FEYM Grubu ve AYAcademy Bilgilendirme Bülteni (27 Mart 2024)

FEYM Grubu ve AYAcademy
Bilgilendirme Bülteni
(27 Mart 2024)


1. Ermeni Meselesi
a.  ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Matthew Miller, ABD’nin amacının Ermenistan ve Azerbaycan’ı aralarında bir köprü kurmaya teşvik etmek olduğunu söyledi. https://www.panorama.am/en/news/2024/03/27/USArmenia-Azerbaijan/2982051
b.  Ermenistan Dışişleri Bakanı Mirzoyan, Arjantinli milletvekillerine Ermenistan-Azerbaycan normalleşme süreci hakkında bilgi verdi. Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan, Arjantin Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi Başkanı, Temsilciler Meclisi üyeleri ve Ermenistan Ulusal Meclisi Ermenistan-Arjantin dostluk grubu üyesi Tatevik Gasparyan ile bir toplantı yaptı. Bakan Mirzoyan, Arjantin Cumhurbaşkanı ve Temsilciler Meclisi üyelerine, Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki ilişkilerin normalleşme sürecinin temel konularına ilişkin Ermenistan’ın yaklaşımlarını sundu. https://en.armradio.am/2024/03/27/fm-mirzoyan-briefs-argentine-lawmakers-on-armenia-azerbaijan-normalization-process/
c.  AB’nin Güney Kafkasya özel temsilcisi Toivo Klaar “Azerbaycan medya kanallarında Ermenistan’a yönelik tehditler kabul edilemez” dedi. https://massispost.com/2024/03/eu-envoy-toivo-klaar-threats-against-armenia-in-azerbaijani-media-channels-are-unacceptable/
ç.  Ermenistan Ulusal Meclis Başkanı Alen Simonyan “Ermenistan’ın Türkiye sınırını kim koruyacak? Türkiye Ermenistan’a saldırmaya karar verirse Rus sınır muhafızlarının bunu yapabileceğine veya korumak amacıyla harekete geçeceğine dair çok güçlü bir şüphem var” dedi. https://news.am/eng/news/814706.html

2.  Yunan Sorunları/Haberleri
a.  “Ukrayna askeri personeli, Rus kamikaze SİHA’larını tespit etmek için ülke genelinde geniş çaplı bir ses tanıma ağı kurdu. Bunun için Ukrayna’daki kulelere Rus dronlarına karşı 8.000 cep telefonu yerleştirildi. Türkiye savunma sanayisinin seri üretimine geçirdiği Türk insansız hava araçlarına karşı bu yöntemin özellikle Yunan Doğu Ege adaları için önemini vurgulamaya gerek yok. Ayrıca NATO ittifak içindeki belirli yerlere konuşlandırmak için bu sistemin bir varyantını test etmeyi planlıyor.” https://www.pentapostagma.gr/ethnika-themata/oplika-systimata/7231442_exohi-idea-gia-nisia-kai-ebro-8000-kinita-tilefona-einai
3.  Azerbaycan’da Lankeran Belediye Başkanına suikast düzenleme planı yapan Bahruz Askorov isimli terör eylemcisi yakalandı. https://www.qha.com.tr/turk-dunyasi/azerbaycan-da-teror-saldirisi-plani-yapan-kisi-yakalandi-486733
4.  AVİM web sitesinde “KARADENİZ BÖLGESİNİN ZORLU VE DEĞİŞEN JEOPOLİTİK ORTAMINDA 1936 MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ’NİN UYGULANMASININ DİKKATLİ İDARESİ” konulu makale yayınlanmaktadır. https://avim.org.tr/tr/Analiz/KARADENIZ-BOLGESININ-ZORLU-VE-DEGISEN-JEOPOLITIK-ORTAMINDA-1936-MONTRO-BOGAZLAR-SOZLESMESI-NIN-UYGULANMASININ-DIKKATLI-IDARESI
5.  Azeri siyaset bilimci Dr. Ahmet Şairoğlu, “Moskova’daki terör saldırısından sonra Rusya Baltık ülkelerine saldırabilir” dedi. Yayına aşağıdaki linkten erişim sağlanabilmektedir. https://www.shahidov.com/?p=16894

6.  AYAcademy Bülteni
Yanıltıcı İletişim (Yalan) ve Medya Etiği” başlığı ile yayınlanan akademik makaleye ilişkin bilgiler AYAcademy’nin aşağıdaki sosyal medya kanal linklerinde yayınlanmaktadır.
https://www.instagram.com/ayacademy.org.tr/
https://www.facebook.com/ayacademy.org.tr/
https://www.linkedin.com/company/ayacademy/
https://www.threads.net/@ayacademy.org.tr
https://www.tiktok.com/@ayacademy.org.tr
https://twitter.com/ayacademy_tr
https://t.me/AYAcademyTelegram
https://www.youtube.com/@AYAcademy_TR
https://www.youtube.com/shorts/tOdz6Q8oXVg
Saygılarımla,
Serkan KORKMAZ
Posted in Uncategorized | Leave a comment

TAPULARINIZ TEHLİKEDE Mİ? Tapuda nabız yokladılar, mülksüzleştirme ve döviz kasırgası seçimden sonra kopacak!

Tapuda nabız yokladılar, mülksüzleştirme ve
döviz kasırgası seçimden sonra kopacak!

Turhan Bozkurt

Merkez Bankası’nda arka kapıdan satacak döviz kalmadı. Seçime kadar doları tutmak için faizi 500 baz puan artırdılar. Ancak bu da yetmeyecek. Gerçek enflasyon ile TÜİK’in enflasyonu arasındaki uçurum sebebiyle TL hâlâ riskli.

Faiz artışı Borsa İstanbul’u (https://tr.investing.com/indices/ise-…) nasıl etkileyecek?
Tapuda nabız yokladılar, mülksüzleştirme ve döviz kasırgası seçimden sonra kopacak! Dolar (https://www.investing.com/currencies/…) TL kurunda faiz etkisini hissetirmek için bugün de arka kapıdan satış yaptılar. Düşüşler alım fırsatı olarak değerlendirilecek.
Merkez Bankası’nın (TCMB) net döviz rezervi swaplar ve Hazine mevduatı hariç -73 milyar dolar mertebesine indi. Neler olacağını 9 Kasım 2023 tarihinde anlatmıştım. e-Devlet’te “Tam hisse” yerine “Müşterek” ibaresi yazıldı. Neler oldu? Neler olacak?
AKP lideri ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan emeklilere 5 bin TL seyyanen zam kararını 23 Mart Cumartesi günü açıklayacak mı? 5 bin TL emekli için yeterli mi?
Günün sorusu: Amerikan Merkez Bankası (Fed) tahmin ettiğim gibi faizi indirmedi. Altın ve gümüş ne olacak?
Spot altın (https://tr.investing.com/currencies/x…) ve gümüş cenahında yeni ralli öncesi kritik eşiklere dikkat!
DEMEK Kİ NE İMİŞ! FED MARTTA İNDİRİM KARARI ALMAYACAKMIŞ!
Fed Başkanı Jerome Powell: “Yakın vadede bilanço daraltma hızının yavaşlatılması uygun olacak. Enflasyonu düşürmek için ilerleme kaydediyoruz. Ancak hedefe giden yol engebeli. Son iki aylık verilere ne aşırı tepki vereceğiz ne de onları görmezden geleceğiz. Faizlerin aşırı düşük seviyelere dönmesini beklemiyorum.” #bist #dolar #faiz
Posted in Uncategorized | Leave a comment

AYDINLANMA YAZILARI * DİNİ İNANÇLA İLGİLİ BİR “I.Q.” DEĞERLENDİRMESİ

DİNİ İNANÇLA İLGİLİ BİR “I.Q.” DEĞERLENDİRMESİ


“An intelligence quotient (IQ) is a total score derived from a set of standardised tests or subtests designed to assess human intelligence”.


Bir toplumda yaşam kuralları ne kadar katıysa, onları sorgulamak, eleştirmek yasaksa (veya günah sayılıyorsa), dünyadaki kaçınılmaz değişimlere rağmen alışkanlıkları, gelenekleri zamana ve yeni şartlara göre değiştirme gereği duyulmuyorsa, o toplumda IQ endeksinin yüksek olması mümkün değildir.
Konuyla ilgilenen bilim insanlarının yaptığı araştırmalar, kabaca beyaz, siyah, sarı diye nitelendirdiğimiz değişik ırklar arasında IQ endeksi açısından fark bulunmadığı saptanmıştır. Dinler esas alınarak yapılan araştırmalar ise Müslüman toplumların daha düşük IQ düzeyine sahip olduğunu, yaşam tarzlarını (tüm ayrıntılarıyla) Kuranda belirtilen değişmez katı kurallara göre düzenlediğini göstermektedir.
“Allahın kelamı” olduğuna inanıldığı için asırlar boyunca asla değişmeyen sadece Kuran değildir, ona inanan ve islamiyeti tüm benliğiyle özümseyen inançlıları değiştirmek te asla mümkün değildir. Hırıstiyanlıkta haftada bir defa kiliseye gitmek yeterli sayılırken, Müslümanların günde beş defa namaz kılması emredilmiştir. Diğer bir emir de (doktorların, bilim insanlarının “düzenli beslenme” uyarılarına rağmen) Ramazanda gün boyunca aç, susuz kalmayı gerektirmektedir. Oysa, beslenme alışkanlıklarının zeka düzeyi üzerindeki etkileri artık bilimsel olarak belirlenebilmektedir.
Kadınların erkekler nezdindeki (ikinci sınıf diyebileceğimiz) konumunu, nasıl giyinmeleri gerektiğini bu denli katı kurallara göre belirleyen, “özgürlük” diyerek onları kumaştan hapishaneye (tesettüre) mahkum eden başka din yoktur. Afganistan gibi ülkelerde kadının erkeklerle beraber çalışması, üniversiteye gitmesi yasaklanmıştır. Yemek yemenin, tuvalete gitmenin, cinsel faaliyetlerin bile belli ve değişmez kuralları vardır. “Ne ararsan Kuranda bulursun” inancı, insanların her hangi bir konuda kafa yormasını, araştırmasını, sorgulamasını gereksiz kılmaktadır. Bu şartlarda IQ düzeyinin yükseltilebilmesi nasıl mümkün olabilir ki ?!..
Hamas’ın I.Q. konusundaki tereddütleri ortadan kaldırma açısından başarısı küçümsenemez. Sonuçlarını akıl, mantık, sağduyu kullanarak iyice hesaplamak yerine, Allahın kendilerinden yana olduğu inancıyla yapılan çılgınca saldırı, cehennemin kapılarını sonuna kadar açmıştır ve İsrail bunu fırsat bilerek her gün binlerce Filistinliyi oradaki alevlerin üzerine savurmaktadır.
En masum olanlar, yani çocuklar ve kadınlar (petrol zengini islam ülkeleri uzaktan bakarken) bu cehennem ateşinde (benim yüreğimle beraber) en çok yananlardır. Başka bir islami terör çetesi (DEAŞ) “cihat” uygulayarak bu kez Rusya’daki bir konser salonunu dün cehenneme çevirdi. Sanatla ilgilenmeyi (yüce Atatürk çok önemseyip desteklemiş olsa da) o gibi örgütler günahkarlık sayarak cezalandırır. Utanç duymamızı gerektiren başka bir durum da, Suriye’ye saldıran, tahrip eden islami terör örgütlerine başımızdaki tek adamın verdiği sınırsız destektir.
İktidardaki siyasal İslamcıların laiklik ilkesini çiğneyerek eğitimi dinselleştirmesi, kuran kurslarını, tarikatları destekleyip beslemesi “sayesinde” fanatik, acımasız, “cihatçı terörist” adayları rahatça örgütlenip ülkemizde de (daha önce nispeten ufak çapta tanık olduğumuz gibi) her an eyleme geçebilecek (patlamaya hazır) çok ciddi tehdit ve tehlike potansiyeli oluşturmaktadır.
Kendini yenileme, dünyanın hızla değişen yaşam şartlarına ayak uydurma yeteneği, şansı bulunmayan bir ortaçağ Arap ideolojisinin zararlı etkilerinden, “geri zekalılığa” (I.Q. düşüklüğüne) sürüklemesinden başta kadınlarımızı, masum çocuk ve gençlerimizin körpe, savunmasız beyinlerini, ayrıca hurafe ve “kutsal” masallarla kandırılan saf halkımızı korumak, uyarı ve eleştirilerde bulunmak yürekli, vicdanlı aydınlarımızın en öncelikli (ve en “kutsal”) görevi sayılmalıdır.
Kendini aydın (hatta Atatürkçü) olarak nitelendiren (ve iyi niyetlerinden asla şüphe duymadığım) bazı yurtseverlerin inatla, ısrarla İslamiyeti tümüyle savunmasını, şirin göstermeye çalışmasını, bu ilerlemiş yaşımın (94) sağladığı bilgi ve birikime rağmen, (bir muamma gibi) anlamakta zorlandığımı belirtmek isterim. Parti olarak da tek kurtuluş ümidimizi (başta laiklik olmak üzere) Atatürk ilkelerini, O’nun başlattığı reform, aydınlanma girişimlerini içtenlikle, korkusuzca savunabilecek bir yenilenmiş CHP olarak görmekteyim.
Kemal Rastgeldi – 23.03.2024
Posted in Uncategorized | Leave a comment

TARİKATLAR VE CEMAATLER TSK’DA KADROLAŞIYOR MU? * Teğmenleri İhraç Edenlerin İsimleri Niye Gizlendi?

 

Teğmenleri İhraç Edenlerin İsimleri Niye Gizlendi?

Tarih: 15/03/2024 | Yazar: Müyesser Yıldız

Geçtiğimiz 10 Kasım’da Tuzla Piyade Okulu’ndaki Atatürk’ü Anma Töreninde bir teğmenin yakasına Atatürk fotoğrafı takmaması üzerine yaşanan olaylardan sonra TSK’dan ihracına karar verilen teğmenler, sözkonusu kararın iptali için İdare Mahkemesi’ne başvurmaya başladı. Başvuruda, ihracın nedeni olarak gösterilen “askeri atmosferi zedeleme” şeklindeki gerekçenin hiçbir kanunda yer almadığı vurgulanırken, oybirliğiyle ihraca karar veren Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu üyelerinin isimlerinin gizlendiğine de dikkat çekildi.
10 Kasım Atatürk’ü Anma Töreni’nde yakasına Atatürk fotoğrafı takmayan ve “tarikatçı” olduğu öne sürülen teğmen ile onu destekleyen iki teğmenin yanı sıra, onlara tepki gösteren dört teğmen Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) kararı, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in onayıyla TSK’dan ihraç edilmişti.
Kararın taraflara tebliğinin ardından dört teğmen arasında yer alan Ö.S.’nin 11 avukatı, ihracın durdurulması ve iptali için İstanbul İdare Mahkemesi’ne başvurdu.
TSK’da Tarikatlara Göz Yumulduğu Algısı Oluştu”
Anayasa Mahkemesi, AİHM, Danıştay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’nin benzer idari soruşturmalara ilişkin kararlarına bolca atıf yapılan başvuruda, ana başlıklarıyla şunlar vurgulandı:
– Disiplin soruşturması kapsamında düzenlenen belgeler ve deliller YDK toplantısından önce verilmedi, dosyayı sadece inceleyebileceğimiz belirtildi. Böylece delillere ulaşımımız engellenerek YDK toplantısında sözlü ve yazılı savunma hakkımız kısıtlandı.
– Disiplin soruşturmasını yaptıran EDOK Komutanı Korgeneral Zorlu Topaloğlu ve Kara Kuvvetleri Komutanı, “TSK’dan ayırma cezası verilmesi” teklifine katıldıkları yönünde kanaat bildirerek ihsas-ı reyde bulundu. Kara Kuvvetleri Komutanı’nın, cezalandırma teklifine katılmasından sonra ilk disiplin amirlerinin bağımsız, tarafsız ve objektif bir değerlendirme yaparak karar verebilmesi askeri hiyerarşide mümkün değildir. Nitekim benzer uygulaması nedeniyle idari yargıda davaları sürekli iptal olan Jandarma Genel Komutanlığı, disiplin soruşturma raporunda “komutan kanaati” bölümünün açılmaması yoluna gitmiştir.
– Verilen cezada müvekkilin hangi fiiliyle hangi askeri hizmete engel olunduğu (eğitim, spor, bakım, istihbarat, tören, vs.) ortaya konmamış, hiçbir kanunda yeri olmayan “askeri atmosferi zedelemek” gibi bir terim kullanılmıştır.
– Müvekkilin, mevcut anayasal düzene karşı çıkıp Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı olmadıklarında şüphe bulunmayan üç teğmen ile aynı kefeye konularak TSK’dan ihraç edilmesi kamuoyunda da büyük tepkiyle karşılanmış, TSK’da tarikat yapılanmalarına göz yumulduğu algısının oluşmasına yol açmış ve TSK personeli üzerinde büyük hayal kırıklığı yaratmıştır.
– Olaylara karışmadığı belirlenen müvekkil sadece bir WhatsApp paylaşımı nedeniyle, ek soruşturma kararı alınmadan dosyaya dahil edilmiş ve kendisinin ihracına karar verilmiştir. WhatsApp yazışmaları da mahkeme kararı olmaksızın elde edilmiş, hukuka aykırı delil niteliğindedir.
Bir Suç İşledi ki Askeriyeden Kovuldu”
Başvuruda, “kişiyi temel geçim kaynağından yoksun bırakmak gibi telafisi imkânsız bir sonuç doğuracak ihraç kararının, soyut fikir yürütmeleri ve faraziyelere değil, somut delillere dayandırılmasının yasal bir zorunluluk” olduğu kaydedilirken de şu değerlendirmeler yapıldı:
Evlilik hazırlığı içindeki müvekkil düğün için birçok borç yapmış, ancak maaş alamaması nedeniyle borçlarını ödeyemez duruma düşmüştür. Bunun yanı sıra ailesine ve yakınlarına bu durumu açıklama sorunu hayatını çekilmez hale getirmiştir. Çevresindeki insanlar olayın ayrıntılarını bilmedikleri için kendisine bir suçlu gibi davranmakta, ‘Bir suç işlemiştir ki, askeriyeden kovulmuştur.’ şeklindeki konuşmalara şahit olmaktadır. Ayrıca, yürütmenin durdurulması kararı verilmemesi halinde dava sonunda ihraç işlemi iptal edilse dahi müvekkil kurs kaybedeceğinden, emsallerinden bir yıl geç göreve başlayacaktır. Bu da rütbe ve kıdemin çok önemli olduğu askerlik mesleğinin emir komuta yapısını zedeleyici sonuç doğuracaktır.”
İsimsiz İmzasız Resmi Belge
İdare Mahkemesi’ne yapılan başvurunun en ilginç bölümüne gelelim.
Teğmenler ve avukatlara tebliğ edilen YDK kararında Başkan ile üyelerin isim ve imzalarının olmadığının altı çizilerek şu tespitler yapıldı:
Resmi Yazışmalarda Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre bir resmi belgede düzenleyenlerin, onaylayanların isim ve imzaları olmak mecburiyetindedir. YDK kararının resmi belge olduğunda tartışma yoktur. İsim ve imzaların bulunmaması, işlemin yetki unsurunun denetimini de engellemektedir.”
Ardından da hangi durumlarda resmi belgelerdeki isimlerin yazılamayabileceğine ilişkin olarak Kaçakçılıkla Mücadele, Terörle Mücadele, Tanık Koruma ve MİT kanunlarında yapılan özel düzenlemeler anlatılıp, “Hangi kamu görevlisinin kimliklerinin ne şekilde gizlenebileceği bizzat kanunlarda düzenlenmiştir. Yüksek Disiplin Kurulu başkan ve üyelerinin kimliklerinin karartılmasının hiçbir yasal dayanağı ve meşru amacı bulunmamaktadır.” denildi ve YDK kararının isimli, imzalı suretinin TSK’dan istenmesi talep edildi.
İki Üyenin Özelliği
Sahi, kararı verenlerin isimlerinin gizlenmesinin sebebi ne olabilir ki? Acaba olası tepkilerden mi çekinildi?
Hemen burada, teğmenlerin ihracından sonra kaleme aldığımız bir yazıyı hatırlatalım. Kararın oybirliğiyle alındığını öğrendiğimizde en şaşırdığımız kısmın şu olduğunu belirttik:
Kurulda Balyoz kumpasına maruz kalmış ve yıllarca hapis yatmış iki isim var. TSK’da tarikat-cemaat yapılanmalarının nasıl bir tehlike olduğunu en iyi onların bilmesi gerekir, değil mi? Mutlaka biliyorlardır. İşte en azından onların, bu ihraç kararına muhalif kalması beklenmez mi? Demek ki, ‘buyruk’ büyük yerden!..”
Evet, teğmenler davasında artık top yargıda. Bakalım bu süreçte nelere tanık olacağız!..
Müyesser YILDIZ – 15 Mart 2024

12punto link: https://12punto.com.tr/yazarlar/muyesser-yildiz/tegmenleri-ihrac-edenlerin-isimleri-niye-gizlendi-26964
Posted in Uncategorized | Leave a comment

FEYM Grubu ve AYAcademy Bilgilendirme Bülteni (25 Mart 2024)

FEYM Grubu ve AYAcademy
Bilgilendirme Bülteni
(25 Mart 2024)


1. Ermeni Meselesi
a.  Massis Yayınları, yakın tarihte yayımlanan “Ermeni Sosyal Demokrat Hınçak Partisi: Politika, İdeoloji ve Ulusötesi Tarih” başlıklı kitabın tanıtımına ev sahipliği yaptı. Amerika Ermeni Konseyi Yönetim Kurulu üyesi Alison Ghafari, tanıtımdaki sunumuna Massis Yayıncılık’ın Ermeni toplumu içindeki önemini vurgulayarak başladı. (AYAcademy’ye rakip..) https://massispost.com/2024/03/massis-publishing-presents-academic-book-on-the-history-of-social-democrat-hnchakian-party/
b.  Ermenistan Ulusal Meclisi’nin çoğunluktaki Sivil Sözleşme Grubunun milletvekili olan Arusyak Julhakyan, oybirliğiyle Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) Mülteci ve Göçmen Çocuklar ve Gençler Alt Komitesi Başkanı seçildi. https://news.am/eng/news/813664.html
c.  Birleşmiş Milletler (BM) 30 yıl sonra Azerbaycan haritasını güncelledi. 2024 tarihli ve 3761 sayılı güncel BM haritasında Azerbaycan’daki coğrafi isimler yenilendi ve asli ismleri verildi. Daha önce BM Genel Sekreteri Temsilcisi Stefan Dujarric, “BM Güvenlik Konseyinin, Azerbaycan’ın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü teyit eden kararlarını hatırlatmak istiyoruz ve Ermenistan’ı bunlara tam saygıyla yaklaşmaya çağırıyoruz” değerlendirmesini yapmıştı. https://www.qha.com.tr/turk-dunyasi/bm-30-yil-sonra-azerbaycan-haritasini-guncelledi-486717
ç.  Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sınırın çizilmesi süreci devam ederken, Ermeni toplumunda Başbakan Nikol Paşinyan’a yönelik protesto dalgası genişliyor. Ermenistan içindeki intikamcı güçler, iki ülke arasında barış anlaşmasının imzalanmasını engellemek için çeşitli provokasyonlara başvuruyor. Konuyla ilgili Azeri siyaset bilimci ve insan hakları savunucusu Dr. Ahmet Şairoğlu, 8 köyün Azerbaycan’a devredilmesinin kaçınılmaz olduğunu ve Bakü’nün bu konuda geri adım atmayacağını söyledi. https://www.shahidov.com/?p=16888
d.  Azernews sitesinde Qabil Ashirov tarafından kaleme alınan “Terörizm Ermenilerin askeri ve siyasi yöntemidir.” başlıklı makale yayınlanıyor. Makale; “Moskova’daki Crocus Belediye Binası’nda gerçekleşen terör eylemi, eski Sovyet cumhuriyetlerindeki birçok kişiye Ermeni terör gruplarını hatırlattı. Bu barbarca suçu Ermenistan’a bağlayanların pek çok nedeni var. Çünkü Ermeniler, Sovyet sonrası alanda ve dünyada terör örgütleriyle meşhur olan tek millettir ve en önemlisi bununla gurur duymaktadırlar.” tespiti ile başlıyor.  https://www.azernews.az/analysis/223673.html

2.  AYAcademy Bülteni
Hastaya Zarar Veren Yanlış Tıbbi Uygulamada Hastanın Korunmasına Yönelik Yasal Formülasyon” başlığı ile yayınlanan akademik makaleye ilişkin bilgiler AYAcademy’nin aşağıdaki sosyal medya kanal linklerinde yayınlanmaktadır.
https://www.instagram.com/ayacademy.org.tr/
https://www.facebook.com/ayacademy.org.tr/
https://www.linkedin.com/company/ayacademy/
https://www.threads.net/@ayacademy.org.tr
https://www.tiktok.com/@ayacademy.org.tr
https://twitter.com/ayacademy_tr
https://t.me/AYAcademyTelegram
https://www.youtube.com/@AYAcademy_TR
https://www.youtube.com/shorts/tOdz6Q8oXVg

Saygılarımla,
Serkan KORKMAZ
Posted in Uncategorized | Leave a comment

SUUD’lar “ÇAĞDAŞLIK” KONUSUNDA TÜRKİYE’Yİ SOLLADI…* Prens Selman yaptığı bir söyleşide, Suudi kadınların çarşaf giymek zorunda olmadıklarını, zira İslam’da böyle bir zorunluluğun bulunmadığını söyledi.

Tüm Müslümanlar için çok önemli olan Ramazan, bu yıl
İslam’ın merkezi sayılan Suudi Arabistan’da farklı geçecek.


Suudi Arabistan, bir süredir din alanında getirdiği yeniliklerle eski imajını değiştirmeye çalışıyor. Buna, kadınlara verdiği çeşitli özgürlüklerle başladı. Önce kadınlara erkek refakati olmadan araç kullanabilme hakkı verildi, şimdi de evlenme ve boşanma hakkı tanındı. Ayrıca Prens Selman yaptığı bir söyleşide, Suudi kadınların çarşaf giymek zorunda olmadıklarını, zira İslam’da böyle bir zorunluluğun bulunmadığını söyledi.
Prens Selman’ın ülkeyi Batılılaştırma amacıyla başlattığı reformlar, ‘Ilımlı İslam’a geçişi hedefliyor. Ramazan ayında da bunun etkileri görüldü.
Bizdeki Diyanet ile aynı görevleri yerine getiren Suudi Arabistan Din İşleri Bakanlığı’nın yeni genelgesine göre, Ramazan boyunca Kâbe ve Mescid-i Haram dışındaki tüm camilerden dışarıya yüksek sesli Kuran yayını yapılmayacak, ezan sesi düşürülecek, camilerde iftar için yardım toplanmayacak ve teravih namazları kısa tutulacak.
Bakar mısınız Suudi Arabistan’a! ‘Boynuz kulağı geçer mi?’ dersiniz… Acaba bu yenilikler karşısında muhafazakâr kesim nasıl bir tepki verecek?
Posted in Uncategorized | Leave a comment

VATANDAŞ DİYOR Kİ; ……..

VATANDAŞ DİYOR Kİ;

Son 20 senede Türkiye’de anayasa ihlalleri, Devlet islerine ve politikaya din karıştırarak laiklik ihlalleri, Suçsuzları sahte belgelerle uzun sure hapislerde süründürmek, Türk ordusuna hakaret ve askeri okulları kapatmak, Devlet adamlarının ve görevlilerin mahkemelerle belgelenen yüksek rüşvetler almaları. Akraba ve çocuklarını önemli devlet görevlerine tayin etmek, devlet görevlilerini ve birçok masum kimseyi belgesiz Feto suçlamalarıyla senelerce hapislerde yatırmak, sahte diplomayla üniversite mezunu olduğunu iddia etmek, İzinsiz ve israfla saraylar yapmak, Atatürk’e hakaret vs. vs. gibi bir yığın dünyanın birçok demokratik memleketinde ciddi hükûmet buhranları ve cezalandırmaya neden olacak ciddi ve ağır suçlar islendi.
Muhalefet bunların hiçbirini ciddi takip etmedi. Bir takım emeklilerin ve isçilerin aylığı, bayram bahşişi, Alevilik, solculuk, devletçilik gibi yüzeysel ve küçük islerle uğraştılar. Muhalefet görevini yapmıyor ve Türk aydınları da aldırmıyor. Bu is bu kadar, Ben de uğraşmayı bu nedenle bıraktım.
Saygılarımla
Demir Karsan
Posted in Uncategorized | Leave a comment

ÇANAKKALE CEPHESİNDEN * DOKTOR TARIK NUSRET

DOKTOR TARIK NUSRET


14 Mart geldiğinde neden hep Çanakkale aklıma gelir bilmem, ancak içime bir hüzün çöker. Belki derin bir hüzünlü anıdır bende kalan, belki bir hikayeden esinlenirim, ancak çok duygulandığım doğrudur. Çanakkale’ye bir çok kez ziyarete gittim. Her seferinde değişik bir rehber eşliğinde savaş alanlarını gezdim. Her bir rehber önemli ve değişik öykülerden bahsettiler. Hepsini ilgi ile dinledim. Bütün rehberler savaş alanında kazılan siperleri anlatırken, altında yatan yüzlerce şehitlerin mezarı olduğunu söylerler.
Anzak koyu ve Conk bayırı arasında gezerken insanın hislenmemesi mümkün değil. Rehber anlatırken ağlaması, benim ise dinlerken gözlerime engel olamamam, zor bir durum olarak ortada durur. Aslında 1914 yılında Mekteb-i Tıbbiyey-i Şahane Dünya Savaşı başlamadan kısa bir süre önce 346 yeni öğrenci okula kayıt yaptırır. Ancak Çanakkale savaşı başta olmak üzere 1 inci Dünya Savaşı çıkmasının hemen sonrası, bütün Tıp talebeleri cepheye gönderilmiş.
Bu çocuklar bilhassa Çanakkale’ye gitmişler. Bütün okuldan 746 talebe hiç tereddüt etmeden vatan müdafaası için cepheye koşarak gitmişler. Giden talebelerin hiç biri geri dönmemiş. 1921 yılında Mekteb-i Tıbbiyey-i Şahane’de son sınıf öğrencisi olmadığından mezun verememiş.
Her cephede bu öğrencilerle ilgili değişik bir hikaye vardır. Her biri eline daha steteskop almadan tüfek almaya mecbur kalmışlar. Hani Çanakkale de söylenen bir türkü vardır,
‘Çanakkale İçinde Aynalı Çarşı, Ana Ben Gidiyom Düşmana Karşı, oy Gençliğim Eyvah ‘
Evet gençliklerini bu vatan için feda eden o güzel insanlara acımamak , göz yaşı dökmemek elde değil. Ne için feda etmişler canlarını , gençliklerini yaşamadan neden cepheye koşmuşlar bu taze TIP öğrencileri ? Bir ideal için , yaşanacak vatan toprağını namerde teslim etmemek için.
Çanakkale’de onlarca gemiler topları ile dövmüş tabyaları. Korkusuz vatan sever gençler bu hayasızca saldırıya göğüs germişler. Onlarca düşman savaş gemilerinin vurduğu Çanakkale’yi bir tek Nusret mayın dökme gemisi, komutanı Tophane’li İsmail Hakkı bey, düşman savaş gemilerinin kabusu olmuş.
Bu hikayelerinin en acıklı olanını Çanakkale de Conk bayırının arkasında kurulan sahra hastanesinde yaşanmış. Bu olayı, sahra hastanesini gezerken rehberimizden dinledim. Bir ağacın dibine oturdum, dakikalarca hüzünlendim.
Bu hikaye Dr.Tarık Nusret’in öyküsü.
Çanakkale Savaşında siperlerin gerisinde yaralı askerlerin en çok ihtiyaç duyduğu şey “Morfin“di. Doktorlar yaralı askerlere ağrı kesici bulmakta zorlanıyorlardı. Bu yüzden bir nöbet tutuluyordu. Hastaların ameliyatı için hazırlanan çadırın önüne bir masa kurulmuştu..
Sedye ile gelen her yaralı, burada masaya koyuluyordu. Doktorun elinde enjektör, enjektörün içinde ağrı kesici..Doktor ilk muayeneyi yapıyordu ve yaşama olasılığı olan, ameliyat edilmesi halinde yaşayacağına inandıkları askerlere ağrı kesiciyi yapıyordu..
Tarık Nusret
Oysa gelen her yaralının ağrı kesiciye ihtiyacı vardı. Fakat herkese yetecek kadar ağrı kesici yoktu.. Doktor duygusal karar vermemek için yaralıların yüzüne bakmamakta, iyileşme şansı yüksek olan yaralılara ağrı kesici yapmaktaydı.. Yine doktorun önüne bir asker getirilir Yaralının ağır yaralarına bakan doktor, askerin iyileşemeyeceğini öngörür ve ona ağrı kesiciyi yapmaz..
Dr. Tarık Nusret bey sahra hastanesinde yaralılar ilk müdahale eden doktor. Genelde şarapnel ile parçalanmış kol , bacaklara ilk müdahale edip yarayı kapatıp, sarma görevini yapar. Birde yaralı fazla acı çekmesin diye ağrı kesici iğne yapar. Yaşama şansı olan hastalara öncelik tanır kendisi. Ümitsiz yaralanmalarda ise ‘ Yaralıyı Gölgelik bir yerde bırakın ‘ der.
Böyle hızlı akan bir günde, aralıksız gelen yaralılar içinde bir tanesi şarapnel parçalarının karın boşluğunu parçalamış bir yaralı getirirler sedye ile Nusret beyin önüne. Yaralının yüzüne bakmadan ‘ Yaralıyı gölgelik bir yere bırakın ‘ der, yine doktor bey.
Yaralı, sızlayan bir sesle ‘ Baba ‘ der. Nusret bey tekrar yaralının bu sefer yüzüne bakar. Sedyede yatan kendi oğludur. Parçalanmış karnına bir, iki dikiş atar, birde ağrı kesi yaparak sağlıkçılara ‘ Bir ağacın altına koyun, vefat edince de, oraya gömün mezarı kaybolmasın ‘ diye emir verir, sedye taşıyanlara, döner diğer yaralılarla meşgul olur.
Bir doktorun nasıl yetiştiği, hangi koşullarda okuduğunu belki bire bir görmemiş olabilirsiniz. Ancak ne zorluklarla okuduklarına şahit olmuş bir birey olarak, Doktorlara olan saygım sonsuzdur. Hiçbir kimse çıkıp doktorluk mesleğini icra edenlere saygısızlık etmesini kabul edemem.
Başka ülkelerde eğer daha iyi koşullarda meslek icrasında bulunmak isterlerse, gitmeleri konusunda hiç kimse ‘ Gitmek istiyorlarsa bırakın gitsinler ‘ diyerek, insanların hissiyatları ile oynamaması lazım. Doktorlar eğitim süreci ve sonrasında , meslek edinmek için okudukları yüzlerce kitap, yüzlerce makale bulunmakta. ‘Timeo Hominem Unius Libri’ TEK kitaplı insanların Doktorlar hakkında söz söylemeye hakları olmasa gerek diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.
Metin Atamer
Posted in GEÇMİŞİN İÇİNDEN, Saglik, TARİHE - AYDINLANMAYA - CUMHURİYETE NOT DÜŞENLER | Leave a comment

ÇANAKKALE SAVAŞINA DERİN BAKIŞ * OĞLUNU SAVAŞ GEMİSİNİN DİREĞİNE ASAN AMİRAL

21 Mart 2024 tarihinde paylaşmış olduğum, gazeteci yazar Tayfun Çavuşoğlu tarafından yazılmış olan https://nacikaptan.com/2024/03/tarihin-icinden-piriltili-zaferler-ve-komutan-bir-albay-15-generale-karsi-canakkale-zaferi-mustafa-kemalsiz-anlatilabilir-mi/ “TARİHİN İÇİNDEN PIRILTILI ZAFERLER VE KOMUTAN * BİR ALBAY, 15 GENERALE KARŞI * Çanakkale Zaferi ‘Mustafa Kemalsiz’ anlatılabilir mi?” başlıklı önemli yazıya sayın Yavuz Dedegil’den bir katkı geldi. Gelen yazıyı okumanıza sunuyorum.
Naci Kaptan / 25.03.2024

Çanakkale Savaşı’na derin Bakış

 Çanakkale savaşı hakkında yabancı, öncelikle Almanca yazılmış kitapları da okuyunca, bu savaşın askerî yönleri yanlarının da bilinmeye değer olduğu görülüyor. Bunlardan birkaçına aşğıda kısaca değinmek isterim.

İngiltere’nin Çanakkale Boğazını geçme projesi.

Bu girişimin ekonomik gerekçesi: İngiltere daha önce de zaman zaman olduğu gibi buğday ihtiyacını kendi karşılayamıyor, Rusya ve Polonya‘dan buğday ithal etmek zorunda. Buna karşı Rusya da İngiltereden askeri malzeme alıyor. Kuzeyde Alman’ya deniz ve kara yollarına hâkim, geçit imkânsız görünüyor. Tek alternatif olarak Boğazlar ve Akdeniz üzerinden deniz nakliyatı görünüyor ve Osmanlı’nın o günkü durumu, bu yolun mümkün olacağı fikrini doğuruyor.
Politik plânlama: İngiltere Donanma bakanı W. Churchill, Çanakkale Boğazını donanma ile trafiğe açmayı plânlıyor ve amirallere projesini bildiriyor. Amiraller projeyi inceledikten sonra, Çanakkale Boğazının, karadan çıkarma yapmaksızın, sadece deniz kuvvetleri ile geçilemiyeceği kanaatine varıyor ve projeyi red ediyorlar.
Churchill kara kuvvetleri komutanlığına yazıyor fakat oradan da „mevcut kapasitenin tamamının güncel kara savaşları için gerekli olduğu ve Çanakkale için kapasite ayrılamayacağı“ cevabını alıyor. Churchill bunun üzerine, bakanlıktaki amirallerden gizli olarak, Doğu Akdeniz filosunun komutanına yazıp, onun, elindeki gemiler ile Çanakkale yolunu açıp açamayacağını soruyor. Komutan, muhtemelen bunu başarırsa kahraman olacağı beklentisiyle, olumlu cevap veriyor. Bunun üzerine İngiliz ve Fransız gemilerinden oluşan bir saldırı filosu oluşturuluyor.
Birinci Denizden geçme denemesi 19 Şubat 1915, kıyıdan yoğun topçu atışı    yüzünden, yarıda kalıyor ve böylece karadan taarruzun gerekliliği ispat edilmiş oluyor.

Liman von Sanders ve topların yerleştirilmesi: Liman von Sanders o zamanki Alman ordusundaki üç yahudi kökenli generalden biridir. İstanbula gönderilirken görevi, Osmanlı topraklarındaki Alman silahlı kuvvetlerinin başkomutanı Liman von Sanders ile Osmanlı paşası ve damat Enver Paşa, savaş taktiği konusunda anlaşamazlar. Liman von Sanders, savaş hazırlığının savunma ağırlıklı olmasını gerekli görürken, Enver Paşa, işgal edilerek kaybedilmiş olan Osmanlı topraklarının geri kazanılmasını hedef almıştır. İstanbuldaki Alman Büyükelçiliğinde Enver Paşa’nın kredisi yüksektir. Sonuçta Liman von Sanders ile Alman Büyükelçisinin arası açılır ve Büyükelçi, Liman von Sanders’i İstanbul‘dan uzaklaştırmak için Boğazların korunması görevini verir.
Savaşın başında, bir saldırının Rusya’dan gelmesi beklenmektedir ve öncelikle İstanbul boğazının iki yakası yerleştirilen toplarla korunmaya alınmıştır. Savaşın genel gidişini izleyen Liman von Sanders sonradan, beklenen saldırının Ruslar değil İngilizler tarafından Ege Denizinden geleceğine kanaat getirir ve İstanbul Boğazındaki topları Çanakkale boğazına naklettirir. Bu, yer yer mandalarla, çamurlu arazi ve yollardan yapılan nakliyat bir seneye yakın sürer ve topların yerleştirilmesi, ilk deniz saldırısından ancak bir hafta önce tamamlanmıştır.

Mayınların döşenmesi: Döşenen mayınlar, 1914 de Fransızların Marmaris önüne attığı, bir çoban tarafından görülüp, ordu tarafından karaya çıkarılan 20 mayındır. Bu ağır mayınlar develerle Muğlaya, oradan öküz arabalarıyla Aydın’a oradan da trenle İstanbul’a nakledilmişlerdi ve eldeki son mayınlardı. 
Mayınları döşeyen uzman subay Hafız Nazmi Bey, Nusrat gemisinin kaptanı da Tophaneli Hakkı Kaptan’dır. Hakkı kaptan, mayınların döşenmesinden iki gün önce  bir kalp krizi geçirdiği halde mayın döşenmesine de kaptan olarak katılmış ve dönerken tekrar kalp krizi geçirerek, karaya varmadan vefat etmiştir.
Mayınlar, boğaza çapraz değil, denizden boğaza girince ilk körfez, Erenköy körfezine, kuzey-güney yönünde döşenmişlerdi.

 İkinci deniz taarruzu 18 Mart 1915: Deniz taarruzu 16 İngiliz ve 4 Fransız gemisinden oluşan filo ile başladı. Boğaza girer girmez, Fransız gemileri öne geçirildi. En öndeki Fransız Suffren botu, ilk 15 dakikada 14 isabet alarak devre dışı kaldı. Top ateşinin yoğunluğu karşısında, arkadan gelen Fransız gemisi Bouvet, geri dönebilmek için boğazın genişlediği Erenköy körfezini kullanmak zorundaydı ve mayınlara çarparak battı ve 650 kadar askerin hemen hepsi öldü. Üç gemi daha battıktan sonra, Çanakkale Boğazı‘nın kara harekâtı olmadan geçilemiyeceği anlaşılmış oldu.

Kutladığımız 18 Mart 1915, bu olayların olduğu gündür. Karadan çıkartma 25 Nisan 1915 de başlamış ve takriben 8 ay, 9 Ocak 1916 ya kadar sürmüştür. Atatürk’ün komutanlık dehasını gösterdiği asıl kara savaşları bu çıkartmalar devrindedir.
Hazin bir olay: İkinci deniz harekatından önceki gece, Fransız kuvvetlerinin amirali, boğazda mayın olup olmadığını tespit için bir keşif müfrezesini, tahta bir botla ileriye gönderir. Bu müfrezenin komutanı, fransız amiralin kendi öz oğludur. Müfreze birkaç saat denizde dolaştıktan sonra geri döner ve mayın bulunmadığı raporunu verir. Bouvet gemisi mayına çarpıp 650 fransız askerin ölümüne sebep olunca, amiral   derhal kendisinin başkan olduğu bir askeri mahkeme kurar, oğlunu „görevi ihmal“ suçundan yargılar ve oğlunun idamına karar verip, amiral gemisinin bir direğine astırır.

Yukarıdaki yazıya EK;
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Türkiye Cumhuriyeti Tarihi Ana Bilim Dalında görevli Dr. Öğr. Üyesi Mithat Atabay’ın anlatısı;
………………. Amiral Robeck’in işaretiyle Suffren ve Bouvet gemilerinin Anadolu kıyısından, Gaulois ve Charlemange gemilerinin de Boğaz’ın batı kıyısından ilerlemeye başladığını bildirdi. İşgal güçlerine ait bu gemiler atışlarına başlamadan önce Kilitbahir’de bulunan diğer topçu bataryalarının ateşine maruz kaldı.
Buna rağmen Fransız Amiral Guepratte’nin, gemilerin 9 bin 100 metre mesafeye kadar bölgeye yaklaşmalarını istedi.”Saat 13.15’te Kumkale arkasından Irresistible, Vengeance, Cornwallis ile üç gemi daha Boğaz’a girdi ve üçer üçer ortadaki gemilerin yanında yer aldı. Bouvet, 18 Mart 1915 günü Çanakkale Boğazı’nın 7 mil içlerinde ilerleyen savaş filosunda dörtlü Fransız gemilerinin soldan üçüncüsüydü.”
“Bouvet’yi Türk topçusu Cemal vurdu”
Öğleye doğru İngiliz donanması bombardımanı uzaktan sürdürürken, Fransız gemilerine yakın bombardıman emri verildi. Gaulois ve Suffren gemileri kalelerden açılan ateşle ağır hasar aldı.
Bouvet’nin ise mürettebatından bazılarının, havalandırma donanımındaki arızadan kaynaklanan sızıntı nedeniyle yayılan gazdan etkilenip bayıldığını söyleyen Atabay, Türk topçusunun 8 kez isabetli atış yaparak bu geminin önündeki topu etkisiz hale getirdiğini vurguladı. Bouvet’yi vuran Türk topçusu Cemal ve ona mermiyi getiren Mehmet Ali adlı askerlerin isimlerinin pek bilinmediğini belirtti.
Fransız zırhlısı Bouvet’nin, Amiral Guepratte’tan geri çekilme emri alıncaya kadar Namazgah Tabyası’na atışlarını sürdürdü;
“Bouvet’nin komutanı Albay Rageot de la Touche, geri çekilmek istemiyordu. Bunun üzerine Amiral Guepratte, emrini tekrarlamak için Suffren zırhlısını gönderdi. O da kurusıkı bir atışla Amiralin emrini bildirdi. Bouvet, Erenköy Koyu’na doğru sancağa manevra yaptı. Saat 13.54’ü gösteriyordu ki Bouvet, sancak topunun tam altında fark etmediği 80 kilogramlık mayına çarptı ve tahminen buradaki cephanenin de infilak etmesiyle çok şiddetli bir patlama meydana geldi. Gemiden hafif bir duman yükseldi ve gemi yan yatmaya başladı. Albay Touche, makinelerin durdurulmasını, gemiyi kaldırmak için sol taraf kompartımanlarının suyla doldurulmasını emretti ancak bu emirlerin hiçbiri yerine getirilemedi. Bouvet’nin batacağını anlayan komutan, köprüden tüm mürettebatı çıkartarak makamında ölmek üzere odaya girdi. Bouvet’nin ikinci kaptanı Yarbay Autric ise yaralıların bulunduğu yere indi ve hemen patlamanın olduğu yere koştu. Onu bir daha gören olmadı.”
Atabay, Bouvet’nin batırılmasının, Türk askerinin Çanakkale Deniz Zaferi’ne ulaşmasında en önemli kahramanlıklardan biri olduğunu sözlerine ekledi.

https://www.savunmasanayiidergilik.com/tr/HaberDergilik/canakkale-Savasi-nda-batan-ilk-gemi-Bouvet-nin-hikayesi
Posted in Uncategorized | Leave a comment

BELLEK DÜRTÜCÜ * MAL DA MÜLK DE ALLAH’IN DEDİLER VE MALI GÖTÜRDÜLER

UYARI


AKP’lileri daha çok zengin etmek ve de siz daha çok yoksullaşmak istiyorsanız  oyunuzu AKP’li belediye adaylarına verin ve YOKSULLUKTAN, PAHALILIKTAN, DÜNYANIN EN YÜKSEK ENFLASYONUNDAN, İŞSİZLİKTEN, HUKUKSUZLUKTAN ömür boyu şikayet etmek hakkınızı kaybedin. Ömür boyu ağzınızı kapatın, susun…

Mal da Allahın, mülk de Allah’ın diyerek sayıları bin civarında evleri, hesapsız paraları, arsaları, tarlaları, gemileri, gemicikleri, İsviçre bankalarında milyar dolarları, Amerika’da gökdelenleri, çiftlikleri , villları, yalıları, yatları, katları ve daha nicelerini SİZİN PARANIZLA aldılar.

Karar senin arkadaşım…

Naci Kaptan – 24 Mart 2024

M/V ZEALAND MAXIMA

ACENTACILIK İLE BAŞLADILAR

TürkSail-  29 Mart 2014

Yıldırım Ailesi’nin denizcilik alanındaki yatırımları, acentacılık ile başladı. Ulaştırma Bakanlığı’ndan önceki dönemlerde Yıldırım ve çocukları küçük feribotlar kiralayarak yük taşıması gerçekleştiriyorlardı.
Bu dönemde aileye ait bir gemi bulunmuyor daha çok kiralık feribotlarla işler yürütülüyordu. Yıldırım’ın bakan olmasının ardından ise şirketin başına Erkan Yıldırım geçti. Kısa süre içinde Yıldırım Ailesi’nin hem gemilerinin hem de bu alandaki şirketlerinin sayıları arttı.
KURULAN İLK ŞİRKET “DERİN DENİZCİLİK”
Yıldırım Ailesi’nin denizcilik sektöründeki ilk şirketleri olan Derin Denizcilik’in kuruluş tarihi 6 Şubat 2002. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı ise Binali Yıldırım’ın oğullarından Erkan Yıldırım üstlendi.
Şirketin yönetiminde Binali Yıldırım’ın kızı Bahar Büşra Yıldırım Köylübay, Binali Yıldırım’ın diğer oğlu Bülent Yıldırım, Bülent Yıldırım’ın eşi Seda Yıldırım, Büşra Yıldırım’ın kocası Özkan Köylübay da yer aldı.
Erkan Yıldırım, 2003’te İtalya’dan 445 bin Euro’ya “Happy Dolphin” adlı feribotu satın aldı. Feribot için 1.5 trilyon lira harcandığı öne sürüldü. Erkan Yıldırım, o günlerde Vatan Gazetesi’ne verdiği röportajda, gemiyi İzmir Çeşme’de sahip olduğu iki acenteden kazandığı paralarla aldığını belirtmişti.

MV Zealand Amalia
IMO: 9674921
MMSI: 249615000
Call Sign: 9HA4315
Flag: Malta [MT]
AIS Vessel Type: Cargo
Gross Tonnage: 18036
Deadweight: 26052 t
Length Overall x Breadth Extreme: 173.76m × 27m
Year Built: 2013
Status: Active
Read more at
http://www.marinetraffic.com/en/ais/details/ships/shipid:245350/mmsi:249615000

Yeniçağ / 03.06.2019 – Güncellendi 23 Mart 2023

Binali Yıldırım için 150 milyon
Euro’luk ‘gizli servet’ iddiası


AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Binali Yıldırım’ın 150 milyon euroluk ‘gizli servetinin’ olduğu iddia ediliyor. Yıldırım, 2016 yılında Başbakan seçilince şirketlerini mal varlığında göstermemek için yeğenine devretmişti.

AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Binali Yıdırım’ın yaklaşık 150 milyon euroluk ‘gizli servetinin’ olduğu iddia ediliyor.

Mediapart’ın ve Hollanda gazetesi nrc’nin haberine göre, Binali Yıldırım ve ailesinin Malta ve Hollanda’da kayıtlı 30 kargo gemisi var. Yıldırım’ın yine Hollanda’da her biri servet değerinde 10’a yakın gayrı menkulünün olduğu belirtiliyor.

Binali Yıldırım gemi filosunu 1998’de kurmaya başladı. Yıldırım ‘Silver Fish’ yani ‘gümüş balık’ adında eski bir kargo gemisi aldı ve Malta’daki paravan şirketler üzerinde sürekli yeni gemiler almaya devam etti.Yıldırım’ın mal varlığındaki büyük patlama 2010 senesinde yaşandı. Bugün sahip olduğu onlarca gemiden 6’sını o yılda aldı. Gemilerin fiyatı 2 milyon euro ile 33 milyon euro arasında değişiyordu.
Binali Yıldırım gemilerin büyük bir kısmını İsviçre bankaları üzerinden nakit satın aldı. Geriye kalanları ise Kuveyt Türk Bankası’ndan çekilen kredilerle ödediği öne sürüldü. Gemileri yine Malta ve Hollanda’da kurduğu paravan şirketler üzerine kaydettirdi.Fransız Medipart’a göre; Binali Yıldırım’ın Malta’daki gemilerinden bazıları, amcası Yılmaz Yıldırım’a kurdurduğu ceren danışmanlık denizcilik şirketi üzerine kayıtlı. Diğerleri ise doğrudan oğlu Erkam Yıldırım tarafından yönetiliyor.

Mediapart, Yıldırım ailesinin sadece Hollanda’daki servetinin 120 milyon euro’nun üzerinde olduğunu yazdı.

Erkam Yıldırım’ın Hollanda’da 3 milyon euro değerinde 6 ayrı mülkü bulunuyor. Bu emlaklar Castillo Real Estate bv şirketi üzerinden işletiliyor. Yıldırım hanedanının asıl hazinesi, yine Hollanda’daki Zealand Shipping şirketinin hesabında yatıyor. Sicil kayıtlarına göre, şirketin gemilerinin piyasa değeri 120 milyon euro civarında.
Binali Yıldırım Rotterdam, Amsterdam ve Almere adlı gemilerini tanesine 33 milyon euro yani toplamda 100 milyon euro ödeyerek satın aldı. Habere göre, yıldırım ödemenin yüzde 50’sini kaynağı belli olmayan nakit parayla yaptı. diğer yarısını ise Kuveyt Türk ve Yapı kredi Bankası’ndan aldığı kredilerle tamamladı.
tr7-24’ün haberine göre, 2000’li yılların ilk çeyreğinde Binali Yıldırım’ın aile serveti deşifre oldu. Bunun üzerine gemilerden bazısı alelacele satıldı, bazısı ise söküme gönderildi.
Yıldırımlar, 2010’dan sonra fiyatları 1.9 ila 33 milyon dolar arasında olan 11 gemiyi banka kredisi olmadan nakit ödeyerek satın aldılar. Gemiler Türkiye yerine, yurt dışında iç içe geçirilmiş offshore şirketler üzerine kaydedildi
Binali yıldırım 2016’da Başbakan seçilince şirketlerini mal varlığında göstermemek ve güvenceye almak için yeğeni Süleyman Vural’a devretti.

IMO: 9477440
Name: ZEALAND ROTTERDAM
MMSI: 246888000
Vessel Type: BULK CARRIER
Gross Tonnage: 33312
Summer DWT: 57157 t
Build: 2012
Flag: NETHERLANDS
Home port: AMSTERDAM
Gross Tonnage: 33312
Length Overall x Breadth Extreme: 190m × 32.26m
Year Built: 2012
Status: Active
http://www.marinetraffic.com/en/ais/details/ships/shipid:272842/mmsi:246888000

GAZETEmanifesto / 07-09-2018

Pişkinlikte sınır yok: Bilinen en az 17 şirketi, 28 gemi
ve 2 süperyatı olan Yıldırım da ‘Hepimiz aynı gemideyiz’ dedi


Çocukları aracılığıyla faaliyetleri devam eden onlarca şirketi ve gemisiyle AKP’nin multimilyonerleri arasında yer alan TBMM Başkanı Binali Yıldırım, “Hepimiz aynı gemideyiz” diyerek iktidarın pişkinlikte sınır tanımaz yüzünü bir kez daha gösterdi.
Ekonomik krize sürüklenen Türkiye’de AKP iktidarı ve temsil ettiği sermaye sınıfı, krizin yükünün sırtlanması için “Hepimiz aynı gemideyiz” diyerek emekçilere fedakarlık çağrıları yaparken, bugün bu aynı teraneyi TBMM Başkanı Binali Yıldırım’ın da tekrarlaması “pişkinliğin bu kadarına da pes!” dedirtti.
Zira Yıldırım ve ailesinin denizcilik sektöründe yüz milyonlarca euro değerinde olduğu tahmin edilen şirketlerinin bulunduğu biliniyor. Patronların partisi AKP’yle ilgili şaşırtmayan bu gerçek, daha önce pek çok kez haber konusu olmuştu.

Ailenin doğrudan ya da dolaylı olarak kontrol ettiği bilinebilen rakamlarla 17 şirket, 28 gemi ve 2 süperyatın olduğu açığa çıkmıştı.

Yıldırım, bu gerçeği 2014 yılında AKP’den İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olduğu yerel seçimler öncesinde konuk olduğu bir canlı yayın programında kendisine sorulan soru üzerine de teyit etmişti. Çocuklarının denizcilikle uğraştığını söyleyen Yıldırım, “Siyasete girince bütün işlerimi çocuklarıma devir ettim. Çocuklarım, 14 yıldır denizcilikle ilgili çalışıyorlar. Uluslararası piyasada çalışıyorlar.” Demişti.

Yıldırım Ailesi’nin denizcilik alanındaki şirketlerinin isimleri şöyle:

Derin Denizcilik İstanbul
Sefine Denizcilik Yalova
ZealandShipping Hollanda
Q Shipping Hollanda
Castillo Real Estate Hollanda
Baychart İstanbul
Chart-it Hollanda
Ceren Denizcilik İstanbul
North Bulkers Panama
Brother Navigation Marshal Adaları
Zeytin Denizcilik İstanbul
OGEM Marina
Metro Gemi Acentalığı
Eydo Denizcilik
Çağrı Gıda İnşaat
Su Bilgi Teknolojileri
Sekmen Otomotiv

Yıldırım Ailesi’nin gemilerinin isimleri ise şöyle:

GEMİLER
MV ZEALAND ALEXIA (DALO Z)
MV ZEALAND ALMERE
MV ZEALAND AMALIA
MV ZEALAND AMSTERDAM
MV ZEALAND ARIANE (SYLYANI Z)
MV ZEALAND BEATRIX
MV ZEALAND DELILAH
MV ZEALAND JULIANA
MV ZEALAND MAXIMA
MV ZEALAND ROTTERDAM
MV BREADBOX FALCON
MV CELTIC EXPLORER
MV FRANCISCA
MV LEAH, MV MERIDIAAN
MV NEKTON,
MV SAMSKIP AKRAFELL
MV SAMSKIP ENDEAVOUR
MV SAMSKIP INNOVATOR

https://www.yachtcharterfleet.com/luxury-charter-yacht-25179/lady-dee.htm
MY LADY DEE
MY LATITUDE

SON 1
AK ABBA
AK CEREN
AK BROTHER
AK PHOENİCİA
PACİFİC OCEAN
JOHN F
GOLDEN BAY
SİS

NOT: Binali ailesinin aşırı zenginleşmenin basına yansımasından sonra bazı gemiler el değiştirdi , M/V ZEALAND AMALIA ve M/V ZEALAND JULIANA isimli kuruyük gemileri Kolin Şirketler Grubuna satıldı (2015)  ve  M/V AK BROTHER (2014) M/V AK ABBA ile M/V AK PHOENICA isimli kuru yük gemileri Uzakdoğu’ya söküme satıldı.(2016)

CHP ÖNERGE VERMİŞTİ
30 Mart  2014 yerel seçimlerinde AKP’den İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı olan Binali Yıldırım’la ilgili CHP’nin o dönem Genel Başkan Yardımcısı olan Sezgin Tanrıkulu Meclis’te soru önergesi vermişti. Önergede Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın oğlu Erkan Yıldırım’ın 30 adet geminin sahibi olduğu, Yıldırım ailesinin doğrudan ya da dolaylı olarak kontrol ettiği 17 şirketin olduğu belirtilmişti.

https://www.turksail.com/genel-haberler/11837-yldrm-ailesinin-30-gemisi-ortaya-ckt
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/binali-yildirim-icin-150-milyon-liralik-gizli-servet-iddiasi-236808h.htm
https://gazetemanifesto.com/2018/piskinlikte-sinir-yok-bilinen-en-az-17-sirketi-28-gemi-ve-2-superyati-olan-yildirim-da-hepimiz-ayni-gemideyiz-dedi-203587/
Posted in Uncategorized | Leave a comment