HUKUK GÜCÜYLE KURULAN ADİ BİR TEZGAH *** Bir garip casusluk hikâyesi…

Türk Askerini itibarsızlaştırmak için tezgahlanan dünyanın en aşağılık kumpas davalarından birisi olan CASUSLUK davası halen devam ediyor.Bu tezgahın ardında Ergenekon ve Balyoz davalarının tezgahlayıcısı olan CEMAAT vardır.Ama bugünlerde günah keçisi ilan edilen cemaatın kurduğu bu tezgahlarının işbirlikçisi ise AKP iktidarının gözde politikacılarıdır.

***

Bir garip casusluk hikâyesi…

Semih Çetin
Emekli Amiral
Perşembe, 13 Kasım 2014
Aydınlık

43 subay ve 1 TÜBİTAK uzmanı için esaret devam ediyor. Dava kapsamında 4 subay, 1 astsubay ve 1 sivil memur olmak üzere 6 kişi hala cezaevinde. 13 Kasım Perşembe günü Anayasa Mahkemesi’nin önündeyiz

Aslında iki. Biri İstanbul diğeri İzmir’de yazıldı. İstanbul’daki çok ilgi görünce İzmir’deki devreye sokuldu. Konu casusluk olunca basının ilgisi yoğun oldu haliyle. Polis fezlekeleri Allah’ın emri değildi ama imamın emriydi. Önlerine ne koydularsa manşetlere taşıdılar. Fuhuş öğeleriyle süslenmiş bu hikâye film yapılsa, internette seks kelimesinin en çok tıklandığı bir ülkede kesin tutardı. Tuttu da. Basının manşetleri de en çok buna yönelik oldu.

Üniformalı genç kızın resminin yanında manşet. “Seninle Tüfek Çatmak İstiyorum”. İnternet sohbetinde casuslukla suçlanan subaya böyle demişmiş!

Senaryosu Pennsylvania’da yazılmış Ankara’da onaylanmış Türk-Amerikan ortak yapımı fuhuş ve casusluk filmi CIA Stüdyolarında çekilerek gösterime sokuldu.Oysa dikkatli gözler görmek isteyenler için bir dolu tutarsızlık vardı senaryoda. Bunun için Atilla Dorsay olmaya gerek yoktu. İnsan olmak yeterliydi.

Yüzlerce kişilik casusluk çetesi! Tarihte örneği yok. Bundan sonra da olmayacak. Virüs programı gizli devlet belgesi olmuş. Daha önce basına açık onlarca tören yapılan Gölcük’teki Poyraz Limanının video görüntüleri de. Fuhuş yaptığı iddia edilen kadınlardan birisi bakireymiş.

Ama bir olay var ki inanılmaz. Kahramanları aynı isimli iki deniz subayı: Deniz Üsteğmen Emrah Küçükakça ve Emrah Karaca. Sadece onların hikâyesi bile senaryoyu çöpe atmaya yeter.

Polise gelen bir ihbar üzerine, Üsteğmen Emrah Küçükakça’nın evinde yapılan aramada bulunduğu iddia edilen taşınabilir bellekteki sahte dijital veriler, casusluk davasının en önemli delilleri arasındadır. Bu aramaya ilişkin belgeler incelendiğinde komedi filmlerinde bile olamayacak bir detay göze çarpar.

42 SUBAY ESARETTE
Polise gelen ihbardaki isim yine bir üsteğmen olan Emrah Karaca’dır. Arama kararı da Emrah Karaca adına çıkarılmıştır. Ancak Emrah Karaca aramadan kısa bir süre önce Gölcük’ten Mersin’e taşınmış, polis de yanlışlıkla onun yerine Emrah Küçükakça’nın evine girmiştir.

Buraya kadar olanlar isim benzerliği nedeniyle sehven yapıldı diyerek açıklanabilir. Ama polis, ihbara göre Emrah Karaca’nın evinde bulunması gereken dijital belgeleri, yanlışlıkla girdiği Emrah Küçükakça’nın evinde bulursa? Bu belgelere dayanarak hem Emrah Küçükakça hem de aynı evde kalan Üsteğmen Mehmet Deniz Irak tutuklanırsa ne olur? Polis bunu “Kusura bakmayın yanlışlık oldu” diye açıklayabilir mi?
Burada olur. Hatta Emrah Küçükakça derdini anlatana kadar 7 ay hapis yatar
.

Bu olay açık bir komplonun bir dolu subaya atılan iftiranın delilidir. Aramayı yapan polislerin, bu suç unsurunu üsteğmenin evine koyduklarının kesin kanıtıdır.Burada fark etmez. Mahkeme hüküm verir. Yargıtay 9’uncu Ceza Dairesi onar.

İşte bu komedi filmlerini aratmayan senaryo ile 43 subay ve TÜBİTAK uzmanı için esaret devam ediyor. Dava kapsamında 4 subay, 1 astsubay ve 1 sivil memur olmak üzere 6 kişi hala cezaevinde. 37 subay ve astsubay hakkında da yakalama kararı bulunuyor.

Soruşturması başladığında kamuoyuna casusluk, fuhuş ve şantaj davası olarak sunulan davada tüm sanıklar bu suçlardan aklandı. Ama askeri belge bulundurmak suçundan değişik cezalar verildi. Ne demişlerdi bu subaylar için? Casus… Fuhuşçu… Şantajcı…

Hiçbiri gerçek çıkmadı. Türk subayı casusluk yapar. Türk subayı şantaj yapar… Fuhuş yapar ahlaksızdır…

Cemaat medyası tarafından pompalanan bu algı diğer medya gruplarının da alet olmasıyla oluştu mu toplumda? Oluştu. Subaylara başka suçtan da olsa ceza verilince maksat hâsıl oldu. Türk subayı casus, fuhuşçu, şantajcı damgası yedi. Aşağılandı, itibarsızlaştırıldı. Sanık iki amiralden birine ceza verilip diğeri beraat ettirilerek topluma “adil yargılama” mesajı da verilince işlem tamam!

ANAYASA MAHKEMESİ ÖNÜNE
Peki, bu ihanet değil mi? Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu duruma düşürülmesinden kimler yarar sağlıyor? Kim kuruyor bu tuzakları askere? Siyasette, emniyette, yargıda, TSK’de işbirlikçileri kimler? Bunca ipucu var. Araştırmak gerekmez mi?

Şimdi Dosya Anayasa Mahkemesinde karar bekliyor. Neden bekliyor? Neyi bekliyor? İnsanlar acı çekmeye devam ediyor. Unutturmamak için onlarca belki de yüzlerce insan 13 Kasım Perşembe günü Anayasa Mahkemesinin önünde toplanıyor.

Aslında aceleye gerek yok!
Albay Koray Eryaşa Aralık’ta aldığı cezanın yatarını yatmış olarak çıkacak zaten. Bundan sonra; başta adaleti sağlamakla görevli olanlar olmak üzere, bu ülkede işlenen hukuk cinayetlerine göz yuman vicdanların ömür boyu sürecek esareti başlıyor…

This entry was posted in HUKUK-YARGI-ADALET, SİYASİ TARİH, TSK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *