DALGALAR DURULMUYOR *** CHP İÇİN BİR TOPLANTI VE DEĞERLENDİRME

Mehmet Patan

CHP İÇİN BİR TOPLANTI VE DEĞERLENDİRME

CHP Kurultay kararı aldı alalı hiç yazı yazmadım. Hiç yorum yapmadım. Bekledim ki olaylar iyice açığa çıksın, neyin ne olduğu belirsin istedim. Şimdi değerlendirmelerimi sunuyorum. Önce parti içindeki durumları çok iyi anlatan bir toplantıyı size anlatacağım ve sonraki yazıda kurultay hakkındaki düşüncelerimi söyleyeceğim.

YORUMLAR

31 Ağustos 2014 günü Kadıköy Caddebostan Kültür Merkezi’nde Sosyaldemokrasi Derneği’nin toplantısına katıldım. Konuşmacı olarak Adalet Eski Bakanı’mız Seyfi Oktay, Milletvekilimiz Birgül Ayman Güler, Parti Meclisi üyemiz Perihan Sarı vardı.Dinleyici olarak da başta Metin Tüzün olmak üzere Partinin eski milletvekilleri, çeşitli parti görevlerinde bulunmuş parti emekçileri, yaş ortalaması 40’ın üzerinde 250 kişi civarında insan vardı.

Siyasi bölüme geçildiğinde Altı ok’a karşı tavırları ile kendini gösteren bir moderatör toplantıyı yönetmeye başladı.

İlk sözü Seyfi Oktay aldı. Özetle;

“Uzun zamandan beri tek tek olayları incelediğimizde demokratik hukuk devletinin bir siyasal İslam devletine dönüştürüldüğünü, İslami esaslara dayalı çağ dışı bir yapı kurulmak istendiğini, bu isteği toplumun önüne sermemiz gerektiğini, …dönüştürülen devletin teokratik hukuk devleti olduğunu, bunun demokratik hukuk devletinin tam zıddı olduğunu, … anayasa değişikliği ile devletin temellerinin değiştirilmeye çalışıldığını, … kuvvetler ayrılığının parti genel başkanlarının egemenlikleri ile yasama ve yürütmeyi birleştirdiğini, yargıyı ise ayak oyunları ile denetime aldıklarını, teokratik devlette egemenliğin Allah’ın olduğunu, demokratik devlette ise halkın olduğunu, bunu iyice inceleyip halkın önüne seremediğimizi” anlattı.

İkinci sözü Perihan Sarı aldı. Bildiğiniz gibi Perihan Hanım Kılıçdaroğlunun ekibindendir. Amerikancı-küreselleşmeci grupla beraber Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti değiştirmek için yoğun çalışmalar yapmaktadır. Konuşmasında;

“Neyi kurmak istiyoruz” diyerek söze başladı. İkinci Cumhuriyet diyenlerin “Yeni Cumhuriyet” demeye başladıklarını, (demek ki CHP bundan sonra bu terimi kullanacak)…demokratik, laik, temel hak ve özgürlükler ile güçlendirilmiş bir toplum istediklerini, …bunun için çalışmalar yaptıklarını, … bu çalışmalardan satır başları ile kurmak istedikleri yeni (pardon ikinci) Cumhuriyetin stratejisini anlattı. Salondan itirazlar geldi. “Altı ok değiştirilecek mi?” soruları yükseldi. Bu soruya biraz üstü kapalı, biraz da net yanıt verdi. “Altı ok, bu günkü temel hak ve özgürlükler bağlamında ihtiyaçlara cevap vermiyor (TESEV’in sözü), demokratikleşmiş bir Cumhuriyete ihtiyaç var” dedi.

Burada ben dayanamadım. Yüksek sesle “Bu İkinci Cumhuriyet midir?” dedim. İkinci Cumhuriyetçi moderatörden de söz istemeden konuştuğum için fırça yedim. Tabii bu arada salonda bir dalgalanma oldu.

Üçüncü olarak Birgül Ayman Güler geldi kürsüye. Genel Merkezdeki ikinci Cumhuriyetçilerden Binnaz toprak ile Rıza Türmen’in ulusalcılığın
“solda yeri yok” demagojilerine bilimsel ve Türkiye gerçeklerinden hareket ederek doyurucu yanıtlar verdi. Sosyal demokrasi ile Altı okun ilişkisini, anlattı. “Bizim Altı oku savunurken sosyal demokrasiyi de bırakmamamız gerektiğini, çünkü uluslararası ilişkilerde sosyal demokrasi üzerinden isteklerimizi ortaya koyuyoruz” dedi.

Toplantı bir forum şeklinde idi. Konuklara üçer dakika ile katkıda bulunmalarına olanak sağlandı. Genel olarak konuşmacılar genel merkeze yüklendiler. Kılıçdaroğlu bu eleştirilerden bol bol nasibini aldı. Partinin AKP karşısında yeterli muhalefeti yapamadığı ortaya konuldu. Altı ok’u savunma konusunda kesin tavır koyanların sayısı çok fazla idi. 15 kişi konuştu. 11 kişi genel merkezi eleştirdi ve altı ok’a sahip çıkan görüşler belirttiler.

BEN DE SÖZ ALDIM. Özetle şunları söyledim. “Partimizin durumu hiç iyiye gitmiyor. Bu olumsuzluk özellikle Kılıçdaroğlu ve ekibinden kaynaklanmaktadır. Kılıçdaroğlu, AKP’yi sorgulayacağına Genel Başkanı olduğu partiyi sorguluyor. Atatürkçülüğü, 1930’ ların devrim günlerini eleştiriyor. Yaptığı çıkışlarla AKP’nin işini kolaylaştırıyor (bu sözlerim salondan alkış aldı). Bu tavırların nedenini herkes biliyor. Atatürk’e ve O’nun kurduğu Cumhuriyete karşı olan emperyalist güçler, adını da söyleyelim, Amerikan emperyalizmi bir operasyonla Baykal’ı indirdi. Burada Baykal iyi idi demiyorum dikkat edilsin, yerine Kılıçdaroğlu ve ekibini getirdi. Bunun hazırlıklarını 30 yıldır yapıyordu. Sayın Seyfi Oktay’ın bakan olduğu dönemde de yapıyordu. Türk silahlı kuvvetlerini de kullanarak cemaatleri kurdular. Cemaat TSK tarafından kurulmuştur. Tayyib’i beslediler, AKP’yi kurdular. İktidara getirdiler. CHP’nin içini de Kılıçdaroğlu ile kontrol ediyorlar. Böyle giderse Cumhuriyet yıkılacak. Ülkemiz de böyle kalmayacak. Bölüneceğiz. Böylelikle de Atatürk’ün dediği “Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır” sözü gerçekleşmeyecek, Cumhuriyetimiz ilelebet payidar kalmayacak ortadan kalkacaktır. Kılıçdaroğlu yönetimi ekibiyle birlikte CHP’nin başından uzaklaştırılmazsa bu gidişi kimse durduramaz” dedim.

Dedim ama konuşmam bittiğinde salonun buz gibi kesildiğini de gördüm.

ŞİMDİ DEĞERLENDİRMEMİZE GELELİM:

Ben bu konuşmayı konuklara söz verildikten sonra üçüncü konuşmacı olarak yaptım. Konuşmamda kullandığım sözler yenilir yutulur cinsten değil. Üstelik yanlış da değil. Ama benden sonra eleştirilere cevap vermek için söz alan ne Perihan Savaş, ne Seyfi Oktay, ne Birgül Ayman Güler, ne salonda bulunan Kadir Gökmen Öğüt, ne Metin Tüzün gibi eski ve halen parlamentodaki milletvekilleri, ne de benden sonra söz alan konuklardan 11 kişi benim ileri sürdüğüm iddialara hiç dokunmadılar.

Salonda Amerikancılar, İkinci Cumhuriyetçi küreselleşmeci işbirlikçiler vardı. Ulusalcılar vardı. Eski CHP’liler, milletvekilleri vardı. Bu kadar zevat bu sözleri nasıl duymamazlığa geldiler? Daha doğrusu nasıl yediler ben anlayamadım. Sanki hiç böyle bir konuşma yapılmamış gibi davrandılar.

BUNLAR NASIL YÖNETİCİ?

Kılıçdaroğlu ve ekibi Amerika’nın işbirlikçisi dedim. Genel Merkez Amerika’nın denetimindedir dedim. Bunu herkesin içinde Genel Merkez temsilcilerinin, milletvekillerinin ve CHP’lilerin yüzüne karşı yüksek sesle söyledim. Bekledim ki birisi çıksın, “o öyle değil böyledir” desin. O zaman elimdeki belgeleri ortaya koyacaktım.

Demediler.

Beni ciddiye almadıklarından mı demediler?

Hayır.

Sözlerime önem vermediklerinden mi demediler?

Hayır.

Bunun böyle olduğunu bilmediklerinden, ilk defa duyduklarından mı demediler?

Hayır.

Gündemin dışında konuştuğumdan mı demediler? Gündem zaten CHP.

Hayır.

Yaptıkları bu siyasi hırsızlığın, daha doğrusu halktan gizledikleri emperyalizmle işbirlikçiliklerinin ortaya çıkmasından utandıkları için bu benim yaptığım suçlamayı susarak karşıladılar. Duymamazlıktan geldiler. Savuşturdular, geçiştirdiler. Üstlerine alınmamış gibi görünmeye çalıştılar.

Kim olursa olsun, CHP gibi bir partinin geçmişte veya şimdi yöneticisi olacaksın, sana emperyalizmle işbirliği yaptığın, yani temsilcisi olduğun halkı sattığın, onlara ihanet ettiğin söylenecek, sen bunları duymamazlığa geleceksin. Cevap vermeden başını önüne eğeceksin ve salondan ayrılacaksın. Ve benim, ve benim partimin yöneticisi olacaksın. Bu suçlamaları duyduktan sonra görevine devam edeceksin. Senden yönetici olsa ne oluuur, olmasa ne olur?

Böyle bir şey nasıl olur? Bu insanlar nasıl Parti Meclisi üyesi, MYK üyesi, milletvekili olurlar?

Ama bu günkü CHP’de oluyor.

Zaten salondaki partililerin çoğu beni onaylıyorlardı. Altı ok’a sahip çıkıyorlardı. Onlara bir şey demiyorum. Ama işbirlikçi Amerikancılar ve partinin halen yetkili yerlerinde Kılıçdaroğlu ekibinin içinde görevli olan kimseler kendilerini savunsalardı salondaki o değerli parti emekçilerinden gerekli cevabı alacaklardı.

GÜNAYDIN;

Geçmişte partide milletvekilliği, bakanlık yapmış kimselerin olayın daha yeni farkına varmaları. Örneğin Seyfi Oktay gibi geçmişte Atatürkçülüğün ve Cumhuriyetin yılmaz savunucusu bir kimsenin bile olayın yeni farkına varmış olması ve “Cumhuriyetin nasıl dönüştürüldüğünü halka anlatmamız gerekir” demesi önemlidir. Geç de olsa bunu anlamalarını olumlu karşılamakla birlikte, adama “şimdiye kadar nerdeydin” diye sormazlar mı? Demek ki şimdiye kadar bu insanlara boşuna güvenmişiz.

BAYKAL’IN PARTİYE VERDİĞİ EN BÜYÜK ZARAR. .

Partililerimizin bir özelliği var;

O sırada salonda, Altı ok mu, İkinci Cumhuriyetçi Amerikancılık mı diye bir oylama yapılsa, Altı ok kesin kazanırdı. Ama Altı ok’u değiştirmeye çalışanlara karşı bir araya gelelim deseniz iki kişiyi bir arada bulamıyorsunuz. Çünkü Genel Merkez Amerikancıların elinde. Bir korku, bir ürkeklik partililerin üzerlerine çökmüş.

Bunun sebebi, Baykal’ın tam 18 yıl partinin başında kalarak partiyi halktan koparmış olmasında yatıyor. Baykal zamanında yıllarca parti iğdiş edilmiş, pasifize edilmiş, halktan koparılmış, partililerin özgürce düşüncelerini söyleme ve isyan etme ruhu köreltilmiştir. Salondaki partililerin durumuna baktığınız zaman hemen Baykal’ı görüyorsunuz. O Baykal ki, partinin kolu kanadı olan Kadın Kolları ve Gençlik Kollarını söndürdü. Partide her ilçede Erdal İnönü zamanında ayda bir yapılan örgüt toplantılarını kaldırdı. Partililerin birbirleri ile buluşmalarını, anlaşmalarını, kaynaşmalarını kaldırdı. Yalnız hizipçiler bir araya geldiler. Kendilerini seçecek olan delegeleri tayin ettiler. Partiyi üyelerden ve halktan kopardılar.

Baykal’ın partiye verdiği en büyük zarar budur. Şimdi Amerika, Kılıçdaroğlu ile bu korkak ruhun üzerine oturmuş, istediği gibi at oynatıyor.

Partililer Atatürk’ün ruhunu bilmiyorlar. Atatürk’ün ruhu Bursa Nutku’ndadır. Partililer Bursa Nutku’nu bilmiyorlar. Devrimlere sahip çıkmak için isyancı olmak gerektiğini bilmiyorlar. Mücadeleyi unutmuşlar. Dost sohbetlerinde rahat konuşuyorlar. Kılıçdaroğlu’nu ve İkinci Cumhuriyetçi Amerikancıları yerden yere vuruyorlar. Ama çıkıp ulu orta bu eleştirilerini yapmayı partililik kurallarına aykırı buluyorlar, partilerine saygısızlık kabul ediyorlar. Bu yüzden de yüksek sesle konuşamıyorlar.

Yani açıkça “benim partimin Genel Merkez Yönetimi Amerikan işbirlikçisidir” diyemiyorlar. Halbu ki Atatürk Damat Ferid’in, Ali Kemal’in İngiliz işbirlikçisi olduğunu açıkça söylüyordu.

Bunun önüne geçilmesi için ne yapacağız çözemiyorum. Önerisi olan varsa söylesin lütfen.

Saygılarımla.

Mehmet Patan
CHP delegesi

NOT: Yarın ki yazı kurultay değerlendirmesi olacak.

This entry was posted in SİYASİ PARTİLER, SİYASİ TARİH. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *