kemal Kılıçdaroğlu’nun ADALET YÜRÜYÜŞÜNDEN Mohandas Karamchand Gandhi’nin Tuz Yürüyüşüne

17 Haziran 2017
Orhan ÖZKAYA

Tuz Yürüyüşü… -/- Ve Mohandas Karamchand Gandhi…

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu Ankara ‘ dan başlattığı “Adalet yürüyüşü”nü, ülke genelinde büyük bir destekle sürdürüyor.Aslında böyle bir eyleme halkımız çoktan beri hasretti. Bu eylem tüm beklentileri karşılamak açısından son derece yerinde oldu.

Dünya Kılıçtaroğlu ile demeç yarışına girdi; BBC, CNN, NTV gibi dünya ajansları yürüyüşe katılarak, Mahatma Gandhi’nin “Tuz yürüyüşü”ne gönderme yapmayı ihmal etmediler. Yani bu yürüyüşe “Tuz yürüyüşü” adını bir anlamda dünya medyası taktı.

İktidarın Adalet Bakanı ve Bakanları, olayı küçümseyerek, suç sayarak tarihin yazacağı sayfaların derinliklerini karartmaya çalıştılar. Ancak bu yürüyüş tarih sayfalarındaki olağanüstü değerdeki yerini alacaktır.

Çünkü Gandhi, İngiliz emperyalizminin yenilmesini sağlayan “Tuz yürüyüşü”nü başarıyla tamamlamış, Hindistan’ın bağımsızlığını sağlamıştı.

ADALET YÜRÜYÜŞÜNÜ Mahatma Gandhi’nin “Tuz yürüyüşü”ne benzetmek

Dünya Kılıçtaroğlu ile demeç yarışına girdi; BBC, CNN, NTV gibi dünya ajansları yürüyüşe katılarak, Mahatma Gandhi’nin “Tuz yürüyüşü”ne gönderme yapmayı ihmal etmediler. Yani bu yürüyüşe “Tuz yürüyüşü” adını bir anlamda dünya medyası taktı.

İktidarın Adalet Bakanı ve Bakanları, olayı küçümseyerek, suç sayarak tarihin yazacağı sayfaların derinliklerini karartmaya çalıştılar. Ancak bu yürüyüş tarih sayfalarındaki olağanüstü değerdeki yerini alacaktır.

Çünkü Gandhi, İngiliz emperyalizminin yenilmesini sağlayan “Tuz yürüyüşü”nü başarıyla tamamlamış, Hindistan’ın bağımsızlığını sağlamıştı.

Hindistanlı, Asyalı ilk köleler ve Gandhi
Güney Afrika’daki apartheid rejimi uygulaması sırasında, yerli halkı, büyük bir soy kırımdan geçirerek, Hitler kaçkını Hollandalı Boerler ve sömürgeci İngilizler, kurdukları tarım ekonomisinin itici gücünü oluşturan tarım işçisine olan gereksinmelerini, dışardan getirdikleri kölelerle sağladılar.Bu amaçla en uygun kaynak olarak da, henüz uyanmamış, özgürlük mücadelelerinin ülkelerine henüz uğramadığı ülkelerden işçiler getirirler. Bunun için en uygun olanlar ise; Hindistan, Malezya, Endonezya, Seylan, Java, Bengal ve Çin-Hindi gibi ülkeler idi.

Bu insanlar köle olarak getirildiler… Farklı ülkelerden olmaları nedeniyle, aralarında bir kültür birliği ve dil birliği de yoktu. Amaçladıkları hedefe bu şekilde ulaşıyorlardı. Bu köleler çeşitli çiftliklere dağıtılıyor, birbirleriyle ortak bağ oluşturmaları önleniyordu.

Ülkelerinden getirilişleri de küçük gruplar halinde ve farklı bölgelerden seçilerek olmaktaydı. Diğer bir özen gösterilen konu ise, bunların çoğalmamaları idi; bu nedenle erkek köleler kadınlara oranla çok daha fazla tercih ediliyordu.

Bunlar birer aile kurmasınlar diye birbirleriyle bağlantı kurmamaları, ortak bir kültür ve dil oluşturmamaları için gerekli özen fazlasıyla gösteriliyordu. Beyazların çiftliklerinde çalışan kölelerin sayısı ne kadar fazla olursa olsun, sonunda dışlanıp, yalnız bırakılıyorlardı.

Aralarında iletişim kurabilmek için “Afrikaansca” dilini benimsemişlerdi. İşte, baskıcı, ırkçı sistemin dili, böylece kendisine geniş bir platform bulmuştu. Ancak, tüm bu çarpıtmalara, çırpınmalara rağmen, Endonezya’dan, Java’dan, Malezya’dan ve Bengal’den gelen kölelerin Müslüman olmaları aralarında bir kültür birliği oluşturmalarını önleyemedi.

Bu insanlar, Hollandalıların zevklerine uygun çok görkemli binalar yapmışlar, Cape bölgesinde Hollanda mimarisinin nefis örneklerini yaratmışlar idi. Kendilerini bu ırkçı efendilerine kabul ettirmişler, böylece bazı imtiyazlara da kavuşmuşlardı.

Kendi dinlerinde ibadet etmelerine dahi izin verilmişti, bu nedenle Güney Afrika’da Hindu, Budizm ve Müslüman topluluklar oluşmuştu. Yine, Natal bölgesini işgalleri altına alan İngilizler, çalıştıracak işçi sorununu, Hollandalı Boerler’in uyguladığı yöntemle çözmüşler; dışardan işçi getirmişlerdi.

Hindistan, bunun için en önemli kaynağı oluşturmuştu.Çünkü Hindistan, İngilizlerin sömürgesi altındaydı. Şeker kamışı tarlalarında binlerce Hintli çalışmaktaydı. İşte bugün Natal bölgesinde, Cape-Town şehrinde, Durban ve Pietermaritzburg şehirlerinde yoğun bir şekilde Hintli nüfusun görülmesi, bütün bu eski uygulamaların sonucunda olmuştur.

Güney Afrika’da oluşan çelik ruhlu direniş
Güney Afrika, Hindistan’ın kurucusu Mohandas Karamchand Gandhi’nin yaşamında da çok önemli ve ayrıcalıklı bir yer tutar. Tüm dünya görüşünü,bu topraklarda karşılaştığı olaylar etkilemiştir.

M.K. Gandhi felsefesinin oluşması, yine Güney Afrika’daki yaşamı sırasında gerçekleşmiştir. Hindistan’dan iş nedeniyle kısa bir süre için geldiği Güney Afrika’da karşılaştığı insanlık dışı davranış karşısında son derece etkilenip, dönüşü olmayan bir kavganın içine katıldı.

Bir İngiliz şirketinde avukat olarak çalışan Gandhi, çek tahsili için geldiği Güney Afrika’da, karşılaştığı insan hakları ihlalleri karşısında, hayatının akışını değiştirip, Hindistan’ın kurtuluş mücadelesine kendisini adamıştır. Pietermaritzburg tren istasyonunda derisinin rengi nedeniyle, bulunduğu kompartımandan atılması onu, çok üzmüş ve ırk ayrımcılığı (Apartheid) mücadelesine karşı başkaldırmasına neden olmuştur. Kısa bir iş seyahati için geldiği, Güney Afrika’da hem siyah halkın sembolü olmuş ve hem de Hint azınlığın umudu olmuştur.

Yirmi yıldan fazla bir süre Hint halkının hakları için mücadele etmiştir. Natal yönetimi, Hint halkına oy hakkı tanımamış ve Hintliler de siyahlar gibi kimlik belgesi taşımak zorundaydı, aksi halde tutuklanıp yargılanıyor ve suçlu ilan edilerek mahkûm oluyorlardı.

İşte M.K. Gandhi, bütün bu ayrımcı uygulamalara karşı koyabilmek için, Hint halkını örgütlemiş, onlara kendi ayakları üzerinde durmalarını ve derilerinin renginden dolayı gurur duymalarını aşılamıştır. “Natal Hint Kongresi” ve “Transvaal Hint Kongresi”ni kurmuş, mücadeleyi organize etmiştir.

Nelson Mandela ile kader birliği
M.K.Gandhi, Nelson Mandela için de esin kaynağı olmuş, onun, halkını başkaldırıya hazırlamasında, M.K. Gandhi’nin pasif direniş eylemleri köşe taşlarını oluşturmuş, hep örnek aldığı sabırla katlandığı eylem biçimlerini oluşturmuştur.

Bu nedenle Mandela 27 yıl kesintisiz hapis yatıp çıktıktan sonra, on binlerce Güney Afrikalı’ nın katıldığı mitingde, ülkesine bağımsızlığı getirmişti. İşte M.K. Gandhi’nin yaktığı direniş ateşi, bir başlangıcın ivmesini oluşturmuştu. Mohandas Karamchand Gandhi’nin Hint halkının kimlik bulundurma zorunluluğuna karşı geliştirdiği eylemler tarihe geçmiş, büyük yankılar yaratmıştı. Binlerce Hintli, Johannesburg kentinde kimliklerini yakmışlar, apartheid uygulamalarına başkaldırmışlardı.

Bu eylem türü, yıllar sonra, siyah halkın Afrika Ulusal Kongresi’nin (ANC), tarihe Sharpeville katliamı olarak geçecek, 67 kişinin ölümü, yüzden fazla kişinin yaralandığı ve binlerce kişinin tutuklandığı kimlik yakma eylemlerine örnek oluşturacaktı.

ANC, eylemlerinde M.K. Gandhi’nin ve barış yanlısı güçlerin etkisi altında kalarak, şiddet yanlısı eylemlerden uzak duruyordu. Nelson Rolillahla Mandela’da bu tutuma bir anlamda destek veriyor, şiddete şiddetle karşılık vermesinin faturasının, yine halka çıkacağını görüyordu.Bu sebepten dolayı, Afrikaner yönetimini barış masasına çekecek eylemlerle masaya oturtmaya çalışıyordu. Ancak, her kavgada olduğu gibi akıl, bir türlü galip gelemiyordu.

Mandela, her türlü silahlı mücadeleyi ret ederek, kendi bedel ödeyerek, 27 yıl kesintisiz Robben adasında yatarak, taş kırarak halkına güvenini bir an bile yitirmeden tarihin sayfalarındaki yerini aldı.M.K. Gandhi, siyah halkın mücadelesini desteklemiş ve örnek olmuştur. Aslında Gandhi, ilk yürüyüşünü Güney Afrika topraklarında başlatmıştı; zira Güney Afraka’da ırk ayrımcılığı sadece Afrikalılara değil Hintlilere ”Colors” adı takılarak yapılıyordu.

Gandhi’nin Bapu (Baba) ve “Mahatma” Yüce ruhlu
Hint halkı, Gandhi’ye Bapu (Baba) ve (Mahatma) yüce ruhlu sıfatlarını takmakla, ona olan sevgisini, saygısını ve asla yıkılmaz desteğini, sonuna kadar sürdürmüş, bütün taleplerini saygıyla karşılayarak, ülkelerinin bağımsızlığını İngilizlerden geri almışlardı. Hiçbir işkence, zulüm onları yıldırmamış, Afrika halklarına da örnek olmuşlardı.

Dünyanın en büyük bağımsızlık savaşı önderi Yüce Atatürk, bütün bu halklara örnek olmuş, hatta Gandhi’nin bağımsızlık kararına giden yolunu, kararını; O’nun bağımsızlık kararı, karakteri etkilemiş, emperyalizme karşı en küçük bir tereddüt göstermeyen duruşu, savaşı, en büyük kılavuz, deney olmuştur.

Ganhdi, kendilerine İngilizler’in önerdiği özerklik tekliflerini, Mustafa Kemal Atatürk’ün mücadele azmini örnek alarak ret etti ve bağımsızlık yürüyüşünü kararlılıkla sürdürdü. Sonunda Hindistan bağımsızlığına ulaşarak, tarihin en büyük devrimlerinden birini; İngiliz emperyalizmini ülkesinden kovarak gerçekleştirdi.

Amritsar katliamı İngilizlerin yıkılışı oldu
Hindistan’ın Amritsar bölgesinde halkın silahsız eylemlerine karşı, İngilizlerin ateşiyle 400 Hintli hayatını kaybetmişti. Bunun üzerine Gandhi, 6 yıl hapse mahkûm edilmişti. Ancak eylemler boykotlar şeklinde büyüyerek sürdü; İngiliz ürünleri ve hükümet görevlerinde çalışmama, çocukları okullara göndermeme, mahkemeleri ret etme kararları alındı. Boykot kararları genişleyerek sürdü…

Ünlü Tuz yürüyüşü
Hindistan Ulusal Kongre (İNC) Partisi,12 Mart 1930 tarihinde Gandhi, 78 arkadaşıyla Tuz yürüyüşünü başlatarak, bağımsızlığa giden yolun taşlarını döşedi. Bütün bu mücadeleleri veren yoksul Hindistan halkı, Atatürk’ün Türk halkıyla birlikte sürdürdüğü Kurtuluş Savaşı’na da maddi desteğini esirgememişti.

1762 yılından beri Doğu Hindistan Kumpanyası’ nın sürdürdüğü sömürüye karşı Gandhi, protesto sesini yükseltmek için, yürütülmekte olan Tuz Yasası’na, “Britanya tuz tekeli”ne karşı isyan başlatmıştı. Halka işyerlerini terk etmeleri çağrıları yaparak, Gujarat Eyaleti’nin Sabarmati Aşram bölgesinden “Tuz Yürüyüşü” nü başlattı.

388 km.lik çıplak ayaklı yürüyüşünü 24 günde tamamladı. Hint okyanusu kıyısındaki Dandi köyüne ulaştığında 61 yaşında idi. Denizden çıkardığı tuz kitlesini, tatlı suda yıkayarak, Hinduların tuz çıkaramayacağı yasasını binlerce köylüyle birlikte ihlal etti.

Sonunda, 60 binin üzerinde Hintli, Gandhi ile birlikte hapse atıldı, ancak yasa da işlemez hale geldi. Bütün bu baskı, zulüm karşısında diz çökmeyen halklar, sonunda zafere ulaşır.

Bunun sayısız örneği mevcuttur. Bu nedenle “adalet” isteyen Kılıçtaroğlu’yla Türk halkı, bütünleşerek, ülkeyi uygarlık ekseninden kaydırmaya çalışan gerici tırmanışları durduracak ve tarihteki yerine iade edecektir.Bu eylem tüm halkı kucaklamakta, ülke geneline yayılarak, Gezi’yi çok büyük adımlarla aşacak ve 16 Haziran referandum hileli sonuçlarını yerle bir edecektir.

Bu nedenle Atatürk altı oklu Türkiye’ sini hiçbir güç yolundan alıkoyamayacaktır…

https://1923turkcelil.wordpress.com/2017/06/17/tuz-yuruyusu/

This entry was posted in FAŞİZM, HUKUK-YARGI-ADALET, SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *