Anadolu’ya geçip, bağımsızlık mücadelesine katıldılar.

15 Mart 1920’de işgal devletleri Letafet Apartmanı katliamında 8 Türk’ü şehit ettiler. Türk milleti mitinglere başladı. Halide Edip Adıvar’ın kurtuluş mitingi büyük yankı uyandırdı. Mustafa Kemal Paşa, meclisin dağıtılacağını, geçici işgalin tamamen hakimiyete dönüşeceğini anlayarak, Ankara’da yeni bir başkent, yeni bir meclisle kurtuluşu hem cephede hem diplomaside sürdürüyordu.

16 Mart 1920 sabah 05.45 sularında İngiliz askerleri araca bindirilmiş iki birlik halinde Beyazıt Direklerarasında bulunan Şehzadebaşı 10. Kafkas Tümenine bağlı karargâh birliği karakoluna geldiler. Bir araç asker dış güvenliği aldı, diğerleri koğuşunu bastılar. Askerlerin uyuduğu koğuşa giren İngiliz askerleri mızıka ve karargâh bölüğü erlerinden beşini ateş açarak öldürdü, onunu yaraladı.

Harbiye Nazırı Cemal Paşa’nın evi basıldı. Harbiye Nezâreti ablukaya alındı ve İngiliz General Shuttleworth Harbiye Nezâreti’nin kontrolünü eline aldı.

Meclis-i Mebusan basıldı mebuslardan Albay Kara Vasıf Bey ve Rauf Bey İngiliz askerleri tarafından tutuklandı.

Telgrafçı Hamdi Bey kendisini tehlikeye atarak İngilizlerin telgrafhaneyi bastığı ana kadar Ankara’ya Mustafa Kemal Paşa dikkatine telgraflarla gelişmeleri bildirdi. *1*

“Fransız işgal kumandanı d’Esprey kendisini karşılamak üzere selam duran Osmanlı bandosu marş çalarken bandocuları hiç yoktan kırbaçladı !!! “

İşgal ordusunun tankları Taksim’de 

GÜNÜMÜZDE İŞGALCİ YABANCI GÜÇLERE TARAF OLANLAR

Her kim ki Atatürk’e , Aydınlanma devrimlerine ,
Laik Cumhuriyet’e karşı düşmanlık yapmaktadır .

Ki onlar gaflet içindedir .
Ki onlar bu vatanın insanları değildir.
Ki onlar haindir…

“Fatih Altaylı’nın bir televizyon programında;
Başları türbanlı iki kız şöyle söylemişti ;

“Keşke Atatürk yerine İngilizler kazansaydı”!!!

Bu sözü eden kızlar, ABD askerlerinin işgaline uğrayan
Irak’ta sokak ortasında , kadınlara nasıl tecavüz edildiğini,
ABD askerlerinin camileri tuvalet olarak kullandıklarını,
Kuranı kerimleri hedef tahtası yaparak nişancılık oynadıklarını
Irak’ın tüm kültür varlıklarını yok ettiklerini,
Bir ülkeyi bölerek geçmişini tarihten sildiklerini

BİLMEZLER Mİ ?

Kendi geçmişine Atasına ihanet böyle birşeydir.
İşte düşman çizmesi altında yaşamak böyle birşeydir.

İstiklal caddesinde İngiliz askeri inzabatı trafiği denetliyor

SENE 1919 İSTANBUL’UN İŞGAL GÜNLERİ

Naci Kaptan
15 Nisan 2013

1918 – 1922 yılları arasında düşmanlar sarmıştı İstanbul’unı her bir yanını .O dönemler Osmanlı yorgun ve güçsüzdü.Büyük savaşların içinden çıkmıştı.Birinci Dünya Savaşı’nın ardından 30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi ile İstanbul için işgal başlamıştı.

İstanbul’un işgalini yazar Mümin Yıldıztaş, “Yaralı Payitaht İstanbul’un İşgali” adlı çalışmasında “İşgal Başlıyor” başlığı altında şöyle anlatıyor ;

“Galata Rıhtımına yanaşan Adrian Gemisi’nden çıkan iki Fransız subayı İstanbul’a ilk ayak bastığında takvimler 8 Kasım 1918’i gösteriyordu. Bunu 13 Kasım’daki 22’si İngilizler’e, 12’si Fransızlar’a, 17’si İtalyanlar’a ve 4’ü de Yunanlılar’a ait toplam 60 parçalardan oluşan Müttefik donanmasında bulunan askerlerin İstanbul’a çıkışları izledi.”

“İşgal devletleri sadece İstanbul’u işgal etmekle kalmayıp tüm küstahlıklarını da göstermekten geri kalmadılar. Fransız işgal kumandanının kendisini karşılamak üzere selam duran Osmanlı bandosunu hiç yoktan kırbaçlamasının yanı sıra Dolmabahçe Sarayı’nda da kendisinin oturacağını söyleyerek Osmanlı padişahının derhal boşaltmasını istemesi, Fransız küstahlığının hangi boyutlara ulaştığını göstermesi açısından oldukça ilginçtir.”

“İşgal altındaki İstanbul, kontrol, denetim ve sorumluluk olarak üç bölgeye ayrılmıştı. Galata ve Beyoğlu bölgesinde İngilizler, İstanbul yakasında (Suriçi) Fransızlar, Kadıköy bölgesinde ise İtalyanlar ayrı ayrı denetim mekanizması oluşturmuşlardı. Her işgal komutanlığı kendi karargâhı bünyesinde bir de askeri mahkeme ve hapishane kurmuştu.”

İŞGAL GÜNLERİNDEN BİR ANI – YÜZBAŞININ SELAMI 

İstanbul Hükümetinin Harbiye Nazırı Ziya Paşa her zamanki yumuşaklığı ile;

– “Beyler..” dedi

– “.. İngilizlere kafa tutamayız. Adamların hiç şakası yok.
Daha geçen gün, bir bahane icat ederek İzmit’i tekrar işgal ediverdiler.”

Sarı Atlas döşeli büyük oda, nezaretin ileri gelen subayları ile doluydu. Hürriyet ve İtilaf Partisi yanlısı olan birkaç gerici subay dışında hepsi, Anadolu’ya geçmeye çoktan hazır, Ankara’nın İstanbul’da kalmalarını gerekli gördüğü namuslu askerlerdi. Kapı açıldı, kapının boşluğu içinde yaver göründü:

– ‘Emrettiğiniz yüzbaşı geldi efendim.’

– ‘İçeri al.’

Nazır subaylara bilgi verdi:

– ‘Az önce sözünü ettiğim talihsiz olayın faili.’

Yüzbaşı bekletmeden içeri girdi, kaygılı bakışlarla kendisini izleyen subayların arasında hızla ilerleyerek nazırın masası önünde durdu, selam verdi:

– ‘Yüzbaşı Faruk, İstanbul. Beni emretmişsiniz.’

Uzun boylu, kumral, yakışıklı, biraz bıçkın havalı bir subaydı.

Nazır önündeki yazıya bakarak yumuşak sesle, ‘Oğlum..‘ dedi, ‘.. dün akşam Beyoğlu’nda, İngiliz İnzibat Subayı Teğmen Miller’i, emre rağmen selamlamamışsın. Doğru mu?’

– ‘Evet efendim, doğru.’

Nazır, dürüst subaya babacanca yol gösterdi:

– ‘Herhalde görmediğin için selamlamadın, değil mi çocuğum?’

– ‘Hayır efendim, gördüm.’

Nazırın canı sıkıldı:

– ‘Niye selamlamadın öyleyse? Selamlamanız için emir verilmişti.’

– ‘Rütbesi benden küçük olduğu için selamlamadım Paşam.Askerlik töresince, önce onun beni selamlaması gerekmez miydi?’

Ziya Paşa derin bir kederle ellerini açtı:

– ‘Askerlik töresi mi kaldı a yavrum? Adamlar galibiyet haklarını kullanıyorlar.İngiliz Komutanlığı bu sabah olayı protesto etti.Mesele çıkarılacak zaman değil. Hemen şu müzevir teğmeni bul da özür dile.Olayı kapatalım.’

Başıyla çıkması için izin verdi.
Ama yüzbaşı yerinden kıpırdamadı:

– ‘Paşam, bir de beni dinlemenizi rica ediyorum.’

Nazır bıkkınlıkla, ‘söyle bakalım’ dedi.

‘Balkan savaşında teğmendim. Çanakkale’de üsteğmen, Suriye cephesinde yüzbaşı oldum.Ben bu rütbeleri tek başıma savaşarak almadım.Her rütbemde binlerce şehidin ve gazinin hakkı var.Onların hakkını korumak namus borcumdur.Beni affedin, özür dileyemem.‘

Harbiye Nazırı bozuldu:

– ‘Anlamadın galiba.Harbiye Nazırı olarak emrediyorum.‘

Yüzbaşı sükûnetle, ‘Anladım efendim’ dedi, apoletlerini bir hamlede söküp nazırın masasına bıraktı:

– ‘Artık emrinizi dinlemek zorunda değilim!’

Selam vermeden dönüp kapıya yürüdü.Oturan subayların, İstanbul’u tutan birkaçı dışında, hepsi saygıyla ayağa fırladı.Hepsinin rütbesi yüzbaşıdan daha büyüktü.Gözleri dolarak, yüzbaşıya selam durdular… *2*

***

GELDİKLERİ GİBİ GİTTİLER
SAYGI SELAM OLSUN SANA BÜYÜK ATAMIZ

6 Ekim 1923 – İstanbulun Düşman Işgalinden Kurtuluşu

İstanbul’un Kurtuluşu. Şükrü Naili Paşa komutasındaki Türk birlikleri, 5 yıl süren işgali resmen sonlandırdı.İzmir’in Kurtuluşu’ndan sonra Damat Ferit Paşa 21 Eylül 1922’de ülkeden kaçtı.

İtilaf Devletleri donanmaları 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması maddelerine dayanarak, 13 Kasım 1918’de Haydarpaşa önlerine demirleyip İstanbul’a girdiler.

24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması’ndan sonra 23 Ağustos 1923’ten itibaren İtilaf kuvvetleri İstanbul’dan ayrılmaya başladı. Son İtilaf birliği ise 4 Ekim 1923 günü Dolmabahçe Sarayı önünde düzenlenen bir törenle Türk bayrağı’nı selamlayarak şehri terk etti ve ardından 6 Ekim 1923’te ise Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3. Kolordu İstanbul’a girdi. *3*

Böylece İşgal sona ermiş oldu.

***

Türkiye’yi işgalden kurtaran bu kahramanları unutmayın.
Cumhuriyeti böylesi onurlu şerefli kahraman subaylar kurdular.
Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu hiç unutmayın..
Cumhuriyet acıyla ,üzüntüyle ,kanla ve şerefle kuruldu.

*1* https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0stanbul%27un_%C4%B0%C5%9Fgali
*2* Turgut Özakman Şu Çılgın Türkler, s. 57-58

This entry was posted in ATATURK, EMPERYALİZM, Tarih. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *