BAŞIN DİK KALSIN KOMUTANIM

BAŞIN DİK KALSIN KOMUTANIM

Naci KAPTAN

Çığlığını duyduk komutanım ,
……..

Aydınlık Gazetesi diyor ki ;

Üst düzey bir askeri yetkili Aydınlık’a açıkladı:

“Askeri Casusluk” soruşturmasında büyük bir operasyon daha bekleniyor.
Geleceği parlak genç subayları biçiyorlar.
Medine Ordusu kuruyorlar.

Çok sayıda Teğmen ve Üsteğmen hedefte.
Hepsi de Atatürkçü ve geleceği parlak subaylar.
Bu genç subayların terfisini önlemek istiyorlar.

Adına “Casusluk” denen bu operasyonla yetenekli,
teknik ve felsefi açıdan çok iyi yetişmiş genç subayları biçiyorlar.

Askeri Şura’da önlerini kesip kendi adamlarını yerleştirmeyi planlıyorlar.

Adım adım Medine Ordusu’nu kuruyorlar.
Casusluk tertibi ile tutuklanan yaklaşık görevdeki 20 asker ise,
YAŞ’ta rütbe alması gereken Kurmay Albaylar.

Tutuklandıkları için rütbe alamayacaklar.
Onların yerine kendi istedikleri adamları getirecekler.

***

Çığlığını duyduk komutanım ,
Ve sen sahte kanıtlarla suçlanarak tutuklandığın zindandan haykırıyorsun ;
Sesin gökyüzünde yankılanıyor,

Ama onlar,

Vicdansızlar,
Yarasalar,
İşbirlikçiler,
Üç kuruş,on paraya Vatan satanlar,
Çanak yalayıcılar,
Mabaddan ayrılmayan dümensucular,
Ruhsuzlar,
Onursuzlar,
Sana iftira atanlar,
Lekelemeye çalışanlar…

Çığlıklarına kulak tıkayanlardır.
Aslında kara, onların vicdanında ve yüreklerindedir.

Genç teğmenim diyorsun ki ;

Fuhuş ve askeri casusluk yaptıkları iddiasıyla 21 ay önce tutuklanan ancak son duruşmada savcının “fuhuş ve casusluk” suçu bulunmadığına dair mütalaa verdiği, İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın sanığı subaylar bir mektup yazdı. “Mssion Accomplished”, “Görev başarıldı” başlıklı mektupta genç subaylar, haklarında günlerce “Önce karı sattılar, sonra Yunan’a belge” diye yazanlara isyan etti. E hani casusluk, hani pezevenktik!

İşte davanın tutuklusu subayların o mektubu:

“Gönülleri fethetmek için çıktık yola.
Öyle öğrendim çünkü. Atamdan…
Yaptığın her işte konunun komşunun,
halkının gönlünü fethedeceksin diye…

Ne diyordu dedem:” Ben bu şapkayı takmazdım ama sen tak diyorsan bildiğin vardır Atam. Anladın mı gönül meselesini? Bu senin bildiğin ‘gönül meselesi’ değil yani.

Ben de bu sahneyi hiç unutmadım. Sen de unutma.
Gönülleri fethet işte. Gönül önemli yani…

Bende gönüllü çalışırken işte bir anda ne oldu anlamadım.
Fuhuş ile başladılar…
Şantaj ile devam ettiler…
Casuslukla finali yaptılar.
Ülkenin en seçkin subaylarını casus diye içeri tıktılar.

Kendine gazeteci diyen zihni bozuk da manşet attı, yazılar yazdı…

“Önce karı sattılar, sonra Yunan’a belge” diye…
Utanmadılar!
Ardından yargılama başladı…
Baktılar ki ortada ne casus var, ne pezevenk!
Bir pezevenklik var da,
o subaylar da değil…

Neyse, geçen hafta savcı mütalaa verdi,
fuhuş yok,
casus yok diye…

E hani casusluk, hani pezevenklik!
Ağız dolusu küfür edesim geliyor, susuyorum.
Manşeti atan ne yaptı peki?

Ne yapacak, utanmadı.
Kendinden bekleneni yaptı.
Çünkü o utanmaz.
Yazamadığından utanmaz!

Satılmış vicdanını zımparaladı işte.
Üstüne yeniden cila atmak için…
Yazmaz artık.
Çünkü “Mission Accomplished”

Yani, bu dava misyonunu tamamladı.
Adamın amacı subayını pezevenk yapmaktı.
Yaptı da nitekim. Dijital pezevenk yaptı.

Öyleyse, savcı fuhuş yok,casusluk yok dediyse, ceza almazlar beraat ederler diyeceksin değil mi? Subaylar zaten cezasını aldı.Manşetlerde pezevenk ve casus ilan edildikleri gün, bu davanın cezası kesildi.

Artık sokakta seyyar satıcı, su satan çocuk, büfedeki dönerci, halkım işte, subayını pezevenk bilmektedir.Bu subaya, halkın gözünde pezevenk ilan edilmekten daha ağır ne ceza verilebilir ki?

Vatan haini ilan edilme cezası.
Onu da verdiler.
O manşetlerde dalyan gibi delikanlılara casus dediler.
En azından artık hapis yatmazlar değil mi?

Yok be kardeşim. Verilecek ceza bulunur.
Fuhuştan, casusluktan olmaz ama Beşiktaş hukuku bu,
arkasından dolanır, ceza kesilecek bir şeyler yaratır.

Ne yani pardon mu desinler…!

Ben cevaplayayım:
Demezler, bu subaylar ekmek arası ceza alır giderler.
Senin de ruhun bile duymaz.

“Duyduk duymadık” diyen bile olmaz.

Onlar ordudan atılınca kına yakacaklar var.
Ceza ondan işte…
Kına ile ceza alacaklar yani.
Hukukuyla değil, kınayla…
Bu yargılamanın maliyeti bir kilodur.
Bir kilo kına.

Ne demiştik “Mission Accomplished”

Bu gönül adamlarının pezevenk ve casus ilan edilmesi görevi başarı ile tamamlandı.
TSK itibarsızlaştırıldı.

Artık siz de gönlünüzü serin tutun.
Nasıl olsa sıra size gelmez, merak etmeyin.” *1* (odatv.com)

***

Başın dik kalsın komutanım,
Laik Cumhuriyet’in,
Mustafa Kemal Atatürk’ün neferleri,
Yurtseverler,
Haykırışını duyuyorlar.

Sen ki Mustafa Kemal Paşanın,
peygamber ocağında yetişen,
yüreği Vatan sevgisiyle dolu,,
Şanlı,şerefli,onurlu askerisin.

Çanakkale’de,Dumlupınar’da,Sakarya’da,
Senin çelik bileğini bükemeyenler,
Yani O ki yedi Düvel,
Görevi taşarona ihale ettiler.
İşte onlar,
Sana kara sürmeye kalkanlar,
karayı kendi ellerine bulaştırdılar..
Seni “sözüm siz Yurtsever askerlerden ötedir”
Türk askerini,
Pezevenk yapmaya kalkanlar,
Casus yapmaya kalkanlar,
Aslında bu sıfatları kendi üstlerinde taşıyanlardır.

Peygamberimizin adını dilinden düşürmeyenler,
Bugünlerde Peygamber ocağı olan kendi ordusuna,
Haçlı seferi düzenleyenlerle kol koladır.
Dünyada hiçbir Ülke yoktur ki,
Kendi ordusunu düşman bellesin…

O kıymetli ordu ki;
Cumhuriyet’in kurulmasından buyana,
Yurttaşların en güvendiği kurum olmuştur.
Dünya’daki en güçlü ordu sıralamasında ÜÇÜNCÜ sıradadır.
İşte bu nedenle küresel düzen ve işbirlikçileri kızgın ve öfkelidir.
Ülkesine,Toprağına,Vatanına,Bayrağına,Bağımsızlığına
sahip çıkan bu orduya haçlı seferleri düzenleniyor.
Taşaron satılmışlar da onlar arasındadır.
Siperde mevzi tutmuşlar,
karanlıktan atış yapıyorlar…;

Bu arada gazeteci ordunun en büyük komutanına soruyor ;
“Tutuklamalar için ne diyorsunuz”
Omuzları çok yıldızlı,
Ama şövalye olması gereken ,
ruhu yıldızsız komutan yanıtlıyor ;
“Siyasi konularda konuşmam”
Böylece sizi terk ediyor.
Karanlıklara dönüp gidiyor !!!

***

Şanlı,şerefli,onurlu komutanım,
Üzülme sana “kara” bulaşmaz…

Size en büyük komutan ve Devlet adamı Yüce Atatürk’ün ,
Afyon Karahisar’da 31.07.1920’de yaptığı konuşmayı özet olarak hatırlatmak isterim ;

Arkadaşlar! İngilizler ve yardımcıları milletimizin bağımsızlığını İmhaya karar vermişlerdir. Milletler bağımsızlıklarını hiç kimsenin lütuf ve atfetme borçlu değildir. Hiç kimse kimseye, hiçbir millet diğer millete hürriyet ve bağımsızlık vermez. Milletlerde tabiat en yaratılıştan mevcut olan bu hak, milletlerce kuvvede, mücadele İle mahfuz bulundurulur. Kuvveti olmayan, dolayısıyla mücadele edemeyen bir millet, mahkûm ve esir vazıyettedir. Böyle bir milletin bağımsızlığı gasp olunur.

Dünyada hayat için, insanca yaşamak için bağımsızlık lâzımdır. Bağımsızlık sahibi olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder.

Kuvvet ordudur. Ordunun hayat ve saadet kaynağı, bağımsızlığı takdir eden milletin, kuvvetin lüzumuna olan vicdanı imadır

İngilizler, milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek için, pek tabii olarak evvela onu ordudan mahrum etmek çarelerine giriştiler. Mütareke şartlarının tatbikatı ile silahlarımızı, cephanelerimizi, bütün müdafaa vasıtalarımızı elimizden almaya çalıştılar. Sonra kumandanlarımıza ve subaylarımıza tecavüz ve taarruza başladılar. Askerlik izzetinefsini yok etmeye gayret ettiler. Ordumuzu tamamen lağvederek, milleti, bağımsızlığını muhafaza için muhtaç olduğu dayanak noktasından mahrum etmeye teşebbüs ettiler. Bir taraftan da müdafaasız, ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin de izzetinefsine, her türlü haklarına ve mukaddesatına taarruzla milleti alçaklığa, boyun eğmeye alıştırmak planını takip ettiler ve ediyorlar.

Her halde ordu, düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu. orduyu imha etmek için, mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta engeller ve müşkülat kalmaz.
…………….

Arkadaşlar! İngilizler ve yardımcıları milletimizin bağımsızlığını İmhaya karar vermişlerdir. Milletler bağımsızlıklarını hiç kimsenin lütuf ve atfetme borçlu değildir. Hiç kimse kimseye, hiçbir millet diğer millete hürriyet ve bağımsızlık vermez. Milletlerde tabiat en yaratılıştan mevcut olan bu hak, milletlerce kuvvede, mücadele İle mahfuz bulundurulur. Kuvveti olmayan, dolayısıyla mücadele edemeyen bir millet, mahkûm ve esir vazıyettedir. Böyle bir milletin bağımsızlığı gasp olunur.

Dünyada hayat için, insanca yaşamak için bağımsızlık lâzımdır. Bağımsızlık sahibi olmak için kuvvet sahibi olmak ve bunun için mevcudiyetini ispat etmek icap eder.

Kuvvet ordudur. Ordunun hayat ve saadet kaynağı, bağımsızlığı takdir eden milletin, kuvvetin lüzumuna olan vicdanı imadır

İngilizler, milletimizi bağımsızlıktan mahrum etmek için, pek tabii olarak evvela onu ordudan mahrum etmek çarelerine giriştiler. Mütareke şartlarının tatbikatı ile silahlarımızı, cephanelerimizi, bütün müdafaa vasıtalarımızı elimizden almaya çalıştılar. Sonra kumandanlarımıza ve subaylarımıza tecavüz ve taarruza başladılar. Askerlik izzetinefsini yok etmeye gayret ettiler. Ordumuzu tamamen lağvederek, milleti, bağımsızlığını muhafaza için muhtaç olduğu dayanak noktasından mahrum etmeye teşebbüs ettiler. Bir taraftan da müdafaasız, ordusuz bıraktıklarını zannettikleri milletin de izzetinefsine, her türlü haklarına ve mukaddesatına taarruzla milleti alçaklığa, boyun eğmeye alıştırmak planını takip ettiler ve ediyorlar.

Her halde ordu, düşmanlarımızın birinci taarruz hedefi oldu. orduyu imha etmek için, mutlaka subayları mahvetmek, aşağılamak lazımdır. Buna da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta engeller ve müşkülat kalmaz.

Allah göstermesin milletin bağımsızlığı ihlal edilirse bunun vebalı subaylara ait olacaktır. Subaylar, izah ettiğim yüce, mukaddes ve bütün açılardan üzerlerine düşen vazife itibariyle, bütün mevcudiyetleriyle ve bütün dikkat ve fesaretleriyle, giriştiğimiz Bağımsızlık mücadelesinde birinci derecede faal ve fedakâr olmak mecburiyetindedirler. Şahsi ve özel hayatları itibariyle de subaylar, fedakârlar sınıfının en önünde bulunmak mecburiyetindedirler. Çünkü düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürür. Onları aşağılar ve hor görürler.

***

Özetle derim ki komutanım ;

Oyun büyük oyundur.
TSK geçilirse,
Çanakkale,Dumlupınar,Sakarya da geçilecektir.
Lozan yırtılacak,
Sevr canlandırılacaktır.
Bunun için Ordumuzun bağımsızlığı savunan,
Kemalist askerlerine,
Tuzak kuruluyor,
Kapana alınıyor,
İftira atılıyor…
Aydınlık alınlarına kara sürülmeye çalışılıyor.

Tuzağın,işbirliğinin,taşaronların farkındayız.

Başın dik olsun komutanım.
Alnın her zaman temizdir.
Biz biliyoruz…

Naci KAPTAN
12 Temmuz 2012

This entry was posted in HUKUK-YARGI-ADALET, Politika ve Gundem. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *