KİRALIK KAFANIN BEDELİ KÖLELİKTİR * Cumhur’un Başı, Binali kanalıyla Devlet Müteahhitlerinden (gerçekte Türk Milletinden) 630 Milyon Dolar toplatmıştı. Bu olayı müteahhitler kendi aralarındaki konuşmalarda kabul etmişlerdi.Az bir zaman sonra, Yargı önünde de kabullenecekler!Bu haram parayla içinde televizyonların, gazetelerin, dergilerin olduğu medya grubu alındı. Benzer yöntemlerle yandaş iş adamlarına da başka medya grupları aldırıldı. Artık Reis öksürse bile bu yayın organlarında haber oluyordu!

28 Ekim 2015
Rifat Serdaroğlu

KİRALIK KAFANIN BEDELİ KÖLELİKTİR

Devlet yönetimini hasbelkader eline geçirip, sonradan sapıtan, doğru yoldan çıkan siyasetçinin sonu mutlaka ama mutlaka önce rezil olmak, sonrasında yalnız kalıp sürünmektir.İstediği kadar çok parası olsun hırsızlık yapan, milletin verdiği makamı kendi çıkarı için kullanan siyasetçi eninde sonunda toplum tarafından dışlanan, tek dostu kalmayan bir insan olacaktır.Dünya siyasi tarihinde, böyle çok sayıda örnek vardır.

Bu siyasetçilerin en büyük yanlışı, basın organlarını kendi yönetimlerine alırlarsa, güçlü olacaklarını ve insanları susturacaklarını zannetmeleridir.İlk başlarda bu uygulama o salak siyasetçilerin çok hoşuna gider.Fakat sonra, nasıl bir belaya bulaştığını onlar da anlarlar ama iş işten geçmiş olur!

Cumhur’un Başı, Binali kanalıyla Devlet Müteahhitlerinden (gerçekte Türk Milletinden) 630 Milyon Dolar toplatmıştı. Bu olayı müteahhitler kendi aralarındaki konuşmalarda kabul etmişlerdi.Az bir zaman sonra, Yargı önünde de kabullenecekler!

Bu haram parayla içinde televizyonların, gazetelerin, dergilerin olduğu medya grubu alındı. Benzer yöntemlerle yandaş iş adamlarına da başka medya grupları aldırıldı. Artık Reis öksürse bile bu yayın organlarında haber oluyordu! Her sözü, her hareketi manşetten veriliyordu. Biri Reis’in aleyhine söz söylüyor, yazı mı yazıyor, maaşlı elemanlar hemen karalama, yalanlama, iftira ve tehdit kampanyası başlatıyordu! Hatta bazı manşetleri Vatikan’da doktora vermeye giden Bilal Oğlan atıyordu!

İşler başta iyi gidiyordu! Fakat bir müddet sonra gazetelerin satış rakamları, televizyonların izlenme oranları kafa üstü çakılmaya başladı. Halk, çirkinliği görmüş, almamaya-seyretmemeye başlamıştı. Zarar gittikçe büyüyordu!

Derhal Kamu Bankalarının ve kuruluşlarının paraları sadece Reis’in medyasına, reklam diye akıtılmaya başladı. İyi ama zaten bu kuruluşlar da zarar ediyorlardı ve sorumluları ilerde kendilerine hesap sorulacağını biliyorlardı. (Mutlaka sorulacak, hepsi kayıt altına alındı)

Zamanla bu musluk da kesildi! Kesilmesine kesildi ama gazete ve televizyonlar her gün para istiyordu. Bu işte durmak yok tu ki! Havuz medyası doymak bilmeyen fil gibi, paraları yutuyordu.Gazeteler satmıyor, kimse reklam vermiyordu. Özel şirketler maliye ile korkutularak, reklam vermeye zorlandılar. Çoğu verdiler ama arkası gelmedi. Çünkü onların işleri de iyi değildi!

Resmi reklam alabilmek için, eski yandaşları Cemaat gibi yapmaya başladılar.Gazeteler bedava dağıtılıyor, gerçek satışmış gibi gösterilip, baskı sayısı şişiriliyordu!

Geçenlerde Adana’ya gittim. Havaalanından bindiğim takside iki tane Sabah Gazetesi vardı. Niye iki tane diye şoföre sordum; “Bedava dağıtıyorlar abi, almazsak da kızıyorlar” dedi…

İzmir’in ve Ege’nin bir YENİ ASIR Gazetesi vardı.
Yeni Asır sadece bir gazete değildi. Bir okuldu! Türk Basınının çok değerli kalemleri bu okuldan yetişmişler ve Türk Milleti tarafından kabul görmüşlerdi! Yeni Asır, olması gereken gibi bir gazete iken günlük satışı 100 Binin üzerindeydi. İzmirli gençler, sabaha karşı gazetenin dağıtıma çıkmasını bekler,gazetelerini alır, kumrularını yer, öyle yatarlardı. İzmirliler için Yeni Asır sadece gazete değil, evlerinin bir parçası gibiydi!

AKP’nin borazanı olduktan sonra satış rakamı 30 Bin olarak gösteriyor. Tabii ki gerçek değil. Pazartesi günü Çeşme çarsında işim vardı. Her dükkânın önüne bir tane Yeni Asır atılmıştı! Esnafa ne bunlar diye sordum; “Her gün böyle abi! Parasını Binali veriyormuş” dediler. Ne kadar üzüldüğümü anlatamam…

İşe yarasın diye avanta para ile alınan bu kuruluşlar, yük olmaya başladılar.Önce çalışanları çıkardılar. Üç kişinin yapacağı işi bir kişiye yaptırmaya başladılar. Bu yöntem Gazete ve Televizyonların kalitesini iyice düşürdü.Satış rakamları ve izlenme oranları yerlerde sürünüyordu. Bu durum Reis’in televizyonlara çıktığı zamanda sürüyordu. Korkudan hiç kimse Reis’e, izlenme oranlarını söylemiyordu! Muhtarlarla yaptığı toplantının izlenme oranı, “Kaynanalar ve Gelinler” adlı programdan 43 sıra aşağıda idi. (Yani sondan ikinci)

Atsan atılmıyor, satsan satılmıyordu. Tümünü birden Katar’ lı Şeyhe satmak istediler ama uyanık Arap sadece Digitürk’ü aldı, diğerlerine bakmadı bile…

Hâlbuki esas felaket, daha sonra yaşanacak. Zamanında Havuz Medyasında çalışan ve işten çıkarılan elemanlar, tuttukları notları, evrak fotokopilerini, banka genel müdürleriyle yapılan konuşmaların ses ve görüntü kayıtlarını, danışman denen zibidilerin yaptıklarını, özellikle İstanbul’da yapılan imar değişikliklerini piyasaya para veya iş karşılığı sunacaklar.

İşte kıyamet o zaman kopacak ve her şey gün yüzüne çıkacak!
Türk Milleti, seccade şeytanlarının gerçek yüzlerini görecek…

Sözün özü;
Kafasını, aklını, vicdanını kiraya veren kişi, makamı ne olursa olsun, sonu köleliktir. Hele kul hakkı yiyenler, onların yeri ise Esfel-i Safilin olacaktır…

Sağlık ve başarı dileklerimle

http://rifatserdaroglu.com/2015/10/28/kiralik-kafanin-bedeli-koleliktir-2/

This entry was posted in Rifat SERDAROĞLU yazıları. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *