”Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın katledilmesinin 21. yılı* Saygıyla anarak * “Kötüler Tanrı’yı, Tanrı ise iyileri kullanır!..

Naci Kaptan / 21.10.2020

AHMET TANER KIŞLALI’NIN KİTAPLARINDAN;

Tanrı’yı kim kullanır? Giordano Bruno ne güzel söylemiş:
“Kötüler Tanrı’yı, Tanrı ise iyileri kullanır!..”

İktidardaki egemen sınıf temsilcilerinin, bilinçlenmeyen halk kitlerinin isteklerine cevap verebilme olanağına sahip bulunmadığı ülkelerde, açık veya kapalı baskı yollarına başvurmak kaçınılmaz olmaktadır.

“Bu ülkede Atatürk’ü yıkarak olumlu bir şeyler yapabileceğini sananların, kendi küçük dünyaları içinde büyük bir yanılgıyı yaşadıklarını sanıyorum.”

Tarih devrimi, dil devrimi, harf devrimi, okuma seferberliği, halkevleri, halkodaları, Köy Enstitüleri, folklor araştırmaları, hatta müzik devrimi… Hep -bu ulusallıktan evrenselliğe yönelen- “kendine dönüş”ün köşe taşlarıdır. Atatürk için Batılılaşma bir “amaç” değildi. Sadece bir “araç”tı. Taklidin her türlüsüne karşıydı. Çünkü, “çağdaşlaşabilmek” için “yaratıcı olmak” gerektiğine inanıyordu.Atatürk’ün kültür devrimini “Batılılaşma” sananlar, Kemalizmi hiç mi hiç anlamamışlardır!

Laiklik, dini devre dışı bırakmak anlamına gelmez; din adına baskı yapmak, zor kullanmak isteyenleri devre dışı bırakmak anlamına gelir.

Gelişmiş ülkelerin devrimcileri, değişmenin arkasından yürürler. Geri kalmış ülkelerin devrimcileri ise değişmenin önünden… Birisi katardır, birisi lokomotif.

“Eğer Türkiye’ de bir din devleti kurmak istiyorsanız, Mustafa Kemal’e saldırmanız elbette ki tutarlıdır.Eğer Türkiye’nin bir bölgesini ayırıp ırkçı bir devlet kurmak peşindeyseniz, Mustafa Kemal’e saldırmanın elbette tutarlı bir yanı vardır. “

Eğer Atatürk olmasaydı, Kemalizme bugün burun kıvıran, cumhuriyeti numaralama sevdasına kapılan, “referandumla devrim” yapılabileceğini sanan bazı büyük üstatlar acaba ne ile uğraşıyor olacaklardı?

Kışlalı’nın kıyımı 1990’lı yıllar karanlığının en acı olaylarından biridir.
Önceki katliamlarla birlikte onun da öldürülmesiyle fikirsel çölleşme daha da büyüdü.

Atatürkçü Düşünce Derneği’nin kurucusu ve Genel Başkanı Prof. Muammer Aksoy…
Kalpaksız kuvvacı Uğur Mumcu… Kemalizmin kale burcu Prof. Kışlalı…
Atatürkçü olmanın hedef olmakla eşanlamlı olduğu bir dönem…

Devamında AKP iktidarı geldi.
Bugün Kışlalı’yı aramızdan koparılışının 19. yılında anacağız. Kendisini Türkiye’nin aydınlık geleceğine, Atatürkçülüğe adamış Kışlalı’yı unutmamak, unutturmamak hepimizin ortak sorumluluğudur. Atatürk’e, katledilen aydınlarımıza olan borcumuzu ancak onların düşüncesini bu ülkenin yönetimine taşıyarak ödeyebiliriz.

Son noktayı Kışlalı’nın eskimeyen cümleleriyle koyalım:
“Laikliği kabul etmemiş olan İslam ülkelerinin, bilimin ve teknolojinin gelişi-mine katkısı sıfır düzeydedir. Bütün Arap ülkelerinin bu alana katkısı İsrail’in yüzde 4’ü kadardır. Bir zamanlar tersiydi. Batı, Türkiye’yi ne tamamen içine almak ister, ne tamamen dışlamak… İçine alırsa ‘eşit’ hale gelir, dışına alırsa ‘kullanamaz’ olabilir. Kemalizm geçmişin bekçiliği değil, geleceğin öncülüğüdür.”

Ahmet Taner Kışlalı Şerif Mardin için ne yazmıştı

Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, katledilmeden 4 gün önce
yazdığı yazıda Prof. Dr. Şerif Mardin’den de söz etmişti...
Sosyolog ve siyaset bilimci Prof. Dr. Şerif Mardin önceki gün yaşamını yitirdi.Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, katledilmeden 4 gün önce yazdığı yazıda Prof. Dr. Şerif Mardin’den de söz etmişti.
Bundan tam 18 yıl önce 21 Ekim 1999’da uğradığı suikast sonucu hayatını kaybeden, Cumhuriyet devriminin ve aydınlanmanın yılmaz savunucusu Kışlalı, Cumhuriyet gazetesindeki 17 Ekim 1999 tarihli yazısında; gericiliğin Cumhuriyet ve Mustafa Kemal Atatürk karşıtı faaliyetlerine ve Fethullah Gülen tehlikesine dikkat çekiyordu.
Nurcuların, Gülen’in hükümetler ve Batı’nın desteğiyle nasıl güç kazandığını vurguluyordu.Kışlalı, yazısında Prof. Dr. Şerif Mardin’e de değiniyor ve şunları belirtiyordu:
“…Derken sahneye Prof. Şerif Mardin gibi, özellikle Amerikalılar nezdinde büyük saygınlığı olan bilim adamları çıkmışlar. Said-i Nursi’yi peygamberlik düzeyine çıkaran, mucizeler yarattığını öne süren, ‘Anadolu aydınlanmasının öncüsü’ gibi gösteren, övücü kaynakları alıp karşıt kaynaklara sırt çeviren, çok ‘bilimsel’ (!) incelemeler döktürmüşler.
Ardından, Sayın Mardin’in Türkiye Bilimler Akademisi’ne üye yapılması için baskılar başlamış. İç ve ‘dış’ baskılar… Özellikle de basındaki bazı numaracı cumhuriyetçiler tarafından desteklenen ve körüklenen baskılar…”

İşte Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’nın yazısı:

TANRI’YI KİM KULLANIR?

Giordano Bruno ne güzel söylemiş:
“Kötüler Tanrı’yı, Tanrı ise iyileri kullanır!..”
Tanrı peygamberleri kullanmış.
Bilge kişileri kullanmış…
Atatürk ve benzeri devrimcileri kullanmış…
Ya Tanrı’yı kimler kullanmış?
Gerilere gitmeye ne hacet!.. Ne demiş Türkiye’deki Nurcuların önderi Mehmet Kutlular: “-28 Şubat sürecinin planları Gölcük’teki Deniz Kuvvetleri’nde yapıldı. Depremin üssü de orası. Depremin olmasında başörtülü öğrencilerin okullara alınmaması da rol oynadı…” Hem de bunları camide, Said-i Nursi için düzenlenen mevlitte söylemiş.
Türkiye’deki Nurcuların aslında iki önderi var. Birisi Mehmet Kutlular, ötekisi ise Fethullah Gülen. Said-i Nursi Atatürk’ü “deccal” ilan etmiş. Cumhuriyete karşı savaş vermiş. Ama ilkin Demokrat Parti’yi yönetenlerden, arkasından da Sayın Demirel’den büyük saygı görmüş. “İade-i itibar” ı sağlanmış. Derken sahneye Prof. Şerif Mardin gibi, özellikle Amerikalılar nezdinde büyük saygınlığı olan bilim adamları çıkmışlar. Said-i Nursi’yi peygamberlik düzeyine çıkaran, mucizeler yarattığını öne süren, “Anadolu aydınlanmasının öncüsü” gibi gösteren, övücü kaynakları alıp karşıt kaynaklara sırt çeviren, çok “bilimsel”(!) incelemeler döktürmüşler.
Ardından, Sayın Mardin’in Türkiye Bilimler Akademisi’ne üye yapılması için baskılar başlamış. İç ve “dış” baskılar… Özellikle de basındaki bazı numaracı cumhuriyetçiler tarafından desteklenen ve körüklenen baskılar.
Ve bu arada Fethullah Hoca almış başını gitmiş. Işık evleri. Öğrenci yurtları. Özel okullar. Devletin köşe başlarına kadar uzanan bir imparatorluk. Devletin okullarına devletçe “tavsiye” edilen cumhuriyet ve çağ karşıtı kitaplar. Papa ile sağlanan görüşme. Devletin dış temsilcilerince havaalanlarında karşılanmalar. Elçiliklerde konuk edilmeler. Niçin? “Ilımlı İslam” olduğu için. Müslümanları “cumhuriyet ile barıştıracağı” için!
Bir yanda Mehmet Kutlular. 17 yaşındaki kızı dört yıl önce eroinden ölmüş. Depremi, “türban”ı vesile edip, Tanrı’yı en ilkel bir şekilde kullanmaya çalışıyor. Öte yanda Fethullah Gülen. Son yıllarda, kamu önünde ağzından tek bir cumhuriyet karşıtı söz çıkmamış. Devlet büyükleriyle iyi ilişkiler kurmuş. Ordu dışında hemen tüm önemli kurumlarda önemli “mevziler” elde etmiş. ABD’nin “etkin” desteğini sağlamış.
Görünüşte Atatürk’e ve cumhuriyete saygılı. Ama tüm eğitim ağı ile, cumhuriyetin temellerini ağır ağır kemiriyor. Amacına ürkütmeden, acıtmadan ulaşma yöntemini seçmiş. Kutlular ve Gülen. İkisi de Nurcu. İnançları ve amaçları aynı, yöntemleri ayrı. Hangisini seçersiniz?. Kırk katırı mı, kırk satırı mı? Hakkındaki bilgilerimiz arttıkça, Sayın Gülen beni korkutuyor. Bay Kutlular’a ise gönülden teşekkür etmek istiyorum. En körlerin bile gözünü açmak konusundaki katkıları için! Tanrı’nın kullandıkları ile Tanrı’yı kullananları daha iyi ayırmamızı kolaylaştırdığı için!
Ahmet Taner Kışlalı / Cumhuriyet, 17 Ekim 1999”

https://www.gercekgundem.com/guncel/44547/kislali-turkiyeye-adanmis-bir-omur
Şenol Çarık / Odatv.com / http://odatv.com/ahmet-taner-kislali-serif-mardin-icin-ne-yazmisti-0909171200.html
This entry was posted in AHMET TANER KIŞLALI, İrtica, TARİHE - AYDINLANMAYA - CUMHURİYETE NOT DÜŞENLER, YOBAZLIK - GERİCİLİK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *