AKIL FİKİR YAZILARI * EMPERYALİZM

Süleyman Çelik
scelik44@gmail.com
19.06.2017

1960’LARI ÖZLEMEK

Her yıl bir ilimizde yaptığımız sınıf toplantımızı, bu yıl arkadaşımız Ahmet Özdemir ve Sevgili Eşi Necla’nın ev sahipliğinde Edirne’de yaptık.

Ev sahiplerimiz yoğun bir program hazırlamışlardı; Edirne’nin tarihi ve turistik yerlerinden başka Kırklareli- İğneada’ya kadar gezdirdiler bizi. Dönüşte de Gelibolu yarımadasında şehitlikleri ziyaret edip bir gece Gelibolu’da konakladıktan sonra, Tekirdağ üzerinden İstanbul’a geçince tüm Trakya’yı gezmiş olduk.

Ama Trakya’nın, anımsadığımızda içimizi acıtan bir de Batı’sı var. Arkadaşlarımız onu da düşünmüşler ve “Edirne’ye gelince gitmeden olmaz” diyerek Batı Trakya gezisi düzenlemişlerdi. Böylece Dedeağaç, Kavala, Selanik, İşkeçe ve Gümülcine’yi de gezerek tam bir Trakya turu yapmış olduk.

Yaşlılar bir araya geldiklerinde genellikle geçmişlerini anımsar ve özlemle anarlar: “nerede o yıllar!” Sınıf arkadaşları bir araya geldiğimizde, biz de elbette öğrencilik yıllarımızı, yani 1960’ları anımsıyoruz.

EMPERYALİZM 

Birinci Dünya Savaşı öncesinde dünya, sömürgeci ülkeler tarafından paylaşılmıştı. Dünyanın süper gücü İngiltere kendi topraklarının 40, ondan sonra gelen Fransa ise 20 katı kadar sömürgeye sahipti. Küçücük Hollanda ve Belçika gibi ülkelerin bile birçok sömürgeleri vardı.

18. Yüzyılın sonunda bağımsızlığını kazanmış olan ABD ise, “Amerika Amerikalılarındır” diyerek İspanyol ve Portekizlileri Latin Amerika’dan uzaklaştırmış, kendisi sömürmeye başlamıştı.

Sadece Osmanlı, İran ve Çin yarı sömürge durumundaydılar ve işte, dünya savaşları bu ülkelerin topraklarını paylaşmak için çıkarıldı.

Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde Türklerin sömürgecileri yenerek ulusal bağımsızlığını kazanması sömürülen uluslarda büyük heyecan ve umut yarattı. Bunu en güzel Hindistan bağımsızlık mücadelesinin efsanevi önderi Mahatma Gandhi ifade etmiştir: “Mustafa Kemal, İngilizleri yeninceye kadar Tanrıyı da İngiliz zannederdim…” Öte yandan kendileri için çok kötü bir örnek olması nedeniyle emperyalistler Mustafa Kemal’i hiç sevmemişler ve hala da sevmezler.

Çok gelişmiş silahların kullanılmış olması nedeniyle İkinci Dünya Savaşı sonunda, adeta bir “Pirus Zaferi” kazanıldı ve galipler de ağır kayıplar verdiler. Böylece zayıflayan sömürgeciler kendi sonlarını hazırlamış oldular. Bundan yararlanan sömürge halkları, Mustafa Kemal’i örnek alarak emperyalistlere karşı bağımsızlık savaşlarını başlattılar.

Bizim üniversite öğrencisi olduğumuz 1960’lı yıllar bağımsızlık zaferlerinin zirveye çıktığı ve dolayısıyla dünyada solun yükselişte olduğu yıllardı. Avrupa’da, bugünkülere benzemeyen (!) sosyalist ya da sosyal demokrat partiler iktidara geliyorlardı.

Ülkemizde de 1961’de, gelmiş- geçmiş en özgürlükçü ve demokratik Anayasa yürürlüğe girmiş olduğu için sol akımlar güçlenmeye başlamıştı. Öncülüğünü, Atatürk’ün Gençliğe Hitabı ve Bursa Nutku’nu vasiyet kabul eden üniversite gençleri yapıyordu. Hepimiz ulusalcı, antiemperyalist ve tam bağımsızlıkçı Kemalist solcuyduk.

Emperyalistler gidişten çok rahatsız oldular. Dünyanın en gelişmiş beyinlerini satın alıp kullandıkları için onlarda akıl da çoktur, parada, oyun da. Artık eskisi gibi kaba sömürgecilik yapamayacakları için yeni taktikler geliştirdiler. Klasik yöntemleri olan “böl ve yönet” politikası ile birlikte, darbe ya da seçim hileleri ile işbirlikçileri iktidara getirmeye başladılar.

* * *

Antikomünist olmak milliyetçilik, komünizm dinsizlik ve namus yoksunluğu (şapka hikayesi!) olarak belletilerek, yurtsever ve dindarlar Komünizmle Mücadele Dernekleri altında toplanıp sağ- sol çatışmaları başlatıldı.

Solcuları bölmek için de aralarına ajanlar soktular. “Kemalizm’in burjuva devrimi olduğu, asıl olanın proleter devrim olduğu” propagandası başladı. Böylece solcu gençleri Atatürk’ten uzaklaştırdılar; Maocu, Leninci, Stalinci, Troçkici, Enver Hocacı vb. gruplar türedi. Bunlar da kendi aralarında fraksiyonlara ayrıldılar ve sağcılardan çok kendi aralarında vuruşmaya başladılar.

Kimin eli kimin cebinde belli değildi. Sağcı ve solcu gençlerin birbirlerini öldürmek için kullandıkları Amerikan silahları komünist Bulgaristan üzerinden Türkiye’ye sokuluyor, öldürülen sağcı ve solcu gençlerden çıkarılan mermi çekirdeklerinin balistik muayenesinde, aynı silahtan çıkmış oldukları saptanıyordu vs…

Emperyalistler yalnız Türkiye’yi değil tüm dünyayı yeniden dizayn ettiler. Örneğin, İsrail’e karşı mücadele eden Filistinli tüm örgütler solcuydu. Hatta bizim solcu gençler bunların kamplarına gidiyor, onlarla birlikte İsrail’e karşı savaşıyorlardı. Emperyalistler bunları Marksizm’den uzaklaştırıp dinci örgütlere dönüştürdü.

Avrupa’da 1960’larda Vietnam savaşını protesto eden ve üniversiteleri işgal eden gençlere karşı Holivut harekete geçirildi, “savaşmayın sevişin” denildi. Hippi modası başlatıldı, gençler uyuşturucu bataklığına itildi. Yeşiller hareketi başlatılarak sosyal demokratlar bölündü…

Bugün Türkiye’de ve başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada yaşananlar; savaşlar, acılar, terör eylemleri vs. hepsinin nedeni, emperyalizmin 1960’larda geliştirmiş olduğu bu yeni taktiğin eseridir.

1960’ları özlemle anımsarken haksız mıyız?

This entry was posted in AKIL FİKİR YAZILARI, EMPERYALİZM, SÜLEYMAN ÇELİK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *