İHANETİN DİBİNDE * Erdoğan hangisinde doğruyu söylüyor ; 1- “Ben Müslümanım, diyenin tekrar yanıma gelip bir de aynı zamanda laikim, demesi mümkün değil. Niye? Çünkü Müslümanın yaratıcısı Allah kesin hâkimiyet sahibidir. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ lafı koskoca bir yalan!.. Egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ındır.” * 2- Millete gidin, bakın bakalım millet size ne diyor? Hazırlayın sunun millete. Millet evet diyorsa, egemenlik kayıtsız şartsız milletin değil mi, Siz Atatürkçü değil misiniz?”

İlk Kurşun Gazetesi
22 Şubat 2016.
Suay Karaman

İHANETİN DİBİNDE

Yöneticilerin kişisel çıkarlarını ön plana alması sonucunda, yangın yerine döndürülen ülkemiz, bugün terör sayesinde bölünmeyle, parçalanmayla karşı karşıya bırakılmıştır. Öyle ki insanlarımız açlıklarını, işsizliklerini unutmuş ve yapılan yolsuzluklara aldırmamaktadır, iktidar ile muhalefetten umutlarını kesmişlerdir. Artık tek amaç, kendilerini ve yakınlarını bu hain terörden korumaktır.

Terör her geçen gün ülkemizin her yanına yayılmakta, başkent Ankara’nın kalbinde Türk ordusuna saldırmaktadır. Ülkenin güvenlik ve istihbarat birimleri, siyasi iktidarın oyuncağı durumunda bırakılmış ve sadece Tayyip Erdoğan’ın güvenliğinden sorumlu duruma getirilmişlerdir. Ülkeyi yönetenler kendi kişisel hırs, istek ve çıkarlarıyla bitik bir görünüm sergilemektedirler. Bugün PKK terör örgütünü, bu terörün sorumlusu olarak görenler, 19 Ekim 2009 tarihinde PKK terör örgütünün 34 militanının, Habur sınır kapısından ülkemize giriş yapmalarına destek olmuşlardır. Bebek katili Öcalan posterleri ve PKK terör örgütü bayraklarıyla Habur’dan giriş yapan bu teröristleri karşılamaya gelenler arasında milletvekilleri, hükümet temsilcileri ve devletin üst düzey yöneticileri de bulunmuştu. Bu teröristler silah bırakıyoruz ya da teslim oluyoruz demediler, terör örgütünün başı Öcalan’ın siyasi iktidara sunduğu, Türkiye Cumhuriyeti ile yapılacak pazarlığın koşullarını içeren dokuz maddelik bir yol haritası getirdiklerini söylediler.

Bu teröristlerin sınırdan alınıp görevli mahkemeye gönderilmeleri gerekirken, kendileri için ayrı bir seyyar mahkeme kurulması, talimatla savcı ve hakim görevlendirilmesi, sorguların burada yapılması, bu savcı ve hakimlerin şüphelilerin suç teşkil eden bazı beyanlarını tutanağa geçirmemeleri normal bir hukuk devletinde yaşanabilecek olay ve olgular değildir. Pişman olduklarını beyan etmeyen bu kişilerin ilgili yasadan yararlandırılarak, serbest bırakılmaları ise, hukuk devleti ve adil yargılanma ilkeleriyle bağdaştırılamaz. Yapılan tüm bu hukuksuzluklara ve rezilliklere karşı, halkımız tepkilerini dile getirince, başbakan ve cumhurbaşkanı aradan üç gün geçince, bu şovun yanlış olduğunu söylemek zorunda kalmışlardır. Cumhuriyet Bayramını gölgelemek amacıyla, 28 Ekim’de ikinci grup teröristin gelmesi, yoğun tepkiler yüzünden  ertelenmiştir.

Daha sonra PKK terör örgütüyle Oslo’da gizli pazarlıklar yapılmış, ülkemize silah ve bomba sokmalarına ses çıkarılmamıştır. İşte yapılan bu ihanetlerin sonucunu, hergün yeni bir terör eylemi ve ardından onlarca ölen, yaralanan insanlarımız olarak görmekteyiz.  Bugün ülkemizin her yerinde patlayan bombalar, güvenlik güçlerimizi şehit eden, masum insanlarımızı öldüren silahlar ve teröristler, siyasi iktidarın anayasa dışı tutum ve davranışları sonucu Habur’dan girmişti. Habur’un ardından teröre Oslo’da da büyük destek sağlanmıştı. Habur’u düzenleyenler, Habur’u alkışlayanlar, Habur’un avukatını TBMM’ye sokanlar, Oslo’da terör örgütüyle pazarlık yapanlar, bütün bunlara göz yumanlar, sessiz kalanlar ve destek olanlar, yaşadığımız terörün baş suçluları arasındadır. Ulusal birliğimize karşı tüm bu yapılanlar, Ali Kemallerin, Damat Feritlerin, Vahdettinlerin yolundan yürüyenlerin yaptığı yeni bir ihanet açılımından başka bir şey değildir.

Tayyip Erdoğan’ın 1996 yılında yaptığı bir konuşma, 21 Ağustos 2001 tarihindeki tüm gazetelerde yayımlanmıştı. O konuşmanın küçük bir bölümünü anımsamakta yarar var: “Ben Müslümanım, diyenin tekrar yanıma gelip bir de aynı zamanda laikim, demesi mümkün değil. Niye? Çünkü Müslümanın yaratıcısı Allah kesin hâkimiyet sahibidir. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ lafı koskoca bir yalan!..  Egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ındır.”

Tayyip Erdoğan’ın 17 Şubat 2016 tarihinde 2. Mülki Amirler toplantısında yaptığı konuşma ise şöyle: “yeni Türkiye’nin inşası çerçevesinde yeni anayasamızı da çıkartacağız. Başkanlık sistemi de inşallah bu şekilde hayata geçecektir.  Ha, benim milletim başkanlık sistemini istemiyorsa, bizim milletimize söyleyecek hiçbir şeyimiz yoktur, onu da öper başımıza koyarız. Olay bu kadar basittir. Millete gidin, bakın bakalım millet size ne diyor? Hazırlayın sunun millete. Millet evet diyorsa, egemenlik kayıtsız şartsız milletin değil mi, Siz Atatürkçü değil misiniz?”

20 yıl önce, Tanrıyı kullanarak, insanlara din ve inanç sömürüsü yaparak oy almak için her yolu deneyen Tayyip Erdoğan, bugün gönlündeki başkanlık sevdası için, inanmasa bile egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğunu kabullenmektedir. Yakışmayan ağızlarda, Atatürk sözcüğü, kendi çıkarları için kullanılmaktadır, inandırıcı değildir ve iticidir. İhanetin dibinde yaşayanların da, yargılanarak hesap verecekleri günler gelecektir.

Tayyip Erdoğan, tüm bunların sorumluluğunu bugüne kadar 17 kez değiştirilen, 110 maddesi yenilenen, bazı maddeleri çıkartılan ve bazı maddeler eklenen 1982 Anayasası’nda bulmaktadır ve yeni bir anayasa yapılmasını diretmektedir. Yapmak istedikleri yeni anayasa ile başkanlık sistemi, yeni ve daha çok baskı, kısaca ileri faşizm getirilecektir. Gün, ileri faşizme karşı tüm vatan severlerin birleşerek, ortak mücadele yapmalarının günüdür. Gün, vatan hainlerine ve emperyalizme karşı yeniden savaşma günüdür. Gün, Atatürk’ün aydınlık yolunda tam bağımsızlık ilkesini özümseyerek, ‘Yurtta Barış, Dünyada Barış’ diye haykırmaktır.

This entry was posted in FAŞİZM, Politika ve Gundem, SUAY KARAMAN, YOZLAŞMA - AHLAKSIZLIK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *