LAİKLİK Mİ DEDİNİZ? * Laik hukukun en önemli göstergesi olan resmi nikah, toplumu birleştiren bir düzenlemedir. Dini makam olan müftülerin evlendirme memuru olarak görevlendirilmeleri, laik medeni kanundan vazgeçiş olduğu gibi, demokratik ve laik cumhuriyet rejimini ortadan kaldırmaya yönelik planlı girişimlerden biridir.

 

Suay Karaman
31.07.2017

LAİKLİK Mİ DEDİNİZ?

Hükümetin TBMM Başkanlığı’na sunduğu Nüfus Hizmetleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Nüfus Hizmetleri Yasası’nın “evlendirme yetkisi” başlıklı 22. maddesine ekleme yapıldı. Bu tasarıyla il ve ilçe müftülüklerinin resmi nikâh kıymasının önü açılarak, müftülüğün görevlendireceği imamların da resmi nikâh kıyması sağlanmış olacaktır.

Laik hukukun en önemli göstergesi olan resmi nikah, toplumu birleştiren bir düzenlemedir. Dini makam olan müftülerin evlendirme memuru olarak görevlendirilmeleri, laik medeni kanundan vazgeçiş olduğu gibi, demokratik ve laik cumhuriyet rejimini ortadan kaldırmaya yönelik planlı girişimlerden biridir. Vatandaşlar arasında eşitliğe aykırı olan bu durum karşısında yani Müslümanlar için tanınan bu ayrıcalık sonucunda diğer dinlerin mensupları da dini makamlara evlenme akdi yapma yetkisinin verilmesini isteyecekler ve hukuk birliği bu şekilde bozulacaktır.

Bu olay sonucunda müslümanların müftüde nikah kıyması zorunluluğu oluşturulacak ve belediyenin kıydığı resmi nikah dinsizlerin nikahı gibi lanse edilecektir. Böylece nikah üzerinden de toplum bölünecek ve herkesin tabi olduğu laik hukuk kuralından vazgeçilecektir. Resmi nikah, inkılap kanunları arasındadır ve anayasanın 174. maddesi 4. bendinde yer almaktadır. Bu inkılap kanununu bozmak demek, cumhuriyetin temel niteliklerinden vazgeçmek anlamına gelmektedir.

Milli Eğitim Bakanlığı, gerek öğretim programlarında, gerek ders içeriklerinde, gerekse okul kitaplarında bilimsel eğitime ters düşen bir çok değişiklik yapmıştır. Yapılan değişikliklerin ülkemizi çağdaş dünyadan koparacağı bellidir. Bilimin en temel gerçeklerinden birisi olan Evrim Teorisi’nin ders içeriklerinden çıkarılması başlı başına bir skandaldır. Evrim Teorisi, iktidarın özellikle 4+4+4 sonrasında hayata geçirdiği dindar ve kindar nesil yetiştirme projesine kurban edilmiştir. Yeni ortaöğretim tarih dersleri içeriğinde Atatürk’e, ilke ve devrimlerine daha az yer verildiği görülmektedir. Aslında yapılmak istenen Cumhuriyet devrimiyle hesaplaşmaya çalışmaktır. Okul kitaplarından Atatürk kaldırılarak, ibadet olarak kabul edilen “cihat” kavramının, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin programında okutulması kararlaştırılmıştır. Cihad, insanın maddî-manevî bütün varlığını Tanrı yolunda ortaya koyarak, Hakkın düşmanlarını ortadan kaldırmak için savaşmasıdır. İlkokullara zorunlu olarak konulmak istenen bu kavramın akılla, bilimle, çağdaş bir dünya ve insan haklarıyla ne ilgisi vardır? Bir ilkokul çocuğuna yurttaşlık bilinci, insan ve vatan sevgisi öğretilmeyip, din uğrunda ölmek anlatılmak istenmektedir.

Suudi Arabistan gibi ortaçağ karanlığı yaşayan ülkelerle aynı çizgiyi benimsemek için yapılan değişikliklerin sonucunda laikliği sakıncalı düşünce olarak gören bu çağdışı zihniyet, son on yıl içinde 1000’den fazla imam hatip okulu açmıştır. İmam hatip okulu açmak için elli bin nüfus koşulu yerine, yerleşim birimi merkez nüfusunun beş bin olması kararı da, bütün okulları imam hatipleştirmeye yönelik projelerinin devamıdır. Yeni açılacak okulların ortak standartlarını belirleyen Milli Eğitim Bakanlığı, her okula abdest alma yeri ile kadın ve erkek için ayrı ayrı olmak üzere mescit bulundurma zorunluluğu getirdi. Bunun yanında hemen hemen her yerde çocuklara yönelik cinsel istismar davasında adı geçen Ensar Vakfı ile beş yıl geçerli olmak üzere ‘çeşitli eğitim, seminer ve sosyal etkinlikler düzenlenmesine dair işbirliği’ yaptı.

Sakarya’nın yeni Valisi İlhan Balkanlıoğlu, valilik binasında İsmailağa cemaati müritleri tarafından karşılanarak makamına oturtulmuş ve cihada gidercesine tekbirlerle valilik binası inletilmiştir. İlhan Balkanlıoğlu, 5 Eylül 2012 tarihinde Afyon’da askeri cephanelikte 25 askerin şehit olduğu patlamanın ardından kente gelen dönemin Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e sucuk, kilim ve satranç takımı hediye etmesiyle tanınmıştı. Türkiye’nin büyük acıya büründüğü olayda bu hediyelerin verilmesine yönelik eleştirilere Balkanlıoğlu’nun yanıtı şöyle olmuştu: “reklamın iyisi, kötüsü olmaz.”

5 Mart 1999 tarihinde, Amerikan çıkarları için çalışacağına yemin ederek, ABD vatandaşı olan Merve Kavakçı, İslam dünyasındaki bütün terör örgütlerine kaynaklık eden Müslüman Kardeşler hareketinin ABD’deki ideolojik temsilcilerinden birisiydi. ABD vatandaşı iken 18 Nisan 1999 genel seçimine girerek Fazilet Partisi’nden milletvekili olmuştu. Türbanıyla yemin törenine gelerek, devlete meydan okumak isteyen Kavakçı’nın ABD vatandaşı olduğu ortaya çıkınca, milletvekilliği düşürülmüştü. O günlerde yapılan bu sahtekârlığı görmezden gelen siyasal İslamcılar, “Türkiye’de inananlara zulmediliyor” diyerek, her zaman yaptıkları gibi bu sahtekarlığı başka bir sahtekarlıkla örtmeye kalkışmışlardı.

ABD vatandaşı olduğu ve bu durumu sakladığı gerekçesiyle Türk vatandaşlığından çıkarılan Merve Kavakçı, ABD’de Türkiye Cumhuriyeti aleyhinde konferanslar verdi. 3 Temmuz 2017 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla yeniden vatandaşlığa alındı ve yirmi gün sonra Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil etmek üzere Malezya’ya Büyükelçi olarak atandı. İngiliz ajanı olarak bilinen Şeyh Nazım Kıbrısi’nin önünde diz çöken CIA’nın ılımlı İslam projesinin aktörlerinden Merve Kavakçı’nın büyükelçi yapılması devlet geleneğini bozduğu gibi, laiklik ilkesinin de çiğnenmesi anlamındadır.

Merve Kavakçı’nın eski eşlerinden Kafkas Üniversitesi Öğretim Elemanı Cihangir İslam, Kanun Hükmündeki Kararname ile FETÖ üyesi olduğu gerekçesiyle üniversiteden çıkartılmıştı. Cihangir İslam, adalet yürüyüşünde Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte yürümüştü. Merve Kavakçı’nın eşiyle birlikte yürümeleri, ana muhalefet partisinin bu atamaya tepki göstermemesinin nedenidir.

Ülkemizde son günlerde bütün bunlar yaşanırken, bu olaylara güçlü tepki vermeyenler yüzünden laiklik de yok edilmektedir. Laiklik, devlet ve toplum düzeninin akıl ve bilime dayandırılmasıdır. Laiklik, devletin ve toplumun dini kurallardan arınmasıdır. Laiklik, aklın sorgulanmasıdır. Bu sorgulamayı yapamayanlar ya da laikliğin tehlikede olmadığını sananlar, ülkemizin bugün getirildiği durumun baş sorumluları arasındadır. Büyük önderimiz Atatürk “laiklik adam olmaktır” demişti. Bu yaşananlar göz önüne alınınca adam olamadığımız anlaşılıyor…

İlk Kurşun Gazetesi, 31 Temmuz 2017.

Suay Karaman: LAİKLİK Mİ DEDİNİZ?

This entry was posted in ATATURK, CUMHURİYET - DEMOKRASİ - ÇAĞDAŞLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *