Yılmaz Özdil’den Fetullahi darbe üçlemesi * Darbenin elebaşı * Şerh * Demokrasi geldi ulan!

Yılmaz Özdil
17.07.2016

Darbenin elebaşı

Akp’nin başımıza ne çoraplar ördüğünü anlattığım “Beraber Yürüdük Biz Bu Yıllarda” isimli kitabımda yazmıştım.

Bunları yazdığım için mahkemeye verildim, Akp medyası tarafından Ergenekoncu ilan edildim. Bugün ibretle görüyoruz… Atatürkçü subayları tasfiye edip, onların yerine kimleri oturtmuşlar!

Akp’yle cemaat’in imam nikahını anlattığım “Beraber Yürüttük Biz Bu Yollarda” isimli kitabımda yazmıştım.

Bunları yazdığım için mahkemeye verildim. Akp medyası tarafından Balyozcu ilan edildim. Benim için “gazeteci değil, militan” diyen herif, şu anda Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı… Netice? Hazin şekilde görüyoruz, Atatürkçü subayların yerine kimlerin önünü açtıklarını!

Donanma komutanı olmasına kesin gözüyle bakılırken, Balyoz davasına isyan ederek, protesto için kariyerinden vazgeçen, kendisini feda eden, istifa eden Atilla Kezek’i anlatırken yazmıştım.

Onları oraya “ben bu davaların savcısıyım” diyenler oturtmadı mı?

Tayyip Erdoğan, irticaya bulaştığı için Yüksek Askeri Şura kararlarıyla ordudan atılanlara “şerh” koyuyordu. Aynı Tayyip Erdoğan, dün akşam darbe girişiminde bulunanların terfisine “şerh” koymuş muydu?

Cemaat’in kadrolarını general yapan, amiral yapan kimdi? Fethullahçıları TBMM’ye, emniyete, yargıya monte edenler kimdi? Kendi listesinden milletvekili yapan, bakan yapan, vali yapan, rektör yapan, bu yollarda beraber yürüyen kimdi? Bunlara sahip çıkan, palazlandıran, ne istediniz de vermedik diyen kimdi?

Bundan sonrasını daha dikkatli okuyun lütfen…

Asrın iftirasına uğrayan, kendi ordusu tarafından esir alınan, Maltepe’deki arkadaşlarımı anlatırken yazmıştım.

Bu adı geçen hava kuvvetleri komutanını, hava kuvvetleri komutanı yapan kimdi?
Tayyip Erdoğan hükümetiydi.Ne zaman kuvvet komutanı yapılmıştı?
2013’te, Atatürkçü subaylar ordudan atılırken yapılmıştı?
Kuvvet komutanı olmaya layık mıydı?

Değildi. Orgeneral bile değildi. Korgeneraldi, pasif görevdeydi, emekliliğine gün sayıyordu. Hava kuvvetlerindeki tüm orgeneraller tasfiye edildiği için, bunu apar topar orgeneral yaptılar, hava kuvvetleri komutanı koltuğuna oturttular.

Sonra ne oldu?
Sonrası daha enteresan… Akp bu arkadaşı o kadar çok seviyordu ki, 2015’te görev süresi doldu, emekli etmediler. Ya ne yaptılar? İlla karargahta otursun diye Yüksek Askeri Şura üyesi yaptılar.

Kim yaptı bunu?
Tayyip Erdoğan yaptı.

Peki, kim bu Akp’nin pek sevdiği, koruyup kolladığı komutan biliyor musunuz?
Dün akşam darbeye kalkışan Akın Öztürk!

Akp’nin sihirbaz şapkasından tavşan çıkarır gibi, sürpriz şekilde orgeneral yaptığı, kuvvet komutanı yaptığı, emekli olmasına izin vermediği, illa komutan olarak kalsın diye yüksek askeri şura üyesi yaptığı Akın Öztürk… Meğer darbecilerin elebaşıymış!

Akp’nin hiç haberi yokmuş!

Oldu olacak, basit bi soru daha sorayım. TSK bile darbeye karşı kendisini savunmak için organize olamazken… Türkiye’nin ücra köylerine kadar tüm camileri, nasıl oldu da, bu kadar çabuk organize olup sela okudu? Nasıl oldu da, tüm imamlar, tüm müezzinler bu kadar çabuk organize olup, memleketin tüm minarelerinden aynı anda, aynı cümlelerle “sokağa dökülün” çağrısı yapabildi?

Uzun lafın kısası…

“Sahte darbe”nin rüzgarıyla cumhurbaşkanı oldu.
“Monte darbe”nin rüzgarıyla başkan oluyor.

Olan Türkiye’ye oluyor.

Yılmaz Özdil
19.07.2016

Şerh

Sene 2003…
Akp iktidara gelince, Yüksek Askeri Şura kararları kriz haline gelmişti. İrticaya bulaşan subay-astsubay ordudan ihraç ediliyor, Tayyip Erdoğan “şerh” koyuyordu. Mesela… Bir üsteğmen vardı, emrindeki astsubaya “ağabey” diyordu, emir-komuta hiyerarşisi bozulmuştu, şeyh-mürit ilişkisine dönmüştü, astsubay subaya emir veriyordu, işte bunların bile ordudan atılmasına “itiraz” ediliyordu.

Ne yapıldı?

Tayyip Erdoğan’ın gönlü olsun diye, askeri istihbarat devre dışı bırakıldı. “Bundan böyle askeri personelle alakalı raporları, Milli İstihbarat Teşkilatı versin” denildi. Güya orta yol bulunmuştu… MİT, başbakana bağlıydı. Askeri istihbarata güvenmeyen Tayyip Erdoğan, MİT’e güveniyordu.

O günden itibaren, Yüksek Askeri Şura’ya getirilen “irtica raporları”nı MİT hazırladı. Ancak… Enteresan bi durum vardı. MİT tarafından sunulan raporlarda, hep “Kurdoğlu grubu” yeralıyordu. İrticaya bulaşan subay-astsubaylar şu şu şu diye isim isim sıralanıyor, istisnasız hepsinin “Kurdoğlu grubu”na bağlı oldukları belirtiliyordu.

MİT’in Yüksek Askeri Şura’ya sunduğu raporlarda hep bu Kurdoğlu grubu vardı. MİT tarafından irticacı olduğu belirtilen subay-astsubayların tamamı, Kurdoğlu grubu’ndandı. Tuhaftı… MİT’in raporlarına göre, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne sızmış başka tarikat veya cemaat yoktu. Varsa yoksa, hepsi, Kurdoğlu grubuydu.

Peki ne yapıldı?
Ne yapılsın… MİT’in verdiği raporlara uyuldu, Kurdoğlu grubuna mensup tüm subay-astsubaylar ordudan ihraç edildi.

İyi güzel de… İrticaya bulaşmış olanların tamamının Kurdoğlu grubuna mensup olmaları mümkün müydü? Mutlaka tek tük sızmışlardır ama, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde üniforma giyen irticacıların tamamının bu gruba ait olması mantıklı mıydı?

Elbette değildi.

Tarikatçı marikatçı tüm subay-astsubay aynı çuvalın içine konuldu, hepsine “Kurdoğlu” damgası vuruldu, kapının önüne konuldu.

Şimdi sıkı durun… MİT raporlarıyla, 2003’ten bu yana Fethullah Gülen hareketi’ne mensup olup da, Yüksek Askeri Şura kararıyla ihraç edilmiş bir tek subay, bir tek astsubay var mı?

Yok.

Yok ama… İşte bugün görüyoruz, 103 general ve amiral, dile kolay, iki binden fazla subay-astsubay Fethullahçılıktan gözaltına alındı. Genelkurmay başkanının emir subayından, cumhurbaşkanının yaverine kadar, burunlarının dibi bile Fethullahçı çıktı.

E acaba bunca Fethullahçı, MİT’in gözünden mi kaçtı?

İrtica raporları marifetiyle, 2003’ten bu yana… Fethullah Gülen hareketine hiç dokunulmayıp, Fethullah Gülen hareketinin TSK içindeki rakiplerinin temizlenmesi, tesadüf müydü?

Cumhuriyet tarihimizde harp okullarından en fazla sayıda öğrenci 2007-2013 yılları arasında atıldı. Bu tarih aralığı, Fethullah Gülen hareketinin TSK’ya en fazla sayıda öğrenci monte ettiği dönem değil mi? O halde, irticacı mirticacı diye atılan öğrenciler kimdi?

Aynı tarih aralığı, 2007-2013 arası… Asrın iftirasıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’nin esir alındığı, Atatürkçü general amiral ve kurmay albayların hapse tıkıldığı, tasfiye edildiği dönem değil mi?

Doğrusu ben pek merak etmiyorum ama, belki akp’ye oy verenlerle, “demokrasi kazandı” diyen süper zeka yeni chp’liler merak edebilir…

Akp’yle cemaat imam nikahlıyken, Fethullahçılara nerdeyse devletin tapusu verilmişken… MİT’e hiç sızmamış olmaları, hiç Fethullahçı MİT’çi olmaması, MİT açısından ne büyük başarı di mi?

Akıncılar üssü hariç, hiçbir askeri birliğin katılmadığı, adeta başarısız olmak üzere kalkışılmış kalkışmadan sonra… Henüz sabah bile olmadan, şırrak diye 20 bin kişilik Fethullahçı gözaltı listesinin hazırlanması da, daha büyük başarı tabii!

Yılmaz Özdil
20.07.2016

Demokrasi geldi ulan!

50’li yılların başı.
Demokrat parti iktidar.

Bursa’nın ünlü Çelik Palas Oteli’nde cumartesi geceleri orkestra eşliğinde keyifli anlar yaşanıyor, zarif hanımlar, şık beyler, dans ediliyor, yemekle başlayan müzik, yasa gereği makul bir saatte sona eriyor.

İşte gene böyle bi gecenin finalinde, solist kapanış selamını veriyor, salondakilere teşekkür ederek, enstrümanları toplatmaya başlıyor ki… O da ne? Arka masalardan tehditkar bir ses yükseliyor, dewvam edinn!

Herkes dönüp bakıyor, güya takım elbiseli ama, yaka bağır açık, erkek erkeğe oturan dört tip… Tatsızlık çıkmasın diye orkestra tekrar yerine oturuyor, solist tangoya başlıyor, papatya gibisin beyaz ve ince…Tango bitiyor.Çile bitmiyor.

Az önce devamm diyen herif, bu defa elini devamm devamm manasında sallıyor, devam edin dedim, duymadınız mı diye bağırıyor.Orkestra soliste bakıyor, solist zoraki ses tonuyla, adeta mesaj verircesine son tangoyu tekrarlamaya başlıyor, nedir bu çektiğim senin elinden, yalvarırım gel üzme beni…

Herif aniden yerinden fırlıyor, ağzından köpükler saça saça sahneye yürüyor, çalacaksın ulan, coşkulu çalacaksın diye gürleyerek, solisti ıskalıyor, ayaklı mikrofona basıyor tokadı, deviriyor, orkestra donup kalıyor, az önce neşeli kahkahaların yükseldiği salona ölüm sessizliği hakim oluyor, herkes suspus…

Otel yetkilisi koşuyor, vaziyete müdahale etmeye çalışıyor, ortak bir tanıdık çağırıp işi tatlıya bağlamak için, gayet nazik ifadeyle soruyor, sayın beyefendi siz kimlerdensiniz acaba?

Herif kendini tanıtıyor:
Ben demokrasiyim ulan!

Sonra da salona dönüp,
nara atıyor: Memlekette artık demokrasi var ulan, var mı itirazı olan!

Ve 2016…
Çok şükür ki demokrasimiz darbecilerden kurtarıldı.

Akp’ye oy vermeyen Kadıköy, Beşiktaş, Bakırköy, Şişli gibi semtlerde kornalarla demokrasi turuna çıkıp, otomobilinin penceresine oturan demokrat arkadaşlar, kafelerde oturanlara bağırıyor, alkışlasanıza ulann!

İstanbul’da kamyonet kasalarına doluşup, mahalledeki komşusunun kapısına dayanan
demokratlar var, sen niye tura çıkmıyorsun ulann!

İzmir’e bile demokrasi geldi mesela…
Şehrin simgesi, tarihi Saat Kulesi, tee 1901’den beri, 115 yıldır orada huzurla duruyordu, İzmir yangınından bile sağ salim kurtuldu.Demokrasi bi geldi… Demokrasi nöbeti’yle demir parmaklıklarını, işlemeli ahşap kapısını yıktılar, oymalı taşlarını, mermerlerini kırdılar, çeşmelerini söktüler, duvarlarındaki ay-yıldız işlemelerine zarar verdiler, benzerleri sadece Efes’te bulunan mozaiklerini parçaladılar, içerden tırmanan merdivenlerinde bile hasar var, denize bakan yüzündeki saatini taşla vura vura kırdılar, kadranını çaldılar. Gözümüz gibi baktığımız firuze çinili Konak camisi’nin etrafı çöplüğe döndü.

Allah “oku” diyor…
Darbe kurbanının cenaze namazını kıldıran imam “bizi bilhassa okumuşların şerrinden muhafaza eyle yarabbi” diye dua ediyor, cumhurbaşkanı orada, bakanlar orada, ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu diyeceklerine, “amin” diyorlar.

TBMM bahçesine toplanan kalabalık, başbakana “idam isteriz idam isteriz” diye tempo tutuyor, odunla, kayışla, tekmeyle linç görüntülerini Japonya’dan Brezilya’ya kadar herkes seyrediyor, köprüden aşağı atalım diye bağırıyorlar, yağlı urganla darağacı yapıp, kamyon kasasına yüklemişler, sokak sokak gezdiriyorlar. Hâlâ inanmayıp… Askerin gırtlağını kestikleri doğru mu acaba diye merak ediliyor.

Medyanın gerisi zaten ampul broşürü ama… Bizim gazetenin bile şakülü kaydıysa kardeşim, Sözcü bile ebelek gübelek demeye başladıysa yani… Gelen demokrasiyi düşünün gari!

Yazarın Diğer Yazıları

This entry was posted in FAŞİZM, Fetullah Gülen, Politika ve Gundem, TSK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *