SİVAS MADIMAK KATLİAMI TIPKI “MENEMEN OLAYI” GİBİ İRTİCAİ BİR KALKIŞMADIR. TEK FARKLA; SİVAS’TA DEVLET KALKIŞMAYA İZİN VERMİŞTİR * CİHAT BİLDİRİSİ EMNİYETİN FAKSINDAN

Naci KAPTAN – 02 Temmuz 2022 / Güncellendi 02 Temmuz 2023

“Ve şimdi anlıyorum! Tanrı yalnız beni şahit kıldı! (Sivas İHL koridoru/ medrese/o şeytan genç/o şeytan meslek öğretmeni) Şimdi yaklaşık 60 yaşındayım! Bu insanlıktan çıkmış güruhu sadece 2 Temmuz’da değil her zaman lanetle anıyorum. (İH Öğretmeni Oğuz Çağatay)


Sivas Katliamı, Sivas Olayları, Madımak Katliamı ya da Madımak Olayı, 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli’nin Radikal İslamcı kalabalık bir grup tarafından yakılması ve çoğunluğu Alevi 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybetmeleri ile sonuçlanan olaylardır.

‘Bütün ölmüş kuşakların geleneği, büyük bir ağırlıkla, yaşayanların üzerine kâbus gibi çöker’ diyordu Marx. Türkiye’de de öyledir. Bir kâbus olan geçmiş, bir hayalet gibi peşindedir yaşamın. Cemal Süreya da mutsuzluğun başkent olduğu ülkede yaşamıştır. Tarihi aynı zamanda soykırım, katliam, yağma, linç gibi insanlık suçlarının işlendiği olaylarla örülü ülkede. Ne yazık ki büyük acılar yaşanmış ve sona ermiştir de diyemiyoruz. Üstelik acılarla yüzleşilmiş, bu acıları yaratanlar hesabını vermiş de değil. Öte yandan bugün de katliamların biri bitiyor, bir yenisi başlıyor.
2 Temmuz 1993’teki katliam da onlardan biri. Sivas’ta, 2 Temmuz 1993’te, cumhuriyet tarihinin büyük katliamlarından biri yaşandı. 33 aydın ve sanatçı kaldıkları Madımak Oteli’nde şeriatçılar tarafından katledildi. Sivas’ta düzenlenen Pir Sultan Abdal’ı anma etkinliklerine davet edilen aydın ve sanatçıların kaldıkları otel, İslam ve şeriat yanlısı sloganlarla saldıran kalabalık bir güruh tarafından kundaklandı. Otelde mahsur kalan 33 aydın ve sanatçı kundaklama sonucu çıkan yangında katledildi.
Madımak Oteli’nin önünde dinci, kinci gruplar sekiz saat eylemlerini sürdürürken, devletin valisi herhalde şehir içinde yüz asker bulup dipçikle bu kalabalığı dağıtabilirken, seyirci kalmıştı.

Toplumda büyük bir kısım, güvenlik görevlilerinin ellerinden geleni yapmadıkları görüşünü savunmaktadır. Katliamdan ağır yaralı olarak sağ çıkan Aziz Nesin, olaylardan sonra yaptığı basın açıklamasında dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i ve Tansu Çiller/Erdal İnönü (DYP-SHP) koalisyon hükûmetini sert şekilde eleştirirerek;
“Bir devlet var, diyordum ben. Bir devlet var, inanılacak devlet var. İyi-kötü, yanlış yapıyor-doğru yapıyor ama devlet var. Elbette bunu önleyecekler. Bu kadar ödün verilemez, diye düşünüyordum.  Yanılmışım.” demiştir
Madımak Oteli’nin önünde dinci, kinci yobaz gruplar sekiz saat eylemlerini sürdürürken ve oteli ateşe verirken Polis ve asker Sivas Valisinin olaylara müdahale edilmesi talimatlarını dinlemediler. Ankara’dan emnyet müdürüne ve garnizon komutanına gelen emirlerde olaylara KARIŞMAMALARI EMİRLERİ geliyordu. Olaylara KARIŞMAYIN EMİRLERİ KİMDEN GELİYORDU? Bunun yanıtı büyük olasılıkla GLADYO/ÖZEL HARP içinde saklıdır.
Bu olayların önceden tertiplendiği, Sivas’a şehir dışından çok sayıda genç getirildiği, Sivas’ta halkı tahrik eden “Müslüman mahallesinde salyangoz satıyorlar”, “Sivas, Aziz Nesin’e mezar olacak” türünden bildirilerin, Emniyet’in “23 85 27” nolu faksından yerel basına gönderildiği TBMM araştırma komisyonu raporunda kayda geçiyordu.

Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş… Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır… Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır.” ifadelerini kullandı.
Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, “Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir.” ifadelerini kullandı..
Dönemin Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü, “Ne yapayım, yetkim yoktu.” ifadelerini kullandı..
Dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu, “Aziz Nesin’in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir.” ifadelerini kullandı.
Görülüyor ki devleti yönetenlerin tümü bir devlet adamına yaraşır ve akılcı bir açıklama yapmadıkları gibi irticanın kalkışmasını adeta görmezden gelmişlerdir.
“Bakanın kendisi yalan söylerse gazeteler de mecburdur yalan söylemeye. Bu yalanı başta sorumlu olarak söyleyen İçişleri Bakanıdır. “Bütün bu olaylara neden olan Azizi Nesin, Azizi Nesin’in tahrik edici konuşmalarıymış”.
Öbür aydınlar ve sanatçılarla birlikte Sivas’taki sosyal etkinliğe katılan Yazar Aziz Nesin’i suçlu gösteriyordu. Zamanın İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu ise Aziz Nesin’i hedef gösterdi: “Aziz Nesin’in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir”.
Yazar Aziz Nesin konuşmasında devamla şunları söylüyordu:
“Bunu söylemek için insanın gerçekten bilerek söylemesi için utanması lazımdır. Cumhurbaşkanı da bu yalana katılmıştır. Gazeteler, sizin gazeteleriniz de katılmıştır. Bu medya TV ile, gazetesiyle basınıyla Türk halkını boyuna kandırmaktadır. O yerel gazetelerin nasıl tahrik ettiği belli. Tahriki ben mi ettim, onlar mı etmiş. Pir Sultan Abdal’in ve şairler adıyla anıtını yıkılması nedir. Ben o konuşmayı yapmasaydım ne olacaktı. Bunu anlamamak için geri zekalı olmak lazım, ya da devlet adamı olmak lazım. Çünkü devlet adamları niçin bunu yapmışlardır, o gerici, yobaz şeriat isteriz diyen halka hoş görünmek için. İnsanlar orada yığınlar sekiz buçuk saat “şeriat isteriz” diye bağırdılar; hiçbir bakan bunu dikkate almıyor. Bu yığın “şeriat isteriz” diye bağırıyor ve devlet sesini çıkarmıyor, “Aziz Nesin suçludur” diyor. Bu açık söylüyorum bu alçaklıktır. Yazın bunu beni mahkûm etsinler böylece, ben razıyım. Küçük küçük güzel gençler kızlar oynamışlar, semahları oynamışlar. Biz yanıyoruz diyorlar. “Oruspular yanın” diye sopalarla karşı geliyorlar. Ve bunları maruz gören bir devlet adamı bakan da yoktur dünyada. Bir modeldir, bu alçaklık modelidir, çok ilginç bir olaydır. Bir otelin içinde mahsur kalmış 60-70 insanı devletin kurtaramaması, “şeriat isteriz” diyen insanlar hakkında tahkikat açmadıklarını söylemiyorlar, ama diyorlar ki, Aziz Nesin’in tahriki nedeni ile. Bu Aczimdendiler beni zorla Müslüman yapıp cennete mi sokmak istiyorlar. Bu ne akılsızlık, bu ne izansızlıktır. İmam hatipler her tarafa dolmuş, bütün devlet kadrosunun içerisine girmiş, emniyet güçlerinin içerisinde, adaletin içerisinde, kültürün eğitimin içerisinde. Kör değilsiniz sağır değilsiniz bunu yaşıyoruz. Her gün biraz daha fazla ödün vererek radikallere, gericilere, fundametislere uçuruma gidiyoruz. İlk kez olmuyor ki bu, Kahramanmaraş’ta yapmadılar mı aynı şeyi, orda ben mi vardım, ben bu tahrikleri yapsam işçilerde yapardım, ayaklanırdı böyle bir hükümet kalmazdı Türkiye’de”.

Hükümet medyası, “Sivas Mazlumu Ahmet Dede Hakk’a Yürüdü” başlığıyla duyurdu. “Mazlum” dedikleri Ahmet Turan Kılıç’tı. 28 yıl önce temmuz ayında, Sivas’ta 35 insanın diri diri yakıldığı katliamın aktörüydü. Ankara 1 No’lu DGM’nin, katliamı yargıladığı 1993/106 esas sayılı davanın 15. sırasındaki sanıktı.
Mahkeme, katliamın faili olduğuna karar vermiş, Yargıtay da bunu onaylamıştı. Davaya gelen yedi polis, Kılıç’ı teşhis etmiş, başından sonuna otel önündeki kitleyi tahrik eden, eylemleri kışkırtan ve başlatan isim olduğunu söylemişti. Polisler, Kılıç’ı ve eylemlerini açıkça tarif de etmişti. Nitekim mahkeme kararında, Kılıç’ın ne kadar olayın içinde olduğunu net bir şekilde anlatıldı. Karar sadece tanıklara değil, olay yerinde çekilmiş görüntülere ve bilirkişi raporlarına da dayandı.
Ancak hükümet medyası, “yaşlı ve hasta” olduğu gerekçesiyle Kılıç hakkında bir dizi af kampanyası düzenledi. Erdoğan, daha önce başkaları için sorulduğunda şöyle demişti: “Eğer bir af, devlete karşı işleniyorsa devletin bunu af yetkisi olabilir. Fakat şahıslara karşı işleniyorsa, bunun af yetkisi devlette değildir. Ancak bunu affedebilecek merci, o şahısların, mazlum, mağdur insanların ta kendisidir.” Sözünü unutmuş olacak ki geçen yıl 30 Ocak’ta, Sivas katliamı faili Kılıç’ı “mazlum” sayıp affetti. Kısacası Kılıç, o günden beri aramızda dolaşıyordu. Kılıç’ın hikâyesi yıllardır firarda olan diğer faillerin neden “yakalanamadığı”nın da özetiydi. Zira dinci medya, katliamcıları hoş görmüş, Madımak Oteli’nde kalan ve diri diri yakılan insanları suçlamıştı. “Mazlum” ifadesindeki yer değişiminin sebebi de buydu.

Cuma, 18 Temmuz 2014 – AYDINLIK – ARŞİV
Cihat bildirisi Emniyet’in faksından
Sivas Katliamı’nın ardından hazırlanan TBMM Araştırma Komisyonu raporunda Emniyet’in gericilerle işbirliği halinde olduğu vurgulanıyor. Raporla ayrıca MİT’in de yeterince bilgi akışında bulunmadığı ortaya çıkıyor
Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu (DDK)’nun, Sivas Katliamı’na ilişkin raporunda olayın Aydınlık Gazetesi ve başyazarı Aziz Nesin’in yayınları nedeniyle başladığı iddia edildi. Gerici kışkırtmanın ve örgütlü gelişen kontrgerilla tertibinin üstü örtülmek istenen DDK raporunu, 6 Temmuz 1993’te oluşturulan TBMM Araştırma Komisyonu raporu çürütüyor. Komisyon üyelerinin Sivas’a giderek yaptıkları incelemeler sonucu oluşturduğu raporda, laik cumhuriyetin hedef alındığı ve özellikle Emniyet’in olaydaki rolü vurgulandı. TBMM raporunda olaya ışık tutacak şu bilgiler yeralıyor:
Sivas’ta halkı tahrik eden “Müslüman mahallesinde salyangoz satıyorlar”, “Sivas, Aziz Nesin’e mezar olacak” türünden bildiriler, Emniyet’in “23 85 27” nolu faksından yerel basına gönderildi. Emniyet yetkilileri konuyla ilgili olarak komisyon üyelerine tatmin edici açıklama yapamadılar.

KURTULMALARINI ÖNLEDİLER
Madımak Otel’de mahsur kalanları kurtarmak için uzanan itfaiye merdiveninden, Aziz Nesin’in indiğini gören itfaiye erlerinin ise otelde mahsur kalan diğer insanların kurtulmasını önlemek için, merdiveni çektiği öne sürüldü. Bu sırada ayrıca Aziz Nesin, RP Belediye Meclis Üyesi Cafer Erçakmak tarafından yumruklandı ve sürüklenerek aşağıya itildi. Görevini yapmayan itfaiye görevlileri hakkında soruşturma açılmadı.
İtfaiye ekibinin olay yerine, söndürme ve otelde kalanları kurturma amacıyla gelmediği ortaya çıktı. Engellemeye çalışan göstericilere su sıkarak dağıtmadı. Göstericiler itifaiyenin hortumunu kesti. Vanalarını kapattı.Tatil olmasına rağmen Sivas’ta bulunan 93 öğrenci yurdunun, perşembeyi cumaya bağlayan gece ağızana kadar doluydu.
MİT’in istihbarat kanallarının, ancak olaylar başladığı saatlerde çalıştığı ortaya çıktı. MİT görevlisi, Emniyette görevli “Ramazan” isimli kişiye elde ettiği bilgileri iletmekle yetindi. Müftü ve Hayırseverler Cami imamı Kerim Küçükköse ile Çukurtarla Cami imamı Turan Koç’un gözaltına alındığı ve her ikisinin de olay gününden beri işe gelmediği saptandı.
Olayların ilk başladığı yer olan Paşa Cami’nde bir grup cübbeli göstericinin namaza girmeyerek, caminin duvarlarına Amerikan bayrağı ile “Dünyada ABD, Türkiye’de PKK” yazan bir pankart astıkları, tanıklara göre belirlendi. Ancak Sivas polisi, önlem aldığını söylemesine rağmen, pankartları önce asan sonra da yakan göstericilere neden müdahale etmediği sorusu yanıtsız kaldı.
YEREL BASIN TAHRİK ETTİ
Olaylarda 2’si gösterici, 2’si otel görevlisi 4 kişi yaşamını kurşun yarasıyla kaybetti. Ancak kurşunların kimin silahından çıktığının bilinmediği kaydedildi. Günler öncesinden başlayan yayınlarında, tahrik unsurunu iyi kullanan yerel basının, suçluyu çoktan bulduğu da görülüyor. Yerel gazetelerin muhabirleri, “Biz tanığız, Arif Sağ tabancayla, lobide bir o yana, bir bu yana koşturup durdu. Bu dört kiyişi de o vurdu” diye tanıklık ediyor.
EMNİYET VALİNİN TALİMATINI YAPMADI
Vali, tugaydan 13.45’te yardım istiyor, ancak silahlarında mermi dahi bulunmayan acemi erlerden destek kuvveti 19.45’te gelebiliyor.Telsiz tutanaklarına göre, 14.45’te Vali, zor kullanılması emrini veriyor. Ama, emniyet güçleri tarafından yerine getirmiyor. Bu da emniyetin içerisinde valinin talimatına uymayan insanlar olduğunu gösteriyor. Vali, olaylardan sonra 35 insana tabut dahi yaptıramadı. Komisyon üyeleri MİT bölge temsilcisinin de görüşünü aldı ve raporda buna ilişkin şu görüşleri belirtti:
“Komisyon, MİT görevlisinin sokaktaki vatandaştan daha az bilgiye sahip olduğunu görünce, şaşkınlığını gizleyemedi. MİT temsilcisinin, ne yayınlanan bildirilerden, ne de günler öncesinden başlayan tahriklerden haberi yoktu. Üyelerin ‘peki siz, nasıl istihbarat görevi yapıyorsunuz?’ sorusuna, ‘Bizim bazı dostlarımız var, onlar bizi haberdar eder’ şeklinde yanıt veren MİT mensunu, bir anlamda irticai faaliyette bulunan kesimlerden dost edinme gibi bir çabalarının olmadığını da açıklamış oluyor. MİT temsilcisi olaylardan cuma günü 11.00 sularından haberdar olduğunu söyledi.”
‘Yayınlarımız Amerika’yı rahatsız etti’
Dönemin Aydınlık gazetesi Genel Yayın Yönetmeni olan Ferit İlsever DDK raporundaki 3 noktaya dikkat çekti. Sivas Katliamı’nın, Muammer Aksoy ve Uğur Mumcu cinayetlerinin devamı olduğunu vurgulayan İlsever “O dönem Amerika, ılımlı islam projesini harekete geçirmeye çalışıyordu. Bu projeyi yerleştirmek için laik, aydınlanmcı birikim hedef alındı. Madımak’ta hayatını kaybedenlerin çoğu Aleviydi. Ama bu esas olarak bir aydın katliamıdır. Aydınlık’ın 1992-1993 yayınları bu ılımlı islam çevrelerini çok rahatsız ediyordu. Çünkü laik, özgürlükçü ve bağımsızlıkçı bir çizgi izledik” diye konuştu.
‘İNÖNÜ BİLE ETKİSİZ KALDI’
Aziz Nesin’in 2 Temmuz 1993 günü kendisini arayarak “Bizi yakmaya çalışıyorlar. Saldırıya hazırlık var. Etrafımızı kuşattılar” dediğini aktaran İlsever şöyle devam etti: “O dönemin Başbakanı Tansu Çiller, Başbakan yardımcısı ise Erdal İnönü’ydü. Aziz Nesin’in telefonu üzerine hemen Erdal İnönü’yü aradım ve ‘’Sivas’ta çok tehlikeli bir durum var’ dedim. O da ‘Merak etmeyin önlemini alıyoruz’ yanıtı verdi. Bir süre sonra Aziz Nesin yine aradı; ‘Burada hiçbir tedbir yok’ dedi. Erdal İnönü’yü tekrar arayıp durumu ilettim, hiç tepki vermedi. Bu sosyal demokrasinin iktidara nasıl yapıştığını gösteriyordu. Sosyal demokrasi 1950’den beri Amerika’ya yardımcı oldu. Başbakan yardımcısının bile hiçbir etkisi yoktu.”
‘Erdoğan ve Gül’ün raporu’
Sivas’ın AKP iktidarıyla sürdüğünü beliten İlsever “Devlet Denetleme Kurulu raporu Abdullah Gül’lerin, Tayyip Erdoğan’ların raporudur. O raporla Sivas yakılmaya devam ediyor. Hala ölenleri suçluyorlar. Bugünkü rejim Sivas Katliamı’nın devamıdır. Madımak’ı yakanların avukatları bugün AKP’nin milletvekilleridir. Tayyip Erdoğan-Gül ikilisi katliamların devamıdır” şeklinde konuştu.

Gericilerin 4 hedefi vardı!
Olayların basit bir “kışkırtma” sonucu çıkmadığına ilişkin 4 önemli saptama ve hedef çok şeyi anlatıyor.
1. Hedef Laik Cumhuriyet: Şeriatçı gruplar “Şeriat istiyoruz”, “Müslüman Türkiye”, “Putlar kırılsın” sloganları attı. Sivas Kongre binası önünde ise “Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak” sloganları attılar. Güvenlik güçlerinin gözleri önünde benzin bidonlarıyla otele yöneldiler ve yaktılar. Oteli alevler sardığında gerici grup tekbir getirerek yananları alkışladı.
2. Hedef Mustafa Kemal Atatürk’tü: Gösteriler sırasında çelenkler, Kongre Müzesi önündeki Atatürk büstünün başında parçalandı. Büst sökülüp yerde sürüklendi. Askerler büstü kurtarıp sakladı.
3. Hedef Pir Sultan Abdal ve Alevilerdi: Pir Sultan Abdal şenliklerinin Sivas’a alınması, gericilerin tepkisini çekti. Dünyaca ünlü halk ozanı Pir Sultan Abdal’ın heykeli bunun bir sonucu olarak saldırıya uğradı ve yakıldı. (Aydınlık gazetesi ve İP, kampanya açarak heykelin yapılmasını sağladı.)
4. Hedef Vali Karabilgin: Gericilerin hedeflerinden birisi de, Atatürkçü etkinlikleriyle tanınan Vali Ahmet Karabilgin’di. Karabilgin göreve gelir gelmez, Kongre Müzesi’ni kurmuş, büyük bir tören düzenlemişti. Emniyet ve MİT’ten yeterince bilgilendirilmeyen Vali etkisiz hale getirildi. Basiretsizliği de buna eklendi. Vali ilk ağızda olaylar için “Şeriatçılar saldırıyor” açıklamasını yaptı. Daha sonra ise “tahrik oldu” demeye başladı. Bugün de olaylar devletin üzerine atılıyor. Oysa ayaklanma Atatürk Cumhuriyeti’ni yani devleti hedef alıyordu.
Perşembe, 17 Temmuz 2014 – AYDINLIK
Aydınlık’a cihat ilan ettiler
Madımak sanıklarını zamanaşımıyla kurtaran hükümet, katliamın faturasını Aydınlık gazetesi, eski Başyazarımız Aziz Nesin ve Pir Sultan Abdal heykeline kesti. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu (DDK) önceki gün Sivas Katliamı’na ilişkin raporunu açıkladı.
Raporda katliamın başlangıcı için “Şeytan Ayetleri kitabının çevirisinin Aydınlık gazetesinde tefrika edilmesi ile gündeme gelmiş Aziz Nesin’in onur konuğu olarak davet edilmesi neticesinde milliyetçi ve dini reflekslerle bir protesto gerçekleşmiştir” ifadelerine yer verildi. Ilımlı İslam Projesi’nin Türkiye’de yerleştirilmeye çalışıldığı yıllarda mücadeleyi en önde göğüsleyen Aydınlık o gün olduğu gibi bugün de hedef gösterildi. DDK adeta katliamdan sorumlu tuttuğu Aydınlık gazetesine cihat ilan etti.
Kaynak Yayınları basıldı
Aydınlık gazetesi Salman Rüştü’nün “Şeytan Ayetleri” kitabını 26 Mayıs 1993 günü yayımlamaya başladı. 12 günlük yayına gerici kesimden tepkiler geldi. Gladyo’nun kışkırttığı kesimler gazetemizin dağıtımını engellemeye çalıştı. Başyazar Aziz Nesin ve çalışanlarımızı ölümle tehdit etti. Gazetemizin Güneydoğu’da birçok ile girişi engellendi ve Aydınlık bayilerden toplanarak imha edildi. Aynı tehdit İstanbul’daki bayilere yönelik de yapıldı.
Saldırılar 28 Mayıs 1993 günü doruğa çıktı. Valilik binasının birkaç metre yakınındaki Kaynak Yayınları’nın Cağaloğlu’ndaki merkezi 3 bin kişilik gerici grup tarafından basıldı. Yayınevi yöneticisi İsmet Öğütücü demir sopalarla dövülerek ağır yaralandı. Kitaplar sokak ortasında yakıldı. Milli Gazete’nin günlerce süren kışkırtıcı yayını dikkat çekiciydi. İstanbul Fatih Çarşamba’daki İsmail Ağa Camisi hocası Aydınlık’a karşı cihat ilan etti. Güvenlik kuvvetlerinin seyirci kalması olayların artmasına neden oldu. Hükümetin tutumu da gericileri cesaretlendirdi.
Mahkeme kararıyla toplatıldı
Zamanın İstanbul Vali Yardımcısı Nihat Kemal Eren, tedbir alınmasına ilişkin şikâyetlerimize “Siz de yayımlamayın efendim” cevabını verdi. Aynı dönemde Kayseri’de dağıtım şirketinin aracı yakılırken, Diyarbakır’da da büromuz kundaklandı. Sultanahmet Camisi imamı da Aydınlık’ın dağıtımının engellenmesini isterken, diğer camilerde de Aydınlık aleyhine bildiriler dağıtıldı. Aydınlık tüm saldırılara rağmen yayınını aralıksız sürdürdü. Gazetemiz mahkeme kanalıyla da toplatıldı. Aydınlıkçılar, yayınlarımızın okunmadan toplatıldığını farkederek, bir sayısında Kuran’dan bir ayet yayımladı. Bu sayı da toplatıldı. Baskıların maksatlı olduğu ortaya çıkmış oldu.
Sivas’ta Türkiye’yi ateşe verdiler
Bu saldırı ve kışkırtmalar 2 Temmuz 1993 günü Sivas’ta yapılan Pir Sultan Abdal Kültür Şenliği’nde Cumhuriyet’e karşı topyekûn bir başkaldırıya dönüştü: Gerici grup Atatürk Anıtı’na saldırırken “Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak” sloganları attı. Benzin bidonlarıyla Madımak Oteli’ne saldırdı. Yerel basın önceden kışkırtıcı yayanlar yaparak Gladyo eylemini haklı çıkarmaya ve saldırıya katılımı artırmaya çalıştı.
İşte böylesine bir havada başlayan etkinlikte meydana gelen katliamda 35 aydınımız hayatını kaybetti. Etkinliğe katılan Başyazarımız Aziz Nesin yangından kendini dışarıya atarken, itfaiye merdiveninde RP’li Belediye Meclisi üyesi Cafer Erçakmak’ın saldırısına uğradı. Nesin, olaydan sonra da katliamın sorumlusu gösterilmeye çalışıldı. Nesin Sivas’taki etkinlikte yaptığı konumada “Tüm inanmış insanlara saygım var” demişti. Olayda çok sayıda Aydınlıkçı hayatını kaybetti ya da yaralandı.
Tehditler aylar öncesinden başladı
Sivas Katliamı’nda “kışkırtıcı” olarak gösterilen yazar Aziz Nesin’e yönelik saldırılar, olaydan aylar önce başladı. Aziz Nesin’in toplumu uyaran ve gericiliği hedef alan konuşma ve toplantıları rahatsızlık yarattı. İsmi Güngören Belediyesi tarafından Tiyatro Salonu’ndan çıkarıldı. Temmuz 1993’te yerel basın kışkırtma yayınlar yaparak Nesin ve Pir Sultan Abdal Kültür Şenliği’ni hedef aldı. Sivas’ta yayın yapan Yeni Ülke, Bizim Sivas, Hakikat, Anadolu ve Hür Doğan gazeteleri o günlerde Nesin’in konuşmasını çarpıtarak “Dine saldırdı”, “Müslümanlara hakaret”, “Müslüman mahallesinde salyangoz satılıyor” başlıklarını kullandı.
‘Aziz Nesin’i Allah adına öldüreceğim’
İşte Aziz Nesin’i hedef alan bazı açıklamalar ve olaylar:
4 Şubat 1993: Şeytan Ayetleri’ni yayınlayacak: Aziz Nesin, Salman Rüştü’nün yerlisi. (Tercüman)
28 Haziran 1993: Radikal İslâmcılardan Aziz Nesin’e ölüm fermanı. (Cumhuriyet)
6 Temmuz 1993: Doç. Dr. Şükrü Karatepe MÜSİAD toplantısında konuştu: “Aziz Nesin denen adam Sırplık yapıyor.” (Aydınlık)
10 Temmuz 1993: İşadamı Mehmet Ali Şadoğlu’ndan dehşet verici mesaj: “Aziz Nesin’i gördüğüm yerde Allah adına öldüreceğim!” (Meydan)
17 Temmuz 1993: Nesin’e ölüm tehditleri sürüyor. (Aydınlık)
20 Temmuz 1993: Sahi “Aziz” sen nesin? (Milli Gazete)
3 Eylül 1993: Nesin, İslam’a yine dil uzattı. (Tercüman)
11 Eylül 1993: İslâm’a hayasızca saldıran dinsiz yazardan yeni tahrik: ‘Tv’de mevlit yasaklansın’. Aziz Nesin susturulsun (Tercüman)
4 Kasım 1993: Türklüğe hakaretten yargılanan Aziz Nesin beraat etti. (Gazeteler)

Sivas’ta öğretmenlik yapan Oğuz Çağatay,
o günlere ilişkin çarpıcı itiraflarda bulundu.
O dönemde Sivas İmam Hatip Lisesi’nde öğretmenlik yapan Oğuz Çağatay, yıllar sonra çarpıcı itiraflarda bulundu. Şimdi 60 yaşında olan Oğuz Çağatay şu ifadeleri kullandı:
Tarih 2 temmuz 1993 günlerden cuma! Sivas imam hatip lisesi! Dönem sonu sınavlarını yapıyoruz saat 11 suları! Meslek öğretmeni bir “arkadaşla” koridorda gözetmenlik yapıyoruz. Entarili, sakallı bir genç gelip meslekçiyi yanına çağırdı. Kısa ve hararetli bir görüşme yaptılar.
Bu anekdotu unutmayın! Hikayenin ilerleyen anlarında yine değineceğim! Neyse sınav bitti! Öğretmenler odasına gittik dinlenmek için! Bu meslek öğretmeni “arkadaş” biz 3 kültürcü arkadaşı çay içmek için medreseye davet etti (surlarla çevrili içinde çay bahçeleri var)
Ve biz 3 kültür öğretmeni 2 meslek öğretmeni çay içmeye medreseye gittik! Etrafımızdaki masalarda ozanlar şairler sanatçılar, gençler var yani kente gelen misafirler! Sıkı durun! İHL koridorunda yanımıza gelen genç yine geldi. Meslek öğretmenini yine çağırdı, 15 metre ötede kısa bir görüşme daha yaptılar ve o genç hızlıca uzaklaşıp ayrıldı! Şimdi şu soru! Buraya geldiğimizi nereden biliyordu! Sanırım İHL koridorunda konuşup kararlaştırılan bir konumlama yapmışlar kendi aralarında! Ve hemen bizi orada bırakıp ayrıldılar bizde kısa bir süre sonunda Medreseden ayrıldık!
Şimdi daha sıkı durun! Biz ayrıldıktan bir süre sonra cuma namazından çıkanlar medreseyi basmışlar (sonradan öğrendik) polis son anda büyük demir kapıyı kapatmasa içeridekileri ve biz ayrılmasak bizleri linç edeceklerdi. A planları başarısızlıkla sonuçlandı!
Bu saldırıdan o genç ve gözetmen “arkadaş” meslek lisesi öğretmeninin önceden haberi var ve bu işin içerisindeler! Çok net! Biz 3 öğretmeni de yem yaptıkları ortadadır! Şeytan aramaya gerek yok! Şeytan bunlar! Madımak şeytanların B planı, 2. girişimidir! Medresede başarısız olunca O kızgınlıkla devreye soktukları 2. saldırı girişimidir.
Oteli yaktıklarında 3 arkadaş oradaydık otelin içindeki insanların yardım çığlıklarına eylemciler “yanın orospular bu ateş cehennem ateşi” diye karşılık veriyorlardı. “Polis bizden gardaş korkmayın” diyerek birbirlerine destek veriyorlardı! Çığlıklara daha fazla dayanamadık ve biz oradan ayrıldık!
Bu işi örgütleyen iHL koridorunda ve medresede gördüğüm şeytan ile bu işte dahli olan şeytan meslek öğretmenini unutmadım! Bu örgütlü eylemler dizisi Sivas İHL’nin koridorlarında planlanmıştır.
Ve şimdi anlıyorum! Tanrı yalnız beni şahit kıldı! (Sivas İHL koridoru/ medrese/o şeytan genç/o şeytan meslek öğretmeni) Şimdi yaklaşık 60 yaşındayım! Bu insanlıktan çıkmış güruhu sadece 2 Temmuz’da değil her zaman lanetle anıyorum.

Cemal Boyalı Erdoğan’ı kurtardı
Sivas Katliamı’yla ilgili rapor hazırlayan Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun Başkanı Cemal Boyalı’nın daha önce açtığı bir soruşma ile AKP’yi kurtardığı ortaya çıktı. Birgün gazetesinden Berkant Gültekin’in haberine göre Maliye Müfettişi Hamza Kaçar uluslararası “terör finansörü” olarak aranan Yasin El Kadı ile Başbakan Erdoğan’ın ticari ilişkisi hakkında incelemeye başladı. 11 Ocak 2007’de soruşturma başladı. 12 gün sonra, dönemin Maliye Teftiş Kurulu Başkanvekili Cemal Boyalı’nın mimarı olduğu “Temiz Eller” operasyonuyla Kaçar’ın görevine son verildi. Görevden alınma gerekçesi “Devlet yetkilileri, siyasetçiler ve gazetecilerin hesaplarına yasal olmayan yollarla girmesi’ gösterildi.

SİVAS KATLİAMINI PERDE ARKASINDAN DESTEKLEYEN SİYASİ YAPI
Sivas Madımak Davasının avukatlarının dava sonraki görevleri
Av. Celal Mümtaz Akıncı – Eski Afyon Barosu Başkanı ve AKP oylarıyla Anayasa Mahkemesi üyesi
Av. Hayati Yazıcı AKP’nin eski Devlet Bakanı
Av. Haydar Kemal Kurt – AKP eski Isparta Milletvekili
Av. Zeyid Aslan – AKP Tokat Milletvekili, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski avukatı
Av. Hüsnü Tuna – AKP Konya Milletvekili
Av. Burhanettin Çoban – Afyonkarahisar AKP’li Belediye Başkanı
Av. Faik Işık – Başbakan Erdoğan’ın ve Süleyman Mercümek’in avukatı
Av. İbrahim Hakkı Aşkar – 22. Dönem AKP Afyon Milletvekili
Av. M. Ali Bulut – AKP eski Maraş Milletvekili ve Anayasa Komisyonu üyesi
Av. Bülent Tüfekçi – AKP’nin Gümrük ve Ticaret Bakanı
Av. Halil Ürün – RP kayıp trilyon davası sanığı, AKP eski Afyon Milletvekili
Av. Mevlüt Uysal – AKP İstanbul Başakşehir Belediye Başkanı
Av. Nevzat Er – Eski AKP eski Eminönü Belediye Başkanı
Av. Suat Altınsoy – AKP Konya İl Başkanı Yardımcısı
Av. Tayfun Karali – İstanbul Büyükşehir Belediyesi Darülaceze Müdürü
Av. Ferruh Aslan – İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın Müdürü
Av. İbrahim Kök – AKP Elazığ Milletvekili Aday Adayı
Av. Ali Aşlık – Eski AKP İzmir İl Başkanı ve 2011 seçimi milletvekili
Av. Bedrettin İskender – AKP Ümraniye Belediye Başkan adayı
Av. Ekrem Bedir – Sakarya AKP Hendek Belediye Meclis Üyesi
Av. Faruk Gökkuş – AKP Kâğıthane Belediye Başkanlığı Aday Adayı
Av. Hasan Hüseyin Pulan – AKP İstanbul İl Disiplin Kurulu üyesi
Av. Hurşit Bıyık – AKP eski Trabzon İl Başkan Yardımcısı
Av. Reşat Yazak – Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Üyesi.

KAYNAKLAR
https://nacikaptan.com/?p=91284
http://aydinlikgazete.com/mansetler/46240-cihat-bildirisi-emniyetin-faksindan.html
http://aydinlikgazete.com/mansetler/46186-aydinlika-cihat-ilan-ettiler.html

RADİKAL İSLAM * SİVAS MADIMAK KATLİAMI * Halkların intikamı unutmamaktır

 

This entry was posted in ARŞİV SANDIĞI, İrtica, PERDE ARKASI, RADİKAL İSLAM, SİYASAL İSLAM, TARİKAT VE CEMAATLAR, TERÖR, VANDALLIK, YOBAZLIK - GERİCİLİK. Bookmark the permalink.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *