OLAĞAN ÜSTÜ HAL * ASKIYA ALINAN DEMOKRASİ * İNSAN HAKLARININ İHLALİ *** Türkiye’ye Uyarı üstüne uyarı… Dünya ‘DUR’ diyor

Cumhuriyet 08.06.2017

Aşağıdaki demokrasiye çağrı haberine bir eklemede bulunmak istedim. Genç bir kadının saçlarının polis arabasında ve polis tarafından tutulup çevrilerek kökünden kopartıldığı haberini içim sızlayarak okudum .

Fetö polisleri görevden alınırken yerine faşist ruhlu vatandaşa işkence yapan AKP polisleri getirildi. Vatandaş için değişen hiç bir şey yok .Bu haber gazetelerde yayımlandıktan sonra ne emniyet müdürlüğünden ne de İçişleri bakanlığından bir açıklama yapılmadı . Demokrasi ve insan haklarını yok sayan bir Devlet yapısı ile karşı karşıyayız. Kendimizi güvende hissetmemiz gereken karakol/emniyet v.b yerler vatandaş için en korkulası yerler haline geldi. Bu faşist işkenceci polislerden hesap sorulmayacak mı ?

Konuya ilişkin haber aşağıdadır ;

Naci Kaptan

cumhuriyet.com.tr
07 Haziran 2017 Çarşamba

Gözaltında işkence:
“Mehter marşını açıp saçlarımı kökünden kopardılar”

İdil Kültür Merkezi’ne yapılan operasyonda gözaltına alınanlara işkence uygulandı. Serbest bırakılanlar arasında bulunan Bergül Varan’ın saçları kökünden söküldü. Polisler mehter marşı eşliğinde ellerinde kalan saçla oynadı.

Okmeydanı İdil Kültür Merkezi’ne 30 Mayıs’ta yapılan operasyonda gözaltına alınan, aralarında Grup Yorum üyelerinin de bulunduğu 14 kişi bugün (6 Haziran) adliyeye sevk edildi. İfade işlemlerinin ardından Grup Yorum üyelerinin de aralarında bulunduğu 4 kişi tutuklanırken, 10 kişi serbest bırakıldı.

Halkın Hukuk Bürosu, gözaltına alınanlara kötü muamele yapıldığını Twitter hesabından duyurdu. Yapılan paylaşımda, gözaltına alınan Bergül Varan’ın polis tarafından saçlarının kökünden söküldüğünü belirtilerek, Varan’ın fotoğrafına yer verildi.

“Saçlarımı tutup, çevirip kökünden kopardılar”

Artı Gerçek’ten Bahar Kılıçgedik’in telefonla ulaştığı Bergül Varan, gözaltında yaşadıklarını anlattı. Ağır işkencelere maruz kaldığını ifade eden Varan, şöyle konuştu:

Çok yoğun bir işknceye maruz kaldık. Kültür merkezine baskın yaptıklarında bizi çevik kuvvet aracına bindirdiler. Burada yaklaşık 2-3 saat bizi beklettiler. İşkence burada başladı. Aracın içinde yoğun bir işkence yaptılar. Bilerek sanki onun için hazırlanmış gibiydiler. Saçlarımı çekerken sanki yöntem öğrenmişler. Saçlarımı tutup çevirip kökünden kopardılar. Elinde kalan saçı sallayarak mehter marşı ile oyun oynuyorlardı. Saçımı savuruyorlardı. Koltuğun üzeri saçla dolmuştu.

“Neden başını kaldırdın deyip vuruyorlardı”

Terörle Mücadele Şubesi’nde 8 gün yaralarının iyileşmesi için bekletildiklerini belirten Varan, “Sadece bana değil gözaltına alınan diğer arkadaşlarımıza da yoğun işkenceler yaptılar. ‘Neden başını kaldırdın’, ‘Yukarı baktın’ deyip yoğun işkenceler yaptılar. Bir erkek arkadaşımızın ensesine vura vura bayıltıyorlardı. Bir arkadaşımızın kulak zarı patladı. Başka bir arkadaşımızın gözü morluk içindeydi. Terörle Mücadele Şubesi’nde 8 gün bizi tutup, yaralarımızın iyileşmesini beklediler” dedi.

Gördüğü kötü muamele ve işkenceyi savcılık sorgusunda anlattığını söyleyen Varan, bunların tutanağa geçip geçmediğini ise bilmediğini ifade etti. Hollanda’da yaşayan Varan, Türkiye’ye bir kaç günlüğü’ne geldiğini ancak günlerinin gözaltında ve işkencelerle geçtiğini söyledi.

“Müvekkillerimiz gördüğü işkenceden ayakta duramıyor”

Halkın Hukuk Bürosu avukatlarından Şükriye Erden, savcılık sorgusunun ardından serbest bırakılan Bergül Varan’ın durumu ile ilgili bilgi verdi. Bergül Varan’ın ablası Betül Varan’ın Grup Yorum üyesi olduğunu ve birlikte gözaltına alındıklarını belirten avukat Erden, “Her türlü işkenceye maruz kalmışlar. Bergül’ün saçları kökünden sökülmüş. Kaba dayaktan tutun da her türlü işkence yapılmış. Müvekkillerimizin bir çoğu gördüğü işkencelerden dolayı ayakta duramıyor. Vücudunun her yerleri morarmış. Kafaları duvarlara vurulmuş” dedi. (Sendika.org)

“Ülkeyi saç yolarak mı yöneteceksiniz?”

cumhuriyet.com.tr
08 Haziran 2017 Perşembe

Uyarı üstüne uyarı… Dünya ‘DUR’ diyor

Aynı anda 4 ayrı konuda, 4 farklı uluslararası kurumdan ve farklı ülkelerden Türkiye’ye alarm düzeyinde uyarılar geldi.

Türkiye’de kısıtlanan özgürlükler ve insan hakları, hukukun üstünlüğü, ifade ve basın özgürlüğünde her geçen gün daha da geriye gidişin ardından Ankara’ya, başkentlerden ve uluslararası örgütlerden peşpeşe uyarı yağdı. Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ışığında Cenevre, Brüksel, Washington, Lahey, New York, Strazburg ve Berlin’den Ankara’ya dün 4 ayrı konuda, 4 farklı kurumdan ve farklı ülkelerden uluslararası yükümlülüklerine uyması için çağrı yapıldı.

İşte Türkiye’nin demokrasi karnesine her geçen gün eklenen son uyarılar:

1 GAZETECİLER İÇİN ACİL ADIM

BM Düşünce ve İfade Özgürlüğü Özel Raportörü David Kaye, acil olarak başta gazeteciler olmak üzere, akademisyen, yazar ve hâkimlerin serbest bırakılması çağrısı yaptı. Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi 35’inci İnsan Hakları Oturumu çerçevesinde 12 Haziran’da görüşülecek raporun yanı sıra ‘Türkiye Özel Oturumu’ da yapılacak. Kaye raporunda şu çağrılarda bulundu:

* İfade ve medya özgürlüğü ile bilgiye ulaşımda uygulamaya konan orantısız ve düzensiz tedbirler, OHAL ile meşrulaştıramaz.

* Raportör, terörle mücadele ve KHK’lerle tutuklanan gazeteci, yazar, hâkim ve akademisyenlerin acilen serbest bırakılması çağrısını yapar. Kimse nefret ve şiddete başvurmadığı müddetçe tutuklanamaz.

* Basının sansür veya kısıtlama olmadan kamuyu bilgilendirmesi sağlanmalı.

* Hükümet, medya kurumlarını kapatma sürecini tersine çevirmeli.

* İnternet yasası gözden geçirilmeli ve engelleme ve kaldırma kararını veren kurumun yetkileri kısıtlanmalı.

* Hükümet, ifade özgürlüğüne yönelik herhangi bir kısıtlamada, kesinlikle orantı olmalı. Gereklilik ve orantılılık hali, OHAL için getirilen derogasyonlar boyunca da askıya alınmaz.

* Hükümet, 15 Temmuz’daki koşulların hâlâ geçerli olup olmadığını yeniden düşünerek, OHAL’i sona erdirmeli. KHK’ler, uluslararası insan hakları standartları ile uyumlu olarak yeniden düzenlenmeli ve gözden geçirilmeli. Hukuksuz olarak özgürlüklerinden mahrum edilenler, işlerinden olanlar buna karşı çıkabilmeli; tazmin edebilmeli. Bunun için bağımsız yargı mekanizmaları oluşturulmalı.

* Hakaret ve terörle mücadeleye yönelik yasalar uluslararası standartlara getirilmeli; TMK değiştirilmeli. Ceza Yasasının devlet büyüklerine hakareti düzenleyen hükümleri değiştirilmeli. Komiser, üst düzey yetkililere, eleştirileri susturmak için, ‘hakaret’ diyerek bu tür yöntemleri kullanmaktan kaçınmaya çağırır.

YİNE MEDYAYI SUÇLADI

Hükümet, yanıtına “ifade özgürlüğü ve medya Türk demokrasinin temellerindendir” ifadeleriyle başladı ve Anayasa’daki, “Hiç kimse düşünce veya görüşleri nedeniyle suçlanamaz” hükmünü örnek verdi. Ancak bu tutumu kısa sürdü ve “Sözde medya ve bilgi hakkına saldırı” arabaşlığında, kapatılan tüm medya kurumlarının terör ile bağlantılı olduğunu savundu. Gazetemizden tutuklanan yönetici ve yazarlarımız konusunda verdiği yanıtı ek olarak sunduğunu belirten Türkiye’nin yanıtı açıklanmadı.

Almanya ve ABD’den ‘insan hakları’ uyarısı

Türkiye ile ilgili oturum öncesinde Almanya ve ABD de kaygılarını Konsey’e sundu. ABD, muhaliflere yönelik kısıtlamalardan duyduğu rahatsızlığı kayda geçirirken, Almanya, Türkiye – Bangladeş ve Azerbaycan için şu görüşü kayda geçirdi: “Almanya, gazeteci ve bloggerların korkutularak, taciz edilerek, sansüre tabi tutulması, adli takibat ile tehdit edilmesinden kaygılıdır.”

2 GÖZALTILAR DEVAM EDİYOR

Uluslararası Af Örgütü Türkiye şubesi yönetim kurulu başkanı Taner Kılıç’ın gözaltına alınmasına hem ABD hem de AB sert tepki gösterdi.

ABD: Bu gözaltı, Türkiye’de bir dizi saygın insan hakları savunucusu, gazeteci, akademisyen ve aktiviste yönelik gözaltıların son örneğidir. Çoğunlukla yetersiz kanıtla ve şeffaflık gözetmeden yapılan bu gözaltılar, alarm verici bir eğilime işaret etmektedir. Bu vakaları yakından takip etmekteyiz ve Türk anayasasıyla, Türkiye’nin kendi uluslararası taahhütleriyle korunan yargı süreci ve kişisel hakların öneminin altını çiziyoruz. Türkiye daha az değil, daha fazla etkin sesin ortaya çıkmasından faydalanacaktır. Taner Kılıç benzeri gözaltılar, kamuoyundaki tartışmaları susturmakta ve demokrasinin kalitesine zarar vermektedir.

AB: Kılıç’ın gözaltına alındığını endişeyle öğrenmiş bulunuyoruz. Türkiye’deki resmi makamları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde belirlenen standartlar ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadı uyarınca hakkındaki suçlamalara bir an evvel açıklık getirmeye davet ediyoruz. Uluslararası Af Örgütü, demokrasinin temel unsurlarından olan sivil toplumun, uluslararası alanda önemli itibar sahibi bir üyesidir.

Berlin: Alman hükümetinin insan hakları sorumlusu Bärbel Kofler gözaltı kararı nedeniyle Almanya’nın çok derin “üzüntü” içinde olduğunu ve Kılıç’ın “Türkiye’de insan haklarının korunması için korkusuzca görev aldığını” söyledi.

3 YARGI VURGUSU

AK İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, HSK’ye yönelik son düzenlemelerin ardından, kurul üyelerinin yeminlerini ettiğini anımsattı ve kurulun 4 üyesinin doğrudan, 7’sinin de parlamento tarafından, siyasi partilerin katılımını garantilemeden, atandığını belirtti. Muiznieks, “HSK’nin yeni kompozisyonu yargı bağımsızlığı için yeterince koruma sağlamıyor ve siyasi etkiye açık olma riskini artırıyor. Bu riskten kurtulmak için, Avrupa standartları, yargı konseylerinde, (atama terfi, görev değişimi, disiplin cezası ve uzaklaştırma kararlarında) hakim ve yargıçların en az yarısının meslek içindeki profosyoneller tarafından seçilmesini gerektirir. Bu çerçevede, HSK’nin çalışmalarını ve hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı ilkesine pratikte ne kadar uyduğunu takip edeceğim; ki zaten bunlar olmadan Türkiye’de etkili bir insan hakları koruması da olamaz.”

4 AKAY’I BIRAKIN

Lahey’de Uluslararası Ceza Mahkemeleri Mekanizması Başkanı Theodor Meron, BM Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporunda bir kez daha hâkim Aydın Sefa Akay’ın serbest bırakılması çağrısı yaptı. Konsey’in Ngirabatware davasında kurduğu sistemi çökertme noktasına getirdiğini belirterek Güvenlik Konsey’inden hakkındaki tüm yargılamalara son verilmesi ve serbest bırakılması için karar almasını istedi; sorunu çözmek için Türkiye’nin işbirliğinin şart olduğunu vurguladı.

This entry was posted in DEMOKRASİ-ÖZGÜRLÜK, FAŞİZM, İNSAN HAKLARI - DEMOKRASİ. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *