Sana cazibe vereyim! * Devletin “Güneydoğu’yu kalkındırma aş ve işi çoğaltma” amacıyla kurduğu et fabrikaları, süt fabrikaları, şeker fabrikaları dahil 112 devlet işletmesini özelleştirdiniz. 14 yılda ne kadar devlet girişimi varsa sattınız, kapattınız. Şimdi “Cazibe Merkezi” diyerek devletin “Doğu ve Güneydoğu’ya fabrikalar kuracağını ve …

sozcu.com.tr
Necati Doğru
20.06.2016

Sana cazibe vereyim!

Sen PKK’ya gitme. Ben sana fabrikalar kurayım, alışveriş merkezleri (AVM) dikeyim, sinema,tiyatro salonları açayım. Sen özerklik istemekten, federasyon olma arzusundan vazgeç.

Yeni model bulundu:
Cazibe verilecek.
Başbakan iftar yaptı.
Gazetecileri çağırdı.
Ah bu gazeteciler!
Yayın müdürleri!
Çoğu oruç tutmaz.
Hiçbir iftarı da kaçırmaz.

Başbakan masasından iftar yazısı yazıp; “Doğu Anadolu’da 4 Cazibe Merkezi kuruluyor.” diye topluma umutlanma haberleri yaydılar. Binali Başbakan’dan bir önceki Başbakan da “112 reform paketi açtık, Doğu ve Güneydoğu’da işsiz genç kalmayacak” diye yazdırıyordu.

Ah bu iftar gazetecileri!
Hiçbirisi sormadı:
Binali Başbakanım!
14 yıldır iktidarsın.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu kentleri, kasabaları yıkılıp yandıktan 550 bin Güneydoğulu ve Doğulu vatandaş şehirlerini, kasabalarını terk ettikten sonra mı aklın başına geldi.

Hepsi şöhret gazeteci.
İftarı yediler.
Hiçbirisi akıl etmedi.
Binali Başbakanım!

Sizden önce devletin “Güneydoğu’yu kalkındırma aş ve işi çoğaltma” amacıyla kurduğu et fabrikaları, süt fabrikaları, şeker fabrikaları dahil 112 devlet işletmesini özelleştirdiniz. 14 yılda ne kadar devlet girişimi varsa sattınız, kapattınız. Şimdi “Cazibe Merkezi” diyerek devletin “Doğu ve Güneydoğu’ya fabrikalar kuracağını ve bu fabrikaların üreteceği ürünlere de devlet alımı garantisi verileceğini” söyleyerek “kendi tutarlılığınız açısından çelişkiye gömülmüş olmuyor musunuz?” diye sormadılar.

Sormazlar.
Soramazlar.
Binali Başbakanımız!

Sizden önceki dönemde devlet Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya bugüne kadar “59 teşvik paketi” hazırladı, uyguladı. Bu teşviklerle verilen devlet kaynakları bölgenin mütegallibesine servet oldu, onlar da bu serveti İstanbul’a getirip yediler. Devlet fabrika kurulsun diye ucuz elektrik verdi, vergi muafiyeti verdi, yatırım indirimi verdi, sıfır faizli kredi verdi, farklı asgari ücret hakkı tanıdı, işçi ücretinden vergiyi kaldırdı, yol-su-elektrik götürdü, okullar açtı, dünyanın en önemli “bölgesel kalkınma projesi” olan GAP ile Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde 22 baraj ve 19 hidroelektrik santrali kurdu, suya susamış toprağı suya kavuşturdu; 1 milyon 270 bin kişiye doğrudan istihdam, ulusal ekonomiye yılda 6 milyar dolar katkı, 4 milyar dolar enerji faydası, 2.2 milyar dolar sulama faydası, 410 milyon dolar içme suyu faydası hedefledi. Siz 14 yıldır iktidarsınız, bu hedeflerin ne kadarını yakaladınız? Yakalamak için ne yaptınız da olmadı?”

Ben sana cazibe vereyim!
Sen bana biat (bağlılık) ver.
Teşvik paketinin özeti budur.

Muhlis Orgun, mizahın ufuk açan gücüyle yazmış:

“Sevgili evladım, Bana soruyorsun da benim de kafam karışık. Biz İncil’in içinden çıkamadık. Kur’an ne haddimize…. Sizin ulemalar, din profesörleri diyorlar ki, İsa Müslümandı. Musa Müslümandı. Davut Müslümandı. Hepsi de namaz kılarmış. Bir de bizim münafıklara bak. İsa diye biri yokmuş. Olmayan İsa’ dan otuz yıl sonra İncil Pavlus tarafından yazılmış. Onlard a Tevrat’tan araklamışlar. Tevrat’ı yazanlar da Babil’den, Babil de Sümer’den kopyalamış. Şimdi sen “İsa namaz kılıyordu, Papa sen de namaz kılıyor musun?” diye bana soruyorsun Kur’an’ı. Ben kendi kitabımızın içinden çıkamadım a evladım, ben sana ne diyeyim. Tanrı seni kutsasın. Amen.”

This entry was posted in Ekonomi, NECATİ DOĞRU YAZILARI, Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *