SİYASET DÜNYASINDAN *** Sanki Çok Tanıdık Bir Portre!..

Erdal Akalın
09.03.2017

Sanki Çok Tanıdık Bir Portre!..

Sunu: Ülkemizin Anayasası ile ilgili ve sonunda da kabul edilmesi halinde rejimi değiştirmesi planlanmış bir yasa tasarısı gündemdedir. Tasarıyı yazan sadece iki parlamenter olarak bilinmekle beraber tasarının tevatürleri gırla gitmektedir henüz Meclis’e bile gelmeden. O da ne; tasarının komisyon tartışmaları devam ederken, iktidar partisi milletvekillerinin bazıları kameralara göstere göstere henüz okumak ve incelemek fırsatı bulamadıkları tasarının genel kurula takdim edilecek teklif metnini imzalamaya başlamışlardır. Tabii ki, benim gibi düşünen sizler şaşırmışsınızdır bu görüntüleri izlerken. Ama henüz aslını görmedikleri tasarının altına imza atanları, sizler belki de tam tanıyamamışsınızdır, hayretinizin nedeni budur. Alttaki yazımız, size bu tür gelişmelerin sırrını sunabilmek amacı ile hazırlanmıştır.

(Bu yazımız, benzeri bir yazıyı internet aracılığı okumuş ve bilgilenmiş bir kişi olarak, o yazıdan alınan ilham üzerine bir tür uyarlama zihniyeti ile kaleme alınmıştır. T.B.M.M.’nin Sayın Parlamenter üyelerinin ağırlıklı çoğunluğunu hassasiyetle tenzih ederim ama burada bazı isimleri yazmamış isek de, Değerli Milletvekillerimiz bu arkadaşlarının kimler olabileceğini bizden çok daha yakından bilmektedirler sanıyorum. Bu nedenle ‘Bir Tanıdık Portre’ demekle yetiniyorum. (E.A.).).

***
Mecliste ‘’T.C. Devleti’nin rejimini değiştirecek’’ yasa oylanıyor.
İktidar milletvekillerinin bir kısmı, kanun tasarısını incelemek ihtiyacı bile duymadan peşinen evet oyu vereceklerdir.Bu gruba girenlerin bir tanesi bile “Dur bakalım, hele bir inceleyelim!’’ demeden kabine yöneliyorlar.

Acaba niye?
Bu durumda da işin sosyolojik ve psikolojik alt yapısına bakmak lazımdır diye düşünüyorum!

Bu portreyi temsil eden, Anadolu’nun bir kasabasında doğmuş büyümüş bir gençtir.Önce İmam Hatip Lisesi sonra da Hukuk okumuş ve kasabasına dönmüş. Avukatlık yapıyor. Ama avukatlık zor iş, zira para gelmiyor.Üç beş seneden evvel davalar bitmiyor.Arkadaşta ufak tefek icra işlerine bakıyor. Örneğin; tapu davaları gibiler.Ama arazi davaları uzuyor da uzuyor.

Bizim ki ise geçinemiyor, zorlanıyor. Yazıhanesinin kirasını zor ödüyor.Kirayı ödeyince evin kirasını ödeyemiyor. Evin kirasını ödeyince, yazıhaneyi ödeyemiyor.Hafta sonları baba evinde veya kayınpederde yeniyor.Zira evde mutfağı işletecek düzen için harcanacak para yoktur.

Arkadaşın zihni açılıyor sonunda ve bu düzenden bir çıkış yolu arıyor.
Arada bir de Hoca Efendinin sohbetlerine katılarak özel çevreye giriyor.
Parti toplantılarına gitmeye başlıyor. Sonunda da partinin ilçe yönetimine girince; ufak tefek devlet işleri gelmeye başlıyor. Devlet davaları sayesinde yol buluyor.Partili olunca Belediyeye de el atmak lazım, öyle de yapıyor.

Seçimler yaklaşıyor.
Partinin kasaba kökenli milletvekili, Hakkın rahmetine kavuşuyor.Cenazede en çok ağlayan bizim ki! Ölenin yerine aday oluyor. Aday olmak için eski arabasını da satıyor.Bir şekilde Milletvekili listesinde yer buluyor. Allah’ı var, seçimlerde köy köy çalışıyor.
Seçim koşuşturması içerisinde Hoca Efendi’nin hayır duaları da çok yararlı oluyor hani! Sonunda Ankara’ya Meclise seçiliyor.Böylece kendisini seçtiren o güce ve çevreye tam biat ediyor.

Ankara’ya geliyor ama ev tutacak parası yok. İki üç aylık milletvekili maaşını aldıktan sonra,Ankara’da ev tutabiliyor. Ama aileyi ancak altı ayda getirebiliyor.

Ankara ise başka bir dünya bizim ki için. İcra dairesinde dosya arayan o eski adam gitmiş; ‘’Sayın Milletvekilim” gelmiştir artık! Salı günü grup toplantılarında, olanak bulursa en öne oturuyor ve Liderinin gözümün içine hayran hayran bakıyor. Söyleminin her kelimesini ezberliyor.

Mecliste üç liraya yemek yiyor, açlık derdi de bitmiştir!
Kardeşlerini devlette işe sokuyor.Dayısının oğlu hemen inşaat yüklenicisi oluyor. Ona hemen ihale alınıyor.Komisyon üyesi olarak ilk defa uçağa biniyor. İlk defa yurt dışına gidiyor.Avrupa gecelerini görüyor!

Allah’ım ben rüyada mıyım diye, kendini çimdikliyor.Sabah akşam onu seçtiren güce dua ediyor. Öl dese ölecek yani! Ramazan’da her akşam başka bir vakıf, O’nu beş yıldızlı otele iftara davet ediyor.Masada iki çatal, iki bıçak, iki kaşık var. Acaba hangileri hangi yemek için?

Karısını sorarsanız, Ankara’nın lüks mağazalarından çıkmaz oluyor. Saçları da sarıya boyanmış halde kuaför beğenmiyor artık.

Eeee!

Ankara’dan sonra kasabada yaşanır mı?
İcrada o tozlu dosyalar aranır mı?
Düşünmek bile karabasan gibidir bizim ki için.Kafada karar oluşmuştur artık; “Ölürüm kasabaya dönmem!” unun yolunu da bellemiştir bu kadar zaman sonra; Parti başkanı ne demişti geçen söyleminde; “Biat et, rahat et!” Aynen öyle yapıyor!

Şimdi soruyorlar, iktidar partisinden fire olur mu?
Katiyen olamaz. Çünkü bizim ki ve benzerleri, gerekirse ülkeyi satar ama yine de kasabaya dönmezler!..

This entry was posted in GEDİĞE TAŞ KOYMAK, Politika ve Gundem, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *