OSMANLI HAYRANLARINA BİRAZCIK TARİH DERSİ *** Osmanlı Cinayetler Tarihi * Katil padişahlar

(Dr. Ali Nejat Ölçen)
20 Mart 2013, 00:49

Osmanlı Cinayetler Tarihi

Din,bir ülkede siyasallaşırsa,o ülkenin tarihi,cinayetlerin tarihine dönüşür

Din,bir ülkede siyasallaşır ve devletin yan kuruluşu olursa; o ülkenin tarihi, cinayetlerin tarihine dönüşür.Fatih Sultan Mehmet ile saltanatın korunması bahane­siyle veliahtların katledilmesi kurallaşıverdi. İslam’ın kutsal kitabında böylesi ci­nayeti öngören bir ayet var mı?

Sadrazam İbrahim Paşa’nın bir gece yarısı Ka­nuni Sultan Süleyman’ın halvetinden çıkarken, kapı önünde cellatlara boğdurul­ması, devletin yararı gereği miydi?!

Örneğin Murat III, taht’a çıktığında beş karde­şini öldürtmüştü; bunlardan birisi, 1 yaşındaydı.Üstelik Saray kırk gün matem tutmuştu.

1595 yılında taht’a çıkan Mehmet III’ün 102 çocuğundan 27’si kız ve 20’si erkek olmak üzere yaşamaktaydılar.Kardeşlerinden 19’unu boğdurtarak öl­dürttü, iki şehzadeden hamile kalan 7 cariyeyi de denize attırarak yaşamalarına vahşice son verdi.

Sağ kalan şehzade Mahmut da idam edildi.

Taht’tan indirilerek öldürülen Selim III’ün (1807) kusuru neydi?

Osmanlı devletinde sanayi tesisleri kurulmasına öncülük eden ilk Padişah idi o.

Murat IV’ün kardeşi İbrahim, her halde devletin yararı gereği ömrünü ölüm korkusuyla kafes içinde geçirmişti.İçkiyi yasaklamasına karşın 28 yaşında alkol ko­masından yaşamını yitiren Murat IV’ün kardeşi olan bu zihinsel özürlü İbrahim, padişah olduğuna inanmadığı için, Kösem Sultan ona Murat IV’ün cesedini göstermişti (yıl 1640).

Ölümden kurtulan şehzadelerin pek çoğu da kafes içinde ölüm korku­suyla yaşadıklarından, zihinsel geriliğe uğradılar; Mustafa I, bunlardan bi­riydi.

1687 yılında Taht’a çıkan Süleyman II de, 40 yıl yaşamını kafes içinde ge­çirmiş Osmanlı’nın ilk yatalak padişahı olmuştu. Ancak 4 yıl dayanabilmiş, 22 Haziran 1691 günü Edirne’de ölmüş ve cesedi buza sarılarak İstanbul’a getiril­mişti. Ne gariptir ki, 7 yıl kafeste kaldıktan sonra 1695 yılında padişah olan Mus­tafa II; 22 Ağustos 1703 tarihinde Taht’tan indirilerek yeniden kafese konuldu, 4 ay sonra da yaşamını yitirdi.

1703 tarihinde padişah olan ve Lale Devri’nin çıl­gınlığını yaşayan Ahmet III de, 1 Ekim 1730 günü taht’tan indirilerek kafese kondu.

Mustafa Kemal, Büyük Millet Meclisi’nin 18.11.1922 günlü gizli celsesinde haklı olarak:

Ali Osman’ı kabul etmek,muhafaza etmek zaruretindeyiz. Bu ailenin içinde bizim aradığımız evsafı bulmak,bugün için biraz müşküldür. Belki gençleri sureti mahsusada yetiştirdikten sonra evsaf ve sıfatı lazimeyi haiz insan­lara tesadüf edilebilir. Fakat bugün bu ciheti hakikaten tetkik ve tahlil edecek olursak pek müşkül vaziyette kalırız”demişti.

Çünkü Osmanlı ailesi dejenerasyona uğramış, devlet yönetimi için gerekli genetik özelliklerini yitirmişti.Hemen tümü çocukluk ve gençlik dönemlerini, ölüm korku­suyla kafes içinde geçirmişti. Örneğin, ömrünü kafes içinde geçiren İbrahim; kar­deşi Murat IV öldüğünde, padişah olduğuna inanmamıştı. Padişah olduğunda da, taht’tan indirildiğinde, öldürülmesine kim karar vermişti?!

Şeyhülislam.

İslam’ın kutsal kitabındaki hangi ayete göre bu cinayete karar vermişti?
Padişahların fetva ile, vezirlerin ferman ile öldürülmeleri, Osmanlı‘nın temel kuralı olmuştu. “Türklüğe yakışır mı bu?!” diyemiyorum.

Padişahla­rın hiç birinin anası ya da karısı Türk değildi ve de Türk sözcüğünü padişah ve vezirlerin ve de saray erkanının kullandığına kimse tanık olmamıştır. Hatta Türkçe konuşulmasını da yasaklamıştı bu Osmanlı. Anadolu, kılıç kullanarak o ha­nedana toprak kazandırmakla görevliydi ve kul ve kölesiydi Osmanlı’nın. Ana­dolu’ya çaktığı bir tek çivisine rastlayamazsınız.

Demokrasiye özlem duyan yurttaş olabilmişsek, bu Mustafa Kemal Atatürk sayesindedir.

Kanuni Sultan Süleyman’dan Akdeniz’de serbest ticaret izni alan Anthony Jenknson, anılarında ondan “Büyük Türk” olarak söz eder.

Kraliçe Elizabeth de, serbest ticaret iznine el koyarak İngiltere’nin Levant Company’nin kuruluşunu öngören buyruğunda, Mehmet III’ü “Grand Turk” olarak tanımlamıştı.

Yıl 1579.

Ne yazık ki, 430 yıl sonra Cumhuriyet Türkiye’sinde AKP iktidarı “Türk” sözcüğünü “ırkçılık”olarak yorumlayacak, Başbakan Erdoğan da “milliyetçiliği ayak altına aldığını” söyleyecektir.

Türk’lüğün Anayasa’dan çıkarılmasına ilişkin çabalara tanık olacağız.
Bunun bir benzerine bir başka devlette rastlamak olanaklı mı?
Kendi ulusunu yadsıyan bir siyasal iktidara hangi ülkede rastlanmıştır?

İşte Alman Anayasası’nın 2’nci maddesi:
“Das Deutsche Volk bekennt sich darum zu unverletzlichen und veraeus-serlichen Menschenrechten..”

Türkçesi: “Alman Halkı dokunulamaz ve devredilemez insan haklarıyla kendini tanımlar..”

O ülkede Anayasa’dan “Alman” sözcüğünü çıkarmayı önerecek kadar alçak ve hain birine rastlayamazsınız.

Fransız Anayasası’nın ilk maddesi, “devletin dilinin Fransızca“ olduğunu hükme bağlamıştır.Orada hiç kimse “devletin dili olur mu” diyemez.

ABD Senatosu ve Meclisi’nde hiç kimse İspanyolca konuşmaya yeltenemez.

O ülkenin ulusları katıksız milliyetçidirler.

Milliyetçiliği ayak altına aldığını söyleyecek bir başbakana rastlayamazsınız, eğer söylerse onu kürsüden indirirler ve psikiatri uzmanına gönderirler. Dahası, dinin yasakladığı içkilere alışkanlık içinde yaşamını yitiren devlet adamlarına da rastlamak olanak dışıdır, Osmanlı dışında.

İçkiyi yasaklayan Murat IV, alkolik olduğu için 28 yaşında yaşamını yitirmişti.

Padişah Beyazıt, kardeşi Sultan Cem’i yeşil bayrak altında yenilgiye uğratırken kendisi şarap düşkünü idi.Bir toplantıda, Gedik Ahmet Paşa’nın da şarap içmesini ısrarla istemiş ve ikisi de sarhoş olmuştu. Şölen bitmek üzereyken başarılı komutanlara cübbe dağıtıldı ve Gedik Paşa’nın kaftanı siyahtı. Bu, onun ölümüne karar verildiği anlamına geli­yordu. İçeriye alınan çavuşlar Gedik Paşa’yı çırılçıplak soydular ve dövmeye başladılar.
Bırakınız bunun Türk’ün ahlakına yakış­mamasını, İslamın hangi ayetine yakışıyor?!

Mustafa Kemal’in Osmanlı hanedanını ülkeden kovmasını Türk’e yakışır bulma­yanlar, Vahideddin adındaki bir padi­şah’ın ülkeyi işgal eden düşmanın savaş gemisine sığınarak ülkeden kaçmasını Türk ahlakına yakışır buluyor mu?! Yer yüzünde hiçbiri Mustafa Kemal’in gerçekleştirdiği devrimler kadar insancıl değildir. Bunun bir benzerine rastlanamaz.

Büyük Fransız devriminde giyotinler işlemiş, Louis XVI önce tahtından indirilip hapsedilmiş ve 1792’nin 21 Ocak 1793 günü giyotin altında başı koparılmış ve Kraliçe Marie Antoinet’in de giyotin altında başı gövdesinden ayrılmıştı.

Sovyet devriminde Çar ailesi yok edilmiştir.

Osmanlı hanedanı canları bağışlanıp ülke dışına sürgün edilmişse, Mustafa Kemal’in Cumhuriyeti’ne müteşekkir olmalıdırlar.

Ayrıca, Osmanlı hanedanının ülkemiz dışına atılmasına ilişkin yasa Millet Meclisi’nde kabul edildiği gün, Mustafa Kemal Çankaya’da idi.

Hilafetin kaldırılmasını ve Osmanlı hanedanının kovulmasını öngören yasayı, Şeyh Safvet Efendi, her il­den bir milletvekilinin katılımıyla hazırlamış ve Millet Meclisi’ne sunmuştu. Şeyh Safvet Efendi ve 52 milletvekilinin birlikte hazırladıkları yasanın 1 ve 2’nci madde­leri şöyleydi:

Madde 1- Halife hal’edilmiştir.

Hilafet, Hükümet ve Cumhuriyet mana ve mefhumuna (kavramına) mündemiç olduğundan hilafet makamı mülgadır.

Madde 2- Mahlu’halife (Tahtından indirilmiş halife) ve Osmanlı Saltanatı münderisesi (izi kalmamış)hanedanını erkek ve kadın bilcümle azası ve damatlar, Türkiye Cumhuriyeti memaliki (toprakları)dahilinde ikamet etmek hakkından ebediyen memnunudur (Sonsuza kadar yasaklıdır).

Bu hanedana mensup kadınlardan mütevellit (doğan) kimseler Al-i Osman’dan addedi­lirler.

Büyük Millet Meclisi’nin oy birliğiyle kabul ettiği bu yasa için “Türk ahlakına yakışır mı” türünde soru sormaya kimsenin hakkı olamaz.Devrime karşı çıkanlar yaşamlarını yitirmeyi göze almalıdırlar.

Tarihin diyalektiği böyle işler, buna karşı çıkmaya hiç kimsenin gücü de yetmez.

Zeki Kentel isim ve/veya rumuzlu kişi, her halde Osmanlı Hanedanı’nın canını bağışlayan ve yurdumuzda kalmalarına izin vermeyen bu yasanın Meclis’te nasıl görüşüldüğünü ve Rize milletvekili Ekrem bey’in neler söylediğini ve yasayı nasıl savunduğunu incelemeye vakit ayıramamış.

Rize milletvekili Ekrem Bey 24 Mart 1940 günlü o celsede bakınız neler söylemişti:

“Mektebi Harbiye’nin, biliyorsunuz talimhaneye müteveccih (yönelik) mermer sütunlu mermer merdivenleri vardır.Bunun kapısından bakıyordum, mer­mer merdivenin aşağısında sadaret (bakanlık) mevkiini işgal etmiş vükela­dan (bakanlardan) birini, ferik (tümgeneral) rütbesiyle apuletleri ve meha­betli(görkemli) vücuduyla ve arkasında bütün yaverleriyle bir nefer vaziye­tinde gördüm.

Bu zat ve maiyeti mükellef bir arabanın önünde duruyordu. Tabii merak ettim, baktım. Bu, Sultan Hamid’in on dört-on beş yaş­larındaki şehzadelerinden biriydi. Bu levha bana derhal garip bir tesir yaptı. Çünkü,bu çocuk bir hiçti ve hiçbir evsafı olmayan bir insancıktı.

O zaman bu çocuğa o hürmet, Sultan Hamid’in oğlu olarak yapılıyorsa, Hamid denilen adam, o canilerdendir ki cinayeti yalnız Mithat Paşa gibi nice insanları mahvetmekten ibaret değildir. Sonra haber aldım ki, beş altı yaşındaki çocuklar önünde de vükela-ı rical ve ekabir böyle el pençe divan dururlarmış.

Saltanat devrildiği halde…

Sn Kentel, iletinizdeki bir tümceden, Padişah Vahidüddin’in de sürgüne gön­derildiği anlamı çıkmakta.

Hayır!

O, valde sultan tanımındaki karısını, İngiliz işgal kuvvetlerinin komutanı General Harrington’a emanet ederek, İngiliz savaş gemi­sine sığınmıştır; gizlice, gece yarısı firar etmişti. Onun firar ettiği, Millet Meclisi’nde açıklanırken, toplantı salonuna şu sözler yansımıştı: “Allah kahretsin!”

(17.11.1922, gizli celse)

Halife olan padişahın firarına ilişkin soruyu ben soruyorum:

Türk ahlakına yakı­şır mı?

Tarihimizde bunun bir benzeri yoktur.

Zaten Türk olan devlet adamı bu denli alçalamaz, alçalmamıştır.

(Dr. Ali Nejat Ölçen)

Kaynakça:

1. TBBM, Gizli Celse zabıtları, cilt 1-4

2. Y. İzzettin Barış, Prof.Dr. Osmanlı Padişahları’nın Yaşamlarından Kesitleri, hastalıkları ve ölüm sebepleri, Bilimsel Tıp yayınları, Ankara/20002

3. Ali Nejat Ölçen, Kendini Yokeden Osmanlı, İmaj Yayınevi, Ankara, İkinci baskı, 2008.

4. Joseph von Hammer, Osmanlı Devleti Tarihi, çeviri: Mehmet Ata, Milliyet matbaası, İstanbul, 1966, cilt 1 ve 2.

***

Barlas Selcuk
barlas.selcuk@gmail.com
24 Aralık 2014

Osmanlı’da ölüm çoktur

Biliyorsunuz İslamcıların hep Osmanlı İmparatorluğu özlemi vardır. İmparatorluğun 600 yıllık saltanatının simgesi padişahların portreleri süsler onların duvarlarını. Gerçek yaşanmışlara geçmeden önce şunu belirtmekte büyük fayda var. Osmanlı hiçbir zaman bir Türk Devleti olamamıştır, Osmanlı bir İslam Devletidir…

Bu Osmanli sevgisini resmi ideoloji de yineler; okullar onların kahramanlıklarını vs. anlatır. Peki, ‘şanlı mirasları’yla övünülen ve aynı zamanda hilafet makamının da temsilcisi durumunda olan Osmanlı padişahları örnek alınması gereken ‘kahramanlar’ mıydı, yoksa başka şey miydi..?

Osmanlı saraylarında yaşananlar bu soruyu aydınlatabilir. Eceliyle ölen Osmanlı padişahının çok az olduğunu söylersek, ‘şanlı geleneğe’ biraz ışık tutmuş oluruz.

Zaten bir müddet sonra Fatih Sultan Mehmet, ünlü ‘Kanunname’siyle “devletin bekası için” baba, kardeş, amca, anne vs. akrabaları öldürme hakkını yasallaştırır. Osmanlı padişahları “Devletin Bekası” kisvesi altında kendi saltanatlarını garantiye almak maksadıyla bu cinayetleri işlemiş olmaları çok çok büyük bir ihtimal. Ayrıca bu cinayetleri “Kanunname” çıkararak resmileştirmeleride onların nasıl bir ruh hali içinde olduklarını göstergesidir…

Kuruluşla başlayan gelenek
Osmanli devletinin kurucusu Osman Bey’le birlikte aile içi cinayetler dizisi başladı. Osman Bey, öz amcası Dündar Bey’i kendi elleriyle boğarak öldürdü ve cesedini sergiledi.

Birinci Murat hızını alamadı
I.Murat, babadan oğula gecen saltanat geleneğini bozarak, padişah olmasi gereken ağabeyi Halil’i öldürüp tahta geçti,sonra diğer kardeşi İbrahim’i de öldürttü. Daha sonra öldürecek kardeş ya da akraba bulamayınca, öz oğlu Savcıbey’i öldürüp cesedini şehrin merkezine astı.

Soy kurutucu Yıldırım Bayezid
Yıldırım Bayezid’in tahta geçtikten sonra yaptığı ilk iş, on kardeşini vahşice boğazlatmak oldu. Zaten “Yıldırım” ünvanını, kardeşlerini öldürmekteki çeviklikten dolayı almıştır. Yıldırım Bayezid İran’a esir düşünce, kısa bir süreliğine onun yerine geçen oğlu Çelebi Mehmet, kardeşi İsa’yı boğdurttu (Fetret Devri)

İkinci, birinciyi aratmadı
II.Murat tahta geçince Osmanlı cinayet geleneğini sürdürdü. Kardeşi Mustafa’yı öldürttü, diğer kardeşlerinin gözlerine ‘mil’ çektirdi. Amcası Mustafa’yı kendi elleriyle öldürüp ibret olsun diye cesedini Edirne surlarına astırdı. Daha sonra alelacele bir ferman yayınlayarak ahaliyi amcasının cesedini izlemeye zorladı. Ceset, asıldığı yerde çürüdü.

Bebek öldürten Fatih
İstanbul’u fethiyle ünlenen, kimi çevrelerce Atatürk’ten daha büyük kabul edilen, İslamcılar adeta kutsal bir aziz olarak sundukları Fatih Sultan Mehmet’in kundaktaki kardeşini boğdurarak öldürttüğünü biliyor muydunuz..? Fatih, saltanat ailesi cinayetlerini yasallaştırmasıyla ünlenmiştir.

Ölüm Cem’i İtalya’da buldu
Fatih öldükten sonra iki oğlu hayatta kaldı: II.Bayezid ve Cem. Tahtı II.Bayezid alınca, Cem İtalya’ya kaçtı. Bayezid İtalya’ya kaçan kardeşinin peşini bırakmadı. Önce Cem’in ülkede kalan çocukları Oğuz,Han, Ahmet ve Paşa’yı öldürttü. Daha sonra rüşvet ödeyerek İtalya’da yaşayan kardeşi Cem’i boğdurttu.

Yavuz’un heybesinde insan kellesi
Sadrazamının kellesini kendi elleriyle kestikten sonra kanlı kelleyi aylarca yanındaki heybesinde taşıyan Yavuz , işe kardeşleri Şah, Alem şah, Mahmut ve Mahmut’un oğulları Mehmet, Musa, Emin, Orhan ve Osman’i boğdurtmakla başlamıştı. Sonra büyük ağabeyi Korkut’u öldürdü. Kardeşi Ahmet’le yaptiği Yenişehir savaşını kazanınca kardeşini ağır ağır işkence ederek öldürttü, ölüsünü sergiledi. Amcasının Bursa’da bulunan beş oğlunu Istanbul’a getirterek öldürttü ve böylece kendisinden başka soyunda insan bırakmadı. Yavuz ayrıca 50 bin Alevi’yi öldürtmekle de nam salmıştır. ‘Talihsiz’ padişah I.Süleyman (Kanuni) kendisinden önceki padişah babası bütün soyunu yokettiği için öldürecek akraba kalmayınca , araştırdı, soruşturdu, nihayet Rodos adasında yaşayan Fatih’in torununu (yani Cem’in oğlunu) buldu ve öldürttü. Öldürecek akraba bulamama konusunda en şanssız padişahtır Kanuni Sultan Süleyman (ama daha sonraki yıllarda kendi oğlu Mustafa’yı öldürdü).

Kanuni’nin kanlı kanunu
İslamcıların ‘iki cihanın padişahı’ olarak andıkları Kanuni Sultan Süleyman’ın Osmanlı saltanatının en vahşi padişahı olduğunu biliyor muydunuz..? Kendi öz oğlunun öldürülmesini zevkle izleyen bir insan nasıl yüceltilebilir..?

Cellat bile Mustafa’ya acımış, onu öldürmek istememiş , Kanuni öfkeyle celladın üzerine yürüyerek oğlunun asılmasına yardım etmişti.Babasının gaddarlığına tanık olan Kanuni’nin ikinci oğlu Bayezid, korkup Iran’a kaçtı. Kanuni Iran’a rüşvet vererek bu oğlunu da Iran’da boğdurttu. Bununla yetinmeyen Kanuni Iran’da yaşayan Bayezid’in dört çocuğunu da (öz torunlarını) öldürttü. İşte örnek adalet..!

Yeni rekorlar kırılıyor
III.Murat tahta geçer geçmez 5 kardeşini öldürttü. Ama kardeş cinayetleri rekoru III.Murat’ta değil , III.Murat’ın yerine tahta geçen oğlu III.Ahmet, babasının öldüğü gün tam 19 kardeşini boğazlattı. Öldürecek kardeş, akraba kalmayınca kendi öz oğlunu uykuda boğdu.

Öz anneye işkenceli ölüm
IV.Murat ise,4 kardeşini öldürttükten sonra, öldürülecek akraba bulamayınca annesi Kösem Sultan’ı işkence ederek öldürttü.

IV.Murat’ın yerine geçen IV.Mustafa
Önceki padişah olan III.Selim’i öldürdü. Cesedini kazıklara çakarak yaban hayvanlarına yem yaptı.

Her tür akraba cinayeti var
IV.Mustafa, III. Selim’i sarayda vücudunu kılıçla parça parça doğrayıp öldürdükten sonra, tahtta uzun süre kalamadı. Onun yerine geçen II.Mahmut Osmanlı geleneğini sürdürdü.Tahta geçer geçmez IV.Mustafa’yi öldürmekle siftah etti. Sonra IV.Mustafa’nin annesini zehirletti. Bursa’da sürgünde ölen III.Mustafa’nin karısını ve çocuklarını İstanbul’a getirterek boğdurdu.

Cinayetler sürüp gitti. Bu cinayetler zincirine Yedikule zindanlarinda Yeniçeriler tarafindan ırzına geçildikten sonra işkenceyle öldürülen Genç Osman’ı, zehirlenerek öldürülen Sultan II.Ahmet’i ve yüzlerce veziri ekleyebiliriz.

Anlattıklarımız denizde bir damla gibi. Babalarını, annelerini, kardeşlerini, amcalarını, çocuklarını ve torunlarını iktidar uğruna kendi elleriyle öldüren bir geleneğin , halklara ne yapacağını veya yaptığını ise varın siz hesap edin.

Ayrıca Padişahların ve vezirlerinin, “Saray Oğlanları” adı altında sarayda bulunan şimdiki adıyla gay denilen oğlanlarla yaşadıkları sapıklıklardan hiç bahsetmiyoruz…

İşte miras bu. İster sahip çıkın, ister reddedin.

This entry was posted in DEVRİM VE KARŞI DEVRİMLER, Tarih. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *