İŞGAL GÜNLERİNDE İŞBİRLİKÇİLER ve DEVRİM ŞEHİDİ KUBİLAY’IN KATLİNE AİT MAHKEME KAYITLARI * 10 – “Müftü Hilmi Efendi, Selimiye Camii’nde, hürriyetin ve adaletin saygıdeğer temsilcisi olan Venizelos hazretlerinin sağlığı için güzel bir dua okumuş ve hazır bulunanlar şükran duygularını belirterek duaya katılmışlardır”. (13.8.1920)

İŞGAL GÜNLERİNDE İŞBİRLİKÇİLER ve
DEVRİM ŞEHİDİ KUBİLAY’IN KATLİNE AİT MAHKEME KAYITLARI * 10

Naci KAPTAN

İlk bölümler

İŞGAL GÜNLERİNDE İŞBİRLİKÇİLER

Edirne Te’min gazetesinden:

“Müftü Hilmi Efendi, Selimiye Camii’nde, hürriyetin ve adaletin saygıdeğer temsilcisi olan Venizelos hazretlerinin sağlığı için güzel bir dua okumuş ve hazır bulunanlar şükran duygularını belirterek duaya katılmışlardır”. (13.8.1920)

***

Bir sürü koyun Yunan Bayrağı gibi maviye boyanmıştı. Bu hayvanlar gelecek Yunan ordusunun ayakları altında kesilecekti, Yunan işgali şerefine Türk toprağının koyunları!
En acıklısı da, koyunlardan birisini sarıklı bir hoca götürüyordu. Hoca ve Yunan Bayrağı gibi boyanmış koyunlar. Dini, Müslümanlık bir hoca elinde nereye düşmüştü. “Kisve-i Peygamberi” denen hoca giysisi hangi melânete alet oluyordu?

Manisa’nın işgalinde Yunan askerleriyle gösteri seyreden imam ve hocalarl

Yunan İşgalinde Bazı Din Adamlarının İhanetli Cahilliği

Cevat Kulaksız

Şanlı onurlu Kurtuluş Savaşı’mzın öldürücü darbesi Büyük Taarruz yapılıncaya dek, geri cephelerde nice gerici ve işbirlikçilerle de savaşılmış, özellikle padişahın Kuvayı Milliye aleyhindeki ferman ve bildirisine parelel olarak nice cahil din adamları, sözde imamlar, işgalci Yunanlılarla işbirliği yapmışlardır. Zaferi buruk kutladığımız şu günlerde, dinin, din adamının nasıl kullanıldığının acı örneklerini vererek, bir kez daha bunları anmak ve de ibret almak için okuyucuya sunma gereğini duyduk.

KOYUNLAR YUNAN BAYRAĞI GİBİ BOYANMIŞTI

Yunanlıların Egeyi işgal ettiği günlerde köy ve kasabalarda bulunan azınlıklar (özellikle Rumlar) Türk ve Müslüman’lara hain hain bakmaktalar. Bir yandan da, papaz ve metropolitler gelen “Yunanlıları iyi karşılarlarsa halka kötülük yapmayacaklarının telkinlerini” yapıyorlardı.İşgal köy ve kasabalarda özellikle Manisa-Akhisar dolaylarında azınlık Rumlar ve papazların teşvik ve uygulamaları ile her taraf Yunan bayrakları, süslü zafer takları ile donatıyorlardı.

Bir sürü koyun Yunan Bayrağı gibi maviye boyanmıştı. Bu hayvanlar gelecek Yunan ordusunun ayakları altında kesilecekti, Yunan işgali şerefine Türk toprağının koyunları!En acıklısı da, koyunlardan birisini sarıklı bir hoca götürüyordu. Hoca ve Yunan Bayrağı gibi boyanmış koyunlar. Dini, Müslümanlık bir hoca elinde nereye düşmüştü. “Kisve-i Peygamberi” denen hoca giysisi hangi melânete alet oluyordu?

SÖZDE DİN ADAMLARININ SÖYLEDİKLERİ VE YAPTIKLARI İHANETLER

Millî Mücadele’nin o kritik günlerinde bazı din adamı hocalar Millî Mücadeleyi, Kuvayı Milliye’yi:

“-Hurucu alssultan…” Diye, padişah halifeyi yani dine karşı bir baş kaldırma sayıyorlardı, “Yunan’a karşı durmayın” diyorlardı…

Gerede isyanı öncülerinden Divitli Eşref Hoca 1920 de şöyle der:
“İngilizlere meydan okuyoruz. Bu en büyük küfürdür”.

İslamı Yüceltme Derneği’nin bildirisi:

* “Yunan ordusu Halife’nin ordusu sayılır. Hiç de zararlı bir topluluk değildir. Asıl kafası koparılacak mahlugat Ankara’dır”.

* Cemiyet-i Müderrisin (Medrese hocaları derneği) bildirisinden:
“Kuvayı Milliye’ciler kudurmuş haydutlardır”. (1920)

Şeyhulislâm Mustafa Sabri’nin başkanlığındaki Anadolu Cemiyeti adlı örgütün yayınladığı bildiri:
“Amaç Ankara hükümetine karşı, Yunanıstan’ın yardımıyla, Sultanın ve Yunanistan’ın himayesi altında bir Batı Anadolu Devleti’nin kurulmasıdır. Kemalist kuvvetler bastırılacak, bütün Anadolu Mustafa Kemal’in elinden kurtarılacak… Bunun için kurulacak gönüllü Anadolu Ordusu’nun talim ve silâhlandırılmasından Yunan Başkomutanı sorumlu olacak, bir miktar Yunan subayının bu orduya katılması sağlanacak… Yunanistan masraflarını karşılamak üzere cemiyete yüz bin Türk Lirası verecek…(9.12.1921)

Evet, bunları söyleyen, yurdumuzu işgal eden düşmanı savunan, onun koruyuculuğunu isteyen devletin başındaki şeyhulislam denilen en büyük din adamı olan hain insan. Din ve din adamı vatanı işgalde bile nasıl kullanıldığının en somut örneği.

MÜFTÜ CAMİDE VENİZELOS’A DUA EDİYOR!

İngiliz Yüksek Komserliğine verilen 76 imzalı muhtırada şöyle denilmekte:

Fatih, Süleymaniye ve Beyazıt medreseleri adına Rıza Tevfik ve 13 kişi, Anadolu eşrafı diye anılan ve Yıldız Sarayında misafir edilen 44 kişi): “Ankara şeflerinin ve Büyük Meclis adı verilen meclis üyelerinin çoğu, müttefit devletlerinin cani olarak tutuklanmasını istedikleri kimselerdir…
Son savaşın galipleri, bu yabancı ve maceracı çeteyi bertaraf etmelidir”. (12.5.1922)

Medrese müdavimleri işgalci düşmana böylece muhtura veririken, vatanın kurtulması için savaşan Kuvayi Milliye kahramanlarını “maceracı çete” diye vasıflandırmakta.

Edirne Te’min gazetesinden:

“Müftü Hilmi Efendi, Selimiye Camii’nde, hürriyetin ve adaletin saygıdeğer temsilcisi olan Venizelos hazretlerinin sağlığı için güzel bir dua okumuş ve hazır bulunanlar şükran duygularını belirterek duaya katılmışlardır”. (13.8.1920) Edirne şehrinin en büyük din adamı Müftü böylesine işgalci düşmanın başbakanı adına dua etmekte. Din ve din adamı nasıl kullanıldığını ibretle öğreniyoruz.

O acılı sıkıntılı günlerde İpsala Müftüsü şöyle diyordu:

“-Cihadı imam ilân eder, imam olmadıkça harp olmaz. Padişahımız serbest değildir. Cihadı kimse ilân edemez”. İşin acı tarafı öteki müftüler de buna katılıyorlardı… Yani Kuvayi Milliye’nin, Mustafa Kemal ve arkadaşlarının düşmanla savaşına karşı çıkıyorlardı. Böylece bu hainane ve bağnazca propaganda ile Yunan’a karşı savaş direnci kırılıyor, Kuvayi Milliye’ye karşı isyanları hazırlıyordu.

1919 Ekim ayında Sivas Kongresinden sonra, İstanbul’dan emekli jandarma binbaşısı Aznavur Ahmet Kuvay-ı Milliye’ye karşı teşkilat yapmaya gelmişti. Parolası, “yanımda Kuran, göğsümde iman, elimde ferman padişahımın emri ile geldim” diyerek (padişah ve Damat Ferit’in teşfik ve tahrikleri ile) halkı toplamış, “artık askerlik yok. Askerler evlerine gitsinler, Kuvayı Milliye için toplanan paraların hesabını soracağız” diyordu. Adamları da : “Aznavur ve adamları padişahın Müslüman askerleridir; onlara silâh atmak cinayettir, padişaha isyan etmektir”, diyorlardı.

TBMM bir hoca milletvekili, Teşkilat-ı Esasiye Kanununda TBMM nin kanun koyma hakkı görüşüldüğü sırada kürsüye çıkmış, “Tanrının kitabı dururken kanun koymak iddiasında bulunan bir mecliste üye kalmayacağını” söyleyerek memleketine dönmüştü.

Yine TBMM de Men-i müskirat kanunun tartışılması sırasında iki hoca, meclisin sokağa doğru penceresini açarak:

“-Ey Ümmeti Muhammet, din elden gidiyor” diye avaz avaz haykırmışlardı.

Menemen sanıkları

DEVRİM ŞEHİDİ KUBİLAY’IN KATLİNE AİT MAHKEME KAYITLARI * 10

Naci KAPTAN

“Tarikata ilk girdiğim zaman Mehdi’yi tanımazdım. Onun daha bir çok müritleri varmış. Ha Paşam beni evvela Sütçü Mehmet, Mehdi için onun arkasında 70 000 melaike vardır, onun müridi ol, gelmezsen senin için fena olur, her halde onun müridi olmalısın demişti. Ben de bunların toplandıkları Tatlıcı Hüseyinin evine gittim, iki defa bulundum. Orada bunlar mütemadiyen Mehdilik meselelerini konuşuyorlardı. Sütçü Mehmet Manisa’da İsmailden bir silah aldı” (Maznun Ramazan * ifade tutanaklarından )

***

Menemen Olayı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, laik ve demokratik yapısını hedef alan gerici bir ayaklanma girişimidir.

Menemen’de 23 Aralık 1930’da Şeriat isteyenlerce Asteğmen Kubilay’ın Şehit edilmesi, Genç Cumhuriyet Rejimi’nin 1925 yılındaki Şeyh Sait İsyanından sonra tanık olduğu ikinci önemli irtica olayıdır.

Ulusal uyanış ve kurtuluşla gerçekleştirilen Laik Cumhuriyet düzenine düşman tarikat şeyhleri, 82 yıl önce, çağdaş bir ulus için yüz karası sayılacak bir eylemde bulunmuş, Cumhuriyeti korumakla ve onu yaşatıp yükseltecek kuşakları yetiştirmekle görevli yedek-subay öğretmen Mustafa Fehmi Kubilay’ı Menemen’de şehit etmişlerdi.

23 Aralık 1930 sabahı; isyancılar, Menemen’de toplandılar. Müftü Camiinde sabah namazı kılındıktan sonra; Derviş Mehmet, camide toplanan kalabalığa; “Ankara Hükümeti’ni düşürüp, ikinci Abdülhamit’in oğlu Selim’i halifeliğe getireceğini, Menemen’in yetmiş iki bin Müslüman Arap tarafından kuşatıldığını” bildirdi ve halkın yeşil bayrak altında toplanmasını istedi.

Cumhuriyetin ilanına ve Halifeliğin kaldırılmasına karşı olan ve Türk Devrimine karşı sık sık güç denemesine yönelen gericiler, Serbest Fırka Partisinin kuruluşunda, iktidara karşı oluşan tepkilerden de cesaret alarak, partinin kapatılmasından kısa bir süre sonra, MENEMEN’DE bir ayaklanma girişiminde bulundular.

Halkın da katılmasıyla olay, kısa sürede ayaklanmaya dönüştü. Asiler yeşil bayrak altında hükümet konağına yürüdüler.Derviş Mehmet, Hükümet konağının önünde yaptığı konuşmada da:

“Şapka giyen kâfirdir. Din elden gidiyor. Saltanatı ve hilafeti geri getireceğiz” diyerek, “kendisinin Peygamber olarak geldiğini, ’Şeriatı’ uygulayacağını ve herkesin şapkasını çıkartıp kendisiyle birlikte “ZİKİR” etmesini” istedi.

Olayı öğrenen İlçe Jandarma komutanı Yüzbaşı Fahri, hemen olay yerine gitmiş, ancak gericileri yatıştıramayınca, Hükümet konağına giderek, telefonla 43.P.Alay ve Garnizon komutanlığından yardım istemiştir.

Menemen Garnizon komutanlığı; karışıklık çıktığını öğrenince, kalabalığı dağıtmak üzere, askerliğini yedek subay olarak yapmakta olan Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay komutasındaki birliği görevlendirmiştir.

1906 doğumlu Mustafa Fehmi Kubilay; Bursa öğretmen okulunu bitirmiş, Cumhuriyet ilkelerine bağlı askerliğini yedek subay olarak yapan bir öğretmendi.

Mustafa Fehmi Kubilay, olayı bastırmak için birliği ile birlikte asilerin üzerine yürümüş, ikazla dağılmayan topluluğu korkutarak dağıtmak amacıyla; manevra fişeği taşıyan askerlerine havaya ateş emrini vermiştir.Asiler dağılmamışlar, manevra fişeklerinin etki etmediğini anlayınca da; “Kendilerine kâfir mermilerinin zarar vermeyeceğini” söyleyerek askerlere saldırmışlardır.

İsyancılar, Kubilay’ı önce yaralamışlar, sonra da Kubilay’ın yaralı olarak sığındığı caminin musalla taşında başını kesip yeşil bayrağın tepesine takarak bir süre menemen sokaklarında dolaştırmışlardır.Bu sırada kendilerine engel olmak isteyen Şevki ve Hasan adlı iki bekçiyi de öldürmüşlerdir.

Olay yerine gelen yeni askeri birlikler; isyancıları dağıtmış; bu arada kendisini mehdi ilan eden yobaz Derviş Mehmet ve iki adamını öldürmüşlerdir. (Ahmet Avcı * Tarih araştırmacısı)

105 sanığın yargılanmasına, 15 Ocak 1931 Perşembe günü edildi.

Tutanaklardan yargılamanın ilk günü…:
(15 Ocak 1931)

Diğer maznun – Ramazan sorguya çekildi.

Paşa Hazretleri. Ben Manisa’da Sütçü Memet’le kendisinden süt aldığımdan tanışırdım. Ben de bu nakşibendi tarikatına beş ay evvel intisap ettim. Mehdi ile beni Sütçü Mehmet tanıttırdı. Paşa Hazretleri ben cahilim, Mehdi ile böylece tanıştıktan sonra bir gün Mehdi bana dua ve zikrediyor musun dedi. Ara sıra zikir ve dua ediyorum dedim. Çok dua ve zikret, bunu yapan Müslümanlar Allah’a yakın olurlar diye kandırdı. Ben de bunlarla bir kaç akşam Tatlıcı Hüseyinin evine giderek zikrettim. Tarikata ilk girdiğini zaman Mehdi’yi tanımazdım. Onun daha bir çok müritleri varmış. Ha Paşam beni evvela Sütçü Mehmet, Mehdi için onun arkasında 70 000 melaike vardır, onun müridi ol, gelmezsen senin için fena olur, her halde onun müridi olmalısın demişti. Ben de bunların toplandıkları Tatlıcı Hüseyinin evine gittim, iki defa bulundum. Orada bunlar mütemadiyen Mehdilik meselelerini konuşuyorlardı. Sütçü Mehmet Manisa’da İsmailden bir silah aldı. Bir gün sonra postaya binerek Paşa Köyüne gittik. Oradan da Bozalan’a giderken bana cebren yürü diyorlardı, Küçük Hasanla biz diğerlerine nisbeten daha geride idik. Yolda su dökmek bahanesile kaldım ve kaçtım. “Paşa Köyünde iken Mehdi ile Şamdan Mehmed’e silâh geldi”.

S- Manisada Mehdi’den başka hangi şeyhleri tanırsın?

C- Manisadaki şeyhleri tanımam.

S- Mehdi Mehmet kendisine derviş bulmak için başkasına ne için müracaat etmemiş te sana ediyor, demek sen bir meyil göstermişsin ki ona iltihak etmişsin.

C- Başkasına teklif etmeyip te bana teklif ettiğini bilirim.

S- Mehdi Mehmed’in daha bir çok müritleri olduğunu söylüyorsun, halkı dine davet etmek için diğer dervişlerine neden teklif etmemiş te, sana etmiş?

C- Bana teklif etti, diğer müritlerine neden teklif etmediğini bilmem.

S- Mehdi Mehmedin müritlerl kimlerdir.

C- Benim tanıdığım Mehmet Emin, Sütçü Mehmet, Şamdan Mehmet, Nalıncı Hasan, Küçük Hasan, Tatlıcı Hüseyindir, başkalarını bilmem.

Bu sırada Memet Emin ayağa kalkarak kendiliğinden iltihak etmiştir, hatta bize et bile vermişti. Maznun Ramazan Ben korktum korkumdan et verecek oldum. Fakat almadılar.

S- Mehdi sizi nerelere götüreceğini söyledi mi?

C- Hayır söylemedi.

S- Mademki söylemedi böyle silâhlı olarak yola çıkıyorsunuz oradaki köylerden bu adam bizi böyle nereye götürüyor deye soramaz mıydın?

C- Silahlar gelince bize Mehdi hemen kalkın gidelim dedi ben köylüden bizi nereye gönderiyor deye sormağa vakit bulamadım.

S- O esnada ne kadar kaldınız ki sormağa vakit kalmıyor.

C- Bir çeyrek saat kadar kaldık.

S- Daha fazla kalmışsınız.

C- Belki bir saat kadar kalmışızdır. Reis Mustafa Paşa Mehmet Emin bu köyde ne kadar kaldınız. Memet Emin : Silâhlar geldikten sonra köyde bir veya bir buçuk saat daha kaldık dedi.

Maznun Tatlıcı Hüseyin, sorguya çekildi.

S- Reis Mustafa Paşa, sen söyle bakalım Tatlıcı Hüseyin?

C- Maznun Tatlıcı Hüseyin, efendim benim evimde kat’iyen toplantı olmamıştır. İsbat etslnler, cezama razıyım.

S- Sen Mehdi Mehmet ve arkadaşlarım hiç bir yerde görmedin mi?

C- Kahvede falan gördüm.

S- Mehmet Emin ve iki Hasan’ın Mehdi ile kendilerinin senin evine gelip toplandığınızı söyliyorlar.

C- Hayır efendim evime gelmediler.

S- Mehdi Mehmed’i nasıl bir adam olarak tanırsın.

C- Kızık bir adamdır. Vururum, keserim, kırarım der durur.

S- Mehdi’nin kızık bir adam olduğunu nereden biliyorsun.

C- Kasap Hasan namında birisile evvelce eşkiyalık yapmış, sonra seferberlik sıralarında, askerlik münasebetile kendisini tanırım. Ben İstanbulda sanayide askerdim. Mehdi Mehmet habaset sahibi bir adamdır. Ondan dolayi bunu kızık, vururum, keserim diyen aksi bir adam olarak tanırım.

Maznun Topçu Hüseyin: Toplantı falan yapmadık, yalandır. Fırkacılık meselesinden bana bunlar muğberdir diyerek cürmünü inkâr etti.

Müddei Umumi Hidayet Bey: Tatlıcı Hüseyin’in oturduğu ev kendisinin mülkü müdür?

S- Reis Paşa : Ev kendinin midir? Maznun Tatlıcı Hüseyin ev kendimindir? Müddei Umumi Hidayet Bey, Tatlıcı Hüseyin, Mehdi Memet ve buradaki olan arkadaşlarının evine gelip toplantı yapılmadığını söyledi. Halbuki Mehmet Emin ve iki Hasan’ın Tatlıcı Hüseyin’in evinde toplantı yapıldığını müttehiden söyliyorlar.Şu halde Memet Emin ve Hasanlardan Tatlıcı Hüseyinin evinin dahili taksimatını tarif etsinler dedi.

Reis Paşa : Küçük Hasan’a, Hasan tarif et bakalım?

Küçük Hasan, sokak kapısı iki. kanatlıdır içeriye girilince avlısı çukurdur. Ev iki katlıdır. Alt katta merdiven altında sol tarafta küçük bir odada oturduk. Hatta odada bir karyola vardı. Etrafında da kanepeler vardı.

Nalıncı Hasan, evet, evin taksimatı Hasan’ın tarif ettiği gibidir dedi. Mehmet Emin ve Ramazan : Evet Paşa Hazretleri, evet, taksimatı böyledir dedi. İcabı düşünüldü. Vaktin hulûlüne mebni duruşmanın 17 Kânunusani 1931 cumartesi, saat ona talikine müttefikan karar verildi. 15.1.931

Reis

Mustafa Âza

Demir Âza

Ata Âza

Ziya Âza

Baha Kâ.

Kemal Kâ

İsmail

Bölüm 10 * Devam edecek
15 Ocak 2013 güncellendi

Naci KAPTAN

This entry was posted in Arastirma, Dizi Yazilari, İrtica, MENEMEN OLAYI - KUBİLAY, Tarih. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *