İŞGAL GÜNLERİNDE İŞBİRLİKÇİLER ve DEVRİM ŞEHİDİ KUBİLAY’IN KATLİNE AİT MAHKEME KAYITLARI * 7 – İşbirlikçilik ; İslam kilidinin anahtarını, İngiltere’nin güvenilir eline teslim etmekte,İslam alemi için hiçbir tehlike yoktur.Dünyanın en adil, en namuslu, en haşmetli devleti olan İngiltere… İstiklal diye bağıranlar kötü niyetlidir.Çarıklı, mavzerli bir heyetin, kuru sıkı tehdidi ile iş yürür mü?

İŞGAL GÜNLERİNDE İŞBİRLİKÇİLER ve
DEVRİM ŞEHİDİ KUBİLAY’IN KATLİNE AİT MAHKEME KAYITLARI * 7

Naci KAPTAN

İlk bölümler

GİRİŞ ;

İşbirlikçilik ;

İslam kilidinin anahtarını, İngiltere’nin güvenilir eline teslim etmekte,İslam alemi için hiçbir tehlike yoktur.Dünyanın en adil, en namuslu, en haşmetli devleti olan İngiltere…
İstiklal diye bağıranlar kötü niyetlidir.Çarıklı, mavzerli bir heyetin, kuru sıkı tehdidi ile iş yürür mü?

Bizim için tutulacak yegane kurtuluş yolu, mütarekeden sonra hemen İngiltere devleti ile beraber yürümek için siyasi teşebbüste bulunmaktı.

Birtakım sorumsuz ve durumu kavrayamamış askerlerin,Milli Harekat adı altında takındıkları tutumlar, bütün çıkarlarımızı mahv ve berbat etmektedir.

Alemdar Gazetesi (14 Temmuz 1919 – 16 Haziran 1921 arasında, başyazarı Refi Cevad Ulunay)

İşbirlikçi Yobazların bugünlerdeki torunları irtica kalkışmaları ve Yobaz Derviş Mehmed’i,Said’i Nursi’yi,
İskilipli Atıf Hocanın ihanet ve işbirlikçiliklerini,laik cumhuriyet ve Atatürk düşmanlıklarını aklamaya çalışıyorlar.Tarihi ve gerçekleri çarpıtacak yazılar yazıyor,Ülkeyi yöneten torun siyasetçiler de aynı değirmene su taşıyarak bu yönde açıklamalar yapıyorlar.

DİN’cilik yapan yobazlar neden tehlikelidir ;

Din adamı görünüşlü yobazların kıbleleri para ve menfaattir.Bu nedenle ülkeleri aleyhine dahi kolayca düşmanla işbirliğine girerler.Onlar ki gerçek inanana ,gerçek din adamlarına ve gerçek inanca en çok zarar verenlerdir.
Çevrelerine mürid toplayabilmek için “Rabıta” yaparlar.

Rabıta; «Şeyhin şeklini zihinde canlandırmaktır» diye tanımlanabilir.
“Rabıta” kavramının amacı ise ,Müridin şeyhe canfedâ bir şekilde bağlanmasını sağlamaktır.

Müritlik sıfatını kazanan kişiye sürekli şekilde rabıta yaptırılır. Rabıtanın en önemli şartı, şeyhin şeklini zihinde canlandırmak ve hayal aleminde hep onunla yaşamaktır. Tarikat şeyhinin, ibadet ve inanç sistemi içindeki baskıcı ve şeyhe “sorgulamasız” itaat yapısını şekillendiren yöntem işte bu Rabıta’dır.Rabıta, Allah’a değil, şeyhe “kul” yetiştirmektedir.

Bu arada rabıta dışında, şeyhin gözde adamları tarafından müritlere sürekli olarak onun «keşif ve kerametleri, manevi üstünlükleri, yüce ahlâkı ve Allah katındaki mertebesi» hakkında açıklamalar,konuşmalar yapılarak şeyh dinsel olarak yüceltilir.

Bu telkinler ve anlatımlar o kadar sürekli ve etkilidir ki sohbetler esnasında bazı müritler dayanamayarak baygınlık geçirir, bazıları acaip sesler çıkarır; örneğin havlar, miyavlar ya da kişnerler; bazıları ise dam, teras ve balkonlardan kendilerini aşağı atarlar. Buna da tarikat dilinde «cezbeye kapılmak» denir. Mürit uzun süre bu telkinler altında artık şeyhin bir kulu ve kölesi haline gelir.

Ağır telkinler altına alınan müridleri daha da uysallaştırmak ve hayal alemine daha çabuk sürüklenmeleri ve Şeyhe bağımlı kılmak için esrar ve benzeri uyuşturuclar verildiği bir çok olayda yazılmaktadır.Buna örnek olarak Menemen olayının yobaz Derviş Mehmet’i tarafından çevresine topladığı kişilere devamlı esrar vererek zikir ettirmesi ve İngiltere ile Yunanistan tarafından planlanmış olan Menemen kalkışmasında kullanacağı kişileri kendisine daha bağlı kılmasıdır. Yobaz Derviş Mehmet’in çevresine toplanan müridler ayık iken de Devlet’e karşı yapacakları irticai kalkışmayı bildikleri mahkeme zabıtlarına da yansımıştır.

Sahte din’cilerin toplum ve din için ne kadar tehlikeli olduğuna örnek vermek isterim ;

Toplumumuzda namus,ahlak ve kıskançlık konularında çok hassas olduğundan ve bu nedenle çok fazla cinayet işlendiğinden ,Din ve inancın gücünü göstermek için vereceğim örnekler namus ve ahlak değerlerinden örneklenmiştir :

OLAY 1

Şeyhin veya Şıhın yüceltilmesi ve O kişiye derinden bağlanılması hakkında çok yakınlardan örnekler vereceğim.Bu örneklerde görüleceği gibi saf ve mütedeyyin insanların Din ve inanç olgusuyla nasıl kandırıldıklarını hayretle okuyacaksınız ;

20 Eylül 2011 – Olay Bursa’da geçti

BADELEMEK

Kendisini şeyh olarak tanıtan Uğur K,Evine gelen müridlerini,evinde sır odası adını verdiği bölüme alarak kadın ,erkek ayırmadan cinsel ilişkiye girmiş.Bazı erkekler bunu bilmesine rağmen eşinive kızını getirmişler.Sözde dergaha gelen 19 kişiden 8’i, kandırıldıklarını ve olaydan sonra psikolojilerinin bozulduğunu belirterek Uğur K’den şikayetçi olmuş.Mağdur olup da şikayetçi olmayanlar da varmış ?

Şeyh ! efendi şöyle diyor;

İbadet esnasında cezbe gelerek “badelenmek” istiyorlar !
Ben de badeliyorum !’Müritlerimin cinsel isteklerini karşılamak zorundayım’!!!

Yeni bir tarikat kurmadığını, kendisinden önceki kişiden görevi devraldığını söyledi.Şeyhinin kendisini de badelediğini söylemiş.Bursa’da sözde şeyhin cennetin kapılarına yaklaştırdığı gerekçesiyle müritleri ve onların eşleriyle cinsel ilişkiye girmesi uzmanları bile dehşete düşürdü. “Vay nasıl yan bakarsın” ya da “Sen benden nasıl boşanırsın?” diyerek namus cinayeti işlenen bir Türkiye’de, nasıl oluyor da erkekler eşlerini, kız kardeşlerini götürüp şeyhle seks yapmasına razı geliyor.

Nasıl oluyor da her denileni yerine getiriyor? Nasıl kandırılıyorlar? Kimi uzmanlar cehalet ve dini motiflerin olması nedeniyle insanların kolayca kandırılabildiğini hayretle karşılamış.

OLAY 2

Tarih 22.12.2006 – Kütahya

Müritleriyle sevişen sahte kadın peygamberin görüntüleri ortaya çıktı!!!

Kütahya’da, kendisini “Peygamber” ilan ettiği öne sürülen, öğretim üyesi olan eşiyle birlikte yargılanan H.B. hakkında, mahkemeye delil olarak sunulan kamera kayıtlarında, ilginç görüntülerin yer aldığı öne sürüldü.

Sahte peygamber” Hatice Benlioğlu’nun kocası ise ve Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nde yardımcı doçenttir !!!
Kütahya Ağır Ceza Mahkemesine, polis operasyonunda “Dergah” olduğu iddia edilen evde ele geçirilen kamera görüntülerinin yer aldığı 27 kaset ve 3 CD de delil olarak sunuldu.

Kasetlerde, H.B’nin bir sohbet ortamında, kendisinin “keramet sahibi olduğu, ömrü uzatma yetkisinin kendisine verildiğini söylediği, 24 saat ömrü kalan bir kişiye ömrünün uzaması için himmet ettiği” yönünde konuşmalarının yer aldığı görüntülerin bulunduğu iddia edildi.

Mahkemeye delil olarak sunulan kasetlerden birinde, geçen yıl Berat Kandili’nde oruç tutan grup üyelerine, “Peygamber efendimiz bana cemaatine müjdele, dergahında bulunan herkes yenilen her şeyden şifa bulacak, bugün oruç tutmak yok, orucu bozmak daha faziletli” diyerek gündüz vaktinde kendisine bağlı olan kişilerin oruçlarını bozmalarını istediği ve dergahın camiden daha değerli olduğunu söylediği sohbet toplantısının da bulunduğu savunuldu.

KENDİSİNE ŞEFAAT HAKKI VERİLMİŞ

H.B’nin, Hazreti Muhammed’in 2 yıl önce kendisine “şefaat hakkını” verdiğini müritlerine bildiren, önünde diz çöken grup üyelerine “kendisinin peygamberin evladı olduğunu ve gökten indirildiğini bu nedenle de kendisine iman edilmesi gerektiğini” anlattığı görüntülerin yanı sıra, doğduğu günü “kutlu doğum günü” ilan eden H.B’nin o gün müritlerinden gül ve değişik hediyeler aldığı törenin görüntülerinin de yer aldığı savunuldu.

“ALLAH’TAN BİLDİRİ ALMIŞ”

2006 yılı Ocak ayında kaydedilen görüntülerde ise, grup üyelerine seslenirken, “Allah tarafından seçildiğini, kendisine Allah’tan bir bildiri geldiğini” söylediği öne sürülen H.B’nin, bu bildiriyi okuyarak üyeleri etkilediği, “bana secde edilir” dediğinde içeride bulunan kişilerin yerlere kapanıp secde ettiği yönünde kayıtların bulunduğu iddia edildi.

Bu arada “zikir törenleri”nin yer aldığı bazı görüntülerde H.B’nin eşinin de bulunduğu iddia edilirken, CD kayıtlarında H.B’nin “taç giyme töreni” ile kadın ve erkeklerin birlikte katıldığı zikir törenlerinin bulunduğu öne sürüldü.

GÖKYÜZÜNDE EVLENDİK

“Hatice Benlioğlu’nun kurduğu topluluğa katılmama bir akrabam vesile oldu. Önce eşim dini sohbetler dinlemek için “dergah” olduğu iddia edilen eve gitti. Birkaç ay sonra da, hocası Hatice Benlioğlu’nun isteğiyle benim de katılmamı istedi. İlk gittiğimizde her şey normaldi. Osman Nuri Benlioğlu, erkeklerle dini sohbetler yapıyor, Hatice Benlioğlu da kadınlarla konuşuyordu. Olaylar zamanla farklı şekilde gelişti. Hatice Benlioğlu, büyü ya da izah edemeyeceğim başka yollarla topluluğa katılan herkesi etkiledi. Onun yanında bilincimiz ortadan kalkıyor, tamamen onun kontrolü altına giriyorduk. Bir akşam bizim evimize gelmişti. Bana ‘Gökyüzünde nişanımız oldu’ diyerek, kendisi için bir nişan yüzüğü aldırdı. Bir hafta sonra da, ‘Gökyüzünde nikahımız kıyıldı’ diyerek kendisi bana yüzük aldı. Daha sık beraber olmaya başladık. Birçok insanın bulunduğu ortamlarda ayrı bir odaya geçerek benimle baş başa kalıyordu.

ODADA SEVİŞİYORDUK

Odada olduğumuz zamanlarda benimle sevişiyordu ve bu yaşananlardan kocasının haberinin olmaması mümkün değildi. Çünkü eşi diğer odada otururken o da benimle aynı odada baş başa kalıyordu. Beraberce baş başa gezmeye giderek dolaştığımız günler çok oldu. Bunların birçoğunu kamerayla kaydettim. Yaptıklarıma şu an çok şaşırıyorum. O kadınla birlikte olduğum dönemlerde inanın bilincim kesinlikle yerinde değildi. Sonra hoşuna giden başka erkeklerle de “ilahi aşk muhabbeti” adı altında ilişkisi bulunduğunu öğrendim. O kadından kurtulmama eşim yardımcı oldu. Bu yaşadıklarımın nedeni, dini konularca cahil olmamız. Bu açıklamaları, halkımızın bu tür insanlara kesinlikle kanmaması ve güvenmemesi için yapıyorum.

Değerli okur,

Şeyhlerden,Şıhlardan,hocalardan keramet umanların durumlarını örneklemek için ,toplumumuzun çok hassa olduğu ahlaki boyutlu bu örnekleri sundum.Aynı dinciler ahlaksızlığı sadece insan bedeni üzerinden değil,camilerde büyük yardım paraları toplayarak da yapmaktadırlar.Yimpaş,Kombassan,Asrın yolsuzluğu Deniz feneri derneği de
inanç üzerinde yapılmış olan büyük dolandırıcılıklardır.Bu dolandırıcılığı yapanları da Cuma namazlarında en ön sıralarda görürsünüz …

İRTİCANIN KAYNAĞI OLAN YOBAZLARDAN SAKINMAK GEREKTİR.

MENEMEN MAHKEMESİ ;

“Paşa Köyüne gittik. Mehdi’nin bacanağı Ahmed’in evine misafir olduk ve onları da orada bulduk. 3-4 gün orada mütemadiyen zikrettik ve esrar içtik, Mehdi orada köylüye hitaben ahir zamanda gelecek olan Mehdi benim dedi ve yanındaki köpeği göstererek bu da mehdinin alâmeti Kıtmir’dir dedi ve bu suretle Mehdiliğini ilan etti.” ( Maznun Nalıncı Hasan )

“Gediz kenarına geldik, kayıkçıyı kaldırdık, Mehdi, kayıkçıya ben Mehdiyim, halkı dine ve şeraita davete gidiyoruz, bizim paramız yok, bizi o bir tarafa geçir, biz de seni ileride memnun ederiz dedi. Çay verdi, içtik ve Menemen tarafına bizi kayıkla geçirdi. Menemen kenarında bir zeytinlik içerisine girdik, orada zikrettik, içtik, sabaha karşı idi, Mehdi bize ayetülkürsü okuttu. Menemen’e nasıl gireceğimize dair talimat verdi. İllâllah İllâllah diyerek Menemen’in içine girdik.” ( Maznun Nalıncı Hasan )

105 sanığın yargılanmasına, 15 Ocak 1931 Perşembe günü devam edildi ;

Tutanaklardan yargılamanın ilk günü…:
(15 Ocak 1931)

Sorguya çekilen diğer maznun, Nalıncı Hasan, Makamı Riyasetten, Hasan:

S- Okunan kararnameyi dinledin, sen Mehdi Memet’le ne suretle münasebet peyda ettin ve nasıl tanıştın, hadiseyi baştan nihayete kadar anlat bakalım?

C- Maznun Nalıncı Hasan : Efendim, ben bir gün dükânımda çalışırken Mehdi Memetle Şamdan Memet dükânıma geldiler, esasen ben bunlarla tanışmazdım. Dükkânda Mehdi ile Şamdan Memed’in delâletile tanıştım. Dükânımda bana kahve ısmarlattılar ve bu sırada Mehdi Memet bana ben mehdiliğimi ilân edeceğim. Maksadım dini kurtarmaktır. Beni de mürit olarak ona iltihakımı istedi. Bununla beraber çok zikreden ve dua eden Allah’a yakın olur bunun için sen de Müslümansın buna ihtiyacın var ben bir çok müritlerimle çırak Mustafa’nın kahvesinde zikrediyorum, sen de oraya gel, zikre iştirak et, dedi ve beni bir çok ayetler okumak suretile kandırdı. Ben de Çırak Mustafa’nın kahvesine devama ve zikretmeğe başladım. Hükûmet tarafından bu kahvede zikrolunduğu anlaşılmış, kahve kapatıldı. Müritlerden Tatlıcı Hüseyin, benim evim var, evimde de bir çocuğum var, benim evde toplanır zikrederiz, dedi. Ondan sonra da Tatlıcı Hüseyin’in evinde toplanmıya ve zikretmeğe başladık.

S- Tatlıcı Hüseyin’in evinden başka yerde toplandınız mı?

C – Hayır başka yerde toplanmadık.

S – Tatlıcı Hüseyin’in evindeki toplantılarda neler görüşüldü?

C – Tatlıcı Hüseyin’in evinde toplandık orada bir müddet zikirler yaptıktan sonra Mehdi biz zikrimizi lâyıkile yaymak için bizim bir mağaraya gitmemiz lazım ve orada zikir yaptıktan sonra Paşa Köyüne gider ben orada Mehdiliğimi ilân ederim bütün halkı dine davet ederim dedi ve bir çok ayetler okuyarak tarikatın eyiliğinden bahsetmek suretile bizi kandırdı ve bu tarikata intisap ettikten sonra hepimiz sakal bırakmağa başladık esrar içmeğe başladık Mehdi’nin telkini üzerine günde 1 000 ve daha ziyade lâilâhe illâllah diye ismi celâli çekmeğe başladık. Mehdi bizi âdeta kendine cezbetmişti. İşte bu tarikata girdikten sonra Tatlıcı Hüseyin’in evinde Mehdi tarafından bu seyahat hakkında vaki teklifi kabul ettim. Mehdi Memet, Sütçü Memet, Şamdan Memet, Paşa Köyüne hareket etmek üzere yola çıktılar ve gittiler. Biz de ben de dahil olduğum halde Nalıncı Hasan, Küçük Hasan, Ramazan, Memet Emin’le dördümüz bir sonra Paşa Köyüne gittik. Mehdi’nin bacanağı Ahmed’in evine misafir olduk ve onları da orada bulduk. 3-4 gün orada mütemadiyen zikrettik ve esrar içtik, Mehdi orada köylüye hitaben ahir zamanda gelecek olan Mehdi benim dedi ve yanındaki köpeği göstererek bu da mehdinin alâmeti Kıtmir’dir dedi ve bu suretle Mehdiliğini ilan etti. Halktan bazıları inandı, bazıları inanmadı. Mehdi orada kendisile Şamdan Memede birer silâh temin etti. Bozalan’a gelmeğe kararlaştırdık ve yola çıktık, 11 saat yürüdükten sonra Sünbüller mevkiinde çamlar altında bir su başında oturduk, gece idi, bu sırada Ramazan bir bahane ile kaçtı. Sütçü Memet onu aradı, bulamadı geldi, orada esrarlı sigaralar içtik. Mehdi orada ayetlerden bahsetti, rüyalarımızı sordu ve halletti, ordan kalktık Bozalan’a geldik. Sütçü Mehmed’in kardeşi Hacı İsmail’in hazırladığı bir eve gittik. Mehdi orada avlanmak niyetile geldiğini söyledi, orada bir hafta zikrettik, ondan sonra Mehdi burada rahat zikredemiyoruz. Bize dağda bir kulübe yapılsın, oraya gidelim, orada zikredelim dedi. Kulübe yapıldı bize kulübeyi Hoca Mustafa ile Hasan gösterdiler. 15 gün orada kaldık gece gündüz zikrettik ve esrar içtik. Mehdinin tavsiyesi üzerine geceleri 200 000 defa kelimei tevhit zikrederdik. Ramazan kaçtığı zaman Mehdi bizi sıkı tazyik altına aldı, kaçarsanız sizi vururum diye korkuttu ve okuduğu ayetlerle de bizi kandırdı ve daha doğrusu bu tarikata intisap ettikten sonra kendimi kaybetmiştim.

S- Bu müddet zarfında size bu Mehdi Mehmet Menemen’e ne maksatla gelineceğini söyledi mi?

C- Menemen’e ne için gidileceğini söylememişti. Yalnız Şeyh Saffet’in evine gideceğimizi ve hükûmet aleyhinde tertibat alacağımızı söylemişti.

S- Kulübedeki toplantıdan sonra ne oldu?

C- Kulübede 15 gün kaldıktan sonra Menemen’e gelmek üzere yola çıktık, biz kulübede iken Bozalan köylüleri bize yemek getirilerdi. Menemen’e hareket etmek üzere Bozalan’dan çıktığımız zaman Abdülkerim ve daha bir iki kişi bize olanca kuvvetlerile yardım edeceklerini söylediler. Gediz kenarına geldik, kayıkçıyı kaldırdık, Mehdi, kayıkçıya ben Mehdiyim, halkı dine ve şeraita davete gidiyoruz, bizim paramız yok, bizi o bir tarafa geçir, biz de seni ileride memnun ederiz dedi. Çay verdi, içtik ve Menemen tarafına bizi kayıkla geçirdi. Menemen kenarında bir zeytinlik içerisine girdik, orada zikrettik, içtik, sabaha karşı idi, Mehdi bize ayetülkürsü okuttu. Menemen’e nasıl gireceğimize dair talimat verdi. İllâllah İllâllah diyerek Menemen’in içine girdik. Çarşı içindeki bir camiye geldik. Camiden bayrak, Mehdi, camide halka karşı mehdiliğini ilân ediyor ve bizim kimse ile alâkamız, yoktur. Biz burada zikredeceğiz, maksadımız dini kurtarmaktır diyor. Merkumun bu sözlerini işiden halktan bazısı peki dediler ve bizim arkamıza takıldılar. Tahminen sancağın altında yüz kişi zikrediyorduk. Yüz kişi de seyirci vaziyetinde idi. Mehdi aynı zamanda halka karşı eshabı kehiften olan Kıtmirleri sayıp tarif etti ve yanındaki köpeğin de Kıtmir olduğunu ve kendisinin mehdiliğine delâlet ettiğini söyledi. Zikrederek biz poyraz tarafına Mehdi de gün doğdu istikametine gittik. Mahalleleri gezerken Mehdi’yi kaybettik, bir sokakta Mehdi ile Saffet Hoca’yı karşı karşıda gördük. Mehdi elle Saffet Hocaya bir işaret yaptı ve beraber konuştular, Saffet Hoca evine gitti biz yine belediye önüne geldik zikre başladık, bir jandarma neferi geldi, dağılım, bu toplantıyı lağvediyorum dedi. Mehdi dinlemiyerek zikre devam etti. Jandarmalar hükûmet içine girdiler ve biraz sonra bir piyade yüzbaşı geldi. Mehdinin ne istediğini sordu. O yüzbaşı da gitti. Jandarma kumandanı geldi, Mehdi jandarma kumandanına ben Mehdiyim, halkı şeriata davet ediyorum dedi. Jandarma kumandanı da biz de Müslümanız, haydi dağılın dedi ise de, jandarma kumandanı da ayrılınca etrafa toplanan halk bizi alkışlamaya başladı. Bu sırada bir zabit emrinde bir asker müfrezesi geldi. Zabit mehdinin yanına yaklaşarak yakasından tuttu, teslim olmasını söyledi. Mehdi kızdı, zabiti kaktırdı ve bir silâh atarak zabiti yaraladı. Zabit yaralı olarak camiin kapusunun içine düştü. Mehdi ve Şamdan Mehmet, zabitin arkasından gittiler, zabitin kafasını kestiler ve başını alıp getirdiler. Halktan tanımadığım birisi bir ip getirdi, Mehdi, kelleyi sancağın ucuna dikti, birisi de çukur kazdı, amma bilmiyorum bu sırada etraftan silâhlar atılmağa başladı. Mehdi Mehmet, Sütçü Memet, Şamdan Memet, vuruldular ve düştüler.

S – Halkı dine davet etmek için nereye kadar gideceksiniz?

C – Çin’e kadar gidip bütün Yahudileri Müslüman ettikten sonra Mehdi kendisi de Müslümanların başına halife olacaktı.

S- Her memleket halkını Müslüman ettikten sonra Çin’e kadar gitmeyi kararlaştırdığınıza göre Müslüman ettiğiniz memleketlerde kimi bırakacaktınız?

C- Buralarını dine davet ettikten sonra Menemen’de Şeyh Saffet’l bırakıp Mehdi’nin kararı gibi Arabistana kadar gidecektik.

Müddei Umumi Hidayet Bey – Mehdi’nin Menemen’den evvelki Şeyh Saffetle olan vaziyet ve münasebetlerini söyleyin.

S- Menemen’e gelmezden evvel Mehdi başkaca ne vakit Şeyh Saffet ile görüşmüştür?

C- Bir cuma günü Şeyh Saffet’le Mehdi’yi yolda bir çamlık arasında Rumca konuşmaktalar iken tesadüf ettim, bana sigara verdiler, içtim. Ve yanlarından ayrıldım ve çekildim, biraz yanlarından ayrıldım. kenardan Şeyh Saffet ile Mehdi’nin konuşmalarını ve vaziyetlerini takip ettim. Bir saat kadar konuştular, ayrıldım gittim, yine bir gün Saffet Hoca bana tesadüf etti. Beni bir zeytinlik içine çekti. Orada cebinden çıkardığı bir defter yaprağına bir şeyler yazarak al şu mektubu Derviş Mehmed’e ver dedi, ben aldım götürdüm.

Müddei Umumi Hidayet B. – Maznun Nalıncı Hasan’dan sorulsun, kendisi hiç mektup alıp Şeyh Esad’a ziyarete gitmiş midir?

S – Böyle bir seyyahat yaptın mı?

C- Maznun; Evet İstanbul’a bir mektup ile Şeyh Esad’a ziyarete gittim. Laz İbrahim benim orada Şeyh Esat namında bir şeyhim vardır dedi, oturduğu yeri tarif etti, mektubu alarak İstanbul’a gitmek üzere İzmire gittim. Vapurda Manifaturacı Osman’a tesadüf ettim. İstanbul’a çıkınca dayım Mavunacı Dadaylı Hasan’ı aradım bulamadım. Bunun üzerine Laz İbrahim’in dediği adresle Erenköyünde Esat Hocanın köşküne gittim. Vapurda rast geldiğim Osman, benden evvel Şeyh Esad’a gitmiş onu orada gördüm, bir kaç gün sonra da Laz İbrahim Hoca da İstanbul’a geldi. Şeyh Esad’ın köşkünde ben 11 gün kaldım, bir gün Laz İbrahim, Manifaturacı Osman, Şeyh Esat ve daha bir kaç kişi ve ben orada oturup konuşuyorduk bana dışarı çıkmamı ihtar ettiler. Ben oradan dışarı çıktım. Fakat içeriden konuşulan şeyleri dinledim. Laz İbrahim, yakında şapkalar atılacak, fesler geyilecek, halifeler gelecek, tekkeler, yeniden açılacak diyor ve Hükûmet aleyhinde söyleniyordu. Yine bir gün İstanbul’a Laz İbrahim Hoca ile beraber gezerken denizde iki tane zırhlı vardı. Laz İbrahim, bu zırhlıları görünce, işte bunları görüyor musun bunların içinde Sultan Hamidin oğulları vardır. Nerede ise halifelik avdet edecek demişti.

S- Sen başka daha ne vakit İstanbul’a gittin?

C – Ondan bir sene evvel yine bir defa gitmiştim.

S- İmam İbrahim Efendi ne vakit İstanbul’dan dönmüş?

C- Menemen hadisesinden bir ay evvel Manisa’ya döndü ve Manisa’da tekkelerin yine açılacağını filân söyler dururdu.

S- İstanbul’dan sen mi daha evvel geldin, yoksa İbrahim Efendi mi?

C- Ben daha evvel geldim. İmam İbrahim Efendi benden üç, dört gün sonra geldi ve yine camilerde halifelerin geleceğini, tekkelerin açılacağı hakkında vaizlerde bulunurdu.

S – Yalnız Manisa’da mı vaaz veriyor, köylere gitmiyor mu idi?

C- Köylere de gidip tarikat lehinde halka nasihatlerde bulunup ahaliyi nakşibendi tarikatine intisap etmeleri için teşvik ederdi.

S- Köylerde seyyahatı esnasında gizli cemiyetler teşkil ediyor mu idi?

C- Gizli cemiyet teşkil ettiğini bilmem yalnız camilerde her vakit namazdan sonra resmen cemaatı zikrettirirdi ve hiç korkmayın hükûmet bizim zikrimize mani olamaz derdi.

S- Sen ne vakit nakşibendi tarikatine intisap ettin?

C- İki sene evvel.

S- Sen bu zikirlere nasıl iştirak ediyordun?

C- Bir defa Laz İbrahim’in camaate hitaben istiyen gitsin biz zikredeceğız dedi. Oturup zikrettik. Biz ondan sonra Laz İbrahim’in evine gittik. Bizi evinde zikrettirdi.

Bana Şeyh Esat için şeyhimizi hiç bir vakit unutma derdi. İşte bunların bu yoldaki tarikata mütedair teşvikat yaptıkları itikatla içime ateş gibi bir şey düştü en nihayet ben de tarikate sülûk ettim. Mesele bundan ibarettir. Ben tarikat şebekesinin bütün icraat ve faaliyetini baştan nihayete kadar anlattım. Hiç bir şey saklamıyorum. Evvel ve ahir hadiseyi bütün mahiyet ve şümulile söyledim. Hatta müstantıklara da verdiğim ifade bu yoldadır.

04 OCAK 2013 güncellendi
Bölüm 7* Devam edecek
Naci KAPTAN

This entry was posted in Arastirma, Dizi Yazilari, İrtica, MENEMEN OLAYI - KUBİLAY, Tarih. Bookmark the permalink.

2 Responses to İŞGAL GÜNLERİNDE İŞBİRLİKÇİLER ve DEVRİM ŞEHİDİ KUBİLAY’IN KATLİNE AİT MAHKEME KAYITLARI * 7 – İşbirlikçilik ; İslam kilidinin anahtarını, İngiltere’nin güvenilir eline teslim etmekte,İslam alemi için hiçbir tehlike yoktur.Dünyanın en adil, en namuslu, en haşmetli devleti olan İngiltere… İstiklal diye bağıranlar kötü niyetlidir.Çarıklı, mavzerli bir heyetin, kuru sıkı tehdidi ile iş yürür mü?

  1. esin duran says:

    Postmodern Muhammetçi AKP ve Müslüman kardeşler, Mısır, Suriye ve Libya’da başarılı olamayınca yıldızları sönmeye başladı.
     
    Ilımlı denilenler, Ilımsızları geçti: ılımlı, yumuşak diye adlandırılan Müslümanlar daha tehlikeli çıktı. Son durum tekrar gösteriyor ki, esas tehlike Erdoğan’ın da yaptığı gibi dinci milliyetçiliktir. Bunun adı da Türk İslam sentezidir. AKP, artık maskesini takma gereği duymadan, Türkiye’yi islami bir ülkeye dönüştürme sürecine hız veriyor.
    İslamcıların etrafında dönüp dolaşan, ülkesi, İslamcıların yeni türden bir çeşit hicret yuvasına çevrilen Fransa zor duruma düştü. Solcu Hollande, Suriye El-kaidesine füze yetiştiriken, Fransa’nın büyük şehirleri bu türden zavallı Sosyalistler sayesinde yavaş yavaş türbancıların eline geçiyor. Emiratlar, Katar ve Suudi şehleri, Fransa’nın önemli şirketleri bir yana, mahalle ve sokakalarını bile komple satın almaya başladılar.
    Suriye alanında Fransa ile beraber İslamcı cihadçıları destekleyen AKP, de içerden başgösteren kişisel çatışmalar ve rant kavgaları yüzünden zor duruma girmeye başladı. Erdoğan bir dönem İtalya’nın resmi Mafiası olan Berlusconi ile yoldaşlık yapıyordu, Libya alanında beraber savaştılar. Berlos’un durumu şimdi kötü! Suriye’de kaş yapıyım derken göz çıkaran yeni yoldaşı Hollande’nin başı da dertte…
    Türkiye devleti, istihbarat örgütü MİT eliyle El Kaide’nin Suriye’ye geçişini, ihtiyaç duyduğu alt yapıyı sağlayan ve uluslararası hukuk ölçüleri çerçevesinde suç teşkil eden teröristlerle işbirliği yapan devlet ünvanıyla kirli savaşın tarafı haline geldi.
     
    El Kaide gibi uluslararası paramiliter organizasyona hamilik yapan, Şeriatçılara zehirli gazlar kullandırtan NATO ve Türkiye görüntüleri, kolay kolay silinmeyecek ön yargı ve politik yaptırımları beraberinde getirdi.
    AKP ve TSK tüm gayretkeşliğe rağmen halkın desteğini alamadı, binlerce cihatçıyı finanse etse de yürüttüğü çatışmacı siyaset iflas etti. Türkiye’nin dört bir yanındaki camilerin hemen hemen tümü parazit hoca imam yani sözde din adamı eliyle Allah’ın günü ırkçılık propagandası yapıyor.

    Yobazlık Tarih Boyunca İslamiyet’in ayrılmaz bir parçası olmuştur.

    Dünyada İslam adına ortaya çıkan, sevgiden, merhametten uzak, bilim, sanat, güzellik ve estetiğe karşı olan, savaşlar çıkaran, zulüm yapan, öldürme ve kan dökme peşinde olan çeşitli Müslüman modelleri tahrip ve yıkımlarına devam etmektedirler…
    Yobaz zihniyeti, İslamın ana çekirdeği olmaya devam ediyor. Bu kan dökücü vahşi sistem, bu İslam devam ettikçe savaşlar, kan dökmelerin sonu gelmeyecektir.
    AKP hükümetinin dış politikadaki diğer çıkışları olduğu gibi, Mısır’a yönelik politikası da iflas etti. Uluslararası gözlemciler bölgedeki krizde asıl kaybedenin AKP hükümeti olduğu görüşündeler. Görüldüğü kadarıyla AKP hükümeti bu gerçeği anlamamakta direniyor ve hâlâ arabayı son sürat duvara doğru sürmeye devam ediyor.
    Tayyip Erdoğan, 2015 de önce işi bitirme niyetinde iken karşısına hep beklenmedik bu türden faktörler çıkıyor. Bunların bazıları da kolay değil…ABD, CHP’nin nabzını yoklamaya başladı, AB’nin gerici solcu ve aptal Hiristiyan yöneticileri de CHP’ye göz kırpmaya başladılar. Türkiye’nin yerli halklarını inkar eden CHP’yi Sosoyalist Enternasyonal üyesi yapan, Enter*nasyonal kavramlarının içeriğini yok eden yobaz AB yöneticileri, kendilerini bilerek İslam vampirinin ağzına atıyorlar.
    Yurtdışından destek, AKP uzantısı olarak örgütlenen İslamist ırkçı çeteler dışında hemen hemen yok oldu. Erdoğan’ın Balkan Müslümanlarını kışkırtması da bir fayda veremiyor. Daha yeni etnik savaşlardan çıkmış, parçalanmış Balkan halkları, başlarına yeni bir diktatör belası almak istemiyorlar, çünkü Erdoğan daha şimdiden onlara en az 5 çocuk yapın diye diktede bulunup, onları bekleyen gelecekleri yönünde uyardı! Bu çocuklar, halife Erdoğan için devşirmecilik yapacaklardır.
    Kenan Evren diktası zamanında temelleri atılan, Özal ile devam ettirilen, Türkiye’nin yeni tipten islami bir ideoloji ile yoğrulması projesi, dünyanın en ilkel vahşi rejimleri ile yönetilen Arap ülkelerince sponse edildi.
    Türk ordusununca desteklenen İslamcı kadrolar, Erdoğan’ın “özel” bir lider olduğuna inandırıldılar,bunlar, Erdoğan’ın hiçbir şeyine ses çıkarmayıp, Türk İslam ideolojisine göre hareket eden bu çobanın her dediğini takip ettiler.
    Bu durum, Erdoğan’ın işleri -herşeye rağmen- iyi idare ettiği düşünülerek açılmış oldukça cömert bir krediydi…

    Erdoğan’ın kutuplaştırma politikası AKP’nin aleyhine işlemseine rağmen, tek şef olma yolunda taviz vermeyi fazla sevmeyen Erdoğan hedefine 2015 öncesinde varmak istiyor…Her diktatör gibi nüfus patlamasını kutsallık olarak gören Erdoğan, son Kızlı-Oğlanlı hikayede görüldüğü gibi ideolojiyi pratikleştirmede erken davranıldığını düşünenleri tasfiye etmeye yönelecektir.
    Arınç’ın çıkışı, içeriği ve tonu bakımından tam bir meydan okuma. Arınç’ın Gül’le yakınlığı da düşünüldüğünde ve TRT üzerinden özel olarak yayınlandığına bakıldığında, olayın Erdoğan’a açık bir uyarı olduğu görülüyor…
    Mesele aslında Arınç’ın çıkışı şahsında AKP’nin kendini koruma refleksi. AKP, Erdoğan’ın Suudi Arabistan’da bile olmadık türdeki “İslam” anlayışıyla yola devam edemeyeceğini, buna ne dünya konjonktürünün ne de Türkiye gerçeğinin izin vereceğini anlamış bulunuyor.
    Erdoğan, “vahiy” ile karıştırılabilecek “fikirleri”ni gerçekleştirmek için geri adım atmazsa -ki atacak biri değil, Bu oldukça net…
    Erdoğan, “kişiliği” gereği, Tek Adam olmakta ısrar edecektir. Bu anlamda, Mart seçimlerinde büyük şehirleri yeniden kazanmak için eline geçen her fırsatı kullanacaktır. İşte Diyarbakır’a Barzani ile beraber yapacağı çıkartma tam bir makyavelizm örneği… Kürt dostu pozlarına da giren Erdoğan, büyük ihtimalle muhaliflerini, hiç beklenmedik bir anda tasfiye decek ve İslam’ın yeni lideri olma ünvanı ile Türkiye’yi demir yumrukları altında inletecektir.
     
    Sevgi ve Saygılarla

    Entegrasyon Komitesi İsviçre- Vevey

    ———————————————————————-
    Esin Duran,
    Selda Suner,
    N. Gök,
    Ferdi koçkar
    Yeliz seren
    S. Aktaş
    Pelin Moda,
    Bedri Engin,
    Nazmi Dogan,
    Sevda Suner
    R. Adalı
    Sezer Aşkın,
    H. Datvan,
    Salih Demir,
    Nizamettin Duran
    A. Demir
    hasan kayısoğlu
    Melahat Baykara,
    ismail çekmez.
    Aydin Nizam
    Uğur Demir
    Ismail B. Cenk,
    Tekin Balkic
    Selma Altuntaş,
    Murat Koç
    Filiz Serin,
    Nedim Serin,
    Vedat Koçak,
    Salih Birdal,
    Erdal Cömert
    Ismail Bulak
    Ahmet Meriç
    Mustafa Gur,
    Hasan Zafer
    Bahar Ünsal
    Osman B.
    Ayse bahar
    Metin Maslak
    H. Maslak
    Dilek Solak
    zeynep içkaya
    Sevda maslak
    Sercan Gezmiş
    Aynur Balkaya
    İpek Doğan
    Nazım Doğan
    Murat Doğan
    esin erkan
    Beyhan erdem
    n. erdem
    İsmail Deniz
    Ayten BARAK
    Ugur Birdal
    Ahmet Tan
    İsmet Yelkenci
    Yıldırım Kongar
    Selma Kongar
    Birol Aytekin
    Hatice Gül
    Ibrahim Erkin
    Kemal erdem
    Rıza Akdemir
    Mehmet Coskun
    Hüseyin demir
    fethi killi
    Yeliz Ender
    Mustafa Ender
    Ugur Basak
    Kemal Dektaş
    Ayten Ilkdal
    Nuri Aktanır
    Metin Koc
    Sevgi Ender
    Burhan Kulakçı
    Oğuz Duran
    Burcu Kanter
    Aysel kanter
    Erol kanter
    Layla SOLGUN
    M. Oktay
    Kemal Aktas
    Yelda tekinoglu
    Orkun Keskin
    T. Vural
    Oğuz şen
    Nur Şen
    Ismail çaykara
    Burhan Orkal
    D. Kahan
    Seher Yıldız
    Esra akkaya
    Mehmet Uzan
    Yeliz IŞIK
    Seyhan İlknur
    Osman Çekiç
    esma yıldız
    Murat Çetindal
    Ali OkyarMusa Tekin
    Aslı Birdal
    Nazmi Doğan
    İnci Gür
    L. Okar
    Mustafa Karkaya
    Omer Aytac
    Mürsel Bozkır
    Zeynep Şengül
    Gülcan Iğsız
    Murat Nidar
    şemsi Kaya
    Ayten Ekşi,
    Eda leman
    nermin ışıl
    D. Polat
    Kadir Erdem
    Serdar OKTAY
    Mehmet Özdemir
    Mustafa Erkan
    Nuri AKTAS
    Emine AKTAS
    O. Kadir Ergun
    Metin Kurca
    Sedat Isiklar
    Filiz Bag
    Kadir Baskale
    Sevim Varlik
    Hasan Mesut Akkaya
    Necmi Guler
    Erhan Isguz
    Meral Okur
    Bilge Okyaz.
    Kemal Koç
    L. Mirakoğlu
    Oktay Kızılcık
    Mehmet Yavuzgil
    Erdal Polat
    Hüsnü oktay
    k. Sankay
    Ahmet tekin.
    Semra Kaya
    Mustafa Çiçek
    Kayhan Göçkaya
    Erdal Solgun
    Mehmet Solgun
    Esra Solgun
    N. Altik
    Oguz Karakış
    Leyla Mert
    Işık mert
    D. Öksüz
    Erdem Yılmaz
    Ayse Eltan
    S. Guner
    M. Deniz Ok
    Mehmet İnce
    Huseyin Cinar
    Meltem Cinar
    Berk Cinar
    L. Demirkaya
    Huseyin Çilek
    Ayten Irmak
    D. Okdere
    Ali Uskan
    Berdan Temiz.
    H. Baskale
    Murat Gülay
    Esra Gülay
    Mustafa Akyol
    A. jale Kol
    M. Kol
    Tamer Oktay
    Aslan Burukoglu
    I. Demir
    Nurettin Akdal
    Uzan Kara
    ismail Igdır
    Ali Serin, Gül Akın, esra Serin
    Nuri Şen
    Hasan.Y. Balci
    Mehmet Yucel
    İsmet C. Koray
    salih Söğütlü
    Nuri Akçay, Gül Akçay, Esra Akçay
    Ali Dem. Sarahoğlu
    Ayten Karaman, Mehmet Azal
    L. Uzan, Harun Tabaklı
     Ertekin Sancak, mehmet değerli.
    Kemal Güler, Zeynep Güler
    B. Urak
    ***********************************************************************

  2. Pingback: İŞGAL GÜNLERİNDE İŞBİRLİKÇİLER ve DEVRİM ŞEHİDİ KUBİLAY’IN KATLİNE AİT MAHKEME KAYITLARI * 12 BÖLÜM | Cumhuriyetimiz İçin

Leave a Reply to esin duran Cancel reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *