Wikileaks 08ANKARA1643 * ASRIN YOLSUZLUĞU DENİZ FENERİ

Wikileaks Deniz Feneri Skandalı, Başbakan Erdoğan’ı,
Medya Devi’yle Çatışma için Harekete Geçirdi

28.11.2010’da Wikileaks’te Yayınlanan ve 15.09.2008 tarihinde Ankara Büyükelçiliği’nden Gönderildiği İddia edilen ve Gizli Tabir edilen 08ANKARA1643 referans numaralı Belge’nin Türkçe çevirisi aşağıda sunulmuştur:

KONU: Deniz Feneri Skandalı, Başbakan Erdoğan’ı, Medya Devi’yle Çatışma için Harekete Geçirdi.
Sınıflandıran: POL Danışmanı Daniel O’Grady

1.Özet: Başbakan Erdoğan ve Doğan Grubu arasında kamuoyunun gözleri önünde gerçekleşen çirkin bir kavga baş gösterdi. Medya devi Aydın Doğan’ın kendi yayın organlarında, Almanya’daki bir davada gündeme gelen ve Deniz Feneri olarak adlandırılan sosyal yardım kurumunun topladığı bağışları, Türkiye’de Başbakan Erdoğan ve AKP’ye yakın isimlerin zimmetine geçirdiği iddaalarını yayınlaması, Başbakanın sert tepkisiyle karşılaşınca, bütün hafta haberleri domine edecek anlaşmazlığın da temelleri atılmış oluyordu.

Suçlamalar, kamuoyunun, AKP’deki yolsuzluk iddaalarına odaklanmasına neden oldu ki bu AKP için çok hassas bir konu. Fakat Erdoğan konunun diğer medya organlarında işlenmesine tepkisiz kalıp öfkesini sadece Doğan Holding’e yönlendirdi ve İstanbul Hilton’un imarındaki bazı yolsuzluk iddaalarını gündeme taşıyarak karşı atağa geçti.

Erdoğan, Şubat ayında Doğan Grubu aleyhine, gazetelerinin başsayfasında çıkan pornografik bir kadın resmi nedeniyle, daha yumuşak bir kampanya başlatmıştı. Fakat Başbakan’ın son hamlesi aradaki gerginliğin iyice artmasına sebep oldu.

Erdoğan, AKP kapatma davasından beri, hiç bu kadar saldırgan olmamıştı ve ironiye bakın ki bu yeni skandal da yeni bir kapatma davası açılabileceği spekülasyonlarının doğmasına sebep oldu.

Sadece Bir Kıvılcım Yetti:
2. 1 Eylül’de Deniz Feneri aleyhine olan ilk duruşma Frankfurt Bölgesel Mahkemesi’nde gerçekleşti. 5 Eylül’e kadar Alman Savcı Kerstin Lotz, Türk hükümetinin davaya dışardan müdahele etmeye çalıştığını ve tanıkların salıverilmesine uğraştığını kamuoyuna açıkladı.

Bir sonraki gün, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Doğan bünyesi dışından bir TV kanalı olan NTV’de katıldığı bir programda, Kanal 7 Yöneticisi Mehmet Gürhan’ın “Deniz Feneri’nden para aldığını ve bunu Başbakan Erdoğan’a aktardığını kabul ettiğini” açıkladı. Baykal, Deniz Feneri’nin topladığı bağışların, Başbakan Erdoğan ve AKP’nin zimmetine geçtiğini ima ediyordu.

Doğan’ın 3 amiral gemisi olan Hürriyet, Milliyet ve Radikal ertesi gün haberi manşetten verdiler.

3. Buna karşılık misilleme olarak, Başbakan Erdoğan, Doğan Holding’i, İstanbul Hilton’ın yeni residans imarında yapılan bir takım yolsuzluklar hakkında kamuoyu önünde suçladı.Aydın Doğan bu durum karşısında şu açıklamayı yaptı: “Alman mahkemeleri, Başbakan Erdoğan’ın, bu olaya karıştığını doğruladı. Ana muhalefet lideri aynı konuda NTV’de görüş bildirdi. Ben bu durumu gazetemde haber yaptığımda ne sebepten suçlandığımı anlamakta güçlük çekiyorum”.

İkinci bir saldırı olarak, Başbakan, RTÜK’ün, Doğan Yayıncılık’a, daha önceden satın aldığı yeni bir TV karasal frekansı için kullanma iznini vermediğini kamuoyuna duyurdu.

Doğan, yapılan suçlamaları reddederek, Başbakan’ın basın tarafından kendisine yöneltebilecek eleştirilerin önünü tıkamak için bu tür yollara başvurduğu suçlamasını yöneltti.

Türkiye’nin Robert Mudoch’ıyla Tango:
4. Doğan Medya Holding, portföyünde, ülkenin belli başlı büyük birkaç gazetesini ve 3 büyük TV kanalını bulunduruyor. Doğan ve Erdoğan arasındaki ilişkiler hiçbir zaman ılımlı olmamasına rağmen, AKP iktidarı döneminde ikili arasında büyük sıkıntılar yaşanmadı.

Doğan Medya organları, hükümeti, yumuşak ve makul bir tonda eleştirirken, hükümet de Doğan Holding’in diğer iş kolları üzerinde bir baskı oluşturmadı. Fakat bu meşhur çekişmeden önce, perde arkasında yine benzer olaylar cereyan ediyordu.

Türkiye’deki medya (patronluğu) yapısı yüzünden, medya patronları ellerindeki medya organlarını baştaki hükümete yaranmak ve dolayısıyla kendi ticari çıkarlarını korumak için kullanıyorlar. Ayrıca medya patronları eğer hükümetten gerekli finansal desteği göremediklerini düşünürlerse bu sefer de hükümeti cezalandırmaya kalkıyorlar. Türk medyasının %30-%40’ını da elinde bulunduran Doğan da bu oyunun büyük bir parçası.

İki yıl önce, hükümet, Doğan’a ait olan Petrol Ofisi’ne 200 milyon dolar vergi cezası kesti. Ve bugünkü gerginliğe yol açan kıvılcımın da, bu olay olduğu görülüyor.

5. Başbakanlık sözcüsü Akif Beki, “Bu bir medya alışkanlığı. Birşeyler istiyorlar; ve istediklerini elde edemezlerse saldırıya başlıyorlar”. Beki, RTÜK’ün Doğan’a olan frekans yasağını savunarak, eğer böyle olmasaydı Doğan’ın, Türkiye’deki medyanın %50’sini ele geçireceğini savundu.

Ayrıca Beki bu kavganın uzun sürmeyeceğine inanıyor. Doğan’ın, sadece Alman mahkemelerinde hükmü geçen, bir takım iddaları, saf bir gerçek gibi yayınlamasının yanlış olduğunu vurguluyor.

AKP’li Nihat Ergün de 11 Eylül’de parlamentoda gerçekleşen bir görüşmede, bize aynı şeyleri söyledi. (YORUM: Beki, Erdoğan’ın eleştirilerinin haklı olduğunu ve gösterdiği tutumun takdire şayan olduğunu savunsa da, Doğan’a karşı ince bir politik hareket başlatıldığı yönünde iddalar su yüzüne çıktı. Birkaç hafta önce Sanayi ve Ticaret Bakanı Şimşek, Londra’da bazı yatırımcılara Doğan hisselerini satmalarını, çünkü Doğan’ın “daha fazla varolmayacağını” söyledi).

Gerçekten de geçen hafta, Erdoğan’ın saldırıları başladıktan sonra Doğan hisseleri %8 değer kaybetti.Geçen sene Doğan Holding kar açıklamış olmasına rağmen, çeşitli basın-yayın organları ve business kaynakları yeni kazanılan kamu ihaleleri ve kontratları olmadığı için Holding’in sıkıntıya düşeceğini belirtiyor.

6. Geçen sonbaharda, Doğan’ın büyük gazetelerinden Hürriyet’teki editöryel duruş, ciddi anlamda tavır değiştirdi. Gazete hükümete karşı daha eleştirel bir tutum takındı.

XXXX (ismi bilerek açıklanmamış bir Hürriyet çalışanı) bize bu değişikliğe sebep olan faktörleri anlattı. Bunlardan biri Petrol Ofisi olayıydı ki burda hükümet, Ceyhan Petrol Rafinerisi ihalesini Doğan’a vermedi.

Ayrıca Erdoğan kapalı bir AKP topantısında yaptığı konuşmada Doğan’a “dolandırıcı bir işadamı” ifadesini kullandı. Bu son hakaret konusu, olayı gerçekten kişisel bir boyuta taşıdı, çünkü geçmişte Doğan, Erdoğan’ı çeşitli konularda medya organları aracılığıyla desteklemişti.

Yorum:
7. Bu kavga, iki dev arasındaki, direk ve kişisel bir çekişme olarak nitelendirilebilir. Fakat AKP’ye yönelik diğer yolsuzluk iddaaları göz önüne alındığında, bu saldırılar, Hükümet-Medya arasındaki ilişkilerin farklı bir yöne kaydığını temsil ediyor. Bu tip durumlar daha önce başka hükümetler zamanında da görüldü.

Fakat önceki durumlarda, durum biraz farklıydı. Çünkü medya, saldırılarını yoğunlaştırmak için, hükümetlerin güçlerini yitirmelerini bekliyordu.

Ama bugünkü durumda halkın %50’sinin desteğini arkasına alan Erdoğan’a, kesin kanıtlar olmadan, sert eleştiride bulunmak pek kolay görünmüyor. Yine de AKP kapatma davasından sadece 6 hafta sonra, partideki bir takım yolsuzluk iddaları sebebiyle gündeme gelen (medya tarafından ortaya atılan) yeni kapatma davası olasılığı oldukça şaşırtıcı.

This entry was posted in Wiki-Leaks - Bilgi sızmaları, YOLSUZLUKLAR. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *