MERSİN LİMANINI SATARAK MUTLU OLMAK! * Akfen Firması Mersin Limanındaki hisselerinin %40’nı Avusturalyalı İFM İvestor firmasına sattı.Bildiğiniz gibi Mersin Limanının %50’lik hisseleri de, Singapurlu bir şirkete daha önce satılmıştı * Mersin Limanı artık Türk Milletine ait olmayan bir mülk olmuştur.Mülkü üzerinde iktidarı olmayanların milliyetçilik taslaması ne garip değil mi?

BÜLENT ESİNOĞLU
bulentesinoglu@gmail.com
4.8.2017

MERSİN LİMANINI SATARAK MUTLU OLMAK!

Akfen Firması Mersin Limanındaki hisselerinin %40’nı Avusturalyalı İFM İvestor firmasına sattı.Bildiğiniz gibi Mersin Limanının %50’lik hisseleri de, Singapurlu bir şirkete daha önce satılmıştı.

Anlayacağımız, milletin dişinden tırnağından artırarak meydana getirdiği Mersin Limanı artık Türk Milletine ait olmayan bir mülk olmuştur.Mülkü üzerinde iktidarı olmayanların milliyetçilik taslaması ne garip değil mi?

Neo liberal ekonomik hegemonyanın son yağması Mersin Limanı oldu. Özelleştirmeler olurken bu hegemonyanın sözcüleri bize ne diyordu. Özelleştirmelerden sonra, her şey ucuzlayacak, üretim artacak, teknolojik gelişmeler olacak, sermaye tabana yayılacak.

Milletin malını önce yerli sermayeye, sonra da yabancı çok uluslu şirketlere satılmasının retoriği buydu.Neoliberal ideolojinin çıkmaza girdiğini ve bu ideolojinin ulus devletleri çok uluslu şirketlere teslim etme yolu olduğunu, bu ideolojinin sahipleri bile itiraf ederken, biz hala milletin malını çok uluslu şirketlere satmaya devam ediyoruz.

Milletin ekonomisini yabancılara satarak mutluluk sahibi olan mandacı bir akla sahibiz.Vatan toprakları içindeki tüm mal ve mülkler yabancıların olacak, sonra biz dönüp bağımsızlığımızdan, milli devlet olduğumuzdan söz edeceğiz.

Elin oğlu gelip buradaki hazır tesisleri alıp kendi karına işletecek, biz de diyeceğiz ki, yabancı yatırımcıyı ülkemize çektik.Neoliberal hegemonyanın, yani dışardaki çok uluslu şirketlerin, ulus devleri yok etmede kullandığı propagandayı övünerek ifade edeceğiz!

Siyasal İslam-ı benimseyenler, diyecek ki, benim dinime bir şey olmasın da, malları satarlarsa satsınlar. Öte yanda da laikler diyecek ki, laikliğime bir şey olmasın da neyi satarlarsa satsınlar.

İyi de, mallar elden giderse, yani senin gücünü başkaları denetler, kumanda ederse, senin çıkarlarını savunacak bir güç ortada kalmazsa, vatan diye bir şey olur mu?

Ülkenin stratejik değerlerini satarak, yabancı sermaye getirdik diye sevinenlere hayret ediyorum. O stratejik kurumları, kendin doğru dürüst işletsen olmaz mı?

Özelleştirmeler olursa verimlilik artacak yalanı vardı. Verimliliğin artması demek; teknolojinin üretim ve hizmet hayatının içinde olması demektir.Aradan geçen 20 yıl içinde sattığımız ürünlerin içindeki teknolojik ürünler miktarı %1,5 dur. Özelleştirmelerden önce de bu rakam aynıydı.

Mersin limanının stratejik öneminin, Kıbrıs’tan daha önemli olduğunu kimse bana anlatamaz. Akdeniz’in en büyük stratejik tesisi, yani evimizin kapısını artık, çok uluslu Amerikan şirketleri denetleyecekler.

Efendim, olağan üstü bir durumda veya bir savaş sırasında, stratejik tesisleri devletin emrine alırım. Savaş görmemiş anlayışın ifade edebileceği bir görüştür. Ortalık karışıkken ben iç cepheyle mi uğraşacağım, yoksa Amerikan çok uluslu şirketin elindeki limanlarla mı uğraşacağım?

Savaşta hiçbir şeyin malları satmak kadar kolay olmayacağını bilmeliyiz.
İşsizliğin temel kaynağı olan özelleştirmelerden artık vaz geçmeliyiz. Yoksa egemenliğimizden vaz geçme noktasına geliriz.

This entry was posted in ABD - AB - EMPERYALIZM, BÜLENT ESİNOĞLU YAZILARI, Ekonomi, İHANET VE YABANCI YANDAŞLAR, Uncategorized. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *