DARBE MÜZESİ * Ömürleri boyunca “Biat Kültürü” ile yetişmiş, emir almış, evrensel demokrasi ile uzaktan yakından alakası olmayan, fikir tartışması nedir bilmeyen Cemaat ve Tarikat artıkları…

11 Şubat 2016
Rifat Serdaroğlu

DARBE MÜZESİ

Yassıada’ya ilk kez 1961 yazında, rahmetli babamı ziyaret etmek için, rahmetli annem ile gitmiştik. 12 yaşında idim. Cebimde bir arkadaşımın hediye ettiği küçücük bir çakım vardı. Askerler, tehlikeli bulup aldılar, dönüşte çakıyı alanı bulamadık, benim hatıra çakı yürüyüp gitmişti!

Askeri bir barakanın içinde, tahta bir masanın etrafında oturduk. Ben, darbeciler tarafından tutuklandığı zamanki kilosunun yarısına, gördüğü işkence yüzünden inmiş babamın kucağında, annem bir iskemlede diğer iskemlede ise önünde defteriyle her konuşulanı yazan bir Yüzbaşı! Sonra babam müebbet hapse mahkûm edildi, yani ömür boyu hapis!

2,5 yıllık milletvekili. Tahkikat Komisyonu gibi bir yanlışlığa karşı çıkmış imza koymamış, hakkında bir kuruşluk yolsuzluk suçlaması olmayan bir milletvekili! Niye müebbet hapis? Cezayı veren kim?

“Sizi buraya tıkan irade, böyle istiyor” diyen darbe mahkemesi!
Tam da “Darbe Müzesi” yapılacak yerin kapısına asılacak bir söz…

İstanbul’daki tüm kupon arazileri yiyip bitiren Bademler, adalara el attılar. Adalar’ın rantını yemek için güzel bir isim gerekiyordu. Düşündüler, taşındılar ve buldular; “Demokrasi Müzesi!”
Yassıada’da kurulan darbe mahkemesine inat, “Demokrasi Müzesi” kuracaklardı!

Ayrıca Demokrat Partinin mirasının üstüne çökmek Bademler için oy demekti! Hâlbuki Bademlerin DP ile uzaktan yakından bir ilgileri yoktu. DP’ liler namuslu insanlardı! Darbe Mahkemesi bile onları yolsuzlukla suçlayamadı!

Bırakın Darbe Mahkemesini, Bademler normal bir mahkemede yargılansalar, bir tanesi dışarda kalabilir mi? Avanta mezar yeri var deseniz, ilk Bademler talip olur!

İşte bu yüzden Yassıada ve Sivriada’nın üstüne çöktüler, tıpkı haramiler gibi…Ufak bir kusur vardı; Ada 1. Derece doğal sit, 3. Derece arkeolojik sit alanıydı. Eh, iki üç tane çanak-çömlek için böyle bir rant feda edilir miydi?
Elbette ki hayır…

Nasıl bir müze?
İçinde 5 yıldızlı otellerin, plajların, havuzların, konferans salonlarının olduğu, ilerde kumar oynatılmasına izin verilecek gazinoların olduğu bir eğlence sitesi, ama adı “Demokrasi Müzesi…”

Kim karar verdi?
Ömürleri boyunca “Biat Kültürü” ile yetişmiş, emir almış, evrensel demokrasi ile uzaktan yakından alakası olmayan, fikir tartışması nedir bilmeyen Cemaat ve Tarikat artıkları…

Adalar kime verildi?
Yassıada ve Sivriada önce Cumhur’un Başı Erdoğan’ın “Hık deyicisi”
TOBB Başkanına devredildi. Böylece ihale kanununun arkasına geçilmiş oldu!

Kendisi de TOBB gibi önemli bir kurumun Başkanlığına “Yönetim içi darbe” yaparak gelen Darbeci Rifat ’ta proje işini, Çevre Şehir ve Kültürden sorumlu AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Samsun Milletvekili Çiğdem Karaaslan’a veriverdi! Çiğdem Hanım zaten son 5 yılda 78 Gençlik Merkezi ve 11 Kentsel dönüşüm projelendirme işini bileğinin hakkıyla almıştı! (Ne bilekmiş be, peh, peh, peh! AK Bilek, AK!)

Proje uygulamaya kondu ve Yassıada’da en az 50 yıllık ağaçların tamamına yakını kesildi. Ağaçlarla dolu olan Yassıada, Kel ada oldu! “Yeşili en çok seven iktidar” Badem iktidarıdır ama onların sevdiği yeşil, ağaç ve tabiat örtüsü değil, Amerikan Dolarının yeşilidir.

2016 yılının “Komedi Filmleri Ödülüne” aday gösterilmesi gereken bu projenin adının “Demokrasi Müzesi” değil, “Darbe Müzesi” olmasının daha uygun olacağı kanısındayım. Neden mi;

-Yassıada Mahkemeleri “Darbe Yönetiminin Mahkemeleridir.”
-Proje için karar veren siyasi idare demokrat değil, sivil darbecidir.
-Yassıada’yı ihalesiz alan TOBB Başkanı has bir darbecidir. (Fuat Miras’a sorabilirsiniz)
-Proje ’yi alan AKP Milletvekili de, demokrat olamaz. Aldığı tüm ihaleler, ancak darbe yönetimleri tarafından ince bir şekilde verilir, alınır…
-Para kazanmak uğruna ağaçları acımadan kesenler darbeci doğa katilleridir…

Eee, bu kadar darbecinin bir araya gelerek yaptığı bir işe “Demokrasi Müzesi” diyecek kadar aklımızı kaybetmedik herhalde! Yassıada, olsa olsa “Darbe Müzesi” olur. Benden söylemesi…

Sağlık ve başarı dileklerimle

This entry was posted in HUKUK-YARGI-ADALET, Rifat SERDAROĞLU yazıları, YOLSUZLUKLAR. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *